Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan,”İsmimi, unvanımı, kendi yanlışına, kendi basiretsizliğine alet etmeye kalkan hiç kimseyi affedemem.” dedi.
Erdoğan, AK Parti Grubu’nda yaptığı konuşmada, yoğun ve verimli bir haftayı geride bıraktıklarını belirterek, grup toplantısından sonra MGK toplantısıyla,Türkiye’ye ve millete hizmet yolundaki mesailerine kesintisiz şekilde devam edeceklerini söyledi.
İŞİN İÇİNDEN SIYRILMAYA ÇALIŞANLAR “BEYEFENDİ BÖYLE İSTİYOR” DİYOR
Eskiden beri yaşanan ancak son zamanlarda giderek daha sık kulağına gelmeye başlayan, kendisini son derece rahatsız eden bir hususu bugün paylaşmak istediğini aktaran Erdoğan, “Bürokrasi başta olmak üzere, pek çok yerde, nerede işinin altından kalkamayan, nerede tembellik yapan, nerede sorumluluğunun yükünü taşımayan biri varsa, hemen şu tarz ifadelerle işin içinden sıyrılmaya çalışıyor: ‘Beyefendi böyle istiyor’ veya ‘Cumhurbaşkanımız böyle istiyor’ veya ‘Külliye böyle istiyor.’ Bu yöntemin basit bir bürokratik işlemden, herhangi bir yatırımın detaylarıyla ilgili tercihlere, ömrümde hiç görmediğim, tanışmadığım insanların taltifi veya tasfiyesine kadar her konuda kullanıldığı anlaşılıyor. ” diye konuştu.
“Bunun ispatı var mı? Benim ağzımdan çıkan böyle bir söz var mı?” diye soran Erdoğan, daha önce medyada, özellikle sosyal medyada kendisi adına ahkam kesenlerle ilgili rahatsızlığını belirttiğini anımsattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer ben birisine bir şey söyleyeceksem, bir konuda tavır koyacaksam, bir irade beyan edeceksem, kimseyi aracı kılmaya ihtiyacım yok, bunu bizzat kendim yaparım. Bırakınız Türkiye’yi, dünyada bu konuda açık yürekli, kararlı liderleri az görürsünüz. Bu kadar net.” dedi.
Kafasında kırk tilki dolaştırıp kırkının da kuyruklarını birbirlerine değdirmeyen sinsi tiplerden, ağzından çıkan ile gönlünden geçen başka olan riyakardan hiçbir zaman olmadıklarını, olmayacaklarını vurgulayan Erdoğan, bunu böyle bilinmesini istedi.
Türkiye’nin ve milletin tüm meselelerini, tüm dertlerini, sıkıntılarını, beklentilerini konuşup, tartışıp, sırtlanıp, Allah’ın izniyle hepsinin üstesinden geleceklerini ifade eden Erdoğan, bunu yaparken eski Türkiye siyasetinin çirkin yöntemlerinin hiçbirine ihtiyaçlarının olmadığını bildirdi.
AK Parti’nin Türkiye’ye sadece çok büyük hizmetler, çok büyük yatırımlar kazandırmakla kalmadığına, aynı zamanda siyaset anlayışını ve dilini de kökten değiştirdiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, millet ile aralarına kimseyi sokmamak için yeri geldiğinde medyaya, yeri geldiğine bürokrasiye, yeri geldiğinde yedi düvele meydan okuduklarını, çekinmediklerini anlattı.
Şimdi birilerinin çıkıp bu tarz ifadelerle millet ile aralarına girmelerine izin veremeyeceklerinin altını çizen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bana göre bu tavır, yani; ‘beyefendi, Cumhurbaşkanı böyle istiyor’ sözü, adeta bürokratik oligarşinin yeni bir şifresi haline dönüşmüştür. Sorun çözme makamında oturduğu halde, kim olursa olsun, sürekli şikayet eden, suçu başkalarına atan, özellikle de bizi bahane ederek, kendini kurtarmaya, temize çıkarmaya çalışan herkes benim gözümde başarısız kişidir.
Biz milletimize hizmet için gece gündüz demeden, şevkle, azimle, coşkuyla çalışıyoruz. Herkesten de bu şekilde hizmet ortaya koymasını bekliyoruz. Bakan bakanlığını tıkayacak, bürokrat kurumunu tıkayacak, siyasetçi teşkilatını tıkayacak, belediye başkanı belediyesini tıkayacak, ondan sonra da suçu bizim üzerimize atacak. Yok öyle yağma, herkes görevini yapacak.”
Cumhurbaşkanı olarak her zaman, işini yapan herkesin, değil önünü kapatmayı, daima en büyük yardımcısı, en büyük destekçisi olduğunu belirten Erdoğan, önüne getirilen tüm konularda, kararını muhataplarına olumlu veya olumsuz olarak açıkça ifade ettiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, işi sürüncemede bırakmanın, herkesin yüzüne duymak istediğini söyleyip, arkadan başka işler çevirmenin asla tarzı olmadığını aktararak, şunları kaydetti:
“Bizim tarzımız; doğruya doğru, yanlışa yanlış demektir. Bunu birlikte çalıştığımız, mesai sarf ettiğimiz herkes çok iyi bilir. Biz yıllarca bürokratik oligarşiyle mücadele ettik ama şimdi şahsım üzerinden yeni bir bürokratik oligarşi inşa etmeye çalışmaları asla kabul edilebilir bir durum değildir. Hiçbir bakanlıkta, hiçbir kurumda, hiçbir teşkilatımızda şahsımın adı kullanılarak, herhangi bir sürecin tıkanmasına, kurallar, kaideler dışında iş yapılmasına rıza gösteremem. Bu benim en yakınım da olsa, lütfen, bizzat ben bir bakanımı, bir bürokratı aramıyorsam, babamın oğlu olsa kapıdan geri koysun.
Tüm bakan arkadaşlarıma, şu 15 yıllık süre içinde her zaman bunu söylemişimdir: Adımı kullanarak sizlere kim geliyorsa, lütfen eğer benden bir telefon almıyorsanız bana sorun ve bunu teyit etmiyorsam bu insanları lütfen gönderin. Ne demek adımı kullanmak. Bu bir defa bizim adabımıza, edebimize, siyaset etme anlayışımıza temeliyle terstir. Onlar kolaycılıktır. Bunu yapanlar; hepsi sahtekardır, dolandırıcıdır. Bunlara yol vermeyin. İsmimi, unvanımı, kendi yanlışına, kendi basiretsizliğine alet etmeye kalkan hiç kimseyi affedemem. Bu tarz davranışlarla karşılaşanlardan durumu Meclisteki, partideki, Cumhurbaşkanlığındaki özel kalem görevlilerimle lütfen şahsıma iletmelerini rica ediyorum.”
ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIK EN DÜŞÜK SEVİYEYE İNECEK
Erdoğan, yoğun gündemi olan bir haftanın geride kaldığını söyledi. Erdoğan, geçen hafta partisinin grup toplantısının ardından kamu ve özel sektör iş birliğinde inşa edilen elektrik üretim tesislerinin toplu açılış töreninin gerçekleştirildiğini hatırlattı.
Yaklaşık 6 bin 90 megavat gücünde, bin 583 tesisin ülkeye kazandırıldığını, yıl sonuna kadar bin 191 tesisin daha devreye sokulacağını bildiren Erdoğan, enerjide dışa bağımlılığı en düşük seviyeye indirmek için yerli kaynakların değerlendirilmesine öncelik verdiklerini belirtti.
Bu noktada yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminde yüzde 31 oranında artış sağlandığını aktaran Erdoğan, yerli kömürün elektrik üretimindeki payının da yüzde 16’ya çıkarıldığına dikkat çekti.
Erdoğan, bu atılımlarla enerji maliyetlerinde ciddi azalma temin edildiğine işaret ederek, “Mesela daha önce kilovat saati 10 doların üzerinde olan güneş enerjisinde, son ihalede 6,99 dolarlık bir rakam ortaya çıktı. Aynı şekilde rüzgarda verilen 3,48 dolarlık teklif de bu alanda bir rekordur. Türkiye bugün yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminde yüzde 32’lik payla Fransa, Almanya, Belçika, Avustralya, Güney Kore, Hindistan, Çin, Rusya ve Japonya gibi ülkelerin de önüne geçti. Hedefimiz, önümüzdeki 10 yıl içinde 10 bin megavat güneş ve 10 bin megavat rüzgar enerjisini devreye almaktır.” ifadelerini kullandı.
İSEDAK DAHA ETKİN KULLANILMALI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, çarşamba günü sabah önce İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi İSEDAK’ın 33. Bakanlar Oturumu’nun açılışını gerçekleştirdiklerini anlatan Erdoğan, toplantıda hem İslam dünyasının genel sıkıntıları konusundaki görüşleri katılımcılarla paylaşma imkanı elde ettiğini hem de İSEDAK’ın gelecek dönem çalışmalarıyla ilgili istişarelerde bulunduğunu söyledi.
Türkiye’nin dönem başkanlığını yürüttüğünü İslam İşbirliği Teşkilatı ve İSEDAK gibi platformları daha etkin kullanmanın, Müslümanların meselelerinin çözümüne önemli katkı sağlayacağına dikkati çeken Erdoğan, “Bu konuda maalesef üye ülkeleri yeteri kadar istekli ve gayreti görmediğimizi özellikle belirtmek isterim. İnşallah önümüzdeki dönemde, bu çatı altında arzu ettiğimiz düzeyde iş birliği tesis edebiliriz.” dedi.
ÜÇLÜ ZİRVEDE KRİTİK KARARLAR ALINDI
Çarşamba günü öğleden sonra Rusya’nın Soçi kentinde Türkiye, Rusya ve İran liderlerinin katıldığı üçlü zirveye iştirak ettiğini hatırlatan Erdoğan, zirvede bölgede yaşanan hadiselerin geleceği konusunda önemli istişarelerde bulunulduğunu, kritik kararlar alındığını belirtti.
Astana görüşmelerinin sahada hayata geçirilmesi konusunda üç ülkenin anlayış birliği içinde olmasının, bu zirvenin en önemli sonuçları arasında yer aldığını vurgulayan Erdoğan, “Suriye’de siyasi çözüme dayalı bir barış ikliminin tesisi hususunda çalışmayı, mücadele etmeyi sürdüreceğiz.” ifadesini kullandı.
HARP OKULLARI ASLİ GÖREVLERİNİ YAPACAK
Perşembe günü çok anlamlı bir mezuniyet törenine katıldığını anımsatan Erdoğan, “Milli Savunma Üniversitemize bağlı Kara Harp Okulu’muzun 15 Temmuz darbe girişimi sonrasındaki ilk mezuniyet töreninde, teğmenlerimizin ve ailelerinin sevinçlerini paylaştık. Bu törende 15 Temmuz darbe girişiminde ciddi yara alan Türk Silahlı Kuvvetlerimizin göz bebeği eğitim, öğretim kurumlarımızın kısa sürede ayağa kaldırılmış olmasını görmekten memnuniyet duydum.” diye konuştu.
Harp okullarının, artık asli görevleri olan Türk Silahlı Kuvvetlerine donanımlı ve kabiliyetli subaylar yetiştirme dışında bir işle uğraşmayacağının altını çizen Erdoğan, şöyle devam:
“Bu okullar herhangi bir grubun, ideolojinin veya kesimin değil Türk milletinin okullarıdır. Esasen harp okullarımızda çok daha önce yapılması gereken köklü bir reformun bu vesileyle hayata geçirilmiş olması ülkemiz adına önemli bir kazançtır. Darbecilerden, cuntacılardan, vesayetçilerden temizlenen Türk Silahlı Kuvvetlerinin hepimizin ordusu olduğunu, bu ordunun şerefli subaylarının da hepimizin subayı olduğunu bir kez daha belirtmek istiyorum.”
ABD-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNDE ORTAK FREKANS
Cuma günü ise ABD Başkanı Donald Trump ile önemli bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini hatırlatan Erdoğan, “Bu, uzun zamandır ilk defa ABD-Türkiye ilişkilerinde ortak frekans yakalayabildiğimiz bir görüşme oldu. Bu da tabii PYD/YPG meselesinden FETÖ’ye, ülkemiz aleyhine devam eden davalardan savunma sanayi iş birliğine kadar pek çok hususu enine boyuna konuştuğumuz bu görüşmenin devamını inşallah önümüzdeki günlerde tekrar yapacağız.” dedi.
Erdoğan, cuma akşamı 9. Cumhurbaşkanlığı Sofrası’nda bir araya geldiği eğitimcilerle samimi sohbet gerçekleştirdiklerini dile getirdi.
Cumartesi günü ise Balıkesir’de Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu mezuniyet töreninde, öğrenciler ve aileleriyle beraber bir araya geldiğini aktaran Erdoğan, “Yine askeri eğitim-öğretim sistemimizin, astsubay eğitim-öğretimi noktasında her şeyin yerli yerine oturmuş olduğunu görmekten de memnuniyet duydum.” diye konuştu.
KILIÇDAROĞLU İDDİALARINI İSPATLAYAMAZSA SİYASETİ BIRAKMALI
Aynı gün AK Parti Balıkesir Teşkilatı ile mitingi andıran bir toplantı yaptığını söyleyen Erdoğan, pazar günü Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının İstanbul’da düzenlediği Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü toplantısına katıldığını belirtti.
Toplantıda kadınlara yönelik şiddet karşısındaki güçlü duruşu ifade etmenin yanı sıra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, kendisi ve ailesi ile kadınlara ilişkin iftiralarına cevap verme fırsatı bulduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
“Kendisine ya iddialarını ispat etmesi ya da özür dilemesi çağrısını yaptım. Bununla da kalmadım, iddialarını ispat ederse siyaseti bırakacağımı ve Cumhurbaşkanlığından ayrılacağımı, ispatlayamazsa da kendisinden siyaseti bırakmasını beklediğimi ifade ettim. Biraz sonra grup toplantısında güya belge açıklayacakmış. Geçmişte defalarca iddia ettiği yalan ve yanlışlığı, bizimle ilgisi olmadığı defalarca ispatlanmış konuları ısıtıp ısıtıp yeniden gündeme getirecektir. Biliyorsunuz müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış. Şimdi yine aynı şekilde bakıyorsunuz yine kendine bir yerlerden bir şeyler gönderiliyor. Onlarla uğraşıyor. Benim çağrım açık, benim yurt dışında milyonlarca dolarlık paralar gönderdiğimi söylüyor. Belgesi var mı? Yok. Meselenin dünürlere kadar götürülmesi zaten saçmalığın dik alası. Bu çağrılarımın beyhude bir uğraş olduğunun farkındayım ama müfterilere meydanı bırakmamak gerektiğini biliyorum.”
ALEVİ KARDEŞLERİMİZ BU ÜLKENİN ASLİ SAHİPLERİ
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Son günlerde yeniden gündeme getirilmeye çalışılan, Alevi kardeşlerimize yönelik provokasyonları yapanlar da olsa olsa Lawrence misyonlu kişiler olur. Herkes gibi Alevi kardeşlerimiz de bu ülkenin asli sahipleridir, birinci sınıf vatandaşlarımızdır, her türlü hakka ve imkana sahip bireylerdir.” dedi.
Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, yaşanan dönemin millet, devlet ve topyekün ülkenin ortak akıl, irade, şuur, vicdan ve diğer tüm müştereklere sıkı sıkıya sarılmayı gerektirdiğini belirtti.
Coğrafyadaki bin yıllık varlığın, Selçuklu’dan Osmanlı ve Cumhuriyet’e kadar, her dönemde bu müştereklerin yaşatılmasıyla mümkün olduğunu ifade eden Erdoğan, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ilkelerinin bu müştereklerin sistematik ifadesi olduğunu aktardı.
Milleti ister köken, ister mezhep, ister meşrep farklılıklarını bahane ederek bölmeye çalışanların, kim olursa olsun Türkiye’nin düşmanı olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Bizim PKK, PYD, YPG gibi terör örgütlerine karşı verdiğimiz mücadeleyi, Kürt kardeşlerimize karşı bir mücadele gibi takdim eden kişi olsa olsa bu ülkenin Lawrence’sı olur. Parası olan herkesin kullandığı bir kiralık katiller ordusu haline dönüşmüş olan bölücü terör örgütünü, Kürt kardeşlerimizle ilişkili hale getirmek Kürk kardeşlerimize yapılacak en büyük hakarettir. PKK’nın, YPG, PYD’nin bugüne kadar Kürt kardeşlerimize zerre kadar faydası dokunmuş mu? Tam tersine bu örgütlerin en çok saldırdığı, en çok kan döktüğü kişiler yine Kürt kardeşlerimizdir. Aynı şekilde son günlerde yeniden gündeme getirilmeye çalışılan, Alevi kardeşlerimize yönelik provokasyonları yapanlar da olsa olsa Lawrence misyonlu kişiler olur. Herkes gibi Alevi kardeşlerimiz de bu ülkenin asli sahipleridir, birinci sınıf vatandaşlarımızdır, her türlü hakka ve imkana sahip bireylerdir.”
Asıl tehlikenin “Alisiz Alevilik” gibi sapkınlıklarla Alevileri özlerinden, köklerinden kopararak, adeta dinsizleştirme ve başka dinlere yönetmeye çalışan akımlar olduğuna işaret eden Erdoğan, dünyada İslam karşıtı rüzgarlar estirmek için kullanılan örgütlerin hepsinin Müslüman kisvesi altında piyasaya sürülmesinin kimseyi aldatmaması gerektiğini bildirdi.
MEZHEP KAYNAKLI BÖLÜCÜLÜĞÜN ÖNÜNE GEÇİLMELİ
FETÖ, DAEŞ, El Kaide, Boko Haram’ın İslam ile ilgisini kurmanın İslam’a yapılacak en büyük iftira olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mısır’da cuma namazı kılanları hedef alan hain saldırı bunun en çarpıcı örneğidir.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Cuma namazı kılan Müslümanları katleden, şehit eden bir örgütün ismi nasıl İslam ile yan yana anılabilir, mümkün mü? Suriye’de DEAŞ’ın ve rejimin yol açtığı felaket bir milyona yakın Müslüman’ın canına mal oldu. Irak’ta aynı şekilde çok büyük can kayıpları yaşandı. Irak ve Suriye’de misyonu biten DEAŞ katillerinin yeni cinayetler için bölgeye ve dünyaya yayılmaya çalışıldığını da ve çalıştığını da çok iyi biliyoruz. Buradan tüm İslam alemine, dünyaya sesleniyorum, DEAŞ saflarında savaşan, ruhlarını kanla yıkamış, zihinlerini kiraya vermiş bu katil güruhuna karşı dikkatli olmalı, hep birlikte mücadele etmeliyiz. Aynı şekilde PKK’lı, PYD’li, YPG’li katil sürülerine karşı da bölgede ortak bir mücadele yürütmeliyiz. Cerahati patlatarak yaymak yerine, kurutarak yok etme yolunu izlemeliyiz.”
Bunun için de terör örgütlerinin beslenme kaynaklarının çok iyi tespit edilmesi ve titiz bir çalışma ile önce oralardaki sıkıntıların ortadan kaldırılması gerektiğini belirten Erdoğan, Türkiye ve bölgede hesabı olan kişilerin elbette ellerine geçen her fırsatı kullanmaya çalışacağını, güçlü dayanışma ile kimseye fırsat verilmemesinin önemli olduğuna işaret etti.
Bunun için öncelikle coğrafyada kol gezen köken ve mezhep kaynaklı bölücülük faaliyetlerinin önüne geçilmesi gerektiğine vurgu yapan Erdoğan, aksi takdirde ağıtların Arapça, Türkçe, Kürtçe, Farsça yakıldığı, zafer naralarının ise başka dillerde atıldığı bu çarpık düzenin sürmesinin kaçınılmaz olduğunu ifade etti.
ANA MUHALEFET PARTİSİNİN BAŞINDAKİ ZAT İŞİ MÜPTEZELLİĞE VURUYOR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Türkiye olarak bu hassas dönemde, biz ne kadar kucaklayıcı olmaya, olumlu bir siyaset izlemeye çalışıyorsak, ana muhalefet partisinin başındaki zat da o derece işi, kusura bakmayın söylemek zorundayım, müptezelliğe vuruyor. Genel başkanlık görevine geldiğinden bu yana yaptığı iş hep çamur at tutmasa da iz bırakır, hep iftira iftira iftira. Şahsımla, ailemle ilgili meseleleri bir kenara bıraktım, bu partinin ve başındaki zatın ülkemize saldıran herkesle aynı safta yer alması gerçekten düşündürücüdür, üzüntü vericidir.
Biz PKK’nın üzerine gideriz, o ise ‘iyi çocuklar, piknik yapan vatandaşlar, arkadaşlar’ diyerek, teröristlere sahip çıkar, onlarla beraber yola devam eder. Biz FETÖ’nün üzerine gideriz, işi Ankara’dan İstanbul’a yürümeye kadar vardıracak derecede başımıza FETÖ’perest kesilir. Karşımızda ülkemizin birliğinin, beraberliğinin iradesi olan Rabia işaretini terör örgütü simgesi sanacak kadar gözüne perde inmiş, yüreği nasırlaşmış, beyni sulanmış bir zat var. ”
Türkiye’nin Avrupa Birliği ile anlaşmazlık yaşadığında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşı tarafın ağzı ile konuştuğunu anlatan Erdoğan, şu açıklamaları yaptı:
“Amerika ile Rusya ile İran ile Irak ile Suriye ile dünyadaki 196 ülkenin herhangi biri ile sorun yaşarız, bu zatı yine karşı tarafın borazanlığını yaparken görürüz. Son günlerde yıl dönümleri vesilesiyle, Cumhuriyetimizi, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü sıkça andığımız için CHP’den her an Cumhuriyet ve Atatürk karşıtı açıklamalar yapılmasını bekler hale geldik. Çünkü bunların kendilerine mahsus bir duruşu yok. Tek bir politikaları var, o da bizim ve AK Parti’nin yaptığının tam tersini yapmak, söylediğinin tam zıddını söylemek. CHP, bu zat eliyle hızla, maalesef ana muhalefet partisi olmaktan çıkıp ‘ana hıyanet partisi’ konumuna doğru sürüklenmektedir.”
Meseleleri siyasetin sınırları içerisinde konuşmayı sevdiklerini, kaliteli siyasetin ülkenin büyüme ve gelişmesine katkı sağlamakla birlikte bununla meşgul insanların da haz duymasını sağladığını belirten Erdoğan, Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile de tartıştıklarını, atıştıklarını ama polemiklerinin bir seviyesinin bulunduğunu kaydetti.
“Bugün ortada seviye filan kalmadı.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yok sayıp cevap vermesek, terbiyesizliklerini siyaset yapmak sanıyorlar. Muhatap alıp ağızlarının payını versek, bu defa biz kendimizi onların seviyesine düşürmüş oluyoruz. Açıkçası ne yapacağımızı biz de şaşırdık. Her sıkıntımız gibi bu konuda da milletimizi hakem tayin ediyoruz. İşte 2019 seçimleri hızla yaklaşıyor. Milletimizin önüne çıkacağız. Biz, yaptıklarımızı, yapacaklarımızı, geleceğimiz için kurduğumuz hayalleri, geliştirdiğimiz projeleri anlatacak, sandıkta destek isteyeceğiz. Ana muhalefet de çıkacak herhalde heybesinde ne kadar iftira, ne kadar yalan dolan, ne kadar hakaret, ne kadar zehir varsa onları ortaya dökecek.”
Hazreti Mevlana’nın “Küp içindekini sızdırır. İçinde bal varsa bal sızdırır, balçık varsa balçık sızdırır.” sözlerini paylaşan Erdoğan, milletin, kimin gönlünde ve zihninde neler olduğunu gördüğünü ve bildiğini anlattı.
Erdoğan, “İnşallah 2019 yılı bu muhasebenin bir kez daha yapıldığı bir imtihan yılı olacak. Sizlerden o güne kadar kapı kapı dolaşarak, milletimizin her bir ferdine ulaşarak, hem kendi yaptıklarımızı hem de karşı tarafın gerçek yüzünü anlatmasını özellikle istiyorum.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle tamamladı:
“Tabii bu son saldırılarıyla alakalı olarak ailece biz bu zat hakkında manevi tazminat davamızı bir buçuk milyon lira olarak, avukatlarım müracaatlarını yaptılar, açıyorlar. Sonuna kadar bu işin takipçisiyiz, kovalayacağız. Öyle bu işi iftira at… Yok artık geçti o iş. Biz buna yönelik şöyle bir çizgi çekmiştik ama anlamadı. Çünkü cibilliyet meselesi bu. Cibilliyetinin gereğini yapıyor. Biz ise insanlığımızın gereğini yaptık ve bundan sonra da hukukumuzu hukuk içerisinde aramaya devam edeceğiz. Öyle ‘bir yanağına vurdum, öbür yanağını çevir’, yok öyle şey bizde. Bir yanağıma vurdun mu öbür yanağını bekle. Bizden gelir.”