TOBB 2. Uluslararası Yatırımcılarla İstişare Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2016 yılında yakın tarihimizin en ağır travması olan 15 Temmuz’a rağmen yüzde 2,9’luk bir büyüme elde ettik. Türkiye’nin demokrasisi yanında ekonomisiyle yerle yeksan olmasını bekleyenleri bu anlamda da hayal kırıklığına uğrattık. 2017’de oldukça iyi bir ekonomik performans sergilediğimizi söyleyebiliriz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TOBB 2. Uluslararası Yatırımcılarla İstişare Toplantısı’na katıldı. İş dünyasının temsilcileri ve uluslararası yatırımcıların yer aldığı toplantıda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanılan karanlık darbe girişiminden iki hafta sonra iş dünyası ile bir araya geldiklerini hatırlattı.
“2017’Yİ BEKLENTİLERİN ÜZERİNDE BİR BÜYÜME ORANIYLA TAMAMLAYACAĞIZ”
Gezi olaylarına ve FETÖ’nün 17-25 Aralık saldırısına rağmen, 2013 yılını yüzde 8,5’lik bir büyüme oranıyla kapatıldığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2014 yılında, önce mahalli idareler, ardından Cumhurbaşkanlığı seçimini yaşadık, buna rağmen yüzde 5,2’lik bir büyüme oranı elde ettik. 2015 yılında, yaşadığımız 2 genel seçime ve terör olaylarındaki tırmanışa karşın yüzde 6,1’lik bir büyümeyle, adeta bu tezgâhları kuranlara meydan okuduk” dedi.
2016 yılında yakın tarihin en ağır travması olan 15 Temmuz’a, terörle mücadelede sınırları içinde ve dışında verilen yoğun mücadeleye rağmen, yüzde 2,9’luk bir büyüme elde ettiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin demokrasisi yanında ekonomisiyle yerle yeksan olmasını bekleyenleri bu anlamda da hayal kırıklığına uğrattık. 2017 yılı içinde oldukça iyi bir ekonomik performans sergilediğimizi söyleyebiliriz. Birinci çeyrekteki yüzde 5’lik büyüme oranımız hepimize ümit vermiştir. Bu yılı da beklentilerin çok üzerinde bir büyüme oranıyla tamamlayacağımıza inanıyorum. İhracatımız, yılın ilk 6 ayında yüzde 8,2 artışla, yükseliş trendini sürdürüyor. Borsa İstanbul, neredeyse her gün yeni rekorlar kırıyor. Merkez Bankası’ndaki döviz rezervimiz, 110 milyar dolara ulaşarak yeniden tırmanışa geçti. Turizmde kayıpları telafi etmeye başladığımız bir döneme giriyoruz. Dünyanın 17’nci, Avrupa’nın 6’ncı büyük ekonomisi olarak, hedeflerimiz doğrultusunda çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürüyoruz” diye konuştu.
“TÜRKİYE, ÖZEL SEKTÖRE DAYALI BÜYÜME MODELİNİ BAŞARIYLA UYGULADI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yatırımcıları, girişimcileri, özellikle de uluslararası sermayeyi kalkınmanın temel unsurlarından biri olarak gördüklerini ve önem verdiklerini belirterek, konuşmasına şöyle devam etti: “Şöyle bir düşüncem var, uluslararası sermayeyi kurumsallaştırmak suretiyle senede bir kez bir araya gelmek, inanıyorum ki Türkiye ile uluslararası sermayenin daha da bütünleşmesi ve güçleşmesini sağlayacaktır. Türkiye, 1980’lerden beri özel sektöre dayalı büyüme modeliyle hareket eden bir ülkedir. Bilhassa 2003-2016 yılları arasında çektiği 173 milyar dolarlık uluslararası yatırımla ülkemiz özel sektöre dayalı büyüme modelini başarıyla uygulamıştır. Hayata geçirdiğimiz reformlarla yatırımcılar arasındaki yerli-yabancı ayrımını ortadan kaldırarak herkes için cazip bir yatırım iklimi oluşturduk.”
Geçen yılın, yaşanılan onca sıkıntıya rağmen tüm bu çabalar sayesinde 12,3 milyar dolarlık uluslararası yatırımla kapatıldığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu yılın ilk 4 ayında 3,6 milyarlık bir performansla geçen yılın üzerine çıktık. Yatırım portföyümüzde Amerika ve Avrupa ile birlikte Körfez ve Uzak Doğu Asya ülkelerinin payının da giderek yükseldiğini görüyoruz” dedi.
“TÜRKİYE’Yİ, ÇEVRESİNDEKİ ÜLKELERLE KIYASLAMAYIN, ONLARLA KARIŞTIRMAYIN”
Türkiye’de yaşanan gelişmelerin, uluslararası yatırımcıların kafalarında çeşitli soru işaretlerine yol açtığını ve bunu bildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak, şu gerçeğin görülmesini, değerlendirmelerin de buna göre yapılmasını istiyorum. Türkiye, dünyanın en ciddi çatışma ve kriz bölgesinin tam ortasında yer almasına rağmen, istikrar ve güven ortamının tehlikeye düşmesine asla izin vermemiş bir ülkedir. Bunun için Türkiye’yi, lütfen çevresindeki ülkelerle kıyaslamayın, onlarla karıştırmayın, onlara benzetmeyin. Türkiye’de bu noktada çok farklı ve güçlü bir ülke. Sahip olduğumuz binlerce yıllık devlet geleneği, yaşadığımız coğrafyadaki bin yıllık varlığımız ve geleceğe ilişkin iddialı hedeflerimizle, biz farklı bir ülkeyiz. Devam eden, Uluslararası Petrol Kongresi var, işte bu kongrede her şey çok açık, net ortada. Ve bütün Türkiye’de bu Petrol Kongresine katılan dostlarımızla yaptığımız görüşmelerde hepsinin iyi niyet mesajlarını özellikle kendilerinden dinliyoruz. Ve böyle yüksek bir katılımın İstanbul’da olmuş olması da bir gerçeği yansıtıyor, artık dünyada en önemli güç, potansiyel enerji ve bu enerjide de adeta İstanbul bir İpek Yolu’dur, bu duruma gelmiştir. Ve bu İpek Yolu her taraftan, kuzeyden, doğudan, batıdan, bir kesişme noktası oluşturmuştur, buna güney de dâhildir. Ve böyle bir güce, böyle bir potansiyele sahip olan Türkiye, şu anda yeni yeni arayışların içerisindedir” diye konuştu.
“İÇİNDE YER ALDIĞIMIZ COĞRAFYA BİZİM AVANTAJIMIZDIR”
“İçinde yer aldığımız coğrafya bizim handikabımız değil avantajımızdır” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü hem siyasi olarak, hem ekonomik olarak, hem insani olarak, bölgenin güvenli limanı olan Türkiye’nin farkı, işte bu vasfıdır. Ülkemizin denklemde olmadığı hiçbir projenin, bölgemizde ve dünyada yürütülebilmesi mümkün değildir. Biz de, bu konumumuzu dayatma veya şımarıklık için değil, kendimizle birlikte tüm dostlarımızın, kardeşlerimizin huzuru ve refahı için değerlendirmeye çalışıyoruz. Terör örgütleriyle yürüttüğümüz tavizsiz mücadelenin amacı da budur” ifadelerini kullandı.
FETÖ’nün 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişiminin, Türkiye’nin demokrasisi ve özgürlüğü ile birlikte ekonomisini de hedef aldığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu örgütün devlet ve toplum hayatının her zerresinden temizlenmesi konusundaki hassasiyetlerinin sebebinin, ekonominin geleceğini de güvence altına almak olduğunu belirterek, “Özellikle Batılı dostlarımızın, bu konudaki muhatapları doğru tasnif edemediğini üzüntüyle görüyorum. Şu anda YASED’in değerli yöneticilerine özellikle bir şeyi burada hatırlatmakta fayda görüyorum; bakınız işte G-20 Zirvesi için malum Hamburg’daydık, Hamburg yanıyordu, Hamburg her tarafta yıkılıyordu ve onbinlerce güvenlik görevlisi her tarafta görevdeydi” dedi.
“TÜRKİYE, GÜVENLİ BİR LİMAN”
Türkiye’de yapılan G-20 toplantısında en ufak bir gürültü patırtı olmadığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “En güzel yerde, en lüks otellerde bütün misafirlerimizi ağırladığımız gibi, aynı anda bir taraftan G-20’yi yaparken, bir taraftan Kadın-20’yi yaptık, Gençlik-20’yi yaptık, sendikaların 20’sini yaptık vesaire, iş adamları 20’sini yaptık, hepsini huzur içinde, mutluluk içerisinde yaptık ve bütün görüştüğüm dostlar da Antalya bambaşkaydı diyorlar. Değerli dostlar, biz attığımız adımlarda her zaman dürüst olduk, samimi olduk, kararlı olduk ve bununla birlikte de işimizi bilerek yaptık. Şimdi de ben bütün dostlarımıza şunu söylüyorum, lütfen sizler de bize temsilcisi olduğunuz ülkeleriniz ve firmalarınız adına şunu kendi firmalarınıza ve ülkelerinize anlatmanızda fayda var: Türkiye güvenli bir limandır. İki; Türkiye böyle anlatıldığı gibi yok bilmem basın özgürlüğü yok, yok bilmem fikir, düşünce özgürlüğü yok, bunların hiçbirinin olduğu bir ülke değil” şeklinde konuştu.
“DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE SINIRSIZ BİR ÖZGÜRLÜK SÖZ KONUSU DEĞİL”
Basında sınırsız bir özgürlüğün söz konusu olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Eğer medya kalkıp da ülkeyi karıştırmak, ülkeyi kendi içinde tahrik etmek için her türlü özgürlük alanlarını istismar ediyorsa, onlar için de yargı var, yargı onlar için de çalışır. Dünyanın hiçbir yerinde sınırsız bir özgürlük söz konusu değildir, aynı şeyi Batı orada kendi içindeki özgürlük veya medya mensuplarına da yapmaktadır. Ve geçelim daha ileri, bizim oradaki STK temsilcilerine neler yapığını biliyoruz. Daha da ileri gidiyorum, bizim bakanlarımıza dahi orada konuşma imkânı vermeyecek kadar Batı engelleyicidir. İşte son Hamburg G-20’de soydaşlarımızla Almanya’da salon toplantısı yapalım, Hamburg olması şart değil dedik, daha başka bir yerde yapabiliriz dedik, izin vermediler biliyor musunuz? Ne oldu özgürlük, niye izin vermiyorsunuz? Siz gelin, burada istediğiniz yerde biz size izin verelim, konuşturalım. Hollanda’yı biliyorsunuz, Belçika’sı öyle, hepsi. Niye? Düşünce özgürlüğünden korkuyorlar, düşüncelerine güvenmedikleri için düşünce özgürlüğünden korkuyorlar. Biz düşüncemize güvendiğimiz için düşünce özgürlüğünden korkmuyoruz, biz rahatız.”
“OHAL’İN SINIRLARINI BİZ BELİRLERİZ”
“25 gün yürüdüler, kimin güvenliğinde yürüdüler?” diye soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hükûmetimizin güvencesinde yürüdüler. Herhangi bir şey oldu mu? Vatandaşlarımız herhangi bir şey yaptı mı? Ankara’dan çıkıp İstanbul’a gittiler mi? Gittiler. Kimin güvencesinde? Hükûmetin, güvenlik güçlerimizin. Ve mitinglerini de yaptılar mı? Yaptılar. Herhangi bir şey oldu mu? Olmadı. Hâlâ bu hükûmete kalkıp da, siz ülkede güvenlik yok diyemezsiniz, insan utanır. Ve şu anda OHAL’le uğraşıp duruyorlar. Kusura bakmasınlar, bu OHAL olmamış olsaydı bu kadar rahat, bu kadar huzurlu olarak bu adımlar atılamazdı. Ve OHAL’in sınırlarını da Batılıların çizmiş olduğu çizgiler içerisinde belirlemeyiz, onun sınırlarını biz belirleriz. Bu millet bize bu yetkiyi vermiştir ve milletimizin verdiği yetkiyle de olağanüstü hâli biz iş dünyamız daha rahat çalışsın diye yapıyoruz. Soruyorum, iş dünyasında herhangi bir sıkıntınız, bir aksamanız var mı? Tabi fotoğraf oldukça net, bir yanda 80 milyon vatandaşı ve 780 bin kilometrekare vatan toprağıyla Türkiye Cumhuriyeti, diğer yanda ise ruhunu ve bedenini bir şarlatana adamış bir terörist örgüt vardır; seçim bu ikisi arasında yapılacaktır. Meselenin insan haklarıyla, hukukla, adaletle uzaktan-yakından ilgisi yoktur. Terör örgütleriyle mücadele dünyanın her yerinde nasıl yapılıyorsa, bizde de aynı şekilde yapılıyor” dedi.
“OHAL, TÜRKİYE’NİN HUZURU İÇİNDİR”
15 Temmuz darbe girişimi sırasında 250 vatandaşın şehit olduğunu ve dün kabristanlarını dolaşarak ziyaret ettiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geçen hafta buradaki GATA’yı ziyaret ettim, GATA’daki yaralılarımızı şöyle göreyim dedim, tabi kimisinin annesi yanında, kimisinin eşi yanında, kimisi çocuklarıyla beraber o yaralılar. Kimisinin ayağı kopmuş, kimisinin kolu kopmuş, bu şekilde yaralı gazilerimiz var. Biz ne yapacağız? Olağanüstü hâli kaldır, bunlar gene bildiklerini okusunlar; yok böyle bir şey. Silahlı Kuvvetlerimizi ele geçirmeye çalışmışlardı ve biliyorsunuz Silahlı Kuvvetlerimizin elbisesini giymiş bir miktar bu çete vardı, aynı şekilde polisimizin içinde de vardı, yargının içinde de vardı ve bakanlıklarımızın içinde aynı şekilde bunlar vardı ve 40 yıllık bir çalışmanın ürünü olarak bunlar bu neticeyi almışlardı. Ve açık, net söylüyorum, bana diyorlar ki, dün bir uluslararası medya organıyla söyleşim oldu, peki ne zaman bitecek? Bu iş tamamen bittiği zaman bitecek. Bakın, Doğu Almanya Batı Almanya birleştiği zaman anında ne kadar kişiyi açığa aldılar biliyor musunuz? 500 bin kişiyi Almanlar açığa aldı. Kimse kalkıp da Almanlara, ya 500 bin kişiyi nasıl açığa alırsınız diye sordu mu? Sormadı. Biz şu anda yargıyla bir mücadeleyi sürdürüyoruz. Bu ülkemizin huzuru içindir, bütün iş dünyamızın huzuru içindir, aklınıza ne geliyorsa, eğitim kurumlarımızın huzuru içindir, bunları yapmak durumundayız” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE, TERÖRLE MÜCADELESİNİ HUKUK DEVLETİ SINIRLARI İÇİNDE YÜRÜTÜYOR”
“Bizim, sizlerden ve Batılı dostlarımızdan tek ricamız, biraz empati yapmanızdır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “New York’taki köprüleri kapatıp yaklaşanları vuran, Londra sokaklarında tanklarıyla insanları ve araçları ezerek ilerleyen, Berlin’de parlamento, Roma’da emniyet, Brüksel’de belediye binasını bombalayan bir örgüt düşünün. Aynı şekilde, sınırlarınızın içinde ve hemen yanı başınızda sürekli askerlerinize saldıran, topraklarınızı taciz eden, vatandaşlarınızı katleden bir başka örgüt tahayyül edin. Temsil ettiğiniz şirketlerin bulunduğu devletler bunlara karşı ne yapardı acaba? Türkiye’nin yaptıklarından kesinlikle daha fazlasını yapacaklarını çok iyi biliyorum, işte en son Hamburg’da da bunu gördüm. Şundan emin olunuz. Türkiye, terörle mücadelesini, başka hiçbir ülkenin riayet etmediği derecede hukuk devleti sınırları içinde yürüttü, yürütüyor, yürütecektir. Operasyonlar ve yargılamalar, tüm Türkiye’nin, tüm dünyanın gözü önünde yapılmaktadır. Bu derece büyük saldırılara maruz kalıp da, hukuka ve teamüllere böylesine sadık kalan bir ülkenin, daha anlayışlı, daha adil, daha makul bir yaklaşımı hak ettiğine inanıyorum.”
“15 TEMMUZ’DA HAVALİMANINDAN KAÇIP GİDEN BİR ANA MUHALEFET LİDERİ VAR”
“Şu anda Türkiye’nin ana muhalefeti ve PKK terör örgütünün arkasında olduğu muhalefet işte Avrupa’da, gittikleri her yerde bu ülkenin aleyhinde her türlü yalanı-yanlışı söylüyorlar” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “15 Temmuz’un gecesinde havalimanından kaçıp giden bir muhalefetin başı var. Artık bütün belgeler ortaya çıkmaya başladı. Ve o geceyi Bakırköy Belediye Başkanının evinden izleyen bir muhalefetin başı var. Ve şu anda konuşuyor ve kontrollü darbe diyor. Nasıl bir kontrollü darbeyse bu. Ha doğru doğru, havalimanından kaçacaksın, Bakırköy Belediye Başkanının evinde oradan kontrollü darbeyi izleyeceksin. Öbür taraftan da kalkıp darbe olduğu zaman tankların önüne ilk defa ben çıkarım diyeceksin. Orada iki tane tank vardı, seni uğurladılar, nasıl tankların önüne çıkmak bu, tam aksine oradan kaçıp gittin ya. Ve tanklar da dostlarının geldiğini görünce, onlar sana yolları açtılar ve sen de oradan Bakırköy Belediyesine gittin. Ama yüreği olan benim vatandaşım, o yürekli olanlar kaçıp gitmediler, onlar tankların önüne yattılar. Ve biz havaalanına indiğimizde F16’lar bizim üstümüzde uçuyorlardı ve helikopterler bizim üstümüzde uçuyorlardı ve biz orada halkımızla bütünleştik, onlarla beraber olduk ve 16’sı öğleye kadar da orada onlarla beraber yine kaldık. Çünkü bize kaçmak yakışmazdı. ‘Lider eğer bir taşın arkasına saklanırsa, millet dağın arkasına saklanır’ diye bizde güzel bir söz var. Öyle tüm hükûmet, polis teşkilatı seni koruma altına alacak, sen de 25 gün yollarda yürüyecek ve ondan sonra karavanlarda akşamları gayet güzel bir şekilde geçireceksin. Bak, ‘Adalet yürüyüşü yaptık’…Bunun adı ‘adalet yürüyüşü’ olmaz bunun adı ‘Sözde adalet’ olur ve sen partinin içerisinde, karşı aday olanlara tahammül edemeyecek kadar demokrasiye inanmış birisisin.”
“REFORMLARI VE YATIRIMLARI KESİNTİSİZ SÜRDÜRMEKTE KARARLIYIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında “Çevremizde olup bitenler ve içimizde yaşadığımız sorunlar, odaklandığımız asıl çalışmalarımızın önünde bir engel değildir. Türkiye’nin 15 yılda 3 kat büyümesini, gerçekleştirdiğimiz reformlar ve yatırımlar sayesinde temin ettiğimizi çok iyi biliyoruz” diyerek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bunun için reformları da, yatırımları da kesintisiz sürdürmekte kararlıyız. Hukuk sistemimizi baştan sona yeniledik. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından getirdiğimiz olağanüstü hâl uygulamasının, sadece ve sadece terörle mücadeleyle sınırlı olduğunu, en iyi sizlerin biliyor olması lazım. Ne kendi vatandaşlarımızdan, ne de uluslararası yatırımcılardan herhangi birinin, olağanüstü hâl uygulamaları sebebiyle mağduriyet yaşamış olması söz konusu değildir. Böyle bir sorun yaşayan varsa lütfen ilgili arkadaşlarımıza, hatta doğrudan şahsıma başvursun. Ben takipçisi olacağım” dedi.
“OHAL’İN ÇOK UZAK OLMAYAN BİR GELECEKTE KALKMASI MÜMKÜN”
Olağanüstü hâli bahane ederek Türkiye’nin büyümesini, gelişmesini ve ilerlemesinin önüne takoz olan hiç kimsenin gözünün yaşına bakmayacaklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Terörle mücadelemizdeki ihtiyacı ortadan kalktığında bu uygulamayı elbette sona erdireceğiz. FETÖ davaları yavaş yavaş şekillenmeye başladı. PKK’yla mücadelede de önemli bir mesafe aldık. Dolayısıyla, her ne kadar çok sınırlı bir alanda uyguluyor olsak da, olağanüstü hâlin çok da uzak olmayan bir gelecekte kalkması mümkündür. Türkiye, tarihinin en büyük yönetim reformunu, 16 Nisan’da yaptığımız halk oylamasıyla hayata geçirdik. Bunun yanında, yeni teşvik paketimiz başta olmak üzere, pek çok reform mahiyetindeki kanunu Meclis’te çıkardık, idari düzenlemelerle de tahkim ettik. Dünya ekonomisindeki nispi iyileşmeye paralel olarak, ülkemizde de olumlu gelişmeler bekliyoruz. ‘Gelişmekte olan ülkeler’ statüsünden ‘gelişmiş ülkeler’ statüsüne geçme hedefimize ulaşmak için, her zamankinden daha çok çalışacağız.”
“TÜRKİYE’DE YAPILACAK DAHA ÇOK YATIRIM, HAYATA GEÇİRİLECEK DAHA ÇOK HİZMET VAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şahsımın ve partimin yaşanan bunca hadiseye rağmen niçin hâlâ yüzde 50’nin üzerinde bir desteğe sahip olduğunu merak edenler, ülkemizin son 15 yılda kat ettiği mesafeye bakmalıdır. Biz demokrasiye ve özgürlüklere olan bağlılığımız yanında eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, özellikle ulaşımda, enerjide, toplu konutta, haberleşmede, sosyal yardımlarda ve diğer tüm alanlarda yaptığımız hizmetlerle ayaktayız. Türkiye’de yapılacak daha çok yatırım, hayata geçirilecek daha çok hizmet var. Tüm dostlarımıza, tüm yatırımcılara diyoruz ki; gelin birlikte çalışalım, birlikte kazanalım, birlikte ülkemizi geleceğe taşıyalım. Sizler sermayenizi, birikiminizi, teknolojinizi, organizasyon gücünüzü koyacaksınız, biz pazarımızı, insan kaynağımızı, bölgesel gücümüzü, geleceğe ilişkin beklentilerimizi ortaya koyacağız ve hep birlikte yol yürüyeceğiz” şeklinde konuştu.
“15 TEMMUZ’DA ALÇAKÇA KATLEDİLEN ŞEHİTLERİMİZE ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, önce 2023’e yürüyeceklerini, arkasından 2030’lu yılları birlikte geride bırakacaklarını, menzillerini 2053’e ve sonra da 2071’e çevirip yola devam edeceklerini belirterek konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Bu iş birliğinin kaybedeni yoktur. Bizim çağrımız kazan-kazan çağrısıdır. Aynı zamanda bu çağrı, ekonomik mesajının yanında, samimi, hasbi, delikanlıca, dostça bir çağrıdır. Bu duygularla, Cumartesi gecesi seneyi devresine ulaşacağımız 15 Temmuz darbe girişiminde alçakça katledilen tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Gazilerimize sıhhat ve afiyet temenni ediyorum. Ülkemize güvendiğiniz, milletimizin zor günlerinde yanımızda olduğunuz için her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. Bizleri bir araya getiren Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Yabancı Sermaye Derneği yöneticilerine tekraren teşekkür ediyorum.”