Başbakan Binali Yıldırım, Yunanistan ziyareti dönüşünde, uçakta medya temsilcilerinin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.

Manisa’dan sonra Kastamonu’dan askerlerin zehirlenmesiyle ilgili haberler geldiği belirtilerek, “Nedir bu, bir sabotaj mı yaşanıyor?” diye sorulması üzerine Yıldırım, “Bunu söyleyebilmek için elde bilgi olması lazım. Her ihtimal dikkate alınarak araştırma yapılıyor. Benzer olayların üst üste gelmesi buna benzer düşüncelerin oluşmasına neden olabiliyor. Zaman zaman gıda zehirlenmesi olabilir ama bunların Manisa’da başlayıp arka arkaya devam etmesi kamuoyunun hassasiyetini de artırdı. Meseleye bütüncül bir bakış yapmamız lazım. Dolayısıyla bütün birliklerdeki toplu yemek işlerini gözden geçiriyoruz. İaşe alımlarıyla ilgili yeni bir sistem devreye girecek. Böylece, kalitesi sıkıntılı olan malların girmesini önlemiş olacağız.” ifadelerini kullandı.

Yunanistan’daki temaslarda Kıbrıs ve darbeci subayların gündeme geldiği hatırlatılarak, “Yapılan açıklamaların dışında gelinen nokta nedir? Bir sonuç var mı?” sorusuna karşılık Yıldırım, darbeciler konusunda açıklananlar dışında gelişme olmadığını söyledi.

Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın, “tamamen yargısal bir konu olduğunu, çok fazla yapacağı bir şey olmadığını” söylediğini aktaran Yıldırım, “Ama darbeye bakış ve darbede yer alanlarla ilgili düşünceleri olumlu yani bizim tezlerimize yakınlar. Hem darbeyi kabul etmiyor hem de karışanların masumiyetini savunmuyor. Bazı başka ülkelerde durum farklı. Yunanistan’da böyle bir şey yok. Bu farkı ortaya koymamız lazım. Çipras yine de bu konularda destek olmaya gayret edeceğini ifade etti.” açıklamasını yaptı.

“ÇÖZÜME KATKI SAĞLAMAK İÇİN GEREKLİ GAYRETİ GÖSTERECEĞİZ”

Görüşmelerde Kıbrıs konusunun da gündeme geldiğini dile getiren Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu:

“Doğrusu 28 Haziran’da İsviçre’de yapılacak toplantıda garantör ülke olarak Yunanistan, Türkiye gibi ülkelerin başbakanlarının katılmasını gerektirecek şartlar oluşur mu oluşmaz mı gibi bir tereddüt var. Bizde de onlarda da var bu soru işareti. Kıbrıslı liderlerin belli konularda anlaşmış olmaları lazım. ‘Sadece güvenlik, garantiler konuşulsun diğerleri ayrı konuşulsun’ gibi bir yaklaşımı benimsemiyoruz. Çözüm bir bütündür. Yönetişim, toprak, nüfus konuları, birleşmeden doğan Avrupa Birliği ile ilişkiler ve özgürlük konusu, garantiler dahil paket olarak ele alınıp çözüme bağlanmalı. Bu kadar kısa sürede hepsi olur mu, henüz net değil. Çalışacaklar. Biz de çalışmaları takip edeceğiz. O arada bizim Sayın Başbakan ile de diyaloglarımız devam edecek. Çözüme katkı sağlamak için gerekli gayreti göstereceğiz.”

“İki başkent arasında karşılıklı kırmızı hat mı kurulacak?” sorusuna Yıldırım, “Buna benzer bir mekanizma. Belki böyle tanımlamaya gerek yok ama en üst düzeyde siyasi irade oluşması fikrine ikimiz de sıcak bakıyoruz. Beklenmedik gelişmeler olursa bir yandan altta teknik düzeyde çalışmalar devam ederken bir yandan da siyasi irade olarak bizlerin duruma vaziyet etmesi, çözüm üretilmesi düşüncesi benimsendi. Bu konuların ulu orta konuşulması, köpürtülmesi yerine siyasi iradenin vaziyet ederek, kriz olmadan yönetilmesini arzu ediyoruz.” karşılığını verdi.

“AB, TÜRKİYE İLE İLGİLİ GELECEK VİZYONUNU NETLEŞTİRMELİ”

Başbakan Yıldırım, “Avrupa Birliği sözlerini yerine getirirse ilişkiler rayına girecek mi?” sorusunu cevaplarken, 18 Mart 2016 anlaşmasının hayata geçmeden öldüğünü vurguladı.

Anlaşmaya göre 30 Haziran’da vizelerin kaldırılması, diğer maddelerin yürürlüğe girmesi gerektiğini ancak bunları gerçekleşmediğini söyleyen Yıldırım, şöyle devam etti:

“Tek çalışan şey var, adalara geçişleri düşürdük. Ciddi anlamda kontrol altına aldık. Yasa dışı göçü önleme noktasına önemli mesafe katettik ama gerek darbe sonrası ilişkiler gerekse halk oylaması öncesi kimi Avrupa Birliği ülkelerinin tutumları nedeniyle ilişkiler iyice gerildi. Bütün bunlar geride kaldı. Avrupa Birliği’nin, Türkiye ile ilgili gelecek vizyonunu, bakışını mutlaka netleştirmesi lazım. Türkiye ile yola devam edecek mi etmeyecek mi buna karar vermeleri lazım. Cumhurbaşkanımız, NATO zirvesinde görüşmeler yaptı. Burada 1 yıllık bir eylem planı üzerinde çalışılması kararı verildi. Bunun Türkiye’yi ilgilendiren kısmı ve birliği ilgilendiren kısmı var. Bunu uygulamaya koyup bir daha deneyeceğiz.”

Türkiye’nin çok sıkıntıya düştüğü anlarda bile göçmenlerin Avrupa’ya gidebilmeleri için kapıyı açmadığına dikkati çekilerek, “Bu politika elimizi zayıflatmadı mı? Göç konusunda bütün taahhütlerimizi yerine getirerek bir anlamda hata mı yaptık?” sorusu üzerine Yıldırım, “Bizimki insani bir konu. Bu insanların denizde yok olup gitmesine seyirci kalamayız.” ifadesini kullandı.

Başbakan Yıldırım, “Ne olursa olsun kapıları açmayacağız öyle mi?” sorusuna, “Biz göçmenleri tehdit ve silah olarak kullanmadık, kullanmayı da düşünmeyiz ama Türkiye’nin de bir kapasitesi var. Avrupa Birliği de bunu görmeli.” cevabını verdi.

“Bu kapasitenin sınırına gelindi mi?” sorusuna karşılık Yıldırım, “Türkiye zaten dünyada hiçbir ülkenin kaldıramayacağı yükü taşıyor, 5 seneden fazla süredir. Bunu artık dünya kamuoyu da Avrupa da görüyor ancak buna rağmen yük alma noktasında beklenen adımlar yeterince atılmıyor.” diye konuştu.

Bir gazetecinin “Kabine değişikliği konusunda Cumhurbaşkanı ile aranızda bir uzlaşmazlık mı var? Böyle dedikodular var.” demesi üzerine Binali Yıldırım, “Dedikodulara itibar etmeyiz. Cumhurbaşkanı ile aramızda hiçbir sorun olmaz. Bakın çok iddialı bir şey söylüyorum.” dedi.

Kabinede revizyonunun olup olmayacağına ilişkin soruya cevap veren Yıldırım’ın, “Aranızda bakan olmak isteyen mi var?” demesi üzerine renkli anlar yaşandı.

“Bu konunun (kabine revizyonu) sürekli gündemde olması bakanları ve bürokrasiyi etkilemiyor mu?” sorusuna da Başbakan Yıldırım, şöyle cevap verdi:

“Kim getirdi bu konuları gündeme? Öyle bir söylentinin gündemde sürekli yer alması olumsuzluk getirir ama bu konuda bir karar veririz, bakarsınız bir gün olmuş. Kabine değişikliği yapılacağı zaman davul zurnayla ilan edilmez. ‘Duyduk duymadık demeyin’ diye davul mu çalalım? Arkadaşlarımız canla başla çalışıyorlar, onların motivasyonunu olumsuz yönde etkileyecek hal ve davranışlar içinde bulunmayalım.”

“ADALET SOKAKTA ARANMAZ”

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun yürüşüne ilişkin değerlendirmesi sorulan Yıldırım, “O konulardaki düşüncelerimizi tam olarak açıkladık. Adalet sokakta aranmaz, aranacağı yer mahkemelerdir, yargıdır. Bak bugün Yunanistan Başbakanı Çipras ne diyor, ‘Yargının işidir.’ diyor. Biz de böyle diyoruz. Ana muhalafet anlamak istemiyor.” değerlendirmesinde bulundu.

“Yürüyüşün ilk gününde Kılıçdaroğlu size yönelik bir mektup gönderdiğini söyledi ancak mektubun içeriğinden bahsetmedi. Nedir bu konu?” sorusu üzerine Yıldırım, “Kamuoyunda çok konuşulan bir serbest bırakma işi var. Kadir Topbaş’ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı serbest bırakılınca Kılıçdaroğlu bir değerlendirme yaptı, ‘kamuoyu vicdanı’ falan dedi. Üst mahkeme tutuklama kararı verince yine eleştirdi. Hangisi doğru? Kemal Kılıçdaroğlu yürüyüşte olduğu için zihinsel ve bedensel yorgunluğu var. Çelişkili açıklamalar yapmaya başladı. Yürüyüşü bırakması lazım. Bize lazım Kılıçdaroğlu. Yollarda kendisini heder etmesine gönlümüz razı olmaz.” ifadesini kullandı.

Başbakan Yıldırım, Kılıçdaroğlu’nun gönderdiği mektuba ilişkin, şu görüşlere yer verdi:

“Mektup meselesi şu, iki öğretim üyesi açlık grevine başladı. Bunlarla ilgili Sayın Kılıçdaroğlu, ‘Konuyla ilgilenin, bu arkadaşlara, bunlar için tehlike arz etmesin, müdahale edin.’ diye ricada bulundu. Ben de Başbakan Yardımcımız Nurettin Canikli’yi görevlendirdim. Arkadaşların aileleriyle buluştu, görüştü. Eylemi sonlandırmalarını istedi. Burada olumlu bir yaklaşım göremedik. Aileler aksine ‘Biz bu eylemlerden gurur duyuyoruz, asla da bırakmayı düşünmüyoruz.’ gibisinden tutum içine girdiler. İstedikleri şu, herhangi bir itiraz komisyonuna girmeden göreve iade edilsinler. Biz de ‘Komisyona girsinler, titiz şekilde değerlendirilir.’ dedik. Başka ne yapabiliriz? Örgüt ilişkisi yüzünden bir gözaltı yapılmış. Ben Başbakan olarak yargısal faaliyetlere ‘Kardeşim niye böyle yapıyorsunuz’ diyecek durumda değilim. İnsani bakımdan gereken çalışmaları yaptık, gördük ki iş ideolojik boyuta taşınmış, yapacak fazla bir şey yok. O yüzden Kemal Kılıçdaroğlu bu örneği vermekle isabetli yaklaşım göstermedi.”

“BAZI ÜLKELERİN TERÖR VE TERÖRİST TANIMINDA SORUN VAR”

Başbakan Yıldırım, Rusya ile savunma alanındaki anlaşma kapsamında S-400 füze savunma sistemine ilişkin soruya, “Teknik düzeyde genel anlamda görüşmeler devam ediyor. Henüz finale yaklaşıldı diyemeyiz.” cevabını verdi.

Katar ile ilgili son gelişmelerin hatırlatılması üzerine Yıldırım, “Biz diyoruz ki ‘Suudi Arabistan ağabeylik yapsın.’ Hedef, Körfez’deki bütün ülkelerin ahenk içinde yaşamasını sağlamaktır. Yaşananlar insaniyete de uymaz. Biz gereken insani desteği veriyoruz, sır değil ama sorunun çözümünün istişarelerle, suhuletle yapılmasını istiyoruz. Açıkçası Katar’a yapılan suçlamaların tam ne olduğunu da kimse bilmiyor. ‘Müslüman Kardeşler’e, Hamas’a yardım etmek’, bunlar ne zamandan beri silahlı terör örgütü oldu? Müslüman Kardeşler, Mısır’da yapılan seçimlerde iktidara geldi. Darbeyle yok edildiler, insan haklarını savunuyorlardı.” ifadesini kullandı.

Başbakan Yıldırım, “Türkiye üzerinde bu örgütlere yakın durduğu iddiasıyla bir baskı kurulur mu?” sorusunu da şöyle cevapladı:

“Bu işin bir standardı olması lazım. Terör örgütü olmanın bir tanımı var. Hamas’a, İhvan’a terör örgütü diyen, PYD’ye ne diyecek? Türkiye’ye karşı açıkça silahlı saldırıyorlar. Böyle bir çifte standart olur mu? Bu kadar kolay olmamalı. Bölgesel barışa da katkı sağlamaz. Buna kim karar veriyor? Bazıları terör örgütü diyor bazıları demiyor. Bir mutabakat oluşmazsa bölgesel anlaşmazlıklar devam eder. Bir de ‘İslami terörist’ çıkardılar, ne demek bu? İslam düşmanlığını başka bir ifade şekli. O nedenle bazı ülkelerin terör ve terörist tanımında sorun var. Mutlaka ele alınıp çözülmesi lazım.”

 

CEVAP VER