Şu bir gerçektir ki, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri İttifakını yöneten Politbüro Üyeleri de dahil: dünyanın dev ülkeleri ile iletişim yaratmak, dünya ülkeleri ile barışı, demokrasiyi, güveni saklamak, Doğu ile Batı arasındaki diyalogu barışcıl yollarla çözümüne ulaştırılmasnda hiçbir devlet kurucusu, Haydar Aliyev’in fikir ve eylem gücüne sahip olmamıştır.
Dünyayı fiilen idare eden ABD Devlet Departamentinin geçmiş Basın Başkanı, Riçard Bayşer`in sözleri gerçekleri yansıtır. O, şöyle yazıyor: “Haydar Aliyev bir ülke için değil, Uluslararası, ya da Devletlerarası İlişkiler için doğulmuş deha şahsiyyettir”.
Burada Büyük Atatürk, öteki yazılarımda da söylediğim gibi, bir istisnadır, onun yeri bambaşkadır. Aliyev’in de fikir cephesi fevkalade üstündür. Çünkü o üstün zekaya sahip beşeri bir insandır. Siyasette ve diplomaside mucizevi başarılara ulaşıyordu. İster düşünce ve teori yönü, ya da fikirlerindeki zenginliği ve evrenselliği, çelik aklı sayesinde dünya liderlerini hayran bırakıyordu. İster Atatürk’ün, isterse de Haydar Aliyev’in felsefesi, devrim ve ilkelerindeki potansiyel güç – bu gün yer kıtamızın her köşesinde uygulama alanında bulunan rejimlere fikir vermiş olan bütün teorisyenlerin gücünü alan bir devamlılığa sahiptir. Eğer, Atatürk’ün gücü onun çeşitli icraat, tutum ve davranşlarında, yazılarında, direktiflerinde, söylev ve demeçlerinde, Büyük Nutku’nda, devrim kanunlarında ve ilkelerinde görülüyor ise: aynı ilkeleri Aliyev’in de direktiflerinde, demeçlerinde, dünyaya şahin kutbundan bakarak Azerbaycan için gereken icraatlarında, demokrasiyi, barışı, güveni ülke sisteminin temeline yerleştirimesinde görmek mümkündür.
Gerçek Atatürk hayranı olan Haydar Aliyev de Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyetini kurulmasında öngördüğü atıfları kabul etmiştir. Bağımsız Azerbaycan devletinin temelinde Aliyev, Atatürk’ün fikirlerini aynen uyguluyordu. Bunlar: -Cumhuriyetçilik, -Milliyetçilik, -Halkçlk, -Laiklik, -Devletçilik ilkelerini birbirine takılı halkalar halinde yirmi birinci yüzyıla götürüyordu: böylece dünya devletleri arasına yepyeni bir kavram ve siyasi rejim modeli çıkarıyordu. Azerbaycan’da devletçilik modelini kurarken özlü ve köklü yeniliklerin temelinde yatan ilkeleri bir bütün olarak kabul ediyordu.
ÜSTÜN ZEKAYA SAHİP BEŞERİ İNSAN
Aliyev’cilik devriminin gerçek yapısını anlayabilmek için bu nokta daima akılda tutulmalıdır. Halkımız ve yetişen yeni kuşak – Aliyev zamanınkinden daha kuvvetli bir şekilde Aliyev devrimi ve ilkeleri vicdanlarına kök salmalı, yerleşmeli ve ileriye götürmelidir. Demokratik düzeni ve altı ilkeleri – gözleri, kalpleri gibi korumalılar. Çünkü Atatürk’ün uyguladığı bu altı ilkenin her biri, kendinden başka diğer beş ilkenin anlamı ve amacı ile iç-içe düşünülüp devrimlerle birlikte uygulandığı taktirde gerçek yönünü muhafaza edebilir. Aliyev’in de uyguladığı bu ilkeleri, onun zamanınkinden daha kuvvetli bir şekilde bugün bir neslin, kuşağın dimağına kök salmış, yeşerip büyümektedir. Aliyev’in, temelini sağlam pekiştirmiş devletçilik politikası hiçbir zaman ütopyaya dayanmadığı için, zamanın gelişen şartları ve ihtiyaçları karşısında değerini kaybetmeyecektir. Aksine her geçen gün, ay, yıl daha mükemmel bir uygulama alanına sahip olarak genişleyip, gelişmeye devam yolunu tutmuştur. Onun devletçilik devrimi yüzeyde tutmadığı ve mayasını – ruhların, bilincin ve vicdanların derinliğine attığı için eski (“beyler”in türettikleri anarşi sistemi, temel mayası belli olmayan iktidar sistemi) düşünceyi temelinden değiştirmiş ve toprak altında kalan zararlı köklerin temizlenmesini ise yeni kuşak Aliyev’çilik Okulu`nun aydınlarına bırakmıştır.
Bugün Aliyev’çilik düşünce ve felsefesinin layıklı devamcısı, siyaset semasında parlayan yıldız sayılan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı, Sayın, İham Aliyev, demokrasinin bütün unsurları, hürriyetin her çeşidi ve cinsinin bulunduğu Azerbaycan’da ustaca ve rahatça ülkeyi idare ediyor. Çünkü Aliyev felsefesi, Aliyev ideası her tartışmanın üzerinde tutulmuş ve her kes onun gölgesinde sığınmakta fayda görmektedir. Buna göre diyoruz ki, Aliyev’in ikinci defa halk tarafından iktidara getirilmesi, demokratik, laik ve hukuk devletinin temelini sağlam şekilde zemine yerleştirmesi tarihi bir devrim olarak nitelik taşımaktadır. Bu nedenle Aliyev’in devletçilik mefkuresi bütün devrimlerden ayrı bir özellik taşımaktadır ve kendisine has bir orijine sahiptir, diyorum.
Haydar Aliyev böyle bir sistemi oturtmakla milletimiz, uluslar arası genel mücadele yaşantı sebebi ve kuvvet sebebi olarak bilim ve bilim aracının ancak çağdaş uygarlıkta bulunabileceğini bir değişmez gerçek olarak ilke kabul etmiştir. Onun yapmış olduğu inkilap, milletin egemenliği namına, halkın iyi yaşamak hakkını elde etmesi namına yapılmıştır. Aliyev’in bütün yaptıklarının amacı – Azerbaycan halkını tamamen, modern ve bütün anlam ve şekilleriyle, Atatürk’ün de ifade ettiği gibi, uygar bir sosyal toplum yapısına ulaştırmak olmuştur. Ele bu bakımdan Aliyev felsefesi ve ideası tarihi bir ehemmiyet taşıyor. Bütün devrimlerin asil ilkesi bu olmalıdır, diyorum.
DEHA SİYASET ADAMLARI HER ASIRDA BULUNAMIYOR…
Bu bir gerçek ki, her ulusun uygarlığa yetişebilmesi için kullanacağı bütün vasıtaların itici gücünü oluşturan – laik düşünüşü günlük hayatta uygulamadığımız sürece uygarlıktan söz etmek veya uygarlığa yetişebilmek mümkün değildir. Bu düşünceleri kabul etmeyen zihniyeti, düşünce adamlarını kamu görevlerinden, iktidara gelmek hırsından, hülyasından uzak tutmak, hatta darmadağın etmek gerekiyor. Uzun zaman milletin beynini zehirleyen, uyuşturan bazı…düşünce adamları olmuştur ki, halkımız onlardan zor-bela yakasını kurtarmış oldu.
Toplum ve halk bu zihniyetten, kendilerini “bağımsız devlet kurmak” için ellerini sıvayan, tecrübesi olmayan, o “beyler”in fikir ve düşünceleri zehirli virüs gibi halkımız için tehlikeli olmuştur. Azerbaycan halkı müdrik halktır ve bu “beylerin” husumetli yüzünü hala 1991-1993 yıllarında iktidardayken görmüştür. Kadimden bilinen bir hikaye vardır: bazı beyinsizler, düşüncesizler için bir kez daha anlatmakta yarar vardır.
Cehennemde bir sürü dev kazanda günahkârlar cezalarını çekiyorlarmış. Fokur-fokur kaynayan kazanlardan dışarı çıkmak için çabalayanları engellemek için zebaniler nöbet tutuyormuş. Çıkmak için uğraşanların başlarına ellerindeki sopalarla vurup, onları yeniden kazanın içine atıyorlarmış. Ancak bir kazanın başında hiç nöbetçi yokmuş. Merak edip sormuşlar: “Bu kazandakiler hiç dşıarı çıkmak istemiyorlar mı ki, başlarında zebaniler beklemiyor?” Zebani başı gayet sakin: “O kazanda Türkler vardır. Onların başlarına nöbetçi dikmeye gerek bulmadık. Çünkü onlar zaten bir-birlerini içeri çekiyorlar.” Biz Türkler yer kıtamızın her köşesinde ne yazık ki, bir birileriyle uyum içinde değiliz. Her biri ötekini kıskanıyor, gerçek yolundan saptırmak için bin türlü dolaplar çeviriyoruz. Bu bizim zaafımız, eksiğimiz, kara lekemiz sayılıyor.
Şahsen ben, Azerbaycan’da sağlam ruha, aydın iradeye, demokratik akla sahip bir Muhalefetin olmasından yanayım. Ama ortaya çıkan bazı yüzsüz, etik ve estetik anlayışı, saf, temiz ruhu, gerçek felsefesi mevcut olmayan ve iktidar arzusuyla dolaşanlara şunu ifade etmek isterim. Bu gün dünyada gelişmekte olan hur ve demokrasi anlayışını idrak edin. Almanya ve İngiltere iktidarı devir-teslim anını demokrasinin yüksek zaferi olarak bütün dünyaya göstermiş oldu.
SİYASET FENOMENİ, BEŞERİ İNSAN, MİLLETİN BABASI…
Haydar Aliyev gibi deha şahsiyet bir zaman Azerbaycan’da çolum çocuğun iktidara gelme merakı karşısında sadece gülüyor ve susuyordu. Onlar hakkında konuşmayı bile lüzum bulmuyordu. Çünkü dünya siyasetinin piri sayılan Haydar Aliyev`e karşısında Gorbaçov’lar, Çernenko’lar, Tihonov’lar, Gromıko’lar tüm Politbüro Üyeleri aciz kalmışlardı, evine, ayağına kadar gelip, ona “lütfen istifa edin” diyor, önünde tir-tir esiyorlardı…
Cumhurbaşkanımız, Sayın, İlham Aliyev akıllı, mantıklı, gerçek muhalefetin olmasını defalarca söylemiştir …
Azerbaycan’ın halk kahramanı Babek hâlâ IX. yy. yirmi beş yıl bağımsızlık savaşı vermiştir. Sonunda yakın çevresindeki şerefsizler onu ele vermediler mi? Aliyev’inbir zaman Politbürodan ayrılmasının başka sebepleri de vardı. Bir zamanlar güvenerek göreve getirmiş olduğu tırnak arası kadroların, kendilerini bey, erkek sayan çürük zihniyete malik kişilerin payı vardı… Azerbaycan’ın eski Parti Sekreterleri Mutalibov ve Vezirov’un yakınları Bakü’den Politbüroya çuval-çuval yalan dolu imzasız şikayetler, uydurmalar, riyakarca bühtanlar yazmışlardır. Bu çirkin mektupları yazanların başlarında bir zaman Ulu Önder, Haydar Aliyev’in üst göreve yükselttiği kadroları, Gambay Memmedov, Ayaz Mutalibov ve çevresindeki çürük, hasta kafaları duruyordu. Sonraki yıllarda onların insanlığa uyuşmayan pis, rezil emelleri ifşa edilmiş, şahitler vasıtasıyla sübuta yetirilmiştir.
Nahçıvan, yıl 1991, Mayısın 19-da akşam Naxçıvan Cumhurbaşkanı, Haydar Aliyev’in çalışma odasında konuşuyoruz. Beni uzun zaman rahatsız eden bazı konulara aydınlık getirmek istedim. Niyyetimi derhal anladı. Beni uzak Ural’dan, Sverdlovsk Devlet Operasından rejisör olarak vatana Sayın, Haydar Aliyev davet etmiştir. Bir zamanlar Politbüro`da üst görevde, siyasetin Piri, dünyada ün kazanmış, deha şahsiyetin önünde oturmuştum. Bakü’den Nahçıvan`a onun ziyaretine birkaç defa getmiştim. Yarın ailem ile birlikte beni Türkiye’ye yola salmak için özel talimatını Yardımcılarına bizzat vermiş oldu. Odasında sakince, güler yüzüyle, baba-oğul samimiliği çerçevesinde konuşuyoruz….
Haydar Aliyev: – Eflatun, yarın ailenle Türkiyeye yola düşeceksin. Sana özel talimatlarımı vermişim. İlave bir şeyler sormak istiyormusun? – O hoş, benzersiz gülüşüyle beni süzüyor, nurani bakışlarıyla bana bakıyordu…
Devamı vardır!