ABD ile yaşanan vize kriziyle ilgili olarak, ‘Bu karar her şeyden önce çok üzüntü verici’ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştiren CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Doğrudur. Ankara’da büyükelçinin böyle bir kararı alarak uygulamaya sokması üzüntü verici. Bir büyükelçi böyle bir karar alabilir mi? Dünyadan haberi yok. Neden? ABD’yi kızdırmayalım da bari bütün yükü büyükelçinin sırtına atalım. Böyle anlayışıyla dış politika yürütülür mü?” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında, karamsar bir süreçten geçtiklerini söylerken, Ampute Milli Takımı’nın Avrupa Şampiyonu olmasıyla bu karamsarlığın bir nebze de olsa dağıldığını belirtti. Kılıçdaroğlu, Ampute Milli Takımı’nı kazandığı başarı nedeniyle tebrik etti.
Ankara Garı önünde 10 Ekim 2015’te DEAŞ mensubu iki canlı bombanın gerçekleştirdiği terör eyleminde hayatını kaybedenleri anan Kılıçdaroğlu, “Tarihimizin en kanlı terör olaylarından biri. Dönemin başbakanı ‘bu terör eylemini IŞID militanları gerçekleştirdi’ deyimini kullanmadı. Kullanamadı, çünkü onlara silah gönderiyorlardı, onlara destek veriyorlardı, onların yanında duruyorlardı. ‘Nasıl sulandırırız’ deyip, ‘kokteyl terör’ dediler.” görüşünü savundu.
Sayıları 100 civarında olan hayatını kaybedenlerin yakınlarının bugün tren garı önünde bir anma yapmak istediğini ancak izin verilmediğini bildiren Kılıçdaroğlu, bu duruma tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, “Niye hala ısrarla IŞİD’in yanında duruyorsun? Bırakın insanlar terörü lanetlesinler.” dedi.
Kılıçdaroğlu, geçen hafta bir grup askeri öğrenci velisinin yolunu keserek kendisinden bir talepte bulunduğunu belirtti. Kemal Kılıçdaroğlu, harp okulu öğrencilerinin okullarının 669 Sayılı KHK ile kapatıldığını ve kendilerine farklı üniversitelerin olmayan bölümlerinden ön lisans diplomaları verildiğini söyledi.
Diplomalarda “669 sayılı KHK kararnamesi ile bu diploma verilmiştir.” ibaresinin geçtiğini aktaran Kılıçdaroğlu, “Bir haksızlıkla karşı karşıyalar. Haksızlığın asıl nedeni 669 Sayılı KHK’ya yollama yapması. Çünkü o KHK’yı görüce kimse bunları işe almıyor. ‘Sakın ha bunlara dikkat edin, bunlar FETÖ’cü iş vermeyin’ diyorsun. Bu insan haklarına aykırıdır. FETÖ’yü şiddetle kınıyoruz ama haksızlığa uğrayan herkesin yanında olacağız.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun, MİT tırlarının durdurulması olayına ilişkin “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak” suçundan 25 yıl hapis cezasına çarptırıldığı davaya ilişkin değerlendirmelerde de bulundu.
“Berberoğlu’nun toplu iğne ucu kadar suçu yoktur.” diyen Kılıçdaroğlu, Enis Berberoğlu üzerinden CHP’ye ulaşılmaya çalışıldığını dile getirdi.
Kılıçdaroğlu, “Siz kim olursanız olun, nerede olursanız olun, hangi makamı işgal ederseniz edin CHP’ye hiç kimse kumpas kuramayacak.” dedi.
Türkiye’de halen görevini layıkıyla yerine getiren hakimlerle, savcılar olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin, yerel mahkeme tarafından verilen 25 yıl hapis cezasını bozduğunu aktardı.
Alt mahkemenin Enis Berberoğlu’na “sen hükümeti devirmek için çalışıyorsun” dediğini belirten Kılıçdaroğlu, “(Sen neden iktidar aleyhine çalıştın?) diyor. Eleştirmeyelim mi? Muhalefetin görevi ne? Bununla, düşünün müebbete mahkum ediliyor. Enis Berberoğlu’nun bir an önce serbest bırakılmasını, TBMM’ye gidip, görevinin başında olmasını istiyoruz. ‘Enis Berberoğlu kaçar mı?’ Suçsuz adam kaçar mı? Suçu oluşturacak hiçbir eylemi yok. Biz bir an önce Sayın Enis Berberoğlu’nun serbest bırakılmasını istiyoruz.” diye konuştu.
Söz konusu olayın bir devlet sırrı olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, Adana Cumhuriyet Savcılığının, Adana Jandarma Komutanlığına gönderdiği bir yazıyı okundu.
Yazıda, MİT tırlarının plakalarının verildiğini ve içinde mühimmat bulunduğunun yazdığını aktaran Kılıçdaroğlu, “Herkesin bildiği bir olay gizli olabilir mi? Fatura kime çıkıyor? Enis Berberoğlu’na. Niye çıkıyor? ‘Acaba CHP’ye nasıl ulaşabiliriz’ diye. Biz elimizde belge olmadan konuşmayız, Enis Berberoğlu aylardır boşu boşuna hapishanede yatıyor.” görüşünü dile getirdi.
Grup salonuna geldiğinde masasına bir tütün demeti bırakıldığını belirten Kemal Kılıçdaroğlu, “Bu topraklarda tütün 400 yıldır ekiliyor ve bizim tütünümüz aslında bir dünya markasıdır.” dedi.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ihracatın yüzde 30’unu tütünün oluşturduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Binlerce aile geçimini buradan sağlardı. Bu kadar değerli olan tütün 2002’de uluslararası tekellere yenildi. 2002’de bir yasa çıktı Parlamentoda, tütün üreticilerinin bir anlamda idam fermanı imzalandı. ‘Tütünde destekleme alımları yapmayacağız’ diyor kanun. TEKEL tümüyle özelleştirildi. 2002’de 405 bin 882 aile tütünden geçiniyordu, 2015’te 7 kat küçüldü 56 bine düştü. Yabanca sigara üreticileri Türkiye’ye tütün ithal etmeye başladı. 2012’den başlayarak Türkiye net tütün ithalatçısı konumuna geldi. 2013 verilerine göre tütün alanında faaliyet gösteren tütün imalatçılarının yüzde 89,3’ünü yabancılar oluşturuyor. Şimdi yüzde 10’a da göz diktiler. Bu nedenle parlamentoya bir kanun getirdiler. Şimdi Plan Bütçe Komisyonunda görüşülüyor. Orada CHP her türlü muhalefeti tütün üreticisinin lehine yapıyor, yapmaya devam edecek.”
Adıyaman tütününe “kaçak tütün” muamelesi yapıldığını bildiren Kılıçdaroğlu, “Yerli tütün neresi kaçak? Bu topraklarda ekiliyor, bu topraklarda kullanıyor, insanlar para kazanıyor. Hem yerlidir, hem millidir, hem de cifçimizin göz nurudur. Bu tütün üreticinin alın teridir. Siz buna yasak, hem para hem hapis cezası getiriyorsunuz. CHP olarak biz Adıyamanlılara sesleniyoruz; bize milletvekili vermediniz ama biz sonuna kadar yanınızdayız. Onlar sizin karşınızda biz yanınızdayız.” diye konuştu.
Ekonominin iyi gitmediğini belirten Kılıçdaroğlu, hükümetin, tek kuruş harcamadan köprü, havaalanı, şehir hastaneleri, otoyol yaptığını söylediğini aktardı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “O zaman bu toplanan vergiler nereye gitti? Kim aldı? İsraf, israf… Altlarında uçaklar, arabalar, binlerce masraf. Hangi açıdan bakarsanız bakın israfın iktidarın dokularına sindiğini görüyorsunuz. İşçiye versen, memura versen eyvallah. Kime verdin sen bu paraları?” diye sordu.
Namus ve şeref kavramının bu topraklarda ne kadar değerli olduğunu daha önce söylediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, bu topraklarda namusu ve şerefi üzerine yemin edenlerin ölümü bile göze alıp bundan vazgeçmeyeceğine değindi. Kemal Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanlığı makamında. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin genel başkan yardımcılarını ağırlıyor. belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini ağırlıyor. Afyonkarahisar’da konuşurken arkasında Cumhurbaşkanlığı Forsu var. Hani sen namusun ve şerefin üzerine, tarafsız davranacağına yemin etmiştin? Ben defalarca sordum, bir kez daha Sayın Erdoğan’a soruyorum; çık şu milletin önüne senin için namus ve şeref ne anlama geliyor bir anlat bakalım. Milletin derdine bak, onun derdine bak. Adalet ve Kalkınma Partisinin genel merkezi var, gidersin oraya. Partinin genel başkan yardımcılarıyla, milletvekilleriyle görüşmek istiyorsan orada görüşürsün. Tarafsızlığı üzerine yemin edecek sonra bunları unutacak.
Bir daha söylüyorum; bu topraklar için namus şeref kavramı çok önemlidir. Herkes bunu çok iyi biliyor. Bilmeyen bir kişi var o da o koltukta oturuyor. Bu topluma hakarettir, bu toplum bunu içine sindiremez. Ampute Milli Takımımız şampiyon oldu, Bakan hemen Sayın Erdoğan’ı arıyor, takımı kutluyor. Bakan ‘Efendim Beşiktaş stadı açtı, ona da teşekkür ediyoruz’ diyor, ‘ne demek ne teşekkürü parasını biz verdik’ diyor. Beyefendi sanki cebinden ödemiş. Cebinden ödemişsen tamam. Ne demek parasını biz verdik? O parayı bu ülkede tüyü bitmemiş yetim ödedi.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ABD’nin vize uygulamasının yanlış olduğunu, asla desteklemediklerini belirterek, “Cezalandırılan hükümet değil, 80 milyon. Her iki ülkenin de sağduyulu davranması lazım. Toplumlara zarar vermenin yararı yoktur. Stratejik ortaklar arasında bu kadar ağır yaptırımlara yol açacak uygulamaların olmaması gerekir. Umarız kısa sürede bu kriz aşılmış olur.” dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, dış politikada ciddi sorunlar yaşandığını savundu.
Dış politikanın ayrı bir önemi, dili bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, dış politikada konuşurken herkesin dikkatli olması gerektiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, dış politikada boğazda dokuz boğumun olduğunun unutulmaması gerektiğini vurguladı.
Dış politikanın iç politikaya göre farkının, dış politikanın milli olma gerekliliği olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, “Dış politikada milli duruş sergilenir, iktidarıyla muhalefetiyle ortak dil geliştirilir. O nedenle iktidar olanlar dış politikadaki bütün gelişmeleri muhalefete aktarmak zorundadır ki ortak dil geliştirilsin.” diye konuştu.
Gelinen noktada dış politikada ortak dil olmadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, “Ortak dil olmadığı için ciddi sorunlarımız var. İç politikada farklı dillerimiz, tercihlerimiz, projelerimiz olur ama dış politikada yanlış yaparsanız sonuçları ağır olur, bunu uzun süre telafi edemezsiniz. Dış politikadaki hatayı 80 milyon öder. O nedenle dış politikada dikkatli dil kullanmak, arka kapı diplomasisini sürekli açık tutmak, Türkiye çıkarlarına kilitlenmek gerekiyor.” ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, dış politikada zaman zaman kırılmalar olabileceğine değinerek, Hatay’ın Türk topraklarına katılması, Kıbrıs Barış Harekatı, AB’ye tam üyeliğe yönelik 1963 Ankara Anlaşması’nın diplomasi zaferi; Irak’ta Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesi buna iktidarın sessiz kalması, Suriye politikasının ise diplomasi hezimeti olduğunu öne sürdü.
Dış politikada akılcı, soğukkanlı davranmak, istişareyi gözden uzak tutmamak gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, siyasetin, işin uzmanları, bürokratlarıyla oturup konuşma görevi bulunduğuna işaret etti. Kılıçdaroğlu, eğer danışma, arka kapı diplomasisi devre dışı bırakılmışsa, her şey tek adama bırakılmışsa Türkiye’nin freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı gideceğini savunarak, “Hele hele dış politikadaki atışmaları basın üzerinden yapmak, arka kapı diplomasisini tamamen kapamak hiçbir devlete yarar getirmez.” dedi.
Kılıçdaroğlu, ABD’de “Zarrab davası”nın görüldüğünü, Halkbank Genel Müdür Yardımcısının tutuklu olduğunu anımsatarak, rehin alma politikasıyla sorunun çözülmeye çalışıldığını savundu. Kılıçdaroğlu, rehin alma politikasıyla sorunun çözülmeyeceğini, aksine derinleşeceğini bildirdi.
Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Erdoğan, dış politikadan o kadar habersiz ki dış politikanın ne olduğunu ve önemini o kadar az kavramış ki okuduğumda gözlerime, kulaklarıma inanamadım. ABD ile yaşanan vize kriziyle ilgili, ‘Bu karar her şeyden önce çok üzüntü verici.’ diyor. Doğrudur. Ankara’da büyükelçinin böyle bir kararı alarak uygulamaya sokması üzüntü verici. Bir büyükelçi böyle bir karar alabilir mi? Dünyadan haberi yok. Neden? ABD’yi kızdırmayalım da bari bütün yükü büyükelçinin sırtına atalım. Böyle anlayışıyla dış politika yürütülür mü? Alınan karar çok ağır. Ülke açısından çok ağır. İlk kez böyle kararla karşılaşıyoruz. Üzüntü verici ve topu sadece büyükelçinin omuzlarına itiyorsunuz. Başka? Başka bir şey yok.
Erdoğan ABD’ye gittiğinde havuz medyasında bayram havası vardı. Manşetlerde ‘Hiç olmadığı kadar yakınız’ cümlesi vardı. Şimdi hiç olmadığı kadar uzaklar. Kısa bir sürede Türkiye bu noktaya geldi. ABD’nin yaptığı uygulama yanlıştır, asla doğru değildir, asla desteklemiyoruz. Binlerce öğrenci ABD’ye okumaya gidecek. Hastalar var, tedavi olmak için ABD’ye gidecekler. İşadamlarımız var. Bütün bunların tamamının önü kesiliyor. Cezalandırılan hükümet değil, 80 milyon. Dolayısıyla sağduyu egemen olmalı, akılcı politikalar üretilmeli. Her iki ülkenin de sağduyulu davranması lazım. Toplumlara zarar vermenin yararı yoktur. Amerika bizim stratejik ortağımız; en çok kullandığımız cümlelerden biridir. Stratejik ortaklar arasında bu kadar ağır yaptırımlara yol açacak uygulamaların olmaması gerekir. Umarız kısa sürede bu kriz aşılmış olur.”
Kılıçdaroğlu, bir başka sorunun da İdlib olduğuna dikkati çekerek, TSK’nın İdlib’e gittiğini anımsattı.
Her ülkenin ve Türkiye’nin kendi geleceğini, sınırlarını güvence altına almak zorunda olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, büyük bir ülkenin yapması gerekenin de bu olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, “Biz askerin İdlib’e gidişine destek veriyoruz. TSK oraya gitmeli, bir çatışmasızlık bölgesi yaratmalı. Bazılarının Akdeniz’e ulaşmak için ileride Türkiye’yi zora sokacak amaçlarına engel olunmasını da anlayışla karşılıyoruz.” ifadesini kullandı.
Sorunun, Türkiye’nin bu noktaya niçin ve nasıl geldiği olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Astana sürecinin başladığını anımsattı. Kılıçdaroğlu, Türkiye, Rusya ve İran’ın ortak hareket edeceğini, çatışmasızlık bölgeleri oluşturacaklarını, Suriye’deki akan kanın durmasına katkı vereceklerini, bu sürece olumlu baktıklarını anlattı.
Kemal Kılıçdaroğlu, dünyadaki terör örgütlerinin Türkiye üzerinden Suriye’ye geçirildiğini, Suriye’de yaralananların Türkiye’de tedavi edilip, sonra ellerine silah verilip gönderildiğini, 4 milyon Suriyeli’nin Türkiye’ye geldiğini söyledi.
Hükümetin izlediği politikanın Türkiye’ye maliyetinin bu olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, bu politikanın gayrimilli olduğunu, iktiar partisi dışında kimsenin buna destek vermediğini iddia etti. Kılıçdaroğlu, El Kaide, El Nusra gibi pek çok terör örgütüne Türkiye’den TIR’larla yardım, silah götürüldüğünü, Müslüman’ın Müslüman’a kırdırıldığını öne sürdü.
Astana’dan sonra “Esed”in, tekrar “Esad” olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, şimdi Suriye’de Rusya, Türkiye ve İran’ın beraber çalıştığını söyledi.
Rusya ve İran’ın Esad’dan yana tavır aldığını belirten Kılıçdaroğlu, şu görüşlere yer verdi:
“Şimdi Türkiye kimden yana tavır alıyor? Esad’dan yana. Bu 180 derece, nasıl oldu da böyle döndü? Adamın burnunu böyle sürterler işte. Şimdi İdlib’e gidilecek. İdlib’de kim var? Erdoğan, ‘Rusya İdlib’in dışında, Türkiye İdlib’in içinde güvenliği koruyacak’ diyor. Cehennemde biz olacağız, onlar dışarıda olacak. Kime karşı güvenliği sağlayacağız? Terör örgütü Heyet Tahrir el-Şam. Heyet Tahrir El-Şam’ın çekirdeğini El Nusra oluşturuyor. El Nusra’yı Erdoğan, terör örgütü olarak görüyor mu? Hayır. Tam tersine terör örgütüne, El Nusra’ya silah da cephane de gönderdiler. Bir terör örgütünün Halep’i terk etmesi için başvurulan kişi, Recep Tayyip Erdoğan. Bütün dünyanın terör örgütü olarak kabul ettiğini, Erdoğan silah desteği verdiği için ve bunlar da bilindiği için Erdoğan’dan ‘bunu engelle’ diye rica ediyorlar.
Suriye’ye sen silah gönderdin, terörü sen yaptın, şimdi terör örgütlerinin tamamı İdlib’de. Şimdi sen gideceksin, orada terör örgütüyle çarpışacaksın ve İdlib’i temizleyeceksin. Geldiğimiz nokta budur. Onların stratejisinin bir gereği olarak Türkiye, İdlib’e giriyor. Bedelini bu ülkenin fakir fukara çocukları ödeyecek. TSK girecek oraya.”
İdlib konusundaki düşüncelerini altı madde halinde sıralayan Kılıçdaroğlu, Türkiye halkının, AK Parti’nin yanlış Suriye politikasının bedelini çok ağır ve kanlı şekilde ödemeye devam ettiğini öne sürdü. Kılıçdaroğlu, İdlib’den gelecek her şehidin sorumlusunun, Recep Tayyip Erdoğan olduğunu iddia etti.
İdlib’deki cihatçıların karadan temizliğinin Türkiye’ye havale edildiğini belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin İdlib’i, temizledikten sonra devirmeye çalıştığı Esad yönetimine teslim edeceğini öne sürdü.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, İdlib’deki temizliğin maliyetinin çok yüksek olacağını vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Rusya’nın izlediği strateji sonunda, Erdoğan’ın Suriye yönetimini devirmek amacıyla beslediği, büyüttüğü, göz yumduğu cihatçı örgütlerle şimdi TSK çatışacaktır. İdlib’in nüfus, coğrafya gibi nitelikleri göz önüne alındığında TSK’nın Fırat Kalkanı’ndan çok daha fazla sorunla karşılaşacağı açıktır. İdlib’deki yüzbinlerce sivil çatışmalardan kaçmak için Türkiye’ye yönelebilir. İdlib’de varlık gösteren cihatçı terörist örgütlerin Türkiye’ye sızmaları, ülke içinde saldırılar yapmaları güçlü ve endişe vericidir.”
Kılıçdaroğlu, konuşmasının sonunda KHK ile işlerine son verilen akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça için Başbakan Binali Yıldırım’a çağrıda bulundu.
Dünyanın en haklı talebinin işini istemek olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Dünyanın en haklı talebini yerine getirmek için size düşen görevler vardır. Bu görevleri yerine getirirseniz büyürsünüz. İnsanlık, insan hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Ölümle pençeleşen iki kişiye yapılan zulümdür. Bu zulme kimse alet olmamalıdır. Bir an önce görevlerinin başına dönmeliler.” diye konuştu.