CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türk Tabipleri Birliği (TTB) yöneticilerinin gözaltına alınmasına ilişkin, “Bu tür davranışlar, sizin yaptığınız ve toplumun tümünün desteklediği Afrin Operasyonu’na gölge düşürür. Çünkü şu algıyı beslemiş olursunuz; ‘Bir yerde bir hata yapıyoruz, bu hatayı kimse bilmesin, görmesin.’ Ortada bir hata falan yok. Neden yapıyorsunuz bunu? İnsanlar düşüncelerini özgürce ifade edebilirler.” dedi.
CHP TBMM Grup Toplantısı’nda konuşmak üzere kürsüye gelen Kılıçdaroğlu’na, otizmli çocuğa sahip ailelerin temsilcileri tarafından taleplerini içeren bir dosya verildi, atkı hediye edildi.
Burada konuşan otizmli çocuk annesi Binnur Uzun, Kılıçdaroğlu’ndan, kendilerine sundukları dosyada yer alan taleplerin hayata geçirilmesini istedi.
Uzun’un ardından konuşan Kılıçdaroğlu, “Hayatın bir gerçeği var. Herkesin bir derdi var ama bazı dertler var ki kalıcı ve onların çözülmesi lazım. Onlar için anneler ve babalar mücadele ederler. Otizmli çocuğa sahip ailelerin sorunları gibi… Onlar sorunları çözmek için buraya geldiler, bize bir rapor verdiler. Onlara sözüm söz, sizin sorununuzu her zaman sıcak tutacağım. Hiç endişeniz olmasın.” ifadesini kullandı.
HER 68 ÇOCUKTAN BİRİSİNE OTİZM TEŞHİSİ KONULUYOR
Kılıçdaroğlu, 1985 yılında her 2 bin 500 çocuktan birisinin otizmli olduğunu, bugün ise her 68 çocuktan birisine otizm teşhisi konulduğuna dikkati çekerek, “Bugün Türkiye’de otizmli 352 bin çocuğumuz var ama eğitilen otizmli çocuk sayısı 26 bin 586. Çok az. Bir sorunumuz var, bu çocukların eğitime ihtiyacı var. 26 bin 586 çocuğumuz eğitim görüyor ama haftada iki saat. Oysa uluslararası standartlara göre otizmli bir çocuğun haftada en az 40 saat eğitim görmesi lazım, bu sorunu aşabilmesi için.” diye konuştu.
Yeterli eğitim verilmemesinin, nitelikli eğitimin verilecek fiziki mekanların ve yeterli öğretmenin bulunmamasının otizmli çocukların en temel sorunu olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bu sorunların çözümü için söz verdi.
Bu sorunun yeni bir sorun olmadığını, CHP’nin bunu çözmek için geçmişte bir araştırma önergesi hazırladığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, bütün tarafların dinlenerek çözüm üretilmesini istediklerini ancak bunun AK Parti’nin oylarıyla reddedildiğini söyledi.
Bunu 352 bin ailenin takdirine sunduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, CHP’nin bu sorunu çözmek için sonuna kadar mücadele edeceğini kaydetti.
TÜRK TABİPLER BİRLİĞİNE YAPILAN OPERASYON
Gündemin çok hızlı değiştiğini, yarın sabah ne olacağını kimsenin bilmediğini, Türkiye dışında böyle bir ülkenin olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, insanların gazeteleri ürkerek eline aldığını, televizyonları “inşallah bir şey olmamıştır” diye açtığını, herkesin endişe yaşadığını ve bundan rahatsız olduğunu söyledi.
“Bu sabah da bir baktık Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyine polis operasyon yapmış.” diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gözaltına almalar, mahkemeye çıkarmalar… Gözaltına alacaksanız, yazı yazarsınız gelir, bu insanlar kaçacak insan değil, hepsi doktor, üniversitelerde hoca, hastanelerde görevli. Yasal bir kuruluş, kanunu var, nasıl denetleneceği belli. Sabahın köründe baskın düzenliyorsunuz, gözaltına alıyorsunuz. Neymiş? Bir bildiri yayımlamışlar. Sanırsınız ki bildiri zehir zemberek ve iktidar partisini en ağır şekilde eleştiren bir bildiridir. Yok öyle bir şey.”
TTB’nin soruşturma konusu olan bildirisini okuyan Kılıçdaroğlu, bildiride yer alan ifadelerin doğru olduğunu savundu. Savaşın dram yarattığını belirten Kılıçdaroğlu, Suriye’den örnek vererek, bildiride Suriye’deki iç savaşa, kavgaya, teröre dikkatin çekildiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye’de 3,5 milyon mülteci olduğuna değinerek, “30 milyar dolar harcadıklarını söylediler. Emin olun 30 milyar dolar değil, 3 milyar dolar bile harcamadılar.” dedi.
Bildiride, “demokrasi, özgürlük olsun, huzur içinde yaşayalım” denildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, “Arkadaş, adil düzenden, demokratikleşmeden, eşitlikçilikten, özgürlük ve barışçıl bir dünya yaratmaktan kim rahatsız olabilir?” diye sordu. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Bu tür davranışlar, sizin yaptığınız ve toplumun tümünün desteklediği Afrin Operasyonu’na gölge düşürür. Çünkü şu algıyı beslemiş olursunuz; ‘Bir yerde bir hata yapıyoruz, bu hatayı kimse bilmesin, görmesin.’ Ortada bir hata falan yok. Neden yapıyorsunuz bunu? İnsanlar düşüncelerini özgürce ifade edebilirler. Katılırsınız veya katılmazsınız, birisini düşüncesini ifade etti diye hapse atmak, sabahın köründe evini basmak… Bu demokrasilerde olan bir şey değil. Emin olun bütün dünyanın ilgisini farklı bir noktaya çektik. Doktorların üzerine gidiyorlar. Şu gerçeği hiç kimse unutmasın; asker bile dağda terör örgütü mensubunu yaralı yakaladığında alıyor ekmek, su veriyor, helikopter tahsis ediliyor ve hastaneye götürülüyor. Bu ne demektir biliyor musun? Bu, ordunun saygınlığı açısından çok ama çok önemlidir. İnsan sağlığına ne kadar değer verildiği için çok ama çok önemlidir.”
“Siz, doktorun düşüncesini açıklamasına tahammül edemiyorsunuz, baskı kuruyorsunuz. Doğru değil. Türkiye’nin itibarını zedeliyor bütün bunlar.” diyen Kılıçdaroğlu, hükümetin bütün bunlardan ders çıkarması gerektiğini söyledi.
HİÇBİR ÜLKE TERÖRE AÇIK DESTEK VERMEZ
Türkiye’nin bulunduğu coğrafya itibarıyla çok stratejik bir bölgede yer aldığını anımsatan Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin demokratik atılımları yapması, kadın-erkek eşitliğini sağlaması, Cumhuriyet’in kuruluşundaki gibi örnek olmasının, dünyada saygınlık kazanılması için önemli olduğunu vurguladı.
Kılıçdaroğlu, hiçbir ülkenin kendi sınırında terör örgütlerinin yuvalanmasını istemeyeceğini dile getirerek, “Hiçbir ülke teröre açıkça destek vermez, sonlandırmak ister. Çünkü sınırdaki bir terör örgütü sadece bizim için değil, onu barındıran ülke için de gelecekte ciddi bir tehlikedir. İnsan haklarına, demokrasiye ‘evet’, bütün bunlara ‘evet’ ama teröre hep beraber ‘hayır’ demek zorundayız. Bu, insanlığın temel görevidir. Bu bağlamda, Afrin’de yapılan operasyona desteğimiz tamdır.” değerlendirmesinde bulundu.
OPERASYONUN ÖSO İLE PARALEL ADLANDIRILMASI RAHATSIZLIK VERİCİ
Operasyonun, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile paralel adlandırılmasının kendilerini rahatsız ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Giden, mücadele eden ordumuz, şehit olan askerimiz, efendim bunu neredeyse ‘ÖSO’nun kahramanlığına’ bağlayacağız. Ya bizim ordumuz ya bizim erlerimiz ya bizim şehitlerimiz? Neredeyse onlar ikinci sınıf. Ordunun kahramanlığını, haysiyetini ve onurunu korumak, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının en temel görevi. Ayrıca Mehmetçik kanıyla oy devşirmeye çalışmak da büyük bir ahlaksızlık.”
Kılıçdaroğlu, 26 Ocak 2011’de Suriye’de iç ayaklanmalar çıktığını, 29 Nisan 2011’de Suriye’den kaçanların Türkiye’ye geldiğini, 31 Mayıs 2011’de Esad’a karşıt grupların Antalya’da toplandığını hatırlatarak, şöyle konuştu:
“Hükümet bunlara destek verdi. IŞİD, El-Nusra gibi pek çok radikal grup, bu süreç içinde oluşmaya başladı. Ve bunlara tırlarla silah gönderildi. Biz ısrarla dedik ki ‘Sakın ola ki buraya silah göndermeyin, Suriye’nin iç işlerine bulaşmayın, Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına sürüklemeyin.’ 2011’den bu yana hemen hemen her grup toplantısında, her televizyon programında, her örgüt toplantısında bunları ısrarla dile getirdik ama bunların hiçbirisi iktidar tarafından kabul görmedi. Onlar her fırsatta bizi eleştirdiler. Suriye karıştığı zaman, henüz Rusya ve Amerika bölgede ana aktör olarak bulunmuyordu. Türkiye’de zaman zaman toplantılar yapılıyordu.”
2012 YILINDA ERDOĞAN’A SURİYE’DEKİ DURUMLA İLGİLİ MEKTUP GÖNDERDİM
“Suriye’deki durumun, Türkiye’nin başına büyük felaketler açacağına” yönelik yazdığı mektubu, 24 Ağustos 2012’de Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, bu mektubu okudu. Kılıçdaroğlu, “2012’de bunları söylüyorum ama onlar bizi eleştirdiler ve bölgeye MİT tırlarıyla silah göndermeye devam ettiler.” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, 25 Ağustos 2012’de bir gazeteye yaptığı açıklamada, “Suriye politikası maalesef PKK’yı güçlendiren bir çizgide ilerliyor. Çok ciddi endişelerim var. Birincisi Suriyeli muhaliflere verilen silahların yarın PKK’nın eline geçmesidir. Bunu Irak’ta yaşadık. İkincisi, diğer komşularla da ilişkiler çok gerildi.” ifadesini kullandığını belirterek, bu açıklamasından iki yıl sonra, Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı yapan İsmail Hakkı Pekin’in “Silahların terör örgütünün eline geçtiğini” söylediğini aktardı.
Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından 1 Temmuz 2015’te gazetelerde “Kobani’ye gönderilen ağır silahlar PKK’nın eline geçti” haberinin yer aldığını anımsatan Kılıçdaroğlu, “Biz, iki yıl önce uyardık ama bizim uyarımızı dinlemediler. Onlar oturdular sabah, öğle, akşam hep CHP’yi suçladılar.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
DIŞ POLİTİKADA HAMLENİN ÜÇ ADIM ÖTESİNİ GÖRMELİSİNİZ
“Şimdi bütün vatandaşlarıma sesleniyorum; dış politikada hamlenin üç adım ötesini görmezseniz, devleti sağlıklı yönetemezsiniz. Siz, üç adım ötesini bile görmediniz. Herkes sizi aldattı. Obama aldattı, en son aldatan o oldu. PKK, IŞİD aldattı. Aldatmayan bir Allah’ın kulu kalmadı. Bir de beni dinle kardeşim, vallahi de billahi de ben seni aldatmıyorum. Ben, Türkiye’nin çıkarlarını savunuyorum. Öyle suçlanıyoruz ki aklın mantığın alacağı şey değil. Eylül 2012’de yine konuşuyor beyefendi, ‘CHP yarın Şam’a gidecek yüz bulamayacak, göreceksiniz ama inşallah biz en kısa zamanda Şam’a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. İnşallah Emevi Camisi’nde namazımızı da kılacağız.’ Buyur git bakalım, nasıl kılıyorsun? Kim doğruyu söylüyor?”
28 Mayıs 2013’te CHP Grup toplantısında yaptığı konuşmada Suriye konusunda iktidara uyarılarda bulunduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, şu görüşleri dile getirdi:
“Suriye’de yaşayanlar, Araplar, Kürtler bizim kardeşlerimiz, akrabalarımız. Ortak tarihimiz, kültürümüz, geçmişimiz, acılarımız, sevinçlerimiz var ama Ortadoğu bataklığını Türkiye’nin mekanı haline getirdiler. Silahlarla orayı beslediler. Terör örgütlerine her türlü desteği verdiler. IŞİD’e, El-Nusra’ya, adını sayamayacağım bir sürü terör örgütüne her türlü desteği verdiler. Şimdi PYD’yi düşman ilan ediyorlar, güzel. ‘PKK’nın uzantısı’ diyorlar, doğru. Peki kardeşim PYD’yi meşrulaştıran kim? Salih Müslim’i Ankara’ya defalarca çağırıp, altına kırmızı halılar serip, ‘Buyur, hoş geldin’ diyen kim? CHP mi? Sen terör örgütü kabul etmedin. Liderini davet ettin, kırmızı halılar serdin, en iyi yerlerde ağırladın. Sonra bir sabah kalktık, Esad nasıl düşman olmuşsa o da düşman olmuş. Ne oldu, ne değişti de düşman oldun. Düne kadar beraberdiniz, yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmiyordu.”
Kılıçdaroğlu, CHP’nin iktidarı defalarca uyardığını vurgulayarak, “Gittin, yine birileri seni kandırdı, sen yine tuzağa düştün. Peki sana bir şey oldu mu? Hayır. Kime oldu? Bu ülkenin fakir fukara, gariban çocuklarına oldu.” dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, iktidarın özellikle Suriye konusunda yaptıkları uyarıları dikkate almadığını ve Türkiye’yi içinde bulunduğu olumsuz duruma sürüklediğini savundu.
ÖZTÜRK YILMAZ BÖLGEYİ VE TERÖR ÖRGÜTLERİNİ BİLEN BİR KİŞİ
Türkiye’nin Musul Konsolosluğunun 10 Haziran 2014’te basılarak aralarında şu an CHP’nin Ardahan Milletvekili olan, o dönem ise konsolosluk görevini yürüten Öztürk Yılmaz’ın da bulunduğu 49 kişinin kaçırıldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, Yılmaz’ın bölgeyi ve terör örgütlerini çok iyi bilen bir kişi olduğunu belirtti.
Yılmaz’ın son günlerde iktidar partisi tarafından hedef haline getirildiğini ve hakaretlere maruz kaldığını aktaran Kılıçdaroğlu, “Dışişleri Bakanı ‘Bu benim memurumdu’ diyor. Bir dakika beyefendi, kim sizin memurunuz? Devletin memuru kardeşim. Devletin memurunu kendi memurun kabul edersen gelir böyle toslarsın.” diye konuştu.
“SEN SURİYELİLERE NASIL GERİ DÖN DERSİN” DİYE ELEŞTİRDİLER
Kendisinin 10 Şubat 2015 tarihinde partisinin grup toplantısındaki konuşmasında, “CHP iktidarında Ortadoğu’ya barışı getireceğiz. Suriye’ye de, Irak’a da her tarafa barışı getireceğiz. Suriyeli 1 milyon 700 bin kardeşime diyeceğim ki, git kardeşim, baba ocağına geri dön, sana her türlü yardımı yapacağım. CHP iktidarında Suriye’ye huzur geldi, git kardeşim, kendi ülkende çalış diyeceğim.” ifadelerini kullandığına işaret eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Ben bunu söyledim. Söyledim ama ne AKP’nin kalemşörleri ne de AKP’nin yöneticileri beni affetmediler. Ne ırkçılığımız kaldı, ne başka bir şeyimiz kaldı, her türlü hakareti yaptılar. ‘Vay efendim sen Suriyelilere nasıl geri dön dersin.’ Suriye’yi onaracağız, okulunu yapacağız, evini yapacağız, hastanesini yapacağız. Baba ocağına geri dön diyorum. Aradan zaman geçti, beyefendi yine büyük bir hızla yelpaze gibi döndü. Şimdi konuşuyor; ‘Afrin’de huzur ve güven ortamı tesis edildiğinde yüz binlerce Suriyeli kendi yurtlarında hayatlarını sürdürme imkanına kavuşacaklar.’ Şimdi o kalemşörlere söylüyorum; bir şey söylüyor musun? Söylemiyorlar. Erdoğan’ın kölesi konumunda olanlar kalem oynatamazlar. Bana yaptığın eleştiriyi niye yapmıyorsun? Üstelik ben Suriyeli kardeşim diyorum. O, Suriyeli kardeşlerim bile demiyor. Biz bölge halkını kucaklıyoruz. Terörle, bölge halkını ayırıyoruz. Oradaki Kürtler de Araplar da Ezidiler de Türkmenler de hepsi bizim akrabamız. Her türlü desteği vereceğiz.”
ARAZİMİZİ TERÖR ÖRGÜTÜNE TESLİM EDEREK KAÇTILAR
Kılıçdaroğlu, iktidarın yanlış uygulamaları nedeniyle Türkiye’nin ilk kez topraklarından kaçmak zorunda kaldığını ileri sürerek, Süleyman Şah Türbesi’nin taşınmasını eleştirdi.
Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Arazimizi terör örgütüne teslim ederek kaçtılar. Kimden söz ediyorum? Süleyman Şah Türbesi’nden söz ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir toprak parçasını terör örgütüne teslim edip kaçanlarla karşı karşıyayız. Beyefendi ortalıkta kahraman diye geziyor. Ne kahramanı ya? Ben olsaydım, CHP iktidarda olsaydı, on bin şehit gerekirse verirdik, bayrağımız orada dalgalanırdı. Toprağımızdan asla ve asla taviz vermezdik. Şimdi kalkmış kahraman diye ortalıkta geziyor. Korkaktan kahraman olmaz. Terör örgütlerine teslim olandan kahraman olmaz. Milliyetçiliğin kanını seçim meydanlarında kendi partisinin il toplantılarında oya çevirmeye kalkanlardan insan da olmaz ahlaklı adam da olmaz.”
Kılıçdaroğlu, CHP’nin Türkiye’nin çıkarlarını her şeyin üzerinde gördüğünü ve bu çıkarları korumak için her şeyi göze almaya hazır olduğunu belirtti.
İktidarın eleştirilere açık olmadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, “Eğer sözümüzü dinleselerdi, PKK’yı değil, Esat’ı değil, Obama’yı değil, Putin’i değil, şunu bunu değil, bizim sözümüzü dinleselerdi bugün Türkiye hem bölgesinin en güçlü hem en saygın ülkesi olurdu. Ortadoğu bataklığının bir parçası olmayacaktı.” dedi.
AK Parti ve kendisine yakın basın yayın kuruluşlarının her türlü olayda CHP’yi suçlayarak, geri adım attırmaya çalıştıklarını savunan Kılıçdaroğlu, bildiklerini söylemekten, inandıklarını savunmaktan bir adım geri gitmeyeceklerini bildirdi. Kılıçdaroğlu, “Kendi toprağından kaçan, terör örgütlerine teslim eden adamdan hesabını soracağım.” ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin ekonomide de olumsuzluklarla baş başa olduğunu öne sürerek, Sıtkı Aydın isimli genç bir insanın yaşadığı güçlükler yüzünden TBMM önünde kendini yakma girişiminde bulunduğunu, ancak haber dahi olamadığını savundu.
Kendisinin bu olayı dillendirdiğini, çok sayıda eleştiri aldığını, ama en azından toplumun olaydan haberdar olmasını sağladıklarına değinen Kılıçdaroğlu, bu kişinin tedavisinin ardından bir gazeteye verdiği röportajdan bir bölüm okudu.
İş kazası sonrasında çalışamayan ve ekonomik sorunlarla karşı karşıya kalan bu gencin yaşadıklarını aktaran Kılıçdaroğlu, CHP olarak ezilenlerin yanında durduklarını, onlara yapılanlara asla unutmayarak, yaşananların takipçisi olacaklarını dile getirdi.
Benzer bir olayın Balıkesir’de de yaşandığını belirten Kılıçdaroğlu, “Halk işsiz, geçinemiyor. Ahlaki değerlerde yozlaşma var. Bütün bunları seyrediyorlar, bizim yüreğimiz dağılıyor. Nasıl çözeriz diye biz kafa yoruyoruz. Ama suçlanan yine biziz. Onlar şu veya bu şekilde zeytinyağı gibi su üzerine çıkmaya çalışıyorlar.” ifadesini kullandı.
İKTİDARA YAKIN KİŞİLERE ÇİFTE GÜVENCE VERİLİYOR
Vatandaşın hiçbir güvencesi yokken iktidara yakın kişilere çifte güvence verildiğini savunan Kılıçdaroğlu, şu görüşlere yer verdi:
“Yandaşların çifte garantileri var. Birincisi gidersin bankadan veya uluslararası kuruluşlardan borç alırsın. Hazine diyor ki ‘Borç aldın ben senin garantini vereceğim.’ İlerde iflas edersen senin paranı ben ödeyeceğim, anlamına gelir. Yetiyor mu? Hayır. ‘Yatırımın karşısında yeterli kar elde edemezsen, karın da sana garantisini veriyorum’ diyor. Para alırken garanti, kar elde ederken garanti. Çifte garanti. Ya kendini yakana hangi garanti? Hiçbir garanti yok. Köprü, yol yapmışlar, ‘Efendim o kadar araç geçmedi.’ Şimdi tüp geçit için 123 milyon lira parayı verecekler. Kimin sırtından? Sıtkı kardeşim gibilerinin sırtından. Haram olsun. Yetmez, zehir zıkkım olsun.”
BENİM PARAMLA RÜŞVETE FAİZ ÖDEYECEKLER
Rüşvet alanların korunduğu bir sistemin kabul edilemez olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Ayakkabı kutusunda rüşvet alana parasını iade ettiler. Bir de faizini verdik. Haram olsun, zehir zıkkım olsun. O kararı veren hakimlere de zehir zıkkım olsun. Benim paramla rüşvete faiz ödeyecekler, bunun da adı adalet olacak. Vatandaş işsizlikten kendisini yakacak, gözlerine mil çekecekler ve görmeyecekler. Sokak sokak, cadde cadde kahramanlık edebiyatı yapacaklar. Kimin üzerinden? Şehit kanları üzerinden, oy devşirmeye çalışacaklar. Sen önce Türkiye’nin sorunlarını çöz. 15 yıldır ülkeyi ne hale getirdin. Altınıza uçaklar, arabalar, helikopterler verdik, maaşlar verdik, saraylar verdik. Nedir bu milletin çektiği? Düşün bu milletin yakasından” diye konuştu.
DOLAR KURU DÜŞÜYOR, PETROL FİYATLARI YÜKSELİYOR
Kılıçdaroğlu, emeklilerin de ekonomik güçlük içinde olduğunu, aylıklarının geçimlerini sağlamadığını belirterek, emekliler buna karşı birlik olması, itirazlarını dile getirmesi gerektiğini vurguladı.
Akaryakıt fiyatlarına ilişkin de konuşan Kılıçdaroğlu, dolar kurunun düşmesine karşın petrol ve mazot fiyatlarının yükselmeyi sürdürdüğünü bildirdi. Kılıçdaroğlu, “Hani siz bunları ithal ediyordunuz. Fiyatlarını düşürsenize. Benzinin litresi 6 lirayı aştı, mazotun litresi de 6 liraya yaklaştı. Çiftçi kardeşime de böyle bir müjde verelim. Bu iktidar seni çok seviyor. Mazotun litresi 10 lira olursa seni daha fazla sevecek. Ne kadar ekip biçmezsen, elini açıp dilenirsen bunların da o kadar hoşuna gidecek.” dedi.
ENİS BERBEROĞLU BİR ESİR OLARAK ORADA TUTULUYOR
Cezaevinde bulunan partisinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun durumuna da değinen Kılıçdaroğlu, Berberoğlu’nun haksız şekilde cezaevinde tutulduğunu ileri sürdü.
Berberoğlu’nun davasına konu olayın; Can Dündar’ın bir kitabındaki “MİT tırları haberi, flash disk içinde 27 Mayıs günü solcu bir milletvekili tarafından bana getirildi” cümlesiyle başladığını dile getiren Kılıçdaroğlu, Berberoğlu’nun o tarihte milletvekili dahi olmadığını bildirdi.
Berberoğlu’nun ceza almasına yol açan iddialarla ilgili değerlendirmede bulunan ve bu iddiaların hepsinin içinin boş olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şunları ifade etti:
“Enis Berberoğlu bir esir olarak orada tutuluyor. Enis Berberoğlu’nun hakkını ve hukukunu savunmak da benim görevim. Berberoğlu’yla ilgili mahkemenin verdiği kararı üst mahkeme bozdu, Anayasa Mahkemesi’nin kararı var, ‘Yanlıştır’ diyor. Bırakmıyorlar. ‘Burada suç yoktur, boşu boşuna bunu yapıyorsunuz’ diyen mahkemenin hakimleri de gece yarısı operasyonuyla değiştirildi. Şimdi hakimleri dikkatle izliyoruz. Adaletle mi karar verecekler, birilerinin telkini üzerine mi karar verecekler. Ön yargılı olmak istemiyorum ama bu bütün veriler, bilgiler ortadayken bir milletvekillinin suçsuz yeri hapiste yatmasını hukuk, hak adalet adına içime sindiremiyorum.”
Kılıçdaroğlu, olayın takipçisi olmayı sürdüreceklerini kaydetti.