Başbakan Binali Yıldırım, AK Parti İzmir İl Başkanlığınca düzenlenen Sivil Toplum Buluşması’nda, İzmir’de moral depoladığını, 2 günlük İzmir programı kapsamında ilçelerde esnaf ziyareti, hemşehri buluşmaları sayesinde vatandaşlarla bir araya geldiğini söyledi.
Sivil toplum kuruluşlarının demokrasinin, demokratik hayatın vazgeçilmez kurumları olduğuna dikkati çeken Yıldırım, “Seçim oluyor, partiler kazanıyor, hükumetler kuruluyor, sivil toplum kuruluşlarına, derneklere, vakıflara ne lüzum var” diye düşünenlerin olduğunu ancak gelişmiş demokrasilerde toplumun bütün kesimlerinin, bütün paydaşlarının memleketin temel sorunlarına, konularına duyarlı olmasının ve ülkeyi yönetenlere gerekli önerilerde, uyarılarda bulunmasının büyük önem taşıdığını belirtti.
Sivil toplum kuruluşlarının toplumun kalbi, vicdanı olduğuna işaret eden Yıldırım, bu kuruluşların aidiyet duygusunu, memleket sevgisini, milliyet sevgisini diri tutmak için çalıştığını kaydetti.
İzmir’in hem Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı hem de Anadolu’nun bir özeti olduğunu belirten Yıldırım, çocuklara, gençlere daha güzel bir dünya, daha iyi bir gelecek için bir araya geldiklerini vurguladı.
Bir insanın doğduğu, büyüdüğü, havasını teneffüs ettiği, bütün hatıralarının olduğu bir yeri kolay kolay bırakıp başka bir yere gitmeyeceğini ifade eden Yıldırım, “Ama şartlar insanı mecbur tutuyor. Hepimiz farklı farklı yerlerde doğduk. Ben Erzincan’da doğdum ama şartlar bizi batıya doğru göçe, batıya doğru seyahate zorladı. Kimimiz Almanya’ya gittik, kimimiz Avustralya’ya kadar gittik. Dünyanın her tarafında vatandaşlarımız, kardeşlerimiz var ama nerede olursa olsun onların beyinlerinin yarısı bu memlekettedir. Türkiye, bayrak sevdasıyla orada yaşamaya, heyecanlarını diri tutmaya çalışıyorlar. Bu her millette yok.” dedi.
“Aidiyet duygusu, milliyet duygusu, vatanseverlik bize mahsus bir şey, çünkü biz Türk toplumu, Türkiye olarak tarihin hiçbir döneminde başka bir ülkenin esareti altına girmemişiz” diye konuşan Yıldırım, şöyle devam etti:
“Onurumuza, bayrağımıza, milletimize, ülkemize çok düşkünüz. Bu bizim özelliğimiz. Avrupa’da yaşananları hatırlayın, bakın orada bakanımızı durdurdular, milletvekillerimizi durdurdular, kampanya yapılmasını engellediler, toplantılarını engellediler, atlarıyla itleriyle üzerlerine gittiler. Bizim vatandaşımız ne yaptı? İnadına gitti sandıkları doldurdu, cevabını sandıkta verdi. Onların hiçbir engeli gönüllerindeki bayrak sevdasını, Türkiye sevdasını yok edemedi, korkutamadı. Bu kadar açık ve net.”
“BAŞKA TÜRKİYE YOK”
Yıldırım, İzmir’in diğer batı illerinden farkının bulunduğunu İzmir’e gelenlerin 1,5- 2 sene içinde İzmirli olduğunu, İzmirlilik bilincinin, şuurunun çok çabuk geliştiğini ifade etti.
Almanya’ya, İsveç’e gidenlerin asimile olmamak için kimliğini muhafaza ettiğini söyleyen Yıldırım, “O anlaşılabilir ama Türkiye içinde de bazı illerde bu olmuyor. Gittiği yerde memleketinin kimliğini, özelliğini korumaya çalışıyor. Bulunduğu şehrin kendini yok edeceğini düşünüyor. İzmir’in farklı özelliği de İzmir’e güç katıyor. Siz İzmir’in değerine değer katıyorsunuz. Bizleri güçlü kılan kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi, nereye gideceğimizi bilmemizdir. Bütün vatandaşlarımızı birbirine bağlayan ortak değerlerimizdir, ortak kültürümüzdür, ortak vatan sevgimizdir, millet sevgimizdir. Farklılıklarımız asla bizi ayrıştıran şeyler değil, bizi birbirimize daha fazla bağlayan zenginliklerimizdir. Zeybek de halay da horon da bizimdir.” diye konuştu.
Yıldırım, Türkiye’yi ayrıştırmak isteyenlere karşı uyanık olmak gerektiğine dikkati çekerek, “Başka Türkiye yok, başka vatanımız yok, bu vatanda bu bayrak altında güçlenerek yolumuza devam edeceğiz. Bu topraklar üzerinde hesabı kitabı olanlara asla fırsat vermeyeceğiz. Edirne’den Kars’a, Urfa’dan Sinop’a, Hakkari’den İzmir’e uzanan verimli topraklarıyla, zengin kaynaklarıyla önemli bir coğrafyadayız.” dedi.
Türkiye’nin petrolü, doğalgazı olmadığını anımsatan Yıldırım, “Öyle bir stratejik konumumuz, öyle bir insan potansiyelimiz var ki bunlar o doğal kaynaklardan daha kıymetli. Onlar gelip geçer rezervler tükenir, depo biter ondan sonra ne yapacağını bilemezsin ama coğrafi konumumuz, insan yapımız, genç nüfusumuz bizim en büyük zenginliğimizdir, en büyük kaynağımızdır.” ifadelerini kullandı.
Yıldırım, 2008’den beri dünyanın bir kriz yaşadığını, hala bu krizi atlamadığını belirtti.
Küresel sistemin, kapitalist ekonomik bakış açısının insanı ihmal ettiğini, insanı üretim aracı, finansman aracı olarak gördüğünü vurgulayan Yıldırım, bunu görerek 15 yıl önce “insanı yücelt ki devlet yüceltsin, insanı yaşat ki devlet yaşasın” prensibiyle yola çıktıklarını ifade etti.
Güneydoğu’da, Doğu’da sorunlar yaşandığını, herkesin “bir fırsat verelim, barışa, çözüme” dediğini ve bunun verildiğini hatırlatan Yıldırım, bunu terörü azdırmak için bir fırsata dönüştürenlerin bölgeyi ne hale getirdiğinin görüldüğüne dikkati çekti.
“Yıktılar, yaktılar, çukurlar, hendekler kazdılar, insanları acımasızca katlettiler, yetmedi evlerinden yurtlarından göç etmek zorunda bıraktılar.” diyen Yıldırım, artık Türkiye partisi olduğunu söyleyen HDP’nin kendisine inananları aldattığının altını çizdi.
Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu:
“O gün HDP diye bir parti ‘ben Türkiye partisiyim, bölgecilik, etnik milliyetçilik yapmayacağım, Türkiye’nin birliğini, beraberliğini savunacağım’ diye güzel bir çıkış yaptı. İnsanlar ona inandı, Kürtler de Türkler de inandı, herkes inandı ve destek verdi. Çünkü Türkiye’nin birliğinden bahsediyordu, yeni bir ses, herkesi heyecanlandırdı. Ne oldu, 8 Haziran olunca bu partinin, partiyi yönetenlerin iradesi olmadığını gördük. Açıklamalarının hemen arkasından Kandil düzeltme yaptı. Nihayet çıktılar ‘bizim arkamızda Kandil var’ dediler. ‘Kandil sizi tükürükle boğar’ dediler, bu ülkenin onuruna, gururuna, kardeşliğine büyük zarar verdiler. Esasında bu bölücü terör örgütünün ‘Kürt vatandaşlarımız’ diye bir sorunu yok. Sorun ne biliyor musunuz, sorun Kürtlerin de Türklerin sorunu da PKK’dır, bölücü terör örgütüdür. Bizim görevimiz aradan bu bölücüleri çıkarmak. Milleti buluşturmak, doğu ile batıyı buluşturmak.”
“MÜTHİŞ BİR DEĞİŞİM VAR”
Halk oylaması kampanyası dolayısıyla bütün illere, Hakkari, Şırnak, Mardin, Siirt, Bingöl, Muş, Diyarbakır, Ağrı, Iğdır gibi bölgedeki tüm illere gittiğini dile getiren Yıldırım, şöyle devam etti:
“Müthiş bir değişim var. İnsanların üzerinden tehdit, korku, sindirme kalkmış. Sokaklarda bölücü terör örgütüne, elinde ay yıldızlı bayrak lanet okuyor. İşte gerçek Türkiye bu. 15 Temmuz’da İzmir nasıl sokağa döküldü, meydanları nasıl doldurduysa bayraklarıyla Hakkari de Diyarbakır da aynısını yaptı. Ne dedi ortak ses, (mesele memleket meselesiyse gerisi teferruattır.)”
15 Temmuz’da İzmir’in çok büyük bir sağduyu gösterdiğini, hem o gece hem de devam eden 27 gün boyunca meydanların boş bırakılmamasından İzmir milletvekili olarak büyük mutluluk duyduğunu, gururlandırdığını, İzmir ile bir kez daha iftihar ettiğini söyledi.
“Sorunları olmayan ölüler ile delilerdir” sözünü hatırlatan Başbakan Yıldırım, sorunları torunlara bırakmamak için mücadele verdiklerini, boş tartışmalarla zamanın tüketilmemesi gerektiğini dile getirdi.
15 TEMMUZ GECESİ YAŞANANLAR
Halk oylamasının bir seçim olmadığını, partilerin, adayların yarışmadığını hatırlatan Yıldırım, şunları kaydetti:
“Karar vereceğimiz şey çok açık. Türkiye bir yol ayrımında. Türkiye 15 Temmuz’da çok büyük bir darbe ile karşı karşıya geldi. O gece sabaha kadar bunun her saniyesini dolu dolu yaşamış ve mücadelesini yapmış bir kardeşiniz olarak söylüyorum. O gece Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehlikenin ne kadar büyük olduğunu bizatihi gördüm. İnsanların üzerine bombalar yağdıran, gözünü kırpmadan Özel Harekat binasını bombalayan, Meclisi bombalayan, köprüde, emniyette her yerde rastgele insanları tarayan bu gözü dönmüş asker kılığına girmiş alçaklar ne yapmaya çalışıyorlardı? Yapmaya çalıştıkları şey demokrasiye son vermek, Meclisi dağıtmak, ülkeyi tekrar 30 yıl geri götürmek. Ne uğruna, kafalarını kiraya verdikleri orada oturan, Pensilvanya’da oturan adama, FETÖ. Kimin yönettiği, kime hizmet ettiği bilinmeyen bir adam.
O gün (15 Temmuz gecesi) diyorum ki arkadaş, insanların üzerine bomba yağdırıyor şu uçaklar, uçak kaldırın, bunları uzaklaştırın. Ne dese beğenirsiniz, ‘Efendim yazılı emir gerekir’. ‘Ben sana sabah yazılı izini gösteririm’ dedim. Şimdi yazılı izin orada, bol bol hatırasını yazsın. Bu da bize bir şey gösteriyor; bu sistemin arızası var. Ben torunuma cevap veremedim. Bana diyor ki ‘dede bunlar bizim askerimiz değil mi’, evet. ‘Niye bizim insanların üzerine bomba atıyorlar.’, 11 yaşındaki çocuk söylüyor bunu. Ne diyeceksiniz söyleyin bana. Bunun cevabı pazar günü verilecek.”
Yıldırım, milletin gücünden başka hiçbir gücün olmadığını belirterek, “Kim ne söylerse söylesin verilecek karar, irade kimdedir onun kararı. İrade millette mi olacak, yoksa millet iradesini çalanların elinde mi olacak?” ifadesini kullandı.
Anayasa değişikliği için bir çok şey söylendiğini, konuşulduğunu anımsatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu değişiklikle Türkiye’nin her köşesinden oy alamayan bir kimse iktidar olmayacak. Biz 780 bin kilometrelik vatan toprağı, 80 milyon kardeş diyoruz ya, bunun gereği bu sistemle geliyor. Yüzde 50 artı bir oy almak için Türkiye’nin her köşesinden oy almak lazım yoksa iktidar olamıyorsunuz. Dolayısıyla iktidar kucaklayıcı oluyor, kuşatıcı oluyor ve tüm renklerini Türkiye’nin içinde barındırıyor. Bunun neresi kötü, soruyorum. Yüzde 30’larla, yüzde 20’lerle çeşitli pazarlıklarla, kirli oyunlarla iktidar olmak mı iyi, yoksa doğrudan yüzde 50+1’le Türkiye’nin partisi olmak mı iyi? Bunun kararını vereceğiz.”
“TÜRKİYE’NİN ARADAKİ FARKI KAPATMASI LAZIM”
Mevcut sistemde iktidarı vatandaşın belirlemediğini vurgulayan Yıldırım, şöyle konuştu:
“Vatandaş sadece oy veriyordu, oy veriyorsunuz, tamam ben oy verdim, vatandaşlık görevimi yaptım, bundan sonrası oy verdiklerimin işi ama Ankara’ya gidiyor, işler değişiyor. Sizin dediğiniz değil, bambaşka bir tablo çıkıyor. Vekalet, vekalet asılın dediğini yapmıyor, ne yapacaksınız, tedbiriniz var mı? Yok. İşte burada o zaman kardeşim ben sandıkta 5 sene memleketi kim yönetecek kararını vereceğim, güvenoyunu da vereceğim. Sistem garantili hükumet sistemi, unutmayın garantili hükumet sistemi. Kim görev veriyor, 80 milyon görev veriyor, daha doğrusu oy veren 59 milyon vatandaşımız görev veriyor. Görevi verdik, 5 sene içinde yanlış yaparsa ne oluyor, kafan cin fikirlikte ise sorulacak soru çok. Düzgün, olumlu düşünmüyorsan, olumsuzluk gani.. Onun da cevabı var. Vatandaş yüzde 51 oy vermiş, göndermiş, bu gönderdiği insan vatandaşa rağmen hata yapabilir mi? Diyelim ki gözünü kararttı, yaptı. İnsan olur ya anlayamadık, aldandık, inandık, gitti bildiğini yaptı. Onun da çaresi var, hemen denetim ve soruşturma sistemi devreye giriyor. Sistemde bunların hepsi var. Seçtik, 5 sene gezdi, tozdu, yedi, içti, memlekete bir hayrı olmadı, ne olacak canım 5 sene sonra değiştiririz, buna bırakmıyoruz. 5 sene değil, 1 günün önemi var, 5 saatin önemi var, Türkiye’nin aradaki farkı kapatması lazım.”
KORE ÖRNEĞİ
Sistemin getireceği istikrarı ve istikrarın kalkınmaya etkisini Kore örneğini vererek anlatan Yıldırım, Kore’nin 1987’de sistemi değiştirdiğini, Türkiye’yi 3 katladığına dikkati çekerek “87’den beri Kore’de 6 hükümet kuruldu. 87’den beri bizde kaç tane kuruldu, bir anda sayamıyorsunuz bile. Sadece 90-2001 arasında 8-10 tane hükümet. Çok hükümet değişmesi demek iş yapılmaması demek, projelerin kalması demek, istikrarın olmaması demek.” dedi.
Yıldırım, bu yapılan düzenlemelerin tüm partiler için geçerli olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu:
“Bu yapılan düzenlemeler bütün partiler için geçerlidir, ‘AK Parti’ye yarar’ diye yazmıyor parantez içinde. Eminim ki çalışan, çabalayan, milletin gönlüne giren herkes için iktidar yolu açılıyor. Türkiye’yi kucaklayan herkes için iktidar yolu açılıyor ama ‘ben bölücüyüm, bölge partisi olacağım, ben filanca etnik grubun, filanca dini grubun iktidarı için çalışıyorum’ diyene iktidarın yolu kapanıyor. Bölücülüğün, ayrımcılığın yolu kapanıyor, birliğin, beraberliğin yolu açılıyor, sistem bu. Bunun memleket için ne zararı var? Bunun için ‘hayır’ tarafında yer alanlar anlatmıyorlar, anlatamazlar, çünkü anlatacakları, ikna edecekleri bir şey yok. O yüzden ne yapıyorlar, korku, tehdit ve umutsuzluk, onun dışında bir şey yok. Gerçek olmayan bir takım laflar.”
CUMHURBAŞKANININ YETKİLERİ
Bu anayasa değişikliğinin bütün aşamalarının Mecliste konuşulduğunu dile getiren Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu itirazların hepsi cevaplandı. Bizatihi detaylarında Milliyetçi Hareket Partisi ile çalışıldı ama onların adamları, onlar bu işlerle kafa yormak yerine kürsü işgalleri, tekme tokat, şiddet, bununla meşgul oldu, hiç dinlemek istemediler. Dinlemediler, yanlış bildiklerinin doğrusunu öğrenme gayretinde olmadılar. Şimdi de gidiyorlar, milleti korkutmaya çalışıyorlar. Kardeşim gelen değişiklik diyor ki, bir konu münhasıran özellikle anayasada düzenlenmişse, kanunla düzenlenmişse bu konuda cumhurbaşkanının yapacağı hiçbir şey yok, madde bir. İki, cumhurbaşkanı temel hak ve hürriyetlerle ilgili bir kararname çıkarmaz. Madde üç, siyasi haklarla ilgili cumhurbaşkanı kararname çıkaramaz. Madde dört, cumhurbaşkanının kararnamesiyle, aynı konuda kanun birbiriyle çelişirse, geçerli olan kanundur diyor. Buna rağmen diyelim ki her şeyi göze aldı kararname çıkardı, hemen anayasa mahkemesine götürüp iptal ettirir. Bu kadar kontrol mekanizması var.
Cumhurbaşkanı ne yapabilir, bakanlarının sayısını belirler, bakanlıkların adını belirler, yardımcılarını seçer, müsteşarları, genel müdürleri seçer, büyükelçileri atar, valileri, kaymakamları atar, muhtarı atayamaz çünkü seçimle geliyor. Seçimle gelen hiç kimseye cumhurbaşkanı dokunamaz, seçimle gelenin patronu sizsiniz. Seçimle gelenlere de değip dolaşanların da nefeslerini kesiyoruz. Darbecilerin, cuntacıların, vesayetçilerin. Aradan sisteme dahil olmaya çalışanların önünü kesiyoruz. Gürültü bunun için, başka bir şey yok. Bütün gürültü bu, milletin iradesini almadan, milletin iznini almadan yetki kullanmak.”
“KİM KAYBETTİ, TÜRKİYE KAYBETTİ”
Bülent Ecevit’in Ahmet Necdet Sezer’i cumhurbaşkanlığı için mahkeme köşelerinde çok aradığını, “bulduğum en iyi adam” dediğini hatırlatarak, “Herkesi de ikna etti getirdi, kitabı da fırlattı Ecevit’in kafasına, Ecevit’in kafasına değmedi ama milletin tepesine balyoz gibi indi.” diye konuştu.
Türkiye’nin bir gecede yüzde 26 fakirleştiğinin altını çizen Yıldırım, krizin ülkeye 638 milyar lira borç bıraktığını aktardı.
Krizden kaynaklanan borçları 2011 yılına kadar ödediklerini ifade eden Yıldırım, “Şimdi biz 19 bin 500 kilometre bölünmüş yol yaptık, 6 bin kilometreyle devralmıştık, 3 katı bölünmüş yol yaptık diye haklı olarak övünüyoruz. Eğer o borcu ödemeseydik 130 bin kilometre bölünmüş yol daha fazla yapacaktık. Bırakın illeri, ilçeleri, köylere bile bölünmüş yol yapılabilirdi. Kim kaybetti, Türkiye kaybetti.” dedi.
Yıldırım, ülkeyi 3 katı büyüttüklerini, o kriz olmasaydı daha fazla büyütebileceklerini, mevcut sistemin babayı oğula düşürdüğünü, sistemin çalışma, ilerleme üzerine değil, çekişme üzerine kurulduğunu, fırsatçıları harekete geçirdiğini ifade etti.
28 ŞUBAT HATIRLATMASI
Vatandaşın 28 Şubat sürecini hatırlamasını isteyen Yıldırım, “Tankları yürütüp demokrasiye balans ayarı verdik diyenleri hatırlayın. Millet de onlara balans ayarını verdi ama.” açıklamasını yaptı.
Siyasette de ticarette de her konuda dürüst olmak gerektiğine, kararı vatandaşın vereceğini anlatan Yıldırım, anayasayı sahibi millete götüreceklerini dile getirdi.
Yıldırım, şöyle konuştu:
“Verdiğiniz kararın başımız gözümüz üstünde yeri var, ister olumlu ister olumsuz. Bizden şunu beklemeyin; ‘Efendim hayır çıkarsa İzmir’den düşmanı denize döktüğümüz gibi sevineceğiz’. Bu laflar bize yakışmaz. Bunu biz söylemeyiz, söyleyeni de şiddetle kınıyoruz. Bunu söyleyenler daha da ileri gittiler. ‘Evet çıkarsa nasıl Yunan’ı denize döktük, sizi de dökeceğiz’. Biz evet çıkarsa onları da çağıracağız, yanaklarından öpeceğiz. Bizim işimiz sevgi, nefret değil, bize nefret yakışmaz. İnancımıza, bu millete nefret duyguları yakışmaz.”
Kampanya döneminde bazılarının İzmir’in adını da iyi kullanmadığına işaret eden Binali Yıldırım, CHP’li bir İzmir milletvekilinin küfürlerden rahatsız olduklarını, hoşgörü, demokrasi şehri İzmir’e uygun bulmadıklarını belirtti.
“YENİ ANAYASADA OTOMATİK VİTES VAR”
Yıldırım, Türkiye’nin önemli bir kararın eşiğinde olduğunu, milletin ufku doğrultusunda “2017 model bir anayasayı” devreye sokacaklarını söyledi.
“82 model anayasa bu bölünmüş yollarda, otoyollarda iş görmüyor. Görmüyor çünkü dağılmış, şanzıman dağılmış, vites kolu elinde.” diyen Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:
“Biliyorsunuz Temel ile Dursun fıkrası var. Bir kamyon almışlar ortak, kamyonu da Temel sürüyor. Dursun da yanında muavin. Gidiyorlar gidiyorlar, yolun ortasında kamyon birden bire duruyor. Dursun, ‘ne oldu’ diyor. Temel diyor ki ‘vites kolu koptu’ diyor. Dursun da diyor ki ‘Ben bindiğimizden beri bakıyorum, bunun kırılacağı belliydi, durmadan onunla oynuyorsun’. Şimdi onun için bu anayasa otomatik vitesli. Yeni anayasada otomatik vites var, vites kolunun elde kalması diye bir şey yok.”
Bu arada Binali Yıldırım, “Pazar günü yüzde 65 çıkacak.” diyen bir vatandaşa da “Allah gönlüne göre versin.” diye cevap verdi.
Yıldırım, kürsüden indikten sonra buluşmaya katılanlarla birlikte fotoğraf çektirdi.