Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Sayın Cumhurbaşkanımızın yoğun diplomatik girişimleriyle geçtiğimiz pazartesi günü Soçi’de varılan İdlib mutabakatının son derece büyük bir insani krizi önlediğini ifade etmek istiyorum. Burada Sayın Cumhurbaşkanımız küresel barış diplomasisi yolunu izlemektedir” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir basın toplantısı düzenledi. Gündemdeki gelişmelere ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, basın mensuplarının sorularını da cevapladı.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, kamuoyu ile canlı olarak da paylaşılan toplantıda şunları söyledi:

“MEZHEBİ GERGİNLİKLERİ KIŞKIRTARAK İSLAM DÜNYASINDA ÇATIŞMA ÇIKARTMAK İSTEYENLERİN OLDUĞUNU BİLİYORUZ”

“Basın toplantımıza hoş geldiniz. Gündemdeki birkaç konuyu sizlerle paylaşmak, sonra da sorularınızı almak istiyorum. Öncelikle Muharrem ayı vesilesiyle dün idrak ettiğimiz, Kerbela hadisesinin yıl dönümünü ve Aşure Günü’nü anmak isterim. Sayın Cumhurbaşkanımızın dün Kerbela ile ilgili yaptığı açıklamada da ifade ettiği gibi İslam tarihinin bu en hazin hadisesinin, bugün yeni husumetlere değil birlik ve beraberliğe, rahmete, yakınlaşmaya vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyoruz. Tabii ki Seyyidi Şüheda Hazreti Hüseyin Efendimizi, Ehlibeyti, Kerbela’da yaşadıkları acıyı, dramı hiçbir zaman unutmadan, onların hatırasını yaşatacak şekilde birlik ve beraberlik içinde hareket etmemiz büyük önem arz ediyor. Sadece Türkiye’de değil İslam dünyasında genel manada bildiğiniz gibi bu hadise çeşitli vesilelerle anma programlarında hatırlanıyor, yâd ediliyor. Biz bütün İslam âleminde bunun birlik ve beraberliğe vesile olmasını diliyoruz.

Zaten Sayın Cumhurbaşkanımızın her vesileyle ifade ettiği gibi, izlediği küresel barış diplomasisi vesilesiyle de ortaya koyduğu gibi, bizim mezhep ayrımlarına, etnik ayrımlara, tarihi hadiseleri gerekçe kılarak ya da bahane ederek bugün yeni husumetler oluşturulmasına asla olumlu bakmamız mümkün değil.

Bugün İslam dünyasının çeşitli yerlerinde de etnik ve mezhebi gerginlikleri kışkırtmak suretiyle yeni çatışma alanları çıkartmak isteyenlerin olduğunu biliyoruz. Irak’tan Suriye’ye, Pakistan’dan Afganistan’a, Afrika’nın çeşitli yerlerine kadar Arap dünyasında bu tür tahriklerin, provokasyonların yapıldığını biliyoruz. Bunlara karşı hepimizin uyanık olması, teyakkuz hâlinde olması, birlik ve beraberlik içinde olması büyük önem arz ediyor.

Bu vesileyle ben tekrar Kerbela şehitlerimizi rahmetle, tazimle, hüzünle yâd ettiğimizi ifade etmek istiyorum. Tabii bu vesileyle Aşure Günü’nü de tebrik ediyorum. Bu da bildiğiniz gibi İslami gelenekler içerisinde önemli bir gün, dün idrak ettik. Bunun da gene aynı aşure sembolizminde olduğu gibi çokluk içinde birlik felsefesiyle o birliği yakalayacak bir idrak düzeyine hepimizin ulaşmasını da Cenabı Hak’tan niyaz ediyorum.

Siyasi gündemimize gelecek olursak arkadaşlar, dün bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanımızın Başkanlığında Millî Güvenlik Kurulu Toplantısı yapıldı. Dün MGK bildirisinde de ifade edilen ve öne çıkartılan birkaç konuyu da ben sizlerle biraz daha detaylı paylaşmak istiyorum.

“TÜRKİYE, NE SINIRINDA NE SINIRININ GÜNEYİNDE HERHANGİ BİR TERÖR YAPILANMASINA MÜSAADE ETMEZ”

Öncelikle Sayın Cumhurbaşkanımızın yoğun diplomatik girişimleriyle geçtiğimiz Pazartesi günü Soçi’de varılan İdlib mutabakatının son derece büyük bir insani krizi önlediğini ifade etmek istiyorum. Burada Sayın Cumhurbaşkanımız küresel barış diplomasisi yolunu izlemektedir. Sadece Suriye’de değil, Irak’ta, Filistin’de, Myanmar’da, Somali’de ve dünyanın başka yerlerinde hakikaten modern diplomasi tarihine bir örnek olarak geçecek büyük bir küresel barış diplomasisi Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından bıkmadan, usanmadan, yorulmadan takip edilmektedir. Bunun en son neticesini de Soçi’de varılan İdlib mutabakatında gördük. Bildiğiniz gibi bütün dünyanın izlediği büyük bir insani felaketin geleceğinin haberini veren İdlib saldırısı bu vesileyle önlenmiş oldu.

Şimdi bu mutabakat çerçevesinde de ilgili birimlerimiz çalışmalarını sahada yürütüyorlar. Bildiğiniz gibi 10 maddelik bir mutabakat orada Millî Savunma Bakanlarımız tarafından imzalandı ve bugün itibarıyla, aslında pazartesi gününden itibaren hemen imzalandığı gün itibarıyla da uygulamaya başlandı.

Bunun tabii operasyonel detayları, belki sizin sorularınızda da geçektir, sahada bu ayrışmanın nasıl yapılacağı, bu silahlardan arındırılmış 15-20 kilometrelik derinlikli alanın nasıl oluşturulacağı, diğer terör unsurlarının buradan nasıl çıkartılacağı ya da pasifize edileceği, silah bıraktırılacağı konularında Millî İstihbarat Teşkilatımız, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Özel Kuvvetler birlik içerisinde, koordinasyon içerisinde Ruslarla birlikte bunu sahada çalışıyorlar.

Zaten daha önce de devam eden İdlib’le ilgili bir koordinasyon çalışması vardı, teknik heyetler Ankara’da toplantılarını yapmaktaydılar. Şimdi bu İdlib mutabakatı çerçevesinde bu çalışmalarını da yoğunlaştırıyorlar. Orada özellikle bu terör unsurlarının ayrıştırılması bizim için de önem arz ediyor. Türkiye hiçbir zaman ne sınırında ne sınırının güneyinde veya bir başka noktasında herhangi bir terör yapılanmasına müsaade etmez. Biz bunu Afrin’de gösterdik, Cerablus, El-Bab bölgesinde gösterdik, İdlib bölgesinde gösterdik, tabii ki aynı tavrımız bizim için Suriye’nin Türkiye’yle olan diğer sınır bölgelerinde de aynen geçerlidir. Yani burada kast ettiğim özellikle PYD ve YPG kontrolü altında bulunan bölgeler. Biz bunu bir bütün olarak görüyoruz, yani bütün bu bölgenin terör unsurlarından arındırılması öncelikli hedefimizdir. Yani İdlib mutabakatını sağlarken Suriye’nin diğer bölgelerini göz ardı etmemiz söz konusu değil. Zaten dünkü MGK toplantısında da bu konu detaylı ele alındı ve bildiriye de bildiğiniz gibi yansıtıldı.

“MÜNBİÇ YOL HARİTASININ PLANLANDIĞI ŞEKİLDE BİR GECİKME OLMADAN UYGULANMASINI BEKLİYORUZ”

Bu çerçevede Amerika Birleşik Devletleri ile vardığımız Münbiç mutabakatının uygulaması büyük önem arz ediyor. Yani bu konuda bildiğiniz gibi şu ana kadar 48 devriye çalışması yapıldı; ortak devriye, müşterek devriye için çalışmalar tamamlanmak üzere. Bunu Türk Silahlı Kuvvetlerimiz Amerika mevkidaşlarıyla sahada koordine ediyorlar ve çok yakın bir zamanda da hem müşterek eğitim hem de müşterek devriye faaliyetleri başlayacak. Faaliyetlere mani bir durum şu anda söz konusu değil. Yaşanan birtakım gecikmeler olduğu bir gerçek, bunu da muhataplarımıza Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinden düzenli bir şekilde iletmeye devam ediyoruz.

Yine Sayın Cumhurbaşkanımızın da birkaç vesileyle ifade ettiği gibi, Münbiç yol haritasının herhangi bir gecikmeye maruz kalmadan uygulanması büyük önem arz ediyor. 90 gün gibi bir hedef konmuştu, daha doğrusu bir takvim konmuş idi. Bunun daha fazla geciktirilmeden hayata geçirilmesi hem güven ilişkisinin test edilmesi açısından hem de sahadaki durumun kontrol altına alınması açısından büyük önem arz ediyor. Bu vesileyle bunu da bir kez daha buradan da iletmek istiyoruz. Münbiç yol haritasının planlandığı şekilde herhangi bir gecikme olmadan uygulanmasını beklediğimizi ifade ediyoruz. Türkiye olarak biz üzerimize düşeni bugüne kadar yerine getirdik, bundan sonra da getirmeye devam edeceğiz.

“SURİYE DÜNYADAKİ MÜLTECİ KRİZİNİN EN ÖNEMLİ MERKEZİDİR”

Yine Suriye bağlamında bir hususun altını çizmekte fayda görüyoruz. O da Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu küresel barış diplomasisini yürütürken uluslararası toplumun üzerine düşen siyasi ve insani sorumluluğu da yerine getirmesi gerekiyor. Suriye meselesinin, İdlib konusunun, terörle mücadelenin bütün yükünün Türkiye’nin omuzlarına konması, yüklenmesi elbette ne adildir ne de doğrudur; kabul edilemez.

Burada Türkiye’ye dönük, ‘tebrik ediyoruz, çok iyi bir anlaşma yaptınız’ ifadelerini memnuniyetle karşılıyoruz elbette; ama uluslararası toplumun sorumluluğu bunlardan ibaret olamaz. Siyasi süreçte bütün aktörlerin daha etkin bir rol olması ve hem anayasa yazım sürecinin hem de ondan sonra takip edecek olan seçim sürecinin hayata geçirilmesi için uluslararası toplumun katkı sunmasını bekliyoruz.

Aynı şekilde insani noktada Suriye savaşının bugüne kadar insani yükünü neredeyse tek başına çeken Türkiye’yi daha fazla desteklemeleri gerektiği de aşikârdır. AB’yle varılan 2015 yılındaki Türkiye-AB mülteci anlaşması bildiğiniz gibi ağır aksak da olsa ilerliyor, ama 3+3 milyar avro şeklinde vaat edilen fonların da gecikmeli olarak geldiğini biliyoruz. Meselenin büyüklüğünü düşündüğünüz zaman ise, bu rakamların bile son derece küçük kaldığını, yetersiz kaldığını ifade etmek gerekir.

Yani bugün Suriye dünyadaki mülteci krizinin en önemli merkezidir. Yani milyonlarca insan ülkesini terk etmiş, 3,5 milyonu bizde, yüz binlercesi, milyonlarcası hatta kendi ülkesinde yerlerinden edilmiş. Dolayısıyla bu insanlara yardım eli uzatacak bir uluslararası toplumun öne çıkması gerekir Türkiye’yle iş birliği hâlinde. Dolayısıyla burada tekrar biz uluslararası topluma siyasi ve insani sorumluluğunu üstlenmesi gerektiği çağrısında bir kez daha bulunmak istiyoruz.

“BÜTÜN TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞI YURT DIŞI OPERASYONLARI KARARLILIKLA DEVAM EDECEK”

Bir diğer önemli konu da arkadaşlar bildiğiniz gibi Millî İstihbarat Teşkilatımızın ve ilgili güvenlik kurumlarımızın, Silahlı Kuvvetlerimizin, Özel Kuvvetlerimizin yurt dışında yürüttüğü operasyonlar var. PKK terör örgütüne karşı, PYD, YPG terör örgütüne, DEAŞ, FETÖ ve benzeri bütün terör örgütlerine karşı yurt dışı operasyonları kararlılıkla devam edecek. Bunlar hem BM 51’inci maddesi çerçevesinde hem Türkiye’nin güvenlik çıkarları çerçevesinde bugüne kadar uygulandığı gibi bundan sonra da kararlı bir şekilde uygulanmaya devam edecek.

Şunu bilsinler ki; Reyhanlı hadisesinde olduğu gibi bir yıl sonra da olsa, üç yıl sonra da olsa, beş yıl sonra da olsa Türkiye’ye karşı suç işleyenler mutlaka, ama mutlaka adaletin önüne çıkartılacaklardır. Buradan bütün terör örgütlerine bu açık ve net bir uyarı olarak ifade etmek istediğimiz bir husustur.

Hangi terör örgütü hangi yöntemi kullanırsa kullansın, kiminle sahada iş birliği yaparsa yapsın, Türkiye’ye karşı işledikleri suçlar karşılıksız, cezasız asla kalmayacaktır. Dolayısıyla bu yurt dışı operasyonlar son dönemde bunları gördük, neticelerini de sahada aldık, aynı kararlılıkla bundan sonra da devam edecektir, bu hususun altını özellikle çizmek istiyorum.

“NEW YORK’TA, YOĞUN BİR GÖRÜŞME, DİPLOMASİ TRAFİĞİ OLACAK”        

Yine siyasi gündem bağlamında bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanımızın pazartesiden itibaren Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda bir programı olacak. Sayın Cumhurbaşkanımız BM Genel Kuruluna ilk gün hitap edecek. O konuşmasını son derece önemsiyoruz. Yaşadığımız küresel krizler, adaletsizlik, eşitsizlik ve çözüm yolları konusunda çok önemli mesajlar verecek. Özellikle Türkiye’nin izlediği bu diplomasi, bölgesel diplomasi, küresel barış diplomasi ve diğer alanlarla ilgili önemli mesajlar verecek Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuşmasında.

Bunun yanında tabii birçok ikili görüşmesi olacak çeşitli devlet başkanlarıyla, uluslararası kurum ve kuruluşların başkanlarıyla da. Programın elverdiği ölçüde yaklaşık 3,5-4 gün kalıyoruz New York’ta, yoğun bir görüşme, diplomasi trafiği de olacak. Çeşitli BM programlarına katılması öngörülüyor. Tabii ki orada Türk vatandaşlarımızla buluşacağız, onların da sorunlarını dinleyeceğiz, çeşitli heyetlerle de görüşmeleri olacak.

BERLİN ZİYARETİ

Birleşmiş Milletler’in hemen ardından New York’tan biliyorsunuz direkt olarak Berlin’e geçeceğiz ve 28-29 Eylül tarihlerinde de bir devlet ziyareti gerçekleştirecek Sayın Cumhurbaşkanımız. Daha önce de size kısaca bilgi vermiştim program hakkında. Biz bu ziyarete son derece olumlu yaklaşıyoruz. Almanya’yla ilişkilerimizin daha da güçlendirilmesi, derinlik kazanması için önemli bir vesile olarak görüyoruz.

Oraya pozitif bir gündemle gidiyoruz. Öncesinde Maliye Bakanımızın başkanlığında bir heyet de oraya gitmek suretiyle çeşitli görüşmeler yapacaklar. Orada hem siyasi hem ekonomik hem kültürel konuları etraflı bir şekilde ele alma imkânı olacak Alman mevkidaşlarıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın. Alman tarafının da bu ziyarete iyi hazırlık yaptığını memnuniyetle görüyoruz. Ve inşallah bu ziyaretin dediğim gibi ülkelerimiz arasındaki ilişkiler, orada yaşayan vatandaşlarımız ve Türk kökenli diğer Alman vatandaşları, Türkiye’de yaşayan Almanlar, Alman şirketleri ve bütün bu boyutlarıyla hayırlara vesile olmasını öngörüyoruz, diliyoruz ve bu çerçevede çalışmalarımızı yoğunlaştırarak devam edeceğiz.

“TÜRK EKONOMİSİNİN ZATEN SAĞLAM OLAN BÜNYESİNİN DAHA DA KORUNMASI KONUSUNDA BİR PROGRAM AÇIKLANDI”

Son olarak da arkadaşlar, dün Hazine ve Maliye Bakanımızın açıkladığı Yeni Ekonomi Programı, kısaltılmış hâliyle YEP ile ilgili bir cümle ifade etmek istiyorum. Dün Sayın Bakanımız hakikaten çok iyi, detaylandırılmış, kapsamlı, gerçekçi, hedefleri belli olan bir program açıkladı, yeni büyüme hedefleri ortaya koydu ve 3D şeklinde formüle edilen bir çerçeveyi ortaya koydular.

Dengelenme, disiplin ve değişim ilkeleri çerçevesinde Türk ekonomisinin yeniden yapılandırılması, önceliklerin doğru konması, tasarruf tedbirlerinin hayata geçirilmesi ve Türk ekonomisinin zaten sağlam olan bünyesinin daha da korunması konusunda bir program açıklandı. Bunun neticelerinin de olumlu olduğun görüyoruz, piyasalar tarafından da olumlu bir şekilde algılandığını görüyoruz. Bu ilkeler çerçevesinde bu program da gayet disiplinli bir şekilde uygulanmaya devam edecek. Ben ana hatlarıyla bu başlıkları sizlerle paylaşmış olayım, sorularınıza geçebiliriz. Buyurun.”

Soru: “İdlib konusunda detaylı bir açıklama yaptınız. Türk Silahlı Kuvvetlerinin daha önce İdlib bölgesinde oluşturduğu gözlem noktaları vardı, 12 gözlem noktası. Rusya’yla varılan mutabakat noktasında gözlem noktalarının arttırılması planlanıyor mu?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Bildiğiniz gibi, bizim İdlib çatışmasızlık bölgesinde daha önce varılan mutabakat çerçevesinde 12 askerî gözlem noktamız var. Şu aşamada bu gözlem noktalarının takviye edilmesi, güçlendirilmesi, ihtiyaçların karşılanması konusunda faaliyetler aynen devam ediyor, bundan sonra da devam edecek. Bu 12 nokta aslında İdlib mutabakatı öncesinde de İdlib’e yönelik muhtemel saldırıları önleyen en önemli güvenceydi ve şuna kadar da hamdolsun görevlerini oradaki askerlerimiz başarıyla yerine getirdiler, bundan sonra da getirmeye devam edecekler. Dolayısıyla sayıyla ilgili değil; ama takviye noktasında gerekli adımlar bugüne kadar atıldığı gibi bundan sonra da atılmaya devam edecek.”

“MUTABAKATTA ORTAYA KONAN HEDEFLERE ULAŞMAK İÇİN GEREKEN BÜTÜN ADIMLAR ATILACAK”

Soru: “Silahsızlandırılma bölgesi konusunda az önce grupların, özellikle ılımlı muhaliflerin dışındaki grupların pasifize edilmesine ilişkin MİT’in Rus istihbaratıyla birlikte bir çalışma yaptığını söylediniz. Nasıl bir çalışmadan bahsediyoruz; ikna yoluyla mı, yoksa bir operasyonel çalışmayı sahada görecek miyiz? Bu grupların oradan çıkması nasıl sağlanacak?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Arkadaşlar, bu pazartesi günü varılan İdlib mutabakatı öncesinde de teknik heyetler bu konuyu aslında çalışıyorlardı. Tabii o mutabakatla yeni bir talimat çerçevesi ortaya çıktı ve Millî İstihbarat Teşkilatımız sahada Türk Silahlı Kuvvetleriyle birlikte diğer muhalifler, yani ılımlı muhalifler ve diğerleriyle, tabii ki Ruslarla da koordinasyon hâlinde bu çalışmayı yürütüyorlar. Operasyonel detayları şu anda vermem mümkün değil; ama mutabakatta ortaya konan hedeflere ulaşmak için gereken bütün adımlar atılacak, yani bunun yolu ikna olur, pasifize etmek olur, başka yöntemler olur, ne gerekiyorsa… Çünkü biz ne o bölgede dediğim gibi ne kendi sınırımızda herhangi bir terör unsurunun bulunmasına asla müsaade etmeyiz. Bunun için gerekenleri, gereken şeyleri biz bugüne kadar nasıl Afrin’de, Cerablus’ta ve başka yerlerde yaptıysak, bundan sonra da yaparız.

Orada bizim amacımız, sivilleri korumak, mevcut İdlib çatışmasızlık bölgesi sınırlarını muhafaza etmek, ılımlı muhalifleri korumak ve onların siyasi süreç içerisinde kalmaya devam etmesini sağlamak. Bu konu çok önemli arkadaşlar. Neden? Çünkü bir tarafta devam eden siyasi süreç var ve işte anayasa komisyonu, seçimlere giden bir süreç, Cenevre, Astana görüşmeleri; şimdi bütün bunları dikkate aldığınız zaman, ılımlı Suriye muhalefetinin korunması, desteklenmesi ve güçlendirilmesi büyük önem arz ediyor. Çünkü masaya kimin oturacağını sahadaki bu gelişmeler belirliyor.

Onları yok sayan, terörle mücadele bahanesiyle ya da adı altında onları ortadan kaldırmaya ya da güçlerini kırmaya dönük adımların kabul edilemez olduğunu biz zaten ifade ettik. Aslında İdlib mutabakatının en önemli yönlerinden bir tanesi de bu. Yani bir tarafta insani bir kriz önlendi ama bir tarafta da devam eden siyasi süreçlerin önünün tıkanması engellenmiş oldu. Dolayısıyla şu ana kadar son birkaç gündür, pazartesi günü yapılan açıklamadan sonra Suriye’deki ılımlı muhaliflerden gelen açıklamaların da çok olumlu olduğunu görüyoruz. Bu onların siyasi sürece katılma şevkini de artırmaktadır, bu siyasi süreç açısından da büyük önem arz ediyor. Dolayısıyla biz bu çerçevede ilerlemeye devam edeceğiz.”

“YPG VE PYD KONUSUNDA TÜRKİYE’NİN HASSASİYETİ SON DERECE NETTİR”

Soru: “Efendim, Münbiç konusunda ‘Ortak devriye çalışma faaliyetleri önümüzdeki günlerde başlayacak’ dediniz. Peki, şehir merkezindeki durum nedir? YPG, PYD unsurlarının çekilmesi konusunda gelen son raporlar, bilgiler nedir acaba?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Şimdi Münbiç’le ilgili özellikle dediğim gibi bir zaten çalışma devam ediyor, birkaç aydır devam ediyordu bu Münbiç yol haritası çerçevesinde. Bizim arkadaşlarımızın sahadan aldığı bilgiler, sürecin yavaş ilerlediği, yani belki arzu edilen düzeyde olmamakla beraber biraz yavaş ilerlediği şeklinde. Biz bunu tabii ki takip etmeye devam edeceğiz. Yani özellikle YPG unsurlarının oradan tamamen çekilmesi ve Fırat’ın doğusuna geçmeleri konusundaki çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam edecek.

Ama burada şunun da altını bir kez daha çizmek istiyorum arkadaşlar: Bakın Münbiç yol haritası önemli bir anlaşma, biz buna sadığız, gereğini yapacağız, bunda bir sıkıntı yok. Fakat eşzamanlı olarak Amerikan yönetiminin YPG ve PYD’yle angajmanın devam ediyor olması bizim için ciddi bir endişe kaynağıdır, biz bunu çeşitli vesilelerle ifade ettik, buradan tekrar bunu duyurmak istiyoruz.

Yani bir tarafta Münbiç yol haritasını uygularken, öbür taraftan YPG’ye ve PYD’ye her tür silah desteğinin, finans desteğinin, siyasi desteğin, medya desteğinin verilmeye devam etmesi kabul edilemez. Çünkü PYD ve YPG’ye verilen her destek doğrudan ya da dolaylı olarak PKK terör örgütüne verilmiş bir destek demektir. Dolayısıyla burada bu hususu göz ardı etmeden ilerleyeceğimiz yolu birlikte tespit etmemiz ve bu çalışmaları yürütmemiz büyük önem arz ediyor. YPG ve PYD konusunda Türkiye’nin hassasiyeti, pozisyonu son derece nettir.”

“FETÖ’NÜN RAHAT NEFES ALMASINA TÜRKİYE CUMHURİYETİ İZİN VERMEYECEKTİR”

Soru: “Özellikle yurt dışındaki operasyonun devam edeceği mesajını verdiniz. Özellikle MİT, FETÖ’cüleri paketleyip Türkiye’ye getiriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da pazartesi günü ABD’ye gidecek ve orada terörist başı Gülen’in iadesi konusunda görüş alış verişinde de bulunacaktır. Oradan bir gelişme beklememiz gerekiyor mu? Yeni bir süreçte yeni FETÖ’cülerin Türkiye’ye getirilmesini görebilecek miyiz? FETÖ’nün iadesi konusundaki son gelişmeleri öğrenmek istiyorum.”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Şimdi bu bakın Amerika olur, başka yerler olur, FETÖ’nün yuvalandığı başka ülkeler olabilir, başka bölgeler olabilir; buralara dönük de ilgili birimlerimizin, kurumlarımızın operasyonları hiç ara vermeden devam edecek. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin nefesini enselerinde hissetmeye devam edecekler, bundan hiç kimsenin tereddüdü olmasın. Ben size tabii ki burada detay veremem şu ülke, şura bura şeklinde ama her an her yerde her şey olabilir. Bu konuda çok net Cumhurbaşkanımızın talimatının olduğunu, ilgili birimlerimizin de bu konuda son derece profesyonel çalışmalar yaptığını ifade edeyim. Daha önce başka yerlerde olduğu gibi, Kosova’da olduğu gibi benzer operasyonlar olabilir, başka ülkelerde olabilir. FETÖ’nün rahat nefes almasına Türkiye Cumhuriyeti izin vermeyecektir, bunu herkes bilsin.”

“CUMHUR İTTİFAKI TÜRK SİYASETİNE, DEMOKRASİSİNE ÇOK ÖNEMLİ KATKILAR SUNDU”

Soru: “Benim iki sorum olacak. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Amerika ziyaretinde ABD Başkanı Trump’la bir görüşmesi planlanıyor mu? Bu anlamda bir randevu istendi mi ya da karşı taraftan gelen bir randevu talebi var mı? Bu birinci sorum. İkinci sorum; MHP Lideri Devlet Bahçeli dün, İstanbul’da yerel seçimlerde aday çıkarmayacaklarını açıkladı. Yine kayyum olan belediyelerde AK Parti’yi destekleyeceklerini. Bu açıklamayı nasıl değerlendiriyoruz? AK Parti’nin yine bu şekilde bir tavrı olabilecek mi bazı yerlerde aday çıkarmama gibi? Ve tabii aslında hep konuşuluyor, ama yakın bir tarihte Sayın Başkan Erdoğan’la MHP liderinin bir görüşmesi olabilir mi, Amerika ziyareti sonrasına mı kayacak?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Şimdi Amerika ziyareti çerçevesinde dediğim gibi Cumhurbaşkanımızın çeşitli devlet başkanlarıyla görüşmeleri olacak, çeşitli programlara katılacak. O programın akışı netleştikçe onları sizlerle paylaşırız. Kesinleşenler var, kesinleşmeyenler var, onları dediğim gibi biraz daha tebellür ettikçe, netleştikçe onları sizlerle paylaşırız.

İttifak meselesine gelince, Sayın Cumhurbaşkanımız da ifade ettiler; cumhur ittifakı geçtiğimiz seçimlerde Türk siyasetine, demokrasisine çok önemli katkılar sundu. Bu ruhun muhafaza edilmesi önümüzdeki yıl yapılacak olan yerel seçimlerde de önem arz ediyor. Fakat bunun detaylarını tabii ki Sayın Cumhurbaşkanımız AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla AK Parti Genel Merkezindeki kurmaylarıyla oturacaklar, çalışacaklar, MHP’li mevkidaşlarıyla, muhataplarıyla da bu konuyu görüşecekler. Ben o konuyu parti tarafına bırakmak isterim. Nasıl bir modalite ortaya konacak, ne tür detaylar çalışılacak, nerelerde neler yapılacak, bunlar çalışılacak. Ama Sayın Bahçeli’nin dün yaptığı açıklama memnuniyet verici tabii ki. İttifakın ruhuna sadık bir şekilde seçimlere doğru planlar yaptıklarını göstermesi açısından bu açıklamayı biz memnuniyetle karşılıyoruz.

Görüşme meselesine gelince, bu biraz tabii program meselesi arkadaşlar. Cumhurbaşkanımızın da yoğun gündemini görüyorsunuz. Dediğim gibi, daha önce de söylemiştim ben bunu; bu görüşmeler her an olabilir, her zaman olabilir, ihtiyaç hasıl olduğunda yapılır. Ama tabii şu anda Amerika’ya gitmemize bugünü de sayarsak iki gün var, saymazsak bir gün var.

Bugün de Cumhurbaşkanımızın AK Parti Genel Merkezinde MKYK toplantısı var, yarın İstanbul’da programları var. Bildiğiniz gibi Türkiye’nin bir gurur tablosu hâline gelen Teknofest açılışını yaptı, yarın da Cumhurbaşkanımız oraya iştirak edecekler. Hakikaten muazzam güzel şeyler yapılıyor orada. Türkiye’nin genç, dinamik, dünyaya açık potansiyelini gösteren çok güzel çalışmaları orada sergileme imkânı buldu arkadaşlar. Ben emeği geçen herkesi de bu vesileyle tebrik etmek istiyorum. Yarın da Cumhurbaşkanımız oraya katılacaklar. Aslında Türkiye’nin ne kadar çok yönlü, derinliği olan bir ülke olduğunu göstermesi açısından bilim, teknoloji, savunma sanayi ve diğer alanlarda potansiyelini ortaya koyan bu programın da hayırlara vesile olmasını diliyorum. Dolayısıyla hani şurada bir iki günümüz kaldı. Muhtemelen Amerika dönüşü tekrar böyle bir gündemimiz olabilir.”

“EKONOMİK YENİDEN YAPILANDIRMA BİRÇOK ALANA UYGULANACAK”

Soru: “Uçak konusu çok tartışıldı, Sayın Cumhurbaşkanı hibe olduğunu söyledi, ama Sayın Bahçeli dün “Türkiye Cumhuriyeti hibe, hediye kabul etmez” dedi. Ne dersiniz bu konuda? Diğer sorum müsaadenizle şu: Kıdem tazminatıyla ilgili tartışmalar uzun süredir devam ediyor. Yeni Ekonomik Program açıklandı dün, siz de biraz bahsettiniz; ama bazı maddeler yeni bir kıdem tazminatı fonu mu sorusunu doğurdu, böyle bir şey var mı? Bazı maddeler de, acaba sosyal yardımlar kesilecek mi tasarruf tedbirleri çerçevesinde, böyle bir şey söz konusu mu?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımızın da zannediyorum Tahran dönüşüydü, gazetecilere yaptığı açıklama vardı bu uçak meselesiyle ilgili. Burada Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bütçesinden çıkan 1 lira bile söz konusu değil. Alınan uçak kimsenin şahsi malı değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin uçak filosu envanterine konulmuş bir uçaktır. Bu Türkiye ile Katar arasındaki iyi ilişkilerin bir göstergesi olarak değerlendirilmesi gereken bir durumdur.

Bunun üzerinden yeni siyasi polemikler üretmeye bizce gerek yok. Sayın Bahçeli’nin görüşünü saygıyla karşılıyoruz elbette; ama bu dediğim gibi Türkiye Cumhuriyeti envanterine girmiş bir uçaktır. Diğer uçaklar nasıl hizmet ediyorsa veya devletin envanterindeki diğer unsurlar nasıl hizmet ediyorsa o da o şekilde hizmet edecektir.

İkinci ve üçüncü sorunuzla ilgili olarak, dün Hazine ve Maliye Bakanımız da kapsamlı bir şekilde hazırladı. Ben kıdem tazminatıyla ilgili yeni bir çalışma, öyle bir netice çıkartmadım dünkü açıklamalardan. Ama sizin farklı bir değerlendirmeniz ya da okumanız varsa onu bilemem.

Sorunun ikinci kısmıyla ilgili olarak da aynı şekilde sosyal yardımların kesilmesi şeklinde bir formülasyon yok orada. Ama genel manada bu bahsettiğim yani dengelenme, disiplin ve değişim ilkeleri çerçevesinde bu ekonomik yeniden yapılandırmanın birçok alana uygulanacağını, kamunun alacağı tasarruf tedbirleri çerçevesinde de bu ilkelerin hayata geçirileceğini ifade etmek isterim. Ama bununla ilgili daha fazla detay almak isterseniz Hazine ve Maliye Bakanlığımız soruları da cevaplamaktan memnun olacaktır.”

“TÜRKİYE OLARAK ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPACAĞIZ”

Soru: “Aslında konuşmanızda ifade ettiniz, bu varılan mutabakat çerçevesinde çalışmaların sahada dün itibariyle başladığına yönelik. Putin de söyledi, 15 Ekim’e ilişkin ağır silahların toplanması, oradan çıkarılması için. Bu süre, takvim nasıl işleyecek, yani 15 Ekim son tarih midir?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Tabii 15 Ekim’i biz pazartesi günü Soçi’deki görüşmede kendimize bir son tarih, bir ‘deadline’ olarak koyduk. Dolayısıyla çalışmalar da bu çerçevede devam ediyor. Ucu açık bir şey olmasın, tarihi, takvimi, modalitesi belli olsun dendiği için ki iki liderin huzurunda onların talimatıyla yapıldı bu metin, biz de oradaydık ve 15 Ekim tarihi oraya eklendi.

Bununla ilgili dediğim gibi, sahadaki operasyonel çalışmalar şu anda devam ediyor. Biz Türkiye olarak üzerimize düşeni yapacağız. Amacımız, orada bu mutabakatı ihlal edecek hiçbir uygulamaya izin vermemek. Biz mutabakata sadığız, bunu da hayata geçirmek için gerekli adımları atacağız. Zaten şu anda sahadaki bu sakin ortam, memnuniyet verici bir durum. Bunun devamını sağlamak için de dediğim gibi gerek bizim askerî gözlem noktalarımızın takviye edilmesi, gerek muhaliflerle görüşülmesi, Ruslarla koordinasyon yapılması, orada İHA’larla gözlem yapılması, herhangi bir saldırının ihlalin her iki taraftan da, muhalifler tarafından da olabilir, rejim tarafından da olabilir, önlenmesi için bu çalışmalar yoğun bir şekilde zaten şu anda da devam ediyor.”

Soru: “Çok talep geldiği için sormam gerekiyor; tek tip askerlikle ilgili bir çalışma var mı?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Şu anda yok, onlarla ilgili öyle bir konu gündemimize gelmedi üstelik.”

Soru: “Çalışmaları vardı daha önce, tek tip askerliğe ilişkin çok soru geliyor sosyal medyadan.”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Şu anda hazırlanan bir şey yok ama değerlendirilebilir tabii ki. Çok teşekkür ediyorum, hayırlı günler diliyorum.”

CEVAP VER