Hindistan’da Jamia Millia İslamia Üniversitesi’nce fahri doktora unvanı verilen Cumhurbaşkanı Erdoğan, törende yaptığı konuşmada “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden beklenen nedir? Adalettir. Şu anda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde adalet var mı? Asla böyle bir şey yok. Erdoğan bunu söylediği zaman sert oluyor, sevilmez oluyor; tamam da biz kime kendimizi sevdireceğiz? Biz, dünya mağdurlarına, mazlumlarına kendimizi sevdirebiliyorsak, bu bize yeter” dedi.

Hindistan temaslarını sürdüren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Jamia Milia İslamia Üniversitesi’nin kendisine takdim ettiği fahri doktora unvanı münasebetiyle düzenlenen törene katıldı.

Üniversitenin oditoryum salonunda gerçekleştirilen törende, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tören cübbesi giydirildi ve fahri doktora belgesi takdim edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversitenin öğretim görevlilerine ve öğrencilerine hitaben bir konuşma yaptı.

“HİNDİSTAN-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ KÖKLÜ BİR TARİHÎ GEÇMİŞE SAHİP”

1920’den beri faaliyet gösteren Jamia Milia İslamia Üniversitesi’nde bulunmaktan duyduğu memnuniyeti ifade ederek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, köklü ve saygın bir yüksek eğitim kurumu tarafından fahri doktor unvanına layık bulunmanın kendisini ayrıca memnun ettiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şahsına gösterilen teveccüh için, üniversitenin rektörü Muhammed Ahmed Zeki’ye, üniversite meclisine ve etkinliğin düzenlenmesine katkıda bulunanlara teşekkür etti.

Aralarındaki uzak mesafeye rağmen, Hindistan ile Türkiye’nin ilişkilerinin köklü bir tarihî geçmişe sahip olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgede 350 yıl hüküm süren Babür devletinin kuruluşunda, Anadolu’daki Osmanlıların ciddi desteklerinin olduğunu hatırlattı.

“TAC MAHAL ORTAK TARİHİMİZİN SEMBOL ESERLERİNDEN BİRİ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ekber Şah, modern Hindistan’ın da temelini oluşturan farklı inanç ve kökendeki insanları aynı devlet çatısı altında yönetebilme kabiliyetini, bu coğrafyaya kazandıran ilk hükümdardır. Ünlü Hint şairi Tagore’un ‘Sonsuzluğun yüzünde bir gözyaşı damlası’ olarak tanımladığı Tac Mahal, ortak tarihimizin sembol eserlerinden biridir. Bu abidevi yapı, ülkemizin her köşesinde yüzlerce eseri olan Mimar Sinan’ın talebeleri tarafından inşa edilmiştir. Eserin banisi Şah Cihan’ın, Osmanlı’ya olan muhabbetini bugün de saygıyla hatırlıyoruz” diye konuştu.

“İSTİKLAL HARBİMİZDE HİNDİSTAN HALKININ VERDİĞİ DESTEĞİ UNUTAMAYIZ”

Kanuni Sultan Süleyman döneminin ünlü denizcisi ve Cihannüma kitabının yazarı Seydi Ali Reis’in, Hindistan’da geçirdiği döneme ilişkin aktardığı zengin bilgilerin bugün de hayranlıkla okunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Osmanlı’nın son dönemlerindeki en önemli padişahı olan Abdülhamit Han’ın, iade-i ziyaret için Japonya’ya gönderdiği Ertuğrul Fırkateyni, 128 yıl önce Bombay Limanında heyecanla ve samimi bir muhabbetle karşılanmıştır. İstiklal Harbimizi yürüttüğümüz dönemde, Hindistan halkının ülkemize verdiği desteği unutabilmemiz ise asla mümkün değildir” dedi.

Türkiye’nin Kurtuluş Savaşını 1922 yılında zaferle sonuçlandırmasının, Hindistan halkının bağımsızlık mücadelesine ilham verdiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyanın en önemli medeniyetlerine ev sahipliği yapmış Hindistan gibi bir ülkenin sömürge olarak kalmayı kabul etmesi zaten mümkün değildi. Nitekim tarihe geçecek bir azim ve cesaretle yürütülen bağımsızlık hareketi sonunda başarıya ulaşmıştır. Hindistan bağımsızlık hareketinin liderleri Gandi ve Nehru’nun, iki ülke arasında güçlü ilişkiler kurulmasını arzu ettiklerini biliyoruz” sözlerine yer verdi.

“TÜRKİYE-HİNDİSTAN İLİŞKİLERİ, BUGÜN OLMASI GEREKEN DÜZEYİN ÇOK GERİSİNDE”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm bu güçlü arka plana rağmen, Türkiye-Hindistan ilişkilerinin bugün olması gereken düzeyin çok gerisinde bulunduğunu kaydederek, “Biz, Türkiye olarak, Hindistan’la siyasi, ekonomik, kültürel tüm ilişkilerimizi geliştirme, güçlendirme yönünde samimi bir iradeye sahibiz” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinin iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir dönemin başlangıcına vesile olması temennisinde bulundu.

Kültür ve eğitimin iki ülke arasındaki ilişkilerde büyük potansiyel barındıran alanların başında geldiğine işaret ederek, Hint televizyonlarında yayınlanan Türk dizileriyle Türk televizyonlarında gösterilen Hint dizilerinin büyük ilgi görmesinin tesadüfi olmadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hint çiftlerin düğünleri için giderek daha fazla ülkemizi tercih etmeleri de iki ülke kültürlerinin birbirlerine yatkınlığını ortaya koymaktadır. Ülkemizin hiçbir vatandaşı için Hindistan meçhul bir ülke, Hint kültürü meçhul bir kültür değildir. Gönüllerdeki bu yakınlığı her alanda fiili iş birliğine çevirmemiz gerekiyor. Bunun yolu da eğitim öğretimden geçiyor” şeklinde konuştu.

Hâlen Türkiye’de 118’i Türkiye’nin sağladığı burslarla olmak üzere, 171 Hindistanlı öğrencinin akademik eğitim aldığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan Hindistan’da Türkiye burslarına olan ilginin katlanarak arttığını kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de öğrenim gören Hindistanlı gençleri iki ülkenin ortak geleceği adına bir yatırım olarak gördüğünü söyledi ve “İnşallah bu öğrenciler eğitimlerini tamamladıktan sonra, nitelikli insan kaynağı olarak Hindistan’a en iyi şekilde hizmet edeceklerdir. Dostluğumuzun daim kılınması için ortak tarihimizin genç nesillere aktarılması da sorumluluklarımız arasındadır” sözlerine yer verdi.

“TÜRKİYE’Yİ TERÖR ÖRGÜTLERİNİN YAYDIĞI YALANLARDAN DEĞİL, BİZZAT KAYNAĞINDAN TAKİP EDİN”

Küresel düzeyde yeniden yapılanma sürecinden geçilen bu dönemde, Hindistan ile Türkiye’nin yakın iş birliğine, her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan devamında şunları söyledi: “Bu konuda en büyük görev gençlere düşüyor. Gençler bu meseleye sahip çıkarsa, Türkiye-Hindistan ilişkileri çok kısa bir sürede, olması gereken seviyeye ulaşacaktır. Ama bunun için önce zihinlerdeki önyargıların bir kenara bırakılması gerekiyor. Sizlerden ricam, lütfen Türkiye’yi, Batılı ajansların haberlerinden veya terör örgütlerinin buradaki lobilerinin yaydığı yalanlardan değil, bizzat kaynağından takip edin. Ülkemizde İngilizce yayın yapan çok sayıda televizyon kanalı, gazete, dergi var. Türkiye’yle ilgili gelişmeleri, buralardan takip etmenizi öneriyoruz. Bu şekilde hareket ettiğinizde, diğer kaynakların ülkemizle ilgili gerçekleri ne kadar saptırdıklarını, örttüklerini bizzat kendiniz de göreceksiniz.”

“ULUSLARARASI İSTİKRAR VE BARIŞIN, ADİL BİR SİSTEMDE SAĞLANABİLECEĞİNE İNANIYORUZ”

Hâlen dünyada yaşanan siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar, gelir düzeyindeki dengesizlikler, yoksulluk, genç işsizliği gibi sorunlar, düzensiz göç ve terör sorunlarının yaşandığına değinerek, hiçbir ülkenin tek başına altından kalkamayacağı bu sorunların, ancak tüm devletlerin ortak çabasıyla çözüme kavuşturulabileceğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, tüm bu meselelere, insanı ve vicdanı merkeze alan bir dış politika anlayışıyla yaklaşıyor. Kadim devlet geleneğimizin bize mirası olan ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” ilkesini kendimize rehber edindik. Biz, uluslararası istikrar ve barışın, sadece adil bir sistemde sağlanabileceğine inanıyoruz” ifadelerine yer verdi.

Adaletin, sorunları çözmekle görevli uluslararası kuruluşların yapılarından başlanarak tesis edilmesi gerektiğine, özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yapısının bir an önce reforme edilmesinin şart olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyanın önemli ülkelerinden 1 milyar 300 milyon nüfusa sahip Hindistan’ın içinde olmadığı bir Güvenlik Konseyi’nin, sağlıklı bir yapıya sahip olduğunu kim iddia edebilir? 1 milyar 700 milyon Müslümanın temsil edilmediği bir Güvenlik Konseyi, ne kadar adil olabilir?” sorularını yöneltti ve uzun süredir ‘Dünya 5’ten büyüktür’ diyerek dile getirdiği itirazlarının temelinde bu çarpıklıkların yattığını söyledi.

“DÜNYA MAĞDURLARINA, MAZLUMLARINA KENDİMİZİ SEVDİREBİLİYORSAK BU BİZE YETER”

“Şu anda tüm dünyanın kaderini beş ülkenin eline, diline nasıl bırakabiliriz?” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Güvenlik Konseyinde 1. ve 2. Dünya Savaşlarının şartları içinde oluşmuş yapı içinde, atılan bir adıma, bir konsey üyesinin ‘hayır’ demesi durumunda bir kararın çıkmadığını hatırlatarak, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden beklenen nedir? Adalettir. Şu anda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde adalet var mı? Asla, böyle bir şey yok. Erdoğan bunu söylediği zaman sert oluyor, Erdoğan bunu söylediği zaman sevilmez oluyor; tamam da biz kime kendimizi sevdireceğiz? Aslolan budur. Biz, dünya mağdurlarına, mazlumlarına kendimizi sevdirebiliyorsak, bu bize yeter” diye ekledi.

“KATİL ESED HÂLÂ SURİYE’NİN BAŞINDAYSA ARTIK SÖYLEYECEK SÖZ KALMIYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şimdi aynı sorun hemen hemen tüm uluslararası kuruluşlarda da söz konusu. Güçlü olan kimse haklı olan da o. Eğer gücün yoksa haksızsın. Biz diyoruz ki; hayır, haklı olan kimse güçlü olan da o olmalı. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının ardından Avrupa-Amerika merkezli olarak kurulan küresel düzen dünyanın kalanının haklarını savunmaktan giderek daha çok uzaklaşıyor. Demokrasi, insan hakları, özgürlükler gibi küresel düzeyde kabul görmesi için çalışılan değerlerin, çıkarları icap ettirdiğinde bizzat bunları ifade edenler tarafından ihlali artık gizlenemez bir hakikat hâline gelmiştir. İşte buyurun şu anda Suriye, işte buyurun Irak; yaşananlar ortada. Bu kadar açık ve net her şey ortadayken hâlâ hangi adaletten bahsediyoruz? Milyona yakın insanı öldüren, bir devlet terörü estiren bir katil Esed hâlâ Suriye’nin başında durabiliyorsa bu Birleşmiş Milletler’e rağmen, artık söyleyecek söz kalmıyor.”

Adalet çağrılarının karşılıksız kaldığı her yerde, ortaya dökülmeyi bekleyen potansiyel sorunların olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların görülmesi gerektiğini ifade etti ve “”Hiçbir ülkenin, hiçbir kuruluşun dünyayı böyle bir tehditle karşı karşıya bırakmaya hakkı yoktur. İşte bu sebeple biz gördüğümüz adaletsizlikler, haksızlıklar, riyakârlıklar karşısında itirazlarımızı her platformda, her fırsatta dile getirmeyi sürdüreceğiz. Biz bölgemizde yaşanan tecrübelerden süzülüp gelen bu ikazlarımızla kendimizle birlikte dost ve müttefik olarak gördüğümüz tüm ülkelerin de menfaatlerini korumaya çalışıyoruz” açıklamasında bulundu.

“GENİŞ BİR COĞRAFYADA İNSANİ YARDIMLARI ULAŞTIRMANIN GAYRETİ İÇİNDEYİZ”

Hindistan’ın bu konuda Türkiye’yi en iyi anlayacak ülke olduğundan şüphe duymadığını, iki ülkenin uluslararası kuruluşlardaki iş birliğini yoğunlaştırarak adil ve sürdürülebilir bir dünya için birlikte daha yakın çalışması gerektiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgesinde ve küresel düzeyde yaşanan krizler karşısında geliştirdiği insani diplomasiyi, Suriye krizinde mültecilere uyguladığı açık kapı politikasını hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları ekledi: “Suriyeliler bombalanmaya devam etse biz kapımızı yine kapamayacağız, kapımız yine açık olacak. Niye? O varil bombalarından kaçan insanları, o kimyasal silahlardan kaçan insanları, o konvansiyonel silahlardan kaçan insanlara eğer kapılarımızı kapatırsak biz de zalimlerden olmaz mıyız? Zulme rıza zulümdür. Afrika’dan Myanmar’a kadar geniş bir coğrafyada ihtiyaç sahiplerine insani yardımları ulaştırmanın gayreti içindeyiz.”

“TERÖRİZMİN ÖNÜ SADECE KUVVET KULLANILARAK KESİLMEZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Şu gerçeğin artık kabul edilmesi gerekiyor: Terörizmin önü sadece kuvvet kullanılarak kesilmez. Terör örgütlerinin silahlı güçleri yanında asıl onlara hayat alanı sağlayan fakirlikle, eşitsizlikle ve cehaletle mücadele edilmesi gerekiyor. Terörü herhangi bir din, etnik grup ya da coğrafyayla eşleştirenler kesinlikle art niyetlidir. Hepimizin ortak sorunu olan terörle mücadelede başarı, tüm ülkelerin birlikte ve samimi şekilde çaba göstermesiyle elde edilebilir. Terörle ortak mücadele için üzerinde birleşilmesi gereken ilkelerin başında tüm terör örgütlerine karşı ayrım gözetmeksizin mücadele edilmesi gerekiyor.”

“DEAŞ VE EL KAİDE’YE KARŞI GÖSTERİLEN DUYARLILIĞIN, YPG-PYD’YE KARŞI DA GÖSTERİLMESİNİ BEKLİYORUZ”

Türkiye’nin terör örgütlerine karşı verdiği mücadeleye değinerek, 3 bini aşkın DEAŞ’lı teröristi etkisiz hâle getirdiğini, bunun yanı sıra PKK, PYD ve YPG terör örgütlerine karşı da mücadelenin devam ettiğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yabancı terörist savaşçıların çatışma bölgelerine seyahatlerinin engellenmesi için her ülkeden daha fazla çabayı biz harcıyoruz. Bununla birlikte DEAŞ’a ve El Kaide’ye karşı uluslararası planda gösterilen duyarlılığın mesela PKK’ya ve farklı isimlerle gizlenmeye çalışılsa da onun bir parçası olan YPG, PYD gibi örgütlere karşı gösterilmesini de bekliyoruz” açıklamasına yer verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendileri terör eylemine maruz kaldığında dünyayı ayağa kaldıranların başka ülkelerin hassasiyetleri karşısında duyarlı olmaları şarttır. Hele hele bir terör örgütüyle mücadele kılıfı adı altında başka terör örgütlerini desteklemek, açık söylüyorum; kendi huzurunuzu kendi elinizle baltalamanızdan başka bir şey değildir. Biz kendimizle birlikte dost ve müttefik olarak gördüğümüz tüm ülkelerin geleceği için bu görüşlerimizi savunmaya, bu mücadeleyi vermeye devam edeceğiz. Aynı şekilde şartlar ne olursa olsun mağdurlara ve mazlumlara asla sırtımızı dönmeyecek, imkânlarımızı onlarla paylaşmayı sürdüreceğiz” diye konuştu.

“ORTAK MEDENİYET, TARİH VE KÜLTÜR HAVZAMIZA BİRLİKTE SAHİP ÇIKMALIYIZ”

Gerek bugün içinde bulunulan durum, gerek hedefler bakımından Hindistan’la olan ilişkilerin geliştirilmesini çok önemli gördüklerini, karşılıklı fayda temelinde kurulacak ortaklıkların her iki ülkeye de küresel düzeyde güç sağlayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelere yer verdi: “Ekonomi ve ticaret ilişkilerimizin önemli bir boyutunu oluşturuyor. Potansiyelimizin çok gerisinde olan ticaretimizi dengeli bir şekilde artırmak için önümüzdeki tüm fırsatları değerlendirmeliyiz. Güçlü insani ve kültürel altyapıyı, özellikle bunu desteklemezsek ekonomik birlikteliklerin sürdürülebilir olması da mümkün değildir. Onun için ilişkilerimizin insani boyutunu her alanda geliştirmenin çabası içinde olmalıyız. Ortak medeniyet, tarih ve kültür havzamıza birlikte sahip çıkmalıyız. Dünyanın hızla tek düze hâle gelmeye yöneldiği, buna doğru gitti bir dönemde renklerimizi ve zenginliklerimizi tüm insanlığın hizmetine sunmak suretiyle bu tehdidin üstesinden gelebileceğimize inanıyorum.”

Kendisini misafir eden Jamia Millia İslamia Üniversitesi’nde gördüğü güzel manzaranın, gelecek için ümidimi de artırdığını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını üniversitenin yöneticileri, öğretim görevlileri ve öğrencilerine başarılar dileyerek ve ilgileri için teşekkür ederek tamamladı.

CEVAP VER