Dünya Göçmenler Günü vesilesiyle düzenlenen “Anadolu Dünya Dolu” adlı programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sınırlarını tel örgülerle kapatıp, geçmeye çalışan herkesi ölümle tehdit eden bir medeniyetin geleceği olamaz. Sınırlarına giren göçmenlerin paralarına, ziynet eşyalarına, hatta çocuklarına el koyan, onları din değiştirmeye zorlayan bir medeniyetin insanlığa söyleyecek sözü kalmamış demektir” dedi”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 18 Aralık Dünya Göçmenler Günü vesilesiyle düzenlenen “Anadolu Dünya Dolu” isimli programa katıldı. AK Parti Sosyal Politikalar Başkanlığı tarafından, ATO Congresiumda gerçekleştirilen programda Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
Türkiye’nin, dünyanın 191 ülkesinden 4,5 milyona yakın göçmen statüsündeki insanı topraklarında barındırdığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın en çok sığınmacı barındıran ülkesi olmasına rağmen Türkiye’de, başka ülkelerde göçmenlere karşı sergilenen çirkinliklerin hiçbirinin yaşanmadığını belirtti.
“TOPRAKLARIMIZA GELEN SIĞINMACILARA, KÖKENİNDEN, İNANCINDAN ÖNCE İNSAN OLARAK BAKIYORUZ”
Türkiye’ye gelen sığınmacılara kökeninden, inancından, dilinden, renginden ve kültüründen önce insan olarak baktıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Karşınızdakini önce insan olarak gördüğünüzde, ona insana yakışmayan bir davranış sergileme imkânınız zaten olamaz” dedi.
Anadolu’nun, asırlar boyunca bir göçmenler yurdu olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, göçmenlerin dışlanıp ötekileştirildiği ABD ve Batı ülkelerinin, göçmenler tarafından bugünkü durumlarına getirildiğini hatırlattı ve “Üstelik serencamın altında çok büyük acılar, çok büyük katliamlar, çok büyük utançlar da vardır. Hamdolsun bizim böyle bir yüz karamız asla yoktur” dedi.
İspanya’daki Yahudiler topraklarından kovulup gidecek yer bulamadıklarında, onlara Osmanlı Devleti’nin kapılarını açtığını, Polonya’daki muhalifler ülkelerinden sürülüp gidecek yer bulamadıklarında İstanbul’un yanı başında onlara yer gösterildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kafkasya, Balkanlar, Orta Asya, Güney Asya, Kuzey Afrika dâhil, dünyanın neresinde başı sıkışınca sığınacak güvenli bir liman ve huzurlu bir yuva arayan varsa, Anadolu kapılarının hepsine açık olduğunu sözlerine ekledi.
Bugün de Suriye’den, Irak’tan, başka yerlerden başları sıkışanların Anadolu’ya yöneldiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Doğru da yapmışlardır. Kardeş kardeşe böyle zamanlarda lazımdır. İyi günde dost çok bulunur. Önemli olan, kötü günlerinde bu insanların yanlarında olabilmektir” diye konuştu.
Anadolu’nun sadece dışarıdan göç almakla kalmayıp dışarıya da göç verdiğini belirterek, bugün Avrupa’da sayıları 5 milyonu aşan Türk vatandaşının yaşadığına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemize gelen herkese gönlümüzü ve kollarımızı açtığımız gibi, yurt dışına giden vatandaşlarımızı da sahipsiz bırakmıyor, onları her alanda destekliyoruz” sözlerine yer verdi.
“SURİYE’DE BİR MİLYON İNSANIN ÖLDÜRÜLMESİ, BATI İÇİN BİR ANLAM İFADE ETMİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin göçmenler konusunda başı ne kadar dikse kendilerini gelişmiş, modern ve çağdaş olarak tanımlayan ülkelerin başının da o kadar eğik olduğunu vurguladı ve “bir insanın ölümünü trajedi, 1 milyon insanın ölümünü ise istatistik” olarak algılayan Batı için, Suriye’de 7 yılda 1 milyon insanın terör örgütleri ve halkına terör uygulayan bir rejim tarafından öldürülmesinin bir anlam ifade etmediğini söyledi.
60 milyonun üzerinde insanın İkinci Dünya Savaşında ölmesine rağmen Batının aynı hataları tekrarlamaktan geri durmadığını ve göçmenlere yönelik saldırıları ve ayrımcılığın arttığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa ülkelerinde yönetimde söz sahibi olmaya başlayan ırkçı partileri de bu coğrafyanın gelecekte yaşayacağı felaketlerin habercisi olarak nitelendirdi.
“SINIRLARINI KAPATIP, GEÇMEYE ÇALIŞANLARI ÖLÜMLE TEHDİT EDEN BİR MEDENİYETİN GELECEĞİ OLAMAZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Sınırlarını tel örgülerle kapatıp geçmeye çalışan herkesi ölümle tehdit eden bir medeniyetin geleceği olamaz. Sınırlarına giren göçmenlerin paralarına, ziynet eşyalarına, hatta çocuklarına el koyan, onları din değiştirmeye zorlayan bir medeniyetin insanlığa söyleyecek sözü kalmamış demektir. Avrupalı kimi bakanlar kendi aralarında yaptıkları konuşmalarda sığınmacıları kastederek; ‘hepsini denize dökmek lazım, boğulsalar da umurumuzda değil’ diyebiliyorlarsa orada insanlık ölmüş demektir. Akdeniz’de, Ege’de Avrupa’ya doğru giden kırık-dökük teknelerdeki, botlardaki insanları kurtarmak için gemi göndermek yerine savaş helikopteri göndermeyi teklif eden yazarlar Avrupa’da eğer revaçtaysa, durum gerçekten vahim demektir. Kucağındaki çocuğuyla beraber umuda koşan bir babanın ayağına çelme takacak kadar insanlıktan çıkmış bir Avrupa’nın artık kendini sorgulama zamanı çoktan gelmiştir.”
Bugün Avrupa genelinde 10 binin üzerinde kayıp göçmen çocuğun olduğuna dikkat çeken ve “Eğer böyle bir durum bizim ülkemizde olsaydı inanın bana dünyayı başımıza yıkarlardı” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de doğan çeyrek milyon sığınmacı bebeğine ve eğitim-öğretim çağındaki 600 binin üzerindeki göçmen çocuğuna tüm imkânlar çerçevesinde sahip çıktıklarını kaydetti.
“GÖÇMENLERİN KÖLE GİBİ ÇALIŞTIRILMASININ UTANCI TÜM İNSANLIĞI BEDBAHT ETMEYE YETER”
Afrika ve Kuzey Afrika üzerinden Avrupa‘ya geçmek isteyen 700 bin göçmenin Libya’daki karışıklıklar sebebiyle mahsur kaldığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu durumun, 1000 lira civarındaki bir meblağa istenildiği kadar ve istenilen şartlarda çalıştırılabilen modern kölelerin alınıp-satıldığı pazarların kurulmasına yol açtığına işaret etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Köle demek, illa boynuna zincir vurulan insan demek değildir. Böylesine cüzi ücretler karşılığında insanlar süresiz ve sınırsız şekilde çalışmak zorunda bırakılıyorsa, bunun adı modern köleliktir. Petrol paralarının, yüksek teknoloji gelirlerinin, lüks harcamaların sadece 1 aylık bedeliyle tamamının hayatı kurtarılabilecek bu kişilerin 1000 liraya süresiz, şartsız köle gibi çalıştırılmasının utancı tüm insanlığı bedbaht etmeye yeter” değerlendirmesinde bulundu.
Yaklaşık yarısı Almanya’da olmak üzere, Avrupa’nın tamamındaki Suriyeli sığınmacı sayısının toplam 987 bin olduğunu belirten ve Almanya’nın sadece kendi sınırları içindeki sığınmacılar için 2016’da 16 milyar avro harcadığı yönündeki beyanını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz de ülkemizdeki sığınmacılar için kamu kuruluşlarımızla, sivil toplum kuruluşlarımızla, belediyelerimizle, vatandaşlarımızın kendi inisiyatifleriyle 7 yılda toplam 30 milyar dolarlık bir harcama yaptık. Bu rakamı zikretmemin sebebi, kesinlikle yaptığımız yardımları ifşa etmek değildir. Sadece sığınmacılar için ülkemize söz verilip de yapılmayan yardımlarla bizim yaptığımız harcamaların mukayesesi için bunu ifade ediyorum. Çünkü birileri bizim bu paraları sanki sığınmacılara harcamayıp kendi bütçemize aktardığımız intibaını vermeye çalışıyor” dedi.
“SIĞINMACILARA DESTEĞİMİZ SÜRECEK”
Avrupa Birliği’nin 2016’da sonuna kadar Türkiye’deki sığınmacılar için 3+3 milyar avro vermeyi taahhüt ettiği hâlde bugüne kadar 900 milyon avro verdiğini, Birleşmiş Milletler Mülteciler Komiserliği’nin ise 600 milyon dolar civarında para gönderdiğini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Verseler de, vermeseler de, biz, ‘veren el, alan elden hayırlıdır’ anlayışıyla destek vermeye devam edeceğiz. Çünkü bu millet ensar olmanın ne demek olduğunu gayet iyi bilir” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin AB ile yaptığı anlaşma kapsamında, Türkiye’nin Avrupa’ya sığınmacı geçişini engelleyeceğini; AB’nin de Türkiye’ye 2016 sonuna kadar 6 milyar avro yardım yapacağını ve serbest dolaşım hakkını vereceğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şunları ekledi: “Biz anlaşmadaki yükümlülüğümüzü yerine getirdik, kara ve deniz sınırlarımızı tamamen kontrol altına alarak Avrupa’ya göçmen akınını neredeyse sıfırladık. Ama onlar verdikleri sözlerin hiçbirini tutmadılar, serbest dolaşım hakkımızın üzerine bir kez daha yattılar. Yardım konusunda da şu ana kadar söz verilen ilk dilimin 1 milyar avrosu dahi gelmiş değil.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Hadi Avrupalıların riyakârlıklarını anladık da, bizim ana muhalefet partisi niye bu işin peşine düştü onu bilemiyoruz. Ana muhalefetin başındaki zat, ‘nerede bu 30 milyar dolar’ diye sorup duruyor. Ömründe bir tek garibe 3 kuruşluk faydası olmayıp, bir yaşındaki çocuğu bile sigortalı yapacak kadar helal-haram nedir bilmeyenden böyle bir şeyi sorma hakkı olabilir mi? Bir yaşındaki torununa SSK’dan kalkıp imkân hazırlıyor, 15 yaşındaki çocuğunu SSK’lı yapıyor. Bu zatın hesap uzmanlığını, ekonomi bilgisini, insanlık anlayışını biz SSK döneminden iyi biliriz. Hâlbuki azıcık hesap-kitap bilse, yemesiyle, içmesiyle, barınmasıyla, eğitimiyle, sağlığıyla, belediye hizmetleriyle, her şeyiyle bu insanlar için kişi başına yapılan aylık harcamanın birkaç yüz dolar civarında olduğunu kendisi de görecek. Dikkat ediniz, bu para sığınmacıların eline verilen para değildir, onlara yapılan tüm hizmetlerin maliyetidir. Biz bu konuyu para üzerinden konuşmaktan gerçekten hicap duyuyoruz. Ama birilerinin milletimizin kafasını karıştırmak için ortaya attığı iftiraları, yaptığı bühtanları da karşılıksız bırakamayız.”
“SÖZLERİNİ TUTMAYAN AVRUPA İLE SIĞINMACILARA YAPILAN HARCAMALARIN HESABINI SORAN KAFA ARASINDA FARK YOK”
Türkiye’ye söz verdiği yardımları yapmayan Avrupa ile Türkiye’nin sığınmacılara yaptığı harcamaların hesabını istihzayla soran ana muhalefet kafası arasında hiç bir fark olmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her ikisi de Türkiye’nin gerçekleştirdiği yakın tarihin en büyük insani operasyonunu gölgelemeyi, itibarsız hâle getirmeyi amaçlamaktadır” şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim için önemli olan, kapımızı açtığımız, bağrımıza bastığımız bu kardeşlerimizin ne dediği, ne hissettiğidir. Onların şöyle kalpten kokup gelen bir Allah razı olsun sözü bizim için dünyanın tüm iltifatlarından, tüm yardımlarından çok daha değerlidir” dedi.
Başbakan Binali Yıldırım’ın bugün beraberindeki heyetle birlikte Bangladeş’e sığınan Rohingya Müslümanlarının yaşadığı kampları ziyaret etmek ve Türkiye’nin onlar için daha neler yapabileceğini yerinde tespit etmek Bangladeş’e gittiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce eşi Emine Erdoğan ile bakanların ve STK’ların bu amaçla bir ziyaret gerçekleştirdiğini hatırlattı.
“ABD’NİN KUDÜS KARARI ZULMÜN ÖDÜLLENDİRİLMESİDİR”
“İnsanlığın, özellikle coğrafyamızın sorunları öylesine çoğaldı ve derinleşti ki, artık kalple buğz etmekle yetinemeyiz” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun son örneğinin Kudüs meselesi olduğunu kaydetti. Kudüs’ün, İsrail’in işgalinden beri huzursuzluğun, haksızlığın ve adaletsizliğin kesintisiz şekilde yaşandığı bir yer hâline geldiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in Kudüs’le birlikte tüm Filistin’de uyguladığı devlet terörünün acı görüntülerinin, herkesin hafızasında olduğunu söyledi.
ABD’nin, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararının, bu zulmün adeta ödüllendirilmesi ve teşvik edilmesi anlamına geldiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kudüs meselesinin sadece kalple buğz edilerek geçiştirilebilecek bir konu olmadığını, sorumluluğun dille ifade edilerek de yerine getirilemeyeceğini vurguladı.
“ADALETİN OLMADIĞI YERDE AYNI ZAMANDA BİR UYANIŞ DA VARDIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kudüs konusunda mutlaka somut, elle tutulur, gözle görülür netice almaya yönelik adımlar atmak zorunda olduklarını söyledi ve devamında şunları kaydetti: “Müslümanlarla birlikte Hıristiyanların da kutsal mekânlarını barındıran Kudüs’ü, İsrail gibi işgalci bir gücün insafına terk etmek, insanlığı bin yıl geriye götürecek tehlikeli bir sürecin kapısını açmaktır. Bu mübarek topraklar geçmişte çok büyük acılara şahitlik etti, üzerine dökülen çok kanı emmek zorunda kaldı. Bugün Kudüs’te ve Filistin şehirlerinde ağlatılan her çocuk, acı çektirilen her anne, vurulan, dövülen, hakaret edilen her insan yaklaşan yeni bir fırtınanın habercisidir. Adaletin olmadığı yerde, evet zulüm vardır, ama aynı zamanda bir uyanış da vardır, bir başkaldırı da vardır. Kudüs meselesi inşallah topyekûn insanlığın ve özellikle de Müslümanların uyanışına vesile olacaktır. Biz bu konuda üzerimize düşenleri yaptık, yapmayı sürdüreceğiz.”
70 yıldır göçmen durumunda olan Filistinlilerin yeniden yurtlarına kavuşuncaya kadar verdikleri mücadeleyi sürdüreceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Adaletten, hukuktan, meşruiyetten asla taviz vermeden; teröre, iftiraya, çirkinliğe kesinlikle müsaade etmeden bu mücadeleyi zafere ulaştırmakta karalıyız” diye ekledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şu cümlelerle tamamladı: “Nüfus ne kadar artmış olursa olsun, dünya hepimize yetecek, hepimize, güvenli, huzurlu, müreffeh bir gelecek sağlayacak büyüklüktedir. Yaşarken dünyaya sığmayan insana, öldüğünde 2 metrekarenin dahi büyük geldiği bilindiği hâlde tamahkârlığından geri durmayanların Allah gözlerini doyursun diyoruz. Biz, Âşık Veysel’in deyimiyle; iki kapılı bir han olan bu dünyada, sadık yârimizin kara toprak olduğunu hiç unutmayandan yolumuza devam edeceğiz.”