Hem depremden, hem kahrımızdan!
Soru basit:
Bir insanın yaşayıp yaşamayacağına emlakçıdan bozma bir müteahhit mi karar verecek?
En kutsal olan insan canından söz ediyoruz, sonra diğer canlardan!
Bir yer bilimci anlatıyordu, “Bir binada bir kusurun varsa, deprem onu bulur!”
Jeologlar, inşaat mühendisleri, “Biz bu bilgileri, tecrübeleri mezara götürmek için mi biriktirdik, neden dinlemiyorsunuz, kulak arkası ediyorsunuz?” diye soruyorlar.
Hakikaten neden uyarılara kulaklar kapalı?
“Deprem olacak” dediler takmadınız!
“Güçlendirme yapın” “Iıh!”
Varsa yoksa ne idüğü belirsiz, kentsel dönüşüm!
Varsa yoksa, rant! Alın size rant!
Deprem toplanma merkezlerine AVM yaptınız, altına Amerikan kahve zincirlerini dizdiniz. Bak, bırakın kapılarını açmayı, bir başsağlığı mesajı bile yayınlamıyorlar!
Şu hale bakın şimdi, memleketin haline!
Rezidans yapmış biri üç odalı, sonra onları 1+1 haline getirmiş, bina yıkılmış! İnsanlar ölmüş!
Hazret, “Yüzyılın afeti, buna hiçbir bina dayanmazdı” safsatasıyla genele uymuş ve eklemiş,
“Beni yargılayamazsınız!”
Lanet olsun!
Bizim Elbi’nin dediği gibi, su bile içemiyoruz üzüntüden, şu rant maymununun söylediğine bakın!
*
Depremde çok sporcuyu kaybettik, içlerinde tanıdıklarımız da vardı,
acıyı bir kez daha derinden duyduk.
Şunu açık yüreklilikle söyleyelim ki, depremde en kötü sınavı Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) verdi.
Türkiye Voleybol Federasyonu, Basketbol Federasyonu ligleri tatil etti, işi bitirdi.
Üstelik Voleybol Federasyonu Başkanı deprem bölgesinde hizmet veriyor.
Futbol öyle mi ya! Önce bir tarih açıkladı, ardından 10 gün daha ekledi, yara saracağına transfer için 10 gün daha izin aldı UEFA’dan!
Gaziantep affını istedi, Malatya öyle. Mustafa Özer radyoda, “Ne ligi, futbolu konuşmak bile istemiyoruz” diyordu, ağlayarak! Ateş düştüğü yeri yakıyor.
Sen Büyükekşi, daha transfer, ligi bitirme peşindesin ve bu halinle futbol dünyasının fersah fersah gerisindesin!
*
Ez cümle!
Türkiye büyük ülkedir.
Kaç bina yıkıldıysa, tamamının peşine düşer.
Binayı yapan, projeyi çizen, denetleyen, yapı ruhsatı ve iskan izni veren, oturtan, memur, amir, kalıpçı, sıvacı ve ille de müteahhit, belediye başkanı, belediye meclisi üyesi, encümen, kaymakam, kontrol mühendisi, kasaba siyasetçisi, yerel politikacı, milletvekili kim varsa bulur, çıkarır, cezayı keser!
Zararları da tazmin eder, etmesi de gerekir!
Öyle değil mi efendim!
Çünkü ölüyoruz!