Marmara Üniversitesi’nin 135. Kuruluş Yıl Dönümü Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefine ulaşabilmesi, ancak nitelikli bilgi üretimi ve nitelikli insan kaynağıyla mümkündür. Türkiye’nin geçtiğimiz 15 yılda yaşadığı büyük dönüşüm, hayata geçirdiği tarihi reformların en somut örneklerini görebileceğimiz alanlardan biri de yükseköğretimdir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Marmara Üniversitesi’nin 135. kuruluş yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen etkinliğe katıldı. Üniversitenin Sultanahmet’te bulunan rektörlük binasında gerçekleştirilen etkinlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
“MARMARA ÜNİVERSİTESİ’NİN HEDEFLERİNE ULAŞMASI İÇİN HEP BİRLİKTE GAYRET GÖSTERMELİYİZ”
Marmara Üniversitesi’nin; Sultan II. Abdülhamid’in, muhasebe ve diplomasi alanında eğitim-öğretim vermek üzere, kendi has hazinesinden tahsis ettiği kaynakla kurulduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün üniversitenin 84 binin üzerindeki öğrencisi ve 3277 öğretim üyesiyle Türkiye’nin önde gelen yükseköğretim kurumları arasında mümtaz bir yere sahip olduğunu söyledi.
Her yıl 115 farklı ülkeden 3 binden fazla öğrencinin Marmara Üniversitesi’ne geliyor olmasının, bu tarihî kurumun temsil kabiliyetinin gücüne işaret ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir mezunu ve Cumhurbaşkanı olarak üniversiteye her konuda destek verdiğini ve vermeye devam edeceğini ifade etti.
Üniversitenin Maltepe ve Göztepe’deki külliyeleri ile ilgili çalışmaları yakından takip ettiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Marmara Üniversitesi’nin hedeflerine ulaşması için hep birlikte daha fazla gayret göstermeleri, tüm mezunlarının seferber olması, gerekli olan desteği vermesi gerektiğini kaydetti.
Türkiye’nin, dünyanın en iyi 500 üniversitesi listesine onlarca kurumla girmesi gerektiğini vurgulayarak, Maltepe Külliyesi bittikten sonra Marmara Üniversitesi’nin de ilkler arasındaki yerini alacağına inandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyanın en eski üniversitelerine, eğitim-öğretim kurumlarına, şifahanelerine, matematik ve astronomi merkezlerine sahip bir ülke olarak bize yakışan da budur” diye konuştu.
“YAŞADIĞIMIZ BÜYÜK DÖNÜŞÜMÜN GÖRÜLEBİLECEĞİ ALANLARDAN BİRİ DE YÜKSEKÖĞRETİMDİR”
Türkiye’nin 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefine ulaşabilmesi, ancak nitelikli bilgi üretimi ve nitelikli insan kaynağıyla mümkün olacağına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin geçtiğimiz 15 yılda yaşadığı büyük dönüşümün ve hayata geçirdiği tarihî reformların en müşahhas örneklerinin görülebileceği alanlardan birinin de yükseköğretim olduğunu dile getirdi.
Hükûmete geldiklerinde milyonlarca gencin girmek için kapıda beklediği, ancak çok azının bu imkânı elde edebildiği bir yükseköğretim sistemi olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Arz-talep dengesi bu kadar bozuk olunca, ister istemez dershaneler gibi fırsatçı birtakım ara eğitim mekanizmaları doğmuştu. Dershaneleri ele geçiren FETÖ zihniyeti bu şekilde ülkemizin dört bir yanındaki en zeki, en parlak öğrencileri devşirebileceği bir zemin bulmuştu” diye ekledi.
“FETÖ, BU MİLLETİN ÇOCUKLARINA YAPTIĞI KÖTÜLÜKLE GELECEĞİMİZİ GASP ETMİŞTİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlerin üniversiteye girişlerini kolaylaştırarak bu çarpıklığı ortadan kaldırmak için attıkları her adımda birilerinin tehdit, saldırı ve kumpaslarıyla karşı karşıya kaldıklarını aktırdı ve devamında şunları söyledi: “Yıllar boyunca hükûmet değişikliklerinde göreve gelen her Millî Eğitim Bakanına ilk talimatım, ‘dershaneleri kapatın’ olmuştur. Buna rağmen allem edilmiş kallem edilmiş, bin bir hile ve hurdayla dershanelerin varlığını sürdürmesi sağlanmıştır. En sonunda Nabi Avcı Hocamızın Bakanlığı döneminde bu meseleyi kökten çözme imkânı bulduk. Türkiye’nin 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimlerine giden yolu dershane tartışmaları üzerinden takip etmek mümkündür. FETÖ, bu milletin çocuklarına yaptığı kötülükle geleceğimizi gasp etmiştir, geleceğimizi çalmıştır ve bu ümmeti parçalamıştır.”
Üniversitelerin kapasitesini, talep eden herkesin girebileceği bir düzeye kavuşturduklarına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 75 olan üniversite sayısını 185’e, fakülte sayısını 532’den 1678’e, yüksekokul sayısını 173’ten 466’ya, meslek yüksekokulu sayısını 417’den 968’e, enstitü sayısını 289’dan 677’ye yükselttiklerini, üniversitelerdeki profesör sayısını 9396’dan 23816’ya, doçent sayısını 5367’den 14311’e, yardımcı doçent sayısını 1190’dan 36307’ye çıkararak toplam akademisyen sayısını 155 bine ulaştırdıklarını hatırlattı.
“YARDIMCI DOÇENTLİKLE İLGİLİ DÜZENLEME ÖNÜMÜZDEKİ HAFTA TBMM’YE GELECEK”
Yardımcı doçentlik unvanıyla ilgili şikâyetlerin değerlendirilerek bu ara unvanın kaldırılması için YÖK’e talimat verdiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, doçentliğin şartlarının yeniden düzenlendiği çalışmanın önümüzdeki hafta TBMM’ye geleceğini açıkladı ve “Böylece bu sorunu da çözeceğiz. Artık doktoradan sonra bir de yardımcı doçentlik olmayacak, kazanan doktoradan doğru doçentliğe gidecek” dedi.
Yıllardır tartışma ve provokasyon vesilesi olarak kullanılan üniversite harçlarını kaldırdıklarını, 2002 yılında 45 lira olan yükseköğrenim burs ve kredilerini 470 liraya yükselttiklerini, yükseköğrenim yurtlarının yatak kapasitesini 182 binden 617 bine çıkardıklarını da sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün artık öğrencilerimizin yarışı üniversiteye girme değil, gönüllerindeki üniversite ve bölüm hangisiyse oraya yerleşme yarışıdır. Kemiyetten keyfiyete geçiş, yani kalitede yarış dönemi başlamıştır” dedi.
Bu yarışta üniversitelere düşen görevin, öğrenciler için en cazip, en çok talep edilen fakültelere ve bölümlere sahip olmak olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz kapasiteyi ve kontenjanları uygun düzeye çıkartarak, bunun külfetini üstlenerek üzerimize düşeni yaptık. Şimdi sıra üniversite yönetimlerimizde ve hocalarımızdadır” diye konuştu.
“TÜRKİYE’DE İMKÂN VE KAYNAK SORUNU YOK, SORUN BU İMKÂNLARI KULLANACAK İNSAN GÜCÜNÜN EKSİKLİĞİDİR”
Her iş gibi akademinin de adanmışlık gerektirdiğine değinerek, kendisini bilime, üniversitesine, öğrencilerine adayan bir hocanın elde edemeyeceği hiçbir başarının olamayacağını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’de imkân sorunu, para sorunu, kaynak sorunu yoktur. Bunların hepsine de hamdolsun artık sahibiz. Çünkü israf ekonomisini bir kenara koyan, verim ekonomisini uygulamaya sokan bir iktidar var; biz böyle çalışıyoruz. Bizim en önemli handikabımız; bu imkânları en ideal şekilde kullanarak neticeye ulaşacak insan gücünün eksikliği sorunudur” şeklinde konuştu.
Bu sıkıntının da en kısa sürede aşılarak Türkiye’nin, dünya çapında söz ve yer sahibi çok sayıda üniversiteye kavuşacağına inandığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, YÖK’ün, kalite kurulu, misyon farklılaştırılması, nitelikli insan kaynağı yetiştirme programlarıyla bu konularda ilk adımları attığını hatırlattı ve üniversitelerden de benzer bir anlayışla kendi projelerini hayata geçirmelerini beklediğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye uzun yıllar boyunca her alanda milletimizin değerlerinden kopuk, halka rağmen halk için anlayışla hareket eden, söylemi sosyalist, zihniyeti faşist kadroların tasallutu altında kalmıştır, üniversitelerimiz de bu alanlardan biri olmuştur. Rektörümüz Emin Bey’le üniversite yıllarımızda işte bu çileleri çok çektik. ‘Benim oyumla çobanın oyu bir olabilir mi’ diyen bir zihniyetin olduğu yerde demokrasiden söz edilemez. Kendi tarihini karalamak için, zayıf kaynaklara dayanarak hezeyanlar saçan bir zihniyetin olduğu yerde millîlikten söz edemeyiz. Belli görüşlerin dayatılması, buna karşılık farklı görüşlere tahammülsüzlük üzerine kurulu bir sistemden özgür bilim çıkmaz; nitekim de yaklaşık bunca yıldır çıkmıyor, çıkmamıştır.”
“ZİHNİNİZİ BELİRLİ İDEOLOJİLERİN EMRİNE VERMİŞSENİZ, BİLİM ADAMI SIFATINIZI KAYBETMİŞSİNİZ DEMEKTİR”
Dünya bilim tarihine böylesine büyük katkılarda bulunmuş bir inancı, ilmi ve onun mensuplarını “çağdaşlık adına” aşağılayan hiç kimseye gerçek bilim insanı nazarıyla bakılamayacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü bilim demek, özgür bir zihin demektir. Siz zihninizi belirli kalıpların belirli ideolojilerin, belirli tezlerin emrine vermişseniz, bilim adamı sıfatınızı artık kaybetmişsiniz demektir” dedi.
Her şeyini, FETÖ elebaşına, her yanıyla cehalet kokan bir adamın emrine teslim eden kişinin, kapısında profesör yazsa da bir hiç olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yanlış anlaşılmasın, ben demiyorum ki ‘tüm bilim insanları bizim istediğimiz düşünecek’ veya hepsi böyledir, haşa. Ben, aklını, ilmini bu tür adamların emrine kiraya verenler için bunu söylüyorum, bundan çok çektik” sözlerine yer verdi.
Bilimin özünü oluşturan objektiflikten, hakkaniyetten, farklılıklara saygıdan uzaklaşılmadan hareket edilmesini istediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Meczuplukla mümbitlik arasındaki o ince çizgiye dikkat etmek lazımdır. Cumhuriyet tarihinde bilimle, bilimsel çalışmalarla, bilim kuruluşlarıyla, araştırmayla geliştirmeyle, teknolojik atılımlarla en yakından ilgilenen, bu yöndeki çalışmalara en çok destek veren Başbakan ve Cumhurbaşkanının şahsım olduğunu iddia ediyorum, olmaya da devam edeceğim” diye konuştu.
“ÜLKEMİZE YAKIŞAN, DURUŞU VE SÖYLEMİYLE MARKALAŞMIŞ ÇOK SAYIDA ÜNİVERSİTEYE SAHİP OLMAKTIR”
Bugün Türkiye’de artık yükseköğretimin kontenjan, bina, hoca ve benzeri sorunlarının değil, kalite meselesinin konuşulduğuna dikkat çekerek, bunun gelinen noktayı gösterdiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Geçtiğimiz günlerde Boğaziçi Üniversitesi’nde de ifade ettim; milletin değerlerine saygılı olmakla bilimde en üst sıralara çıkmak, birbirinin alternatifi, birbirinin zıddı değildir. Tam tersine, dünyadaki tüm önemli üniversiteler ülkeleri ve toplumlarıyla sahip oldukları güçlü bağlar sayesinde bu konuma gelmişlerdir. Bizim kendi üniversitelerimizden beklediğimiz işte budur. Bu anlayışın giderek güçlendiğini görmekten doğrusu memnuniyet duyuyorum. Dünyanın en eski ve köklü bilim yuvalarına ev sahipliği yapmış ülkemize yakışan, duruşu, söylemi ve faaliyetleriyle markalaşmış çok sayıda üniversiteye sahip olmaktır. İnşallah o günlerin de yakın olduğuna inanıyorum.”
Türkiye’nin verdiği çok yönlü mücadelede, akademinin desteğinin olmazsa olmaz mesabesinde olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal bilimler, temel bilimler, mühendislik ve sağlık bilimlerinde güçlü bir desteğe sahip olmadan bir devletin sadece kamu kuruluşlarının gücüyle hedeflerine ulaşmasının mümkün olmadığını ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geçmişte ecdadımızın en parlak olduğu dönemde geride işte böyle bir gücün varlığını görüyoruz. Aynı şeklide Batı ülkelerinin gerçekleştirdikleri atılımların da itici gücü, lokomotifi hep bilim dünyası olmuştur” dedi.
“ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE ÜNİVERSİTELERİMİZDEN DAHA BÜYÜK DESTEK BEKLİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak şu anda bölgede ve dünyada çok büyük mücadeleler verdiklerine işaret etti ve şu değerlendirmelerde bulundu: “Avrupa’dan Afrika’ya kadar çok geniş bir coğrafyada bize kılavuzluk edecek siyasi, sosyal ve ekonomik verilere, analizlere, öngörülere ihtiyacımız var. Ülkesini geriden takip eden bir akademi lokomotiflik yapamaz. Bunun için üniversitelerimizin önden gitmesi, öncülük etmesi lazım. Şayet biz herhangi bir konuda çalışmaya oturduğumuzda önümüzde çok güçlü bir bilimsel müktesebat bulamazsak, ancak el yordamıyla hareket edebiliriz. Şahsen fotoğraf çekme ve yön gösterme bakımından kendi çalışmalarımda böylesine dolu, tatmin edici pratik bir birikimi her zaman bulamadığımı söylemek isterim. Hâlbuki çok ihtiyacımız var. Çünkü el yordamıyla iş yapmak hem çok enerji ve zaman kaybettirir, hem de maliyeti çok artırır. Bilimsel verilerle hareket etmek demek, nokta atışı iş yapmak, dolayısıyla kısa sürede büyük netice elde etmek demektir.”
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne giden süreçte ve yeni dönemde akademiden çok daha güçlü, çok daha işe yarar destek beklediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizin, milletimizin ve insanlığın hizmetine sunulacak, özellikle de bu hedefi yakalayamamış, doğru mecralara aktarılmamış bilgi odaların dört duvarı veya kitapların iki kapağı arasında kalmaya mahkûmdur. Biz değerli kaynaklarını bu şekilde hovardaca heba edebilecek bir ülke değiliz. Onun için önümüzdeki dönemde üniversitelerimizden her alanda çok daha büyük destek bekliyoruz” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını, Marmara Üniversitesi’nin 135. kuruluş yıl dönümünü tebrik ederek ve üniversitenin kurucusu olarak gördüğü Sultan II. Abdülhamid’den bugüne idareci ve hoca olarak emek vermiş olanlara şükranlarını ifade ederek tamamladı.