CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 24 Haziran seçimlerinin, kişisel kavga alanı, kişisel koltuk arayışı seçimleri olmadığını belirterek, “Bu seçimler, ‘Söz konusunu vatansa gerisi teferruattır’ seçimidir. Demokrasi için kimler bir araya geliyorsa birlikte hareket etmek zorundayız. Biz önce 301’i aşacağız sonra yüzde 60 ile cumhurbaşkanlığını alacağız.” dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Adıyaman’da meydana gelen depremde yaralananlara acil şifa diledi.
Dün TBMM’nin açıldığı tarih olduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, her kesimin temsil edildiği Meclisin, Türkiye Büyük Millet Meclisi şeklinde tanımlandığını vurguladı.
TBMM’deki konuşmasını yaparken, özellikle iktidar kanalında büyük rahatsızlık duyulduğunu savunan Kılıçdaroğlu, neden rahatsız olduklarını bildiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, “Ben Meclisi savunuyorum, onlar tek adamı savunuyor. Ben Meclise Gazi Meclis diyorum, onlar aksak Meclis diyorlar. Ben her kesimin TBMM’de temsil edilmesini istiyorum onlar darbe yasalarının arkasına saklanıp yüzde 10 seçim barajı getirerek birilerinin Meclise gelmesini engellemek istiyorlar.” diye konuştu.
TBMM’nin bir cuma günü açıldığına ve orada bütün tarafların olduğuna değinen Kılıçdaroğlu, 19 Mart 1920’de Heyet-i Temsiliye Reisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir bildiri yayımladığını söyledi. Kılıçdaroğlu, bu genelgenin 6 maddesinde, “Bu Meclis üyeliğine, her parti, zümre, cemiyet tarafından aday gösterilmesi caiz olduğu gibi, her ferdin de bu mukaddes çalışmaya fiilen katılmak için bağımsız adaylığını, istediği mahalde ilan etme hakkı vardır.” hükmüyle herkese kapının açıldığını vurguladı.
Kılıçdaroğlu, “Bu ne demek, Büyük Millet Meclisi, hiç kimsenin dışlanmadığı, doğusu, batısı, güneyi, kuzeyi, kimsenin kimliğinden, inancından, yaşam tarzından ötürü dışlanmadığı, bayrak, vatan sevgisi olan, birlikte yaşama iradesini ortaya koyan herkesi Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında davet etmiştir Gazi. Ben aynı duyguları dün ifade ettim.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, TBMM Genel Kurulundaki dünkü konuşmasında, 15 Temmuz darbe girişimine karşı parlamentoda mücadele veren 107 milletvekiline şükranlarını sunduğunu ancak bu darbe girişimini fırsata çevirerek, 20 Temmuz sivil darbe yapmanın da kötü olduğunu, o darbeye izin verenlerin de çocuklarına kötü bir miras bırakacaklarını söylediğini anımsattı.
Bunu söylediği için AK Parti’lilerin kendisine kızdığını ileri süren Kılıçdaroğlu, “Ben söylemezsem görevimi yapmış olur muyum, sorumluluğumun gereğini yerine getirmiş olur muyu? Hayır. Biz 15 Temmuz darbe girişimine karşı nasıl yüreklice tavır aldıysak 20 Temmuz darbe girişimine de aynı kararlılıkla karşı çıkacağız.” dedi.
Kılıçdaroğlu, önlerinde seçimler olduğuna işaret ederek, 24 Haziran seçimlerinin bir parti seçimi, kişisel kavga alanı, kişisel koltuk arayışı seçimleri olmadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, bu seçimlerin “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” seçimi olduğunu belirtti.
Kişisel olarak hiçbir beklentisinin olmadığını anlatan Kılıçdaroğlu, “Çok şükür evim var, mütevazı evimde oturuyorum, aylığım var, çocuklarım büyüdü. Ama benim derdim ülke, Türkiye, bayrağım, vatanım. Vatanımda herkesin huzur içinde yaşamasını istiyorum.” dedi.
Kılıçdaroğlu, geniş bir ittifakı ve birlikteliği sağlamak zorunda olduklarına değinen Kılıçdaroğlu, Atatürk’ün genelgesinin 6. maddesinde olduğu gibi herkesin, parlamentoda bir şekliyle yerini alması gerektiğini vurguladı. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
” Hiç kimseyi dışlamadan, hiç kimseyi ötekileştirmeden, biz Cumhuriyetin kuruluşunda hangi değerler söz konusuysa 24 Haziran’a giderken aynı değerleri savunmak, aynı şekilde hareket etmek zorundayız. Çünkü devleti, adaleti kirlettiler, devlette adalet yok. Adalet mülkün, devletin temelidir. Adaleti yok ederseniz devleti çökertirsiniz. Kirlenen devleti temizlemek, Cumhuriyetin kurucu ayarlarına yeniden dönmek için beraber mücadele etmek zorundayız. Dönem sen, ben dönemi değildir.
Dönem, A, B Partisi dönemi değildir. Dönem vatanı kurtarmak, beraber hareket etme dönemidir. Bütün siyasi partilerin liderlerine sesleniyorum; biz her türlü özveride bulunmaya hazırız. CHP olarak, Türkiye’nin aydınlığa çıkması için her türlü özveride bulunuyoruz ve bulunmaya da hazırız. Biz ülkemizi seviyoruz. Biz kendi ülkemizde huzur içinde yaşamak istiyoruz. Benim gibi düşünmeyen insanın da düşüncesini özgürce ifade edeceği bir Türkiye istiyoruz. Biz üniversiteleri susturulan değil, üniversiteleri bilgi üreten Türkiye istiyoruz. Vatandaşın korku içinde olduğu Türkiye değil cadde, sokağında, parkında, fabrikasında, evinde huzur içinde ve korkusuzca yaşamasını istiyoruz. Bunları sağlamak zorundayız. Bunları sağlamak için demokrasi için kimler bir araya geliyorsa birlikte hareket etmek zorundayız. Biz önce 301’i aşacağız sonra yüzde 60 ile cumhurbaşkanlığını alacağız.”
Bu nedenle haziran ayında herkese görev düştüğünü belirten Kılıçdaroğlu, “Bugün hava çok güzel, eğlenmeye gidelim”, “Yaz geldi tatile gidelim” deme lükslerinin bulunmadığını anlattı.
Kılıçdaroğlu, ülkeyi, bayrağını seven herkesin sandığa büyük onur ve gururla gideceğini, “Ben Gazi’nin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin tekrar kurucu ayarlarına dönmesi için onurumla, gururumla oyumu verdim.” diyeceğini vurguladı.
Haziran ayının bir bayram ayı olacağını da dile getiren Kılıçdaroğlu, “Haziran ayı, mevsimin ilk meyvelerin verildiği aydır, kiraz ayıdır, karanlığın az aydınlığın fazla olduğu aydır. Umudun adıdır. Haziran ayı beklentilerimizin gerçekleşeceği aydır. Diktatörleri yolcu edip, demokrasiyi getireceğimiz aydır.” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinden 15 milletvekilinin İYİ Parti’ye katılmasının ardından yapılan eleştirilere yönelik, “Kümeste yakalanan tilki gibi hep beraber saldırmaya başladılar. ‘Vay efendim niye bunu yaptınız?” Niçin? Ben senin kumpasını bozacağım arkadaş. Sen beni tanımıyorsun. Sen kumpas yapacaksın, ben gözlerimi kapatacağım. Yemezler. Demokrasiyi sonuna kadar savunacağız. O nedenle bütün ayarları bozuldu.” dedi.
Kılıçdaroğlu, haziranda yapılacak erken seçime çok iyi hazırlanacaklarını söyledi.
Dünya çapında bir akademisyen olan Anayasa Hukuku hocası İbrahim Kaboğlu’nun pasaportuna el konularak yurt dışında ders vermesinin, uluslararası toplantılara katılmasının engellendiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, Anayasa Hukuku Uluslararası Derneğinin düzenlediği uluslar arası bir toplantının başkanlığını yapacak Kaboğlu’nun bu toplantıya katılamadığını belirtti.
Bunun üzerine yüzlerce ülkeden gelen akademisyenlerin, Anayasa Hukuku hocalarının bir bildiri yayımladığını aktaran Kılıçdaroğlu, Fransa, İsviçre, Amerika, Avustralya, Finlandiya, Hollanda, Portekiz, Şili, Japonya, Arjantin, İtalya, Fas, Çin, Irak, Hindistan, Güney Kore gibi çok sayıda ülkenin bilim adamının Türkiye Cumhuriyeti hükümetini protesto ettiğini anlattı. Kılıçdaroğlu, “Diyorlar ki ‘Efendim biz dünya lideriyiz.’ Lidersen git bak bakayım burada konuşabiliyor musun? Sana söz veriyorlar mı burada? Sen, Türkiye’yi dünyadan küstürdün.” diye konuştu.
Adaleti, hakkı, hukuku savunan, demokrasiden yana olan, kimliklere ve inançlara saygı duyan, 30’a yakın kitabı olan İhsan Eliaçık’ın isimsiz bir ihbar dilekçesi üzerine 6 yıl 3 ay hapis cezası aldığını anımsatan Kılıçdaroğlu, Eliaçık’a yurtdışı ve İstanbul dışına çıkış yasağı ile haftada iki gün karakolda imza atma kontrolünün getirildiğini kaydetti. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Bundan sonra bunlar, ‘Efendim biz demokratız, Türkiye’de demokrasi var, Türkiye’deki demokrasi Fransa’yı da İngiltere’yi de Amerika’yı da geçmiştir.’ diyecek. Recep Bey, sen bunu bana değil, benim külahıma anlatacaksın. 23 Nisan’da benim konuşmamdan çok rahatsız oldular. Rahatsızlıkları üzerine de Grup Başkanvekilimiz onlara cevap verdi ama yukarıda oturan Bay Recep bundan büyük bir alınganlık göstermiş. Ne diyor Özgür Özel için? ‘Ben aşağıda olsaydım, ona sadece ağzının payını değil, ona verilmesi gereken dersin büyüğünü verirdim.’ diyor. Recep Bey, sen zaten oraya layık değilsin ki senin yerin aşağı. Bugün de konuşmuş, ‘Sadece ağzının payını vermem, verilmesi gereken en büyük dersi veririm.’ Niye karşıma çıkmıyorsun? Çık da kim kimin ağzının payını veriyormuş, ben 80 milyona göstereyim.”
Kılıçdaroğlu, hafta sonu Silifke’de Yörük Türkmen Çalıştayı’na katıldığını hatırlatarak, Yörük Türkmen geleneğinin önemine işaret etti.
Yörük Türkmenlerini “Türkiye’nin çimentosu” olarak nitelendiren Kılıçdaroğlu, onlarla beraber olmaktan onur, gurur duyduğunu dile getirdi.
Kadim Anadolu kültürünün yaşatıldığı Yörük Türkmen çadırlarının zulme, zalime karşı olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bu çadırların Dadaloğlu’nun, Köroğlu’nun, Yörük Ali Efe’lerin, Kuvayimilliyecilerin çadırı olduğunu vurguladı.
Kemal Kılıçdaroğlu, Yörüklerin ve Türkmenlerin zulme ve baskıya tarihin her döneminde karşı çıktığını ifade ederek, “Zulme ve baskıya karşı çıkanların benim başımın üstünde yeri vardır. Bugün Bay Recep diyor ki ‘Vay efendim Kılıçdaroğlu gitti, orada konuştu.’ Evet konuştum. ‘Efendim, Yörüklere, Türkmenlere zulüm yapıldı.’ Evet yapılmış. Sen tarih bilmiyorsan ben ne yapayım? Sana tarih kitabı göndereyim, oku o zaman.” diye konuştu.
“Şimdi beni, yanında doktoru kesin dinliyordur.” diyen Kılıçdaroğlu, Dadaloğlu’nun “Kalktı göç eyledi Avşar elleri” şiirini okudu.
Dadaloğlu’nun, Köroğlu’nun unutulamayacağının altını çizen Kılıçdaroğlu, “Niye Köroğlu? Bolu Beyi zulmetmeseydi Köroğlu çıkar mıydı? Padişah zulmetmeseydi Dadaloğlu çıkar mıydı? Sen tarihi bilmiyorsan ben ne yapayım?” ifadesini kullandı.
Bütün Yörük Türkmenlere “Sizin için, Yörük Ali Efe nasıl çalışıyorsa, sözüm söz Yörük Ali Efe gibi çalışacağım. Yine sözüm söz, Dadaloğlu nasıl zulme karşı çıktıysa Kılıçdaroğlu olarak ben de her türlü zulme karşı çıkacağım.” dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, Yörük Türkmenlere en çok güvenenin, onların ne olduğunu çok iyi bilen Gazi Mustafa Kemal Atatürk olduğunu söyledi.
Atatürk’ün “Arkadaşlar, gidip Toros Dağları’na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.” dediğini anlatan Kılıçdaroğlu, Anadolu’nun görkemli tarihini de zulme karşı isyanları da Firavun’u da Musa’yı da bildiklerini kaydetti.
“Onlar Firavun’dan yana, biz Musa’dan yanayız. Biz, Musa’yı baştacı yaparız, onlar Firavun’u överler.” diyen Kılıçdaroğlu, Firavun kültüründen gelenlerin, Musa’yı anlayamayacağını ifade etti.
Kılıçdaroğlu, CHP’nin ezber bozduğunu, 15 milletvekillerinin İYİ Parti’ye geçtiğini hatırlatarak, “Kümeste yakalanan tilki gibi hep beraber saldırmaya başladılar. ‘Vay efendim niye bunu yaptınız?’ Niçin? Ben senin kumpasını bozacağım arkadaş. Sen beni tanımıyorsun. Sen kumpas yapacaksın, ben gözlerimi kapatacağım. Yemezler. Demokrasiyi sonuna kadar savunacağız. O nedenle bütün ayarları bozuldu. Ne söyleyeceklerini bilmiyorlar, her türlü hakareti yapıyorlar.” diye konuştu.
Gönüllerinin, yüreklerinin demokrasiden, insan haklarından, beraber yaşamaktan yana olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Benim gibi düşünmeyenle de ben bir masada oturup çay, kahve içmeliyim, yemek yemeliyim, Türkiye’nin sorunlarını konuşabilmeliyim. Biz kavgadan, gerginlikten yana değiliz. Biz kendi ülkemizde barıştan ve huzurdan yanayız. O nedenle demokrasiye kumpas kurdular, açığa çıkardık. Kümesteki tilkiler gibi saldırıyorlar ama yemezler. İstedikleri gibi saldırsınlar. Bu kararı niye aldık? Tarihsel süreç içerisinde CHP’nin kültürünü de o zat öğrensin diye anlatıyorum. Merhum Erdal İnönü ve Sosyal Demokrat Halkçı Parti 1987 yılında Türkeş’in, Ecevit’in, Demirel’in ve Erbakan’ın siyasi yasaklarının kaldırılması için mücadele etti. Biz de aynı kültürden geliyoruz. ‘Kimse siyasi yasaklı olmasın’ diye. Aynı şekilde beyefendi unutmuş herhalde, arada bir diyor ya ‘Bana muhtar bile olamazsın diyorlardı, ben geldim Cumhurbaşkanı oldum’ diye. Sana o yolu kim açtı? CHP açtı. Anayasa değişikliğini kim yaptı? CHP yaptı. Seni sevdiği için mi? Hayır. Demokrasi için yaptı bunu. O nedenle bizi anlayamazlar.”
Kılıçdaroğlu, 2016’da Ahmet Davutoğlu’nun yüzde 49,5 oy aldığını hatırlatarak, “Dönemin Başbakanı Davutoğlu’nu saraya çağırdılar. Dedi ki beyfendi ‘Gel milyon Ali, afedersin Binali, şu senin Bakanlar Kurulu listen. Şu da hükümet programın hadi sen başbakansın.’ Davutoğlu’nu kapının önüne koydular. Davutoğlu’nun hakkını kim savundu? Biz savunduk. Niye savunduk? Demokrasi için savunduk. Yüzde 49,5 oy alan bir partinin genel başkanı, bir kişinin iki dudağıyla kapının önüne konamazdı.” dedi.
Başbakanlıktan alınan Ahmet Davutoğlu’nu kendilerinden başka savunan olmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, “Neden? Beyden korkuyorlar, zattan korkuyorlar, Recep Bey’den korkuyorlardı.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:
“O diyor ki ‘Ben konuşursam kesin CHP de korkar’. Sevgili Recep Bey, gözünü sevdiğim Recep, bizim Kuvayimilliye ruhundan geldiğimizi hala anlayamadın mı? Hala kavrayamadın mı? Biz, bu nedenle 15 arkadaşımıza görev verdik, 15 arkadaşın da gözlerinden öpüyorum. Bir daha bilsinler, Ankara’dan İstanbul’a 450 kilometreyi niye yürüdük? Adalet, demokrasi için yürüdük. ‘Niye yürüyorsunuz? Adalet var’ diyemiyorlardı. İstanbul’a vardığımızda 1 milyonu aşkın vatandaşımızla karşı karşıya geldik. Onlara şunu söylemiştim; ‘Kimse bu yürüyüşün bir son olduğunu düşünmesin. Bu yürüyüş bizim ilk adımımızdır’. Evet bizim ilk adımımızdır. Gittiğimiz yer ayıpsız ve noksansız bir demokrasiyi sağlamaktır. Ayıpsız ve noksansız bir demokrasiyi sağladığımızda bizim yürüyüşümüz artık başka bir alana, çağdaş uygarlığa evrilecektir. Önce demokrasiyi sağlayacağız.”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, amaçlarının “söz konusu vatansa gerisi teferruattır” ilkesi olduğunu belirterek, “Ben, bu ülkenin bütün milliyetçi, ülkücü demokratlarına, bütün muhafazakar demokratlarına, bütün liberal demokratlarına, bütün sosyal demokratlarına, bütün sosyalistlerine sesleniyorum; gelin yeniden Cumhuriyeti inşa edelim. Birlikte olalım.” diye seslendi.
Türkiye’nin güzelliğini, bağımsızlığını ve özgürlüğünü bütün dünyaya duyurmak istediklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Tıpkı Cumhuriyetin kuruluşundaki felsefe gibi beraber olacağız. Büyük bir halk, millet olduğumuzu göstereceğiz. 15 arkadaşımızı görevlendirdik, toplumda büyük bir sevinç, büyük bir beklenti oluştu. Bundan son derece mutluyum ama birilerinin de rengi attı, benzi soldu, kıyameti kopardı, ‘Vay efendim nasıl olur?’ diye. Bizi anlayamazlar. Neden biliyor musunuz? ‘Demokrasi bir tramvay gibidir, istediğim yerde inerim’ diyen bir adam, bizim demokrasimizin ne olduğunu anlayamaz. Bizim demokrasi kültürümüzden gelmiş değildir bu. Yine kendi kurultaylarında bir kişinin gönderdiği bir bildiriyi, 20-30 bin kişiyi ayağa kaldırarak ve saygı duruşunda bulundurarak, onlara dakikalarca okutması bizim kültürümüzde, demokrasi anlayışımızda yoktur. Onlar bizi anlayamazlar. ‘Bizim liderimiz Allah’ın bütün vasıflarını üzerine toplamıştır, liderimiz bizim ikinci peygamberimizdir.’ diyenler, bizi anlayamazlar. Bizim inancımız da demokrasi kültürümüz de onlarla bağdaşmaz.”