Merkez Bankası, döviz kurlarındaki oynaklığın, “maliyet kanalıyla olduğu kadar beklenti ve fiyatlama davranışı kanalıyla da” enflasyon üzerinde “yukarı yönlü risk oluşturduğu”na dikkat çekerek, “Kısa vadede enflasyondaki yükselişin devam edeceği öngörülüyor” uyarısı yaptı.
Özetlerde, 2016 yılının son çeyreğinde iç talepte bir miktar toparlanma gözlense de toparlanmanın sektörel yayılımının “sınırlı kalmış ve ana eğilim itibarıyla ekonomide ılımlı bir büyüme kaydedildi”ği belirtilerek, “Yakın döneme ilişkin göstergeler Türk lirasındaki değer kaybı ve güven kanalının da etkisiyle yılın ilk çeyreğinde yurt içi talebin yavaşladığına işaret ediyor” denildi ve şu değerlendirme yapıldı:
“Jeopolitik gelişmeler iktisadi faaliyet üzerinde aşağı yönlü risk oluşturuyor”
“Bununla birlikte, gerek belirsizliklerin ve finans piyasalarındaki oynaklığın azalması gerekse ekonomiyi destekleyici teşviklerin katkısıyla önümüzdeki dönemde ekonominin ılımlı bir büyüme sergilemesi bekleniyor. Diğer taraftan, turizm gelirlerindeki toparlanmanın hızı, küresel ekonomik görünüm, küresel ekonomi politikalarına ilişkin belirsizlikler ve jeopolitik gelişmeler iktisadi faaliyet üzerinde aşağı yönlü risk oluşturuyor. Öte yandan son dönemde alınan teşvik ve tedbirlerin olası gecikmeli etkileri yukarı yönlü bir risk unsuru olarak değerlendiriliyor.”
“Dövizde oynaklık enflasyon üzerinde yukarı yönlü risk oluşturuyor”
Ekonomideki “ılımlı eğilime” karşın Türk lirasındaki birikimli değer kaybına bağlı olarak ortaya çıkan “maliyet baskılarının” enflasyonda belirgin bir yükselişe neden olduğu vurgulanan PPK özetlerinde, “Döviz kurlarındaki oynaklık, maliyet kanalıyla olduğu kadar beklenti ve fiyatlama davranışı kanalıyla da enflasyon üzerinde yukarı yönlü risk oluşturuyor. Önümüzdeki dönemde döviz kuru gelişmelerinin gecikmeli yansımalarının yanı sıra özellikle işlenmemiş gıda fiyatlarındaki baz etkisi kaynaklı olarak kısa vadede enflasyondaki yükselişin devam edeceği öngörülüyor” denildi ve şu konuların altı çizildi:
“PPK parasal sıkılaştırmanın güçlendirilmesine karar verdi”
“Bu çerçevede Kurul, enflasyon görünümündeki bozulmayı sınırlamak amacıyla parasal sıkılaştırmanın güçlendirilmesine karar verdi. Mart ayındaki toplantıda geç likidite penceresi borç verme faiz oranı yüzde 11.0’den yüzde 11.75’e yükseltilirken, diğer TCMB (Merkez Bankası) faizleri sabit tutuldu. TCMB fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edecek. Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruş sürdürülecek. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecek.”
“Para politikası duruşunun da güncellenmesi söz konusu olabilecek”
Maliye politikasına ve vergi düzenlemelerine ilişkin gelişmelerin, enflasyon görünümüne etkileri bakımından yakından takip edilmekte olduğu da vurgulanan özetlerde, “Önümüzdeki dönemde para politikası duruşu oluşturulurken, mali disiplinin korunacağı ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ile vergilerde öngörülmeyen bir artış gerçekleşmeyeceği varsayılıyor. Bu doğrultuda, 2016 yılındaki vergi artışlarının yıllık enflasyon üzerindeki etkisinin kademeli olarak ortadan kalkması enflasyondaki düşüşe destek verebilecek. Maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunun da güncellenmesi söz konusu olabilecek” denildi ve şöyle devam edildi:
“Makroekonomik istikrarı ve fiyat istikrarı desteklenecek”
“Son yıllarda mali disiplinin sürdürülmesi Türkiye ekonomisinin olumsuz dış şoklara karşı duyarlılığını azaltan temel unsurlardan biri oldu. Ayrıca, mali disiplinin sağlamış olduğu alan 2016 yılında olduğu gibi iktisadi faaliyetin yavaşladığı dönemlerde maliye politikasının bütçe dengelerinde kalıcı bir bozulma olmadan döngü karşıtı olarak uygulanabilmesine olanak sağlıyor. Kamu harcama ve vergi politikalarının bütüncül bir yaklaşımla, bütçe dengesinin yanı sıra büyüme, yurt içi tasarruf ve enflasyon gibi diğer makroekonomik değişkenlere olan etkisini de dikkate alması, para politikası ve maliye politikası arasındaki eşgüdümün daha da güçlendirilmesine katkıda bulunarak makroekonomik istikrarı ve fiyat istikrarını destekleyecek.”