Başbakan Binali Yıldırım, Yeni Mamak Merkez Camii’nde kıldığı Cuma namazı çıkışında kendisini bekleyen vatandaşlarla sohbet etti. Yıldırım, basın mensuplarının sorularını da cevapladı.
Ege Denizi’ndeki deprem ve son gelişmelerin sorulması üzerine Yıldırım, dün gece saat 01.31’de meydana gelen depremin merkezinin Datça’nın 11 kilometre açığındaki Gökova Körfezi olduğunu belirtti.
Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:
“Hemen valilikle ve bölgeyle irtibata geçildi, bütün alanlar tarandı. Allah’a şükür şu ana kadar raporlanan bir can kaybı söz konusu değil. 354 vatandaşımız, kimisi panikle, korku nedeniyle ufak tefek sıyrıklar var. Tedavileri görüldü. Şu anda hastanede 24 vatandaşımız var tedavisi devam eden. Bu arada İstanköy’de bir caminin minaresi yıkıldı. Bir de bölgedeki bir devlet hastanemizin duvarında çatlaklar var. Tabii deniz seviyesi yükseldiği için 10 metre civarında, bazı tekneleri karaya attı. Onlarda hasarlar var. Ufak tefek hasarlar dışında çok şükür can kaybımız yok. Büyük bir deprem, İzmir’de dahi hissedildi. AFAD, Başbakanlık ilgili kurumlar hemen bölgeye intikal etti. Her ihtimale karşı ‘ihtiyaç olur’ diye orada hazır bulundular. Kos Adası’nda bir İsveç, bir Türk vatandaşı hayatını kaybetti. Oradaki tahliyeler için gerekli tedbirler alınıyor, orada bir sıkıntımız yok.”
“ALMANYA NE KADAR GÜVENLİYSE, TÜRKİYE DE O KADAR GÜVENLİDİR”
Başbakan Yıldırım, Almanya ile son günlerde yaşanan gerilim ve Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in Türkiye hakkındaki açıklamalarına yönelik bir soruyu cevaplarken de Almanya ile Türkiye’nin ezeli stratejik ortak olduğunu ifade etti.
Almanya ile Birinci Dünya Savaşı’nda aynı safta yer aldıklarını aktaran Yıldırım, “Onun öncesinde de Almanya, Osmanlı İmparatorluğu ilişkilerinin de köklü bir geçmişi var. Hükümetimiz, Almanya’yı Avrupa’da stratejik ortak olarak görmeye devam ediyor. Zaman zaman iç siyasetten kaynaklanan mülahazalarla ilişkilerde gerginleşme olabiliyor. Benim buradan çağrım, teenni ile hareket etmektir. İlişkilerin zarar görmesinin Almanya’ya da yararı yok, Türkiye’ye de yararı yok.” dedi.
Başbakan Yıldırım, değerlendirmelerine şöyle devam etti:
“Dolayısıyla aramızdaki en büyük anlaşmazlıkların başında, Almanya’da biliyorsunuz, gerek FETÖ, gerek PKK terör örgütünün sempatizanlarının, terör örgütü mensuplarının çok geniş alan bulması ve ülkemiz aleyhinde faaliyetlerini sürdürmesi. Bu konuda gerekli tedbirlerin alınmasını istiyoruz. Bizim bu isteğimiz uluslararası hukukun gereği. Ülkemizin hükümranlık haklarına zarar veren, ülkemiz aleyhine faaliyet gösterenlerin, dostlarımız tarafından korunuyor görüntüsünün oluşması Türk milletini derinden üzer. Ayrıca Almanya’da 3,5 milyon vatandaşımız var, onlar Almanya ile Türkiye arasındaki bir köprüdür. Onlar iki ülke arasındaki ilişkilerin teminatı niteliğindedir. O bakımdan olayları daha fazla germenin bir anlamı yok. Dünkü açıklamalarda, ‘efendim Türkiye’deki 68 Alman menşeli şirkete soruşturma başlatılmış.’ Bu, külliyen yalandır. Böyle bir şey yok. O şirketler, Alman sahipli olmakla beraber birer Türk şirketidir. Kimisinin yarım asırdan beri geçmişi vardır. Burada isim vermek istemiyorum ama o şirketlerden birinin ismini vatandaş duyduğunda hiç Alman şirketi olarak düşünmez, Türk şirketi olarak düşünür. O bakımdan burada iş yapan yatırımcıları tedirginliğe itecek bu tür açıklamalardan uzak durulması lazım. İşin esası çok net. Herhangi bir araştırma, soruşturma yok.”
Türkiye’nin güvenli bir ülke olduğunu vurgulayan Yıldırım, “Almanya ne kadar güvenliyse, Türkiye de o kadar güvenlidir. Hiç kimse kendine güvenmesin, terör herkesin, her an kapısını çalabilir. Bunun çaresi de birlikte, beraber olarak terörün üzerine gitmek. Terörle korkutmak değil. Terörle korkutup, eğer insanların sokağa çıkmasını engellerseniz teröre hizmet etmiş olursunuz. O bakımdan, ben Alman yetkililere buradan sesleniyorum, daha sakin, daha teenniyle hareket edelim. Aramızdaki bütün meseleleri biz konuşarak, görüşerek çözebileceğimize inanıyoruz.” diye konuştu.
KUDÜS’TEKİ GELİŞMELER
Kudüs’te yaşanan son gelişmeler ve İsrail hükümetinin Mescid-i Aksa’ya uyguladığı ibadet kısıtlamasına yönelik soru üzerine ise Yıldırım, “Bu olay biliyorsunuz, hafta başında bir terör olayı olarak nitelendirilen bir olay sonucu hayatını kaybedenler oldu ve bunun üzerine güvenlik amacıyla İsrail hükümeti girişleri sınırlandırdı. X Ray cihazları koydu.” dedi.
Geçen haftaki cuma namazının kılınamadığını hatırlatan Başbakan Yıldırım, şu ifadeleri kullandı:
“Bu hafta sınırlı olarak açacaklarını zaten ilan etmişlerdi. Cumhurbaşkanımız, İsrail Cumhurbaşkanı ile görüşmeler yaptı, bu konudaki İslam dünyasının hassasiyetini Mescid-i Aksa’nın hiçbir şekilde Müslümanların erişimine kapatılamayacağını çok açık şekilde ifade ettik. İsrail tarafının ısrarla söylediği ‘biz yasak uygulamaktan yana değiliz, sadece herhangi bir terör olayına meydan vermemek için emniyet tedbirlerini artırdık.’ Camiye gelen bütün cemaati tek tek aramaya kalkarsanız, orada ibadet yapmak zorlaşır. O bakımdan, buna başka türlü tedbirler geliştirmek lazım. Bu konuda, İslam dünyasının hassasiyeti had safhadadır.
İsrail’e bizim önerimiz, uygulama yanlıştır, terör tehdidi üzerinden böylesine radikal bir tedbir almak, Mescid-i Aksa’yı Müslümanların erişimine kapatmak veya kısıtlamak hiçbir sorunun çözümüne katkı sağlamaz. Aksine bölgedeki huzursuzluğa, medeniyetler, dinler arasındaki müsamahaya, hoşgörüye zarar verir. Ümit ederim ki yakın zamanda her şey normale döner. Diğer taraftan Müslüman kardeşlerimize daha teenni ile sükunetle hareket etmelerini de tavsiye ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, gereken temaslarımızı sürdürüyoruz. İnşallah bu konuda olumlu bir şekilde sonuçlanacak.”
“ASKERİ OKULLARDA OKUYAN ÖĞRENCİLERİN TAMAMINI BAŞKA ÜNİVERSİTELERE YERLEŞTİRDİK”
OHAL Komisyonu’nun başvuruları almaya başladığı belirtilerek, “Bazı kısıtlamalar olduğu yönünde haberler var. Askeri okullardan atılanların başvuramadığı şeklinde.” sorusu üzerine Yıldırım, şu açıklamayı yaptı:
“Biliyorsunuz askeri okullarda, özellikle Harp Okulları’nda okuyan öğrencilerin tamamını başka üniversitelere yerleştirdik. Prensip olarak askeri okullar, yani Kara, Deniz, Hava Harp Okulları ve akademiler, buralara 15 Temmuz öncesi kayıtlı olan hiç kimseyi almadık. Bu bir prensip kararıdır, güvenlik amacıyla, terör örgütüyle mücadelede etkin sonuç almak amacıyla alınmış bir karardır. Dolayısıyla bu öğrencilerin herhangi bir hak kaybı söz konusu değildir ve komisyona gelecek bir mesele de değildir.”