Best FM’de yayınlanan “Konuşan Türkiye” programında gündemdeki konularla ilgili açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Twitter hesabındaki unvan değişikliği ile ilgili olarak, “Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet rejimi ile yönetilen bir devletin başındaki kişi demektir. İçinde var zaten dolayısıyla tekrar etmek oluyor. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı dediğinizde ‘Cumhuriyet’i iki defa tekrar etmiş oluyorsunuz. Türkiye Cumhurbaşkanı ifadesinin daha doğru olduğu, Türk Dil Kurumunun da ifade ettiği bir şey” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, Best FM’de yayınlanan “Konuşan Türkiye” programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları cevaplandırdı.
‘TÜRKİYE CUMHURBAŞKANI’ İFADESİNİN KULLANILMASI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Twitter hesabındaki unvan bölümünde yazan “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı” ifadesinin “Türkiye Cumhurbaşkanı” ile değiştirilmesinin hatırlatılarak, bu tasarrufun neden yapıldığının sorulması üzerine Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bu kullanımın yeni bir şey olmadığını, Cevdet Sunay döneminden bu yana tüm cumhurbaşkanları tarafından kullanıldığını hatırlattı.
Bu kullanım örneklerinin sosyal medya hesaplarından paylaşıldığını aktaran Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Cevdet Sunay’ın, Fahri Korutürk’ün, Özal’ın, Demirel’in, Sezer’in, Sayın Abdullah Gül’ün birçok davetiyesinde ‘Türkiye Cumhurbaşkanı’ ifadesi kullanılmıştır. Nitekim YSK’nın 2014 yılında Cumhurbaşkanımızın seçimiyle ilgili Resmî Gazete’de yayımlanan kararına baktığınız zamanda orada da ‘Türkiye Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir’ ifadesi yer almaktadır” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2014’ten bu yana kullandığı davetiyelerde de aynı ifadenin bulunduğuna dikkati çekti.
“TÜRKİYE CUMHURBAŞKANI İFADESİNİN DAHA DOĞRU OLDUĞUNU, TÜRK DİL KURUMU DA İFADE EDİYOR”
Aynı ifadenin twitter hesabına da alındığını aktaran Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, şöyle devam etti: “Şu sorulabilir tabii ki ‘neden Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı denmesin?’ Biz burada Türk Dil Kurumu’na da danıştık, Türk Dil Kurumu’nun da hem sözlüğünde hem yaptığı diğer izahlarda bakıldığında aslında çok mantıklı bir şey var. Cumhurbaşkanı, cumhuriyet rejimi ile yönetilen bir devletin başındaki kişi demektir. İçinde var zaten dolayısıyla tekrar etmek oluyor. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı dediğinizde ‘Cumhuriyet’i iki defa tekrar etmiş oluyorsunuz. Türkiye Cumhurbaşkanı ifadesinin daha doğru olduğu, Türk Dil Kurumunun da ifade ettiği bir şey. Bazı vatandaşlarımız şunu sorabilir, ‘Ne zararı var?’ Böyle de kullanılabilir fakat daha iktisatlı, dil ve gramer açısından daha doğru olanı ‘Türkiye Cumhurbaşkanı’ ifadesi.”
Türkiye Cumhurbaşkanı ifadesinin, Cevdet Sunay döneminden beri bütün cumhurbaşkanlarının kullandığı ortak bir kullanım olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, 2014’te Abdullah Gül cumhurbaşkanıyken bir resepsiyonda “Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül” sıfatıyla bir davetiye gönderdiğini, o zaman CHP Genel Başkanı ve milletvekillerinin “Cumhuriyet yoksa biz orada yokuz” gibi bir açıklamayla o resepsiyona katılmadıklarını anımsattı.
O zaman da 11. Cumhurbaşkanı Gül’ün ofisinden aynı açıklamanın yapıldığını aktaran Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Yeni bir konu değil bu. Dönem dönem ısıtılıp tekrar tedavüle sokuluyor. O konuda vatandaşlarımızın da zihni netliğe sahip olması açısından tekrar edeyim; bu ifade yaklaşık 50 yıldır kullanılmaktadır. Çünkü Cumhurbaşkanı ifadesi, cumhuriyet rejimini içinde zaten barındıran bir ifadedir” diye konuştu.
“DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE SAVAŞ İSTEMEYİZ”
ABD ve Kuzey Kore arasındaki gerilime ilişkin Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Biz dünyanın hiçbir yerinde savaş istemeyiz. Bu ister konvansiyonel silahlarla olsun, ister nükleer bir tırmanış şeklinde olsun, bölgesel olsun, küresel olsun biz dünyanın hiçbir yerinde savaşın insanlığın barışına, huzuruna katkı getireceğine inanmıyoruz” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye’nin yakın coğrafyasında yaşanan savaşları hatırlatan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, aynı barışçıl dili her zaman burada da kullandıklarını söyledi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kuzey Kore ile Amerika arasındaki bu son günlerde yükselen duruma baktığınız zaman işin tabii biraz geri planında şunu görüyorsunuz, jeopolitik olarak o bölgede aslında ABD ile Çin arasında devam eden bir güç mücadelesi var. Kuzey Kore bunun bir unsurudur.”
Geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da “orada bir nükleer tırmanma, bir çatışma, bir savaş, karşılıklı vuruşma” tarzı bir şey istemediklerini söylediğini aktaran Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Umarız bu gerilim düşer” ifadesini kullandı.
“NÜKLEER SİLAHLANMAYA KARŞI HERKESİN KÜRESEL BİR TAVIR ALMASI LAZIM”
“Gerilim düşer mi, öngörünüz nedir?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bunun aktörlerin nasıl tavır alacağına bağlı olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Şunu da söyleyelim; nükleer silahlanmaya karşı herkesin küresel bir tavır alması lazım. Burada da tutarlı olmak lazım. Nükleer silah sahibi ülkeler, bu ‘nükleer silahların yayılmasının önlenmesi’ anlaşması çerçevesinde üzerlerine düşeni aslında yeteri kadar yapmıyorlar” diye konuştu.
İran’la ilgili nükleer müzakereler sırasında kendilerinin “İran’ın veya herhangi bir ülkenin bölgede nükleer silaha sahip olmasına karşı olduklarını” söylediklerini hatırlatan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bu yüzden İran’ın Batı’yla yürüttüğü nükleer müzakerelere destek verdiklerini anlattı.
“KÖRFEZ ÜLKELERİNDE YAŞANAN GERİLİM, SİLAH TİCARETİYLE DE İLGİLİ”
Dünyanın en büyük silah üreticisi konumundaki 5 ülkenin “silahsızlanma” çağrıları yapmasının ne kadar samimi olduğu yönündeki bir soruya Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Dünyanın neresinde bir savaş ihtimali yükselirse orada şuna bakmak gerekir; buradan kim, ne fayda elde ediyor. Silah şirketleri her zaman buradan karlı çıkmıştır maalesef” cevabını verdi.
Her ülkenin kendi millî savunma sistemlerini en iyi noktaya getirmesi gerekliliğine dikkati çeken Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Fakat bunu bir silah ticareti aracı olarak kurguladığınız zaman yani özellikle açık söyleyeyim; Körfez ülkelerinde yaşanan gerilim, bunun önemli bir ayağı silah ticaretiyle de ilgili. Oraya silah satılması, bu kadar yığınak yapılması…” dedi.
IRAK KÜRT BÖLGESEL YÖNETİMİ’NİN REFERANDUM KARARI
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) 25 Eylül’de düzenlemek istediği referandumun sorulması üzerine Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, referandum kararının yanlış olduğunu, bunun Irak’ın içinde bulunduğu hiçbir sorunu çözmeyeceğini belirtti. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Irak’ın toprak bütünlüğünün bölgedeki en önemli konulardan biri olduğunu vurguladı.
Amerikan işgalinden sonra Irak’ta federal bir yapı kurularak Kürt bölgesinin oluşturulduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Kürt bölgesiyle merkezi yönetim arasında birtakım sorunlar yaşandığını söyledi.
Söz konusu sorunların yönetilmesi gerektiğine işaret eden Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Kürt yönetiminin temsilcilerinin “DEAŞ sonrası Irak’ta hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, artık bizim bir arada bulunmamız mümkün değil” şeklindeki söylemlerini anlayamadığını dile getirdi.
“KÜRTLERE KARŞI OLUMSUZ TUTUMUMUZ SÖZ KONUSU DEĞİL”
Telafer’de bu sabah itibarıyla operasyon başladığını anımsatan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Irak’taki, “Biz bir arada kalamayız, artık ayrılacağız” düşüncesinin Irak’ın bütünlüğünün ve Irak Kürtlerinin menfaatine olmadığını bildirdi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, şöyle devam etti: “Bizim bu referanduma karşı çıkmamızın temel sebebi, Irak’ın toprak ve siyasi bütünlüğünün korunmasıdır. Burada ne Irak Kürtlerine ne Suriye Kürtlerine ne de bölgedeki diğer Kürtlere karşı herhangi bir olumsuz tutumumuz söz konusu değildir. Terör örgütünün ve yandaşlarının zaman zaman bunu işleyip, işte Türkiye, özellikle Sayın Cumhurbaşkanımıza atfen ‘Türkiye, Kürtlerin kazanımlarına karşılar, bundan rahatsızlar’ gibi propagandalar yaptıklarını, Batı basınının da bunu köpürterek ve büyüterek tedavüle soktuğunu biliyoruz. Bizim bir kere Kürtler ile bir sorunumuz olsaydı Türkiye Cumhuriyeti devleti veya milleti olarak Kuzey Irak Kürtleriyle bu kadar iyi ilişkiler içinde olmazdık.”
Suriye Kürtlerine karşı da Türkiye’nin olumsuz bir tavrı olmadığını ifade eden Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye Kürtlerine sahip çıkan tavırlarını anlattı.
“TERÖRE KARŞI EN SERT MÜCADELE VERİLİYOR”
“Bu meselenin Türkiye aleyhine kullanılması için birileri bunu sürekli sıcak tutarak, PKK ve başka unsurları kullanarak operasyonlar çekti” diyen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bunlara karşı gerekli adımları atmaya devam edeceklerini bildirdi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Teröre karşı anladığı dilden en sert mücadele veriliyor, verilmeye devam edilecek. Bu noktada İçişleri Bakanlığımız, emniyetimiz, jandarmamız, silahlı kuvvetlerimiz tam bir uyum içinde, tam bir kararlılıkla bu mücadeleyi sürdürüyor” değerlendirmesinde bulundu.
“KERKÜK’ÜN BİZİM TARİHİMİZDE ÇOK ÖZEL YERİ VAR”
Erbil yönetiminin referandumdan vazgeçmesi gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bundan vazgeçilmemesi hâlinde bunun sonuçlarının olacağını kaydetti.
Birkaç hafta içinde bazı yeni gelişmelerin olabileceği yönünde beklentisi olduğunu bildiren Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Referanduma diyelim ki gittiler, referandum kararını aldılar, bununla ne yapacaklar? Tek taraflı olarak ‘Biz bağımsızlığımızı ilan ettik’ dedikleri zaman bunu kim tanıyacak? Bağdat, Türkiye, İran, komşu ülkelerin hiçbiri tanımayacak. Avrupalılar ve Amerikalılar da bu yönde tavırlarını ortaya koydu. Dolayısıyla kendilerini çok sıkıntıya sokacaklar. Bizim açımızdan hassasiyet arz eden bir diğer konuda Kerkük vilayetinin de referandum alanına dâhil edilmesi. Buna da hakları yok. Erbil yönetiminin buna hakkı yok. Çünkü Kerkük Bağdat’a bağlı, tartışmalı bölge diye de bilinen bir coğrafyayı ifade ediyor. Kerkük’ün bizim tarihimizde çok özel yeri var. Kerkük bir Türkmen şehridir, orada Kürtler de Araplar da vardır. Kalkıp siz Kerkük’ü de bu referandum alanına dâhil ettiğinizde ortaya çıkacak netice bellidir. Orada yaşayan Türkmenler, Araplar bu referanduma katılmayacaktır.”
ERKEN SEÇİM İDDİALARI
Erken seçim iddialarının sorulması üzerine Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, erken seçim kararını almanın TBMM’nin uhdesinde olan bir konu olduğunu söyledi. Bu konuda bir değerlendirme yapmasının doğru olmayacağını dile getiren Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Benim görebildiğim kadarıyla böyle bir gündem, karar söz konusu değil. Bunu gündeme getirenler siyasi bir spekülasyon yapıyorlar diye düşünüyorum. Hangi gerekçeyle, neden yapıyorlar onu bilemem ama son tahlilde bu, Meclis’in uhdesinde, tasarrufunda olan bir konudur” değerlendirmesini yaptı.
FETÖ SANIKLARININ MAHKEMELERE TEK TİP KIYAFETLE GETİRİLMESİ
Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) tutuklu sanıklarının mahkemelere tek tip kıyafetle getirilmesine ilişkin bir soru üzerine Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bunun Adalet Bakanlığının yaptığı bir çalışma olduğunu aktardı. Bu konunun FETÖ zanlılarının suistimal yaparak, giydikleriyle mesajlar vermeye çalışmasıyla gündeme geldiğini anlatan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bir yıl önce siyasi tarihin en kanlı darbesinin yaşandığını anımsattı.
Şehit yakınları ve gaziler başta olmak üzere herkesin duruşmalara gittiğini bildiren Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, birilerinin adeta orada bulunan insanlarla, şehitlerin hatırasıyla dalga geçercesine bir tutum içine girdiğinde devletin de burada tedbir almak zorunda olduğunu vurguladı.
“Bu, masumiyet karinesini ortadan kaldırmak değildir” diyen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bunun hukuk sürecinin de engellenmesi olmadığının altını çizdi.
“SINIRIMIZIN GÜNEYİNDE, BİR TERÖR YAPILANMASINA ASLA İZİN VERMEYİZ”
ABD’nin PYD’ye verdiği silah desteğinin hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, şunları söyledi: “Sınırımızın güneyinde, ister Irak ister Suriye’de olsun, bir terör yapılanmasına, bunun adı özerk bölge, devletçik olur, asla izin vermeyiz. Türkiye burada kendi ulusal çıkarları, sınır güvenliği, vatandaşların can ve mal güvenliği, orada yaşayan Suriyelilerin ve Iraklıların can ve mal güvenliği için üzerine düşeni, hiç kimseden icazet almadan gereğini yapar. Bunun uygulamalarını da yaptık. Fırat Kalkanı Harekâtı, sınırda yaptığımız temizlik harekâtı buydu. Bundan sonra da bizim bu konudaki temel prensibimiz, kendi ulusal çıkarlarımızın güvence altına alınmasıdır.”
ABD’nin Barack Obama döneminde başlayıp Donald Trump döneminde devam eden PYD/YPG’ye destek verme politikasının baştan yanlış olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bu yanlışta hâlâ ısrar edildiğini aktardı. Türkiye açısından büyük bir hata yapıldığının altını çizen Kalın, ABD’nin geçmişteki belgelerinde PKK terör örgütünün bir uzantısı olarak tescil ettikleri PYD’ye silah verdiklerine dikkati çekti.
“PYD’YE VERİLEN HER DESTEK, PKK’YA PROPAGANDA DESTEĞİDİR”
İki yıl önce ABD Savunma Bakanlığı Pentagon ve CIA tarafından kamuyla paylaşılan raporlarda, PYD/YPG’nin PKK’nın Suriye uzantısı olarak tanımlandığını ifade eden Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bu durumun çelişkili olduğunu, bir taraftan terör örgütleriyle mücadele ederken öbür tarafta terör örgütünün bir uzantısıyla angajmana girildiğini dile getirdi.
ABD’nin Türkiye gibi bir ülkeyi karşısına aldığını belirten Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın şöyle devam etti: “Bir NATO müttefiki olarak Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye atacak adımlar atıyorsunuz. Şunu kimse herhalde inandırıcı bulmuyordur: ‘Bizim YPG’ye verdiğimiz silahlar sadece Rakka’da, Deyruz Zor’da kullanılacak. Türkiye’ye karşı asla kullanılmayacak.’ Amerikalılar, bunu söylüyor ama bunun garantisini kim verecek? Sadece askerî ve silah anlamında değil, PYD/YPG’ye orada verilen her destek, PKK’ya verilmiş dolaylı sadece askerî değil aynı zamanda lojistik, maddi, moral, propaganda desteğidir. Nitekim terör örgütü de bunu hem Avrupa’da hem başka yerlerde tepe tepe kullanıyor.”
“DAEŞ’LE MÜCADELE ETME, MEŞRUİYET ÜRETEN BİR UNSUR”
Türkiye’ye “Siz zamanında diplomasiyi kullanmadınız” şeklinde eleştiriler yöneltildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür, diye bir söz var. Maalesef bizim 5 yıl önce yaptıklarımızı bile hatırlamadan bugün eleştiri getirenler var. Hayır, bunlar denendi. O zaman da ‘Nasıl olur da eli kanlı bir rejimle müzakere yürütürsünüz?’ diye eleştiri getiriyorlardı. Biz bunu 9-10 ay denedik” dedi.
Türkiye’nin verdiği diplomasi mücadelesinde netice alamadığını anlatan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, DAEŞ’in Irak’ta ortaya çıktığını, bir anda Musul’u ele geçirdiğini, Suriye’nin kuzey bölgelerine yerleşmeye başladığını aktardı.
Bugün YPG ve PYD’ye verilen desteğin DAEŞ ile mücadele adı altında verildiğini aktaran Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Demek ki bunun zemini geçtiğimiz birkaç yıl içinde bir şekilde hazırlandı. Dolayısıyla DAEŞ’le mücadele etmenin kendisi tek başına meşruiyet üreten bir unsur hâline geldi” dedi.
“SURİYE KÜRTLERİ DE PYD VE YPG’NİN ZULMÜ ALTINDA”
“DAEŞ ile mücadele ediyorum” diyen herkesin istediği şekilde bir politika izlemeye, bölgedeki dengeleri yeniden dizayn etmeye çalıştığını dile getiren Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın şöyle konuştu: “Amerika açısından asıl paradoks şu: ABD gibi bir ülke Marksist, Leninist bir örgütle Orta Doğu’da operasyon yapıyor. Tersinden baktığınızda terör örgütünün destekçileri, güya Marksist, Leninist, halkçı ideolojiye sahip olan bu kesimler de Amerikan kamplarında eğitim görüyorlar. Burada PYD ve YPG’ye bu desteği verdiğinizde otomatikman karşınıza Arapları, Türkmenleri alıyorsunuz. PYD ve YPG’ye katılmamış diğer Kürtleri karşınıza alıyorsunuz. Bugün Suriye Kürtleri de PYD ve YPG’nin zulmü altında. Onların kontrolünde bulunan bölgelerde sadece Araplar, Türkmenler değil Suriyeli diğer Kürtler de zulüm görüyorlar. Bir tane alternatif, farklı, muhalif siyasi parti bırakmadılar.”
“FIRAT KALKANI HAREKÂTI İLE MUAZZAM BİR BAŞARI ELDE EDİLDİ”
Türkiye’nin Fırat Kalkanı Harekâtı’nı tamamladıktan sonra, terörden temizlenen bölgeye yaklaşık 100 bin Suriyelinin geri döndüğünü hatırlatan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, şu değerlendirmeyi yaptı: “Muazzam bir başarı elde edildi. Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifiyle Türk Silahlı Kuvvetleri, Millî İstihbarat Teşkilatımız hakikaten yüz ağartıcı bir operasyon yaptılar. O bölgeyi temizlediler. Baştan beri bizim dediğimiz ‘Bu bölgelere Suriyeliler kendileri gelmeli ve Suriyeliler yönetmeli.’ Biz bu modeli aynen uyguladık şu anda. O bölgede şu anda Kent Konseyi dediğimiz yapılar var ve Suriyeliler kendilerini yönetiyorlar. İnsani yardımlar gibi desteğe devam ediyoruz ama orada bir güvenli alan oluştu. Buna mukabil PYD ve YPG’lilerin kontrolü altında bulunan bölgelere kaç kişi döndü? Dönen yok. Niye dönmüyorlar? Çünkü baskı ve zulüm altında olacaklar. Gittikleri anda onlara ‘Sen ya PKK’ya tabi olacaksın ya da gideceksin veya öleceksin’ diyorlar.”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, dünyanın gözü önünde bütün bunlar yaşanırken, hâlâ birilerinin çıkıp “DAEŞ ile en iyi bunlar, mücadele ediyor. O yüzden biz bunlara destek veriyoruz” demesinin inandırıcı olmadığını kaydetti.