Başbakan Binali Yıldırım, Asya Parlamenter Asamblesi (APA) 10. Genel Kurulu katılımcıları onuruna öğle yemeği verdi.
TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın da katıldığı yemekte konuşan Yıldırım, Türkiye’nin bu toplantıyla APA’nın dönem başkanlığını Kamboçya’dan devraldığını ve bunun 2019’a kadar devam edeceğini hatırlattı.
Türkiye’nin dönem başkanlığının tüm Asya ülkeleri ve orada yaşayan halklar için hayırlı olmasını dileyen Yıldırım, Türkiye’nin, bu yıl APA’ya ilaveten aynı zamanda İslam İşbirliği Teşkilatı, D8 ve Meksika-Endonezya-Kore-Türkiye ve Avustralya’dan müteşekkil MİKTA’nın, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün de dönem başkanı olarak görev yaptığını dile getirdi.
Başbakan Yıldırım, “Türkiye uluslararası kuruluşlar ve küresel platformlarda aktif roller alarak, gezegenimizin en ufak noktalarına ulaşacak şekilde barış, istikrar ve refaha katkı sağlamaya çalışan bir ülkedir. Birleşmiş Milletler’in uzmanlık kuruluşlarından, yan örgütlerinde de aktif rolümüzü sürdürüyoruz.” diyerek, Türkiye’nin en son olarak 8 Kasım’da Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün de (UNESCO) yürütme kurulu üyeliğine seçildiğini aktardı.
Ayrıca Türkiye’nin Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün 1999’dan bu tarafa İcra Kurulu’nda görev yaptığını, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’nün konsey üyeliğine de 2016’da seçildiğini ve gelecek iki yıl için görevini sürdüreceğini dile getiren Yıldırım, şunları kaydetti:
“İstanbul asırlardır doğu ile batıyı birleştiren adeta bir hat niteliğindedir. İstanbul bu haliyle Birleşmiş Milletler’in günden güne bölgesel merkezi haline geliyor. Birçok Birleşmiş Milletler temsilciliği İstanbul’da yerleşik vaziyette ve bu süreç devam ediyor. G20 ülkelerinden olan Türkiye-Meksika-Endonezya-Güney Kore ve Avustralya arasında gayriresmi bir istişare ve eş güdüm platformu olarak başlayan MİKTA girişiminin 2017 dönem başkanlığını da üstlenmiş bulunuyoruz. Asya Parlamenter Asamblesi dönem başkanlığımız çerçevesinde yürüteceğimiz faaliyetlerle de başta Asya olmak üzere küresel barış ve refaha katkı sunmaya devam edeceğiz.”
“TÜRKİYE DİĞER ÜLKELERLE YAKIN İŞ BİRLİĞİNE DEVAM ETMEKTEDİR”
Başbakan Yıldırım, 21. yüzyılın “Asya yüzyılı” olarak adlandırılmasına şaşırmamak gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Asya dünyanın en büyük ve nüfusu en fazla olan kıtasıdır. Asya’nın hızlı kalkınma hamleleri yürüten değişim ve yenilikçiliğe en açık bölge olduğunu düşünüyorum. Bugün son derece dinamik, üretken bir bölgeden bahsediyoruz. Bu bağlamda Asya Parlamenterler Asamblesi 10. Genel Kurulu’nun Asya’da barış ve kalkınmanın sürdürülmesi temasıyla gerçekleştirilmiş olması da ayrıca bir memnuniyet vesilesidir. Barışın ve kalkınmanın sürdürülmesi Asya ve bütün dünya için büyük önem arz ediyor. Barış ve istikrar içerisinde yaşam sürdürmek ve ülkeler arasındaki itilafları sona erdirmek, bölgesel ve küresel barışa katkı sağlamak hepimizin en önemli görevi ve sorumluluğudur. Bu anlamda Asya Parlamenterler Asamblesi’nin de önemini, rolünü bir kez daha ifade etmek istiyorum. Türkiye bir yandan kalkınma ve refah yönündeki çalışmalarını yürütürken, diğer yandan da bölgemizde uzun zamandan beri var olan kriz ve sorunlara karşı da kalıcı çözümler üretmek adına, diğer ülkelerle yakın iş birliğine devam etmektedir.
Örneğin Irak’ta son aylarda yaşanan gelişmeler, başta Türkiye, Irak Merkezi Yönetimi ve İran’ın kararlı duruşuyla ve uluslararası camianın bu sözde referandum karşısındaki tutumu sayesinde bu kriz sona ermiş ve otorite bölgede Merkezi Irak Yönetimi’nin eline geçmiş bulunmaktadır. Bu memnuniyet verici bir gelişmedir. Benzer bir gelişmeyi de Suriye’de yaşamak için Türkiye-Rusya-İran bir süreden beri Astana sürecini başlatmış bulunmaktadır. Astana sürecinin amacı, 6 yılı aşan Suriye’deki iç savaşın sona erdirilmesi ve Suriye’de kalıcı bir barışın ve istikrarın sağlanmasıdır. Bu anlamda da yine Türkiye-Rusya-İran çok aktif bir rol oynamaktadır. Bütün bu çalışmalar önemli bir merhaleye erişmiş ve nihayet Cenevre’de başlaması öngörülen kalıcı barış ve Suriye Devleti’nin, teröre bulaşmamış bütün etnik grupların temsiliyle yeniden teşkil edilme sürecine girilmiştir. Bu noktada katkısı olan Rusya, İran başta olmak üzere bütün ülkelere bu vesileyle teşekkür ediyorum.”
Yıldırım, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya gelerek, Astana sürecindeki son durumu değerlendireceğini, buradan bir adım sonrası olan Cenevre sürecine geçiş için gerekli kararları alacaklarını ifade etti.
Milyonlarca insanın memleketlerinden göç etmek zorunda kaldığı, 1 milyona yakın masum insanın hayatını kaybettiği bu süreci geride bırakmak istediklerini dile getiren Yıldırım, bu bölgelerde yaşanan istikrarsızlığın en büyük bedelini ödeyen ülkelerden birisinin Türkiye olduğunu vurguladı.
Türkiye’nin son 6 yıldır Suriye, Irak, Afganistan ve Asya’nın muhtelif yerlerinde yaşanan iç karışıklık ve terör nedeniyle göç etmek zorunda kalan 3,5 milyon kişiye kucak açtığını aktaran Yıldırım, “6 yıldır ekmeğimizi paylaşıyoruz, aşımızı paylaşıyoruz, eğitim desteği, sağlık desteği veriyoruz. Yeni doğan yavrulara daha iyi bir istikbal için her türlü fedakarlığı gösteriyoruz. Bu yüzden bölgede kalıcı barışın ve istikrarın bir an önce tesisi, hayati öneme sahip.” diye konuştu.
PKK, PYD, YPG ve DEAŞ başta olmak üzere, terör örgütlerine karşı da amansız bir mücadele içerisinde olduklarının altını çizen Yıldırım, şöyle devam etti:
“Bu mücadele sadece bizim sorunumuz olmamalıdır. Bu mücadele, bütün insanlığın sorunudur. DEAŞ, PKK, PYD terör örgütleri, küresel terör örgütleridir. Bunları ‘Bugün bize bunlar zarar vermiyor’ diye umursamayanlar, gerekli ehemmiyeti vermeyenler, şunu bilmelidir ki bu terör örgütleri onların da canını yakacaktır. O yüzden terörle mücadelede ‘ama’ demeden, ‘fakat’ demeden, farklı standartlara girmeden, birlikte, etkin mücadele mecburiyeti vardır. Bugün bana, yarın sana. Hiç kimse terörden emniyetli olduğunu düşünmesin. Bugün İstanbul ne kadar güvenliyse, Moskova da o kadar, Londra da Tahran da Pekin de aynı derecede güvenlidir. Artık küresel terör, en büyük tehdit haline gelmiştir.
İkinci büyük tehdit de göçtür. Bölgemizde maalesef yaşanan istikrarsızlıklar dolayısıyla bugün göçmen durumunda olanların sayısı 55 milyonu aşmıştır. Dünyada kaç tane ülke vardır, nüfusu 55 milyon olan? Belki 20 tane ülke vardır. Dolasıyla bu sorunu görmezden gelmek, umursamaz davranmak ve göçü duvarları yükselterek önleyeceğini zannedenler, çok ama çok yanıldığını yakın zamanda anlayacaklardır. Terörle mücadeleyi yaparken bir yandan da bu terörü doğuran nedenlerin bütün ülkeler tarafından dikkatle incelenmesini, BM’nin bu konuda daha etkin bir rol almasını beklemekteyiz.”
“SADECE İNSANLAR ÖLMÜYOR, İNSANLIK DA ÖLÜYOR”
Myanmar’da yaşananları da hatırlatan Başbakan Binali Yıldırım, Arakan’da 1 milyonun üzerindeki Müslüman halkın yerlerinden, yurtlarından kovulduğunu hatırlattı. Arakan’da Müslümanların köylerinin yakıldığını ve adeta bir etnik temizliğe tabi tutulduklarını vurgulayan Yıldırım, şöyle devam etti:
“Birleşmiş Milletler’de ses var mı? Hiçbir şey yok. Bir başka ülkede bir insanın başına bir iş gelse hemen toplanıyorlar karar alıyorlar, yaptırım yoluna gidiyorlar. Ama 1 milyon insan, kimisi denizde boğuluyor, kimisi köyleri yakılınca hunharca öldürülüyor, Bangladeş’e sığınmak zorunda kalıyorlar, her türlü zulmü görüyorlar fakat dünya sessiz. Birleşmiş Milletler sessiz. Cılız bir ses çıkıyor, onu da Birleşmiş Milletler’in beş biraderi var, onlardan birisi, ikisi hemen hamilik yapıyor, gelen karar tasarısını veto ediyor. Böylece de bunun adına ‘Birleşmiş Milletler küresel barışa hizmet ediyor.’ diye orada burada büyük laflar ediyor. İnsanların öldüğü yerde Birleşmiş Milletler eğer etkin rol alamıyorsa aslında sadece insanlar ölmüyor, insanlık da ölüyor demektir. O bakımdan özellikle Avrupa kıtasının yanında, Asya ülkelerinin özellikle Asya bölgesinde cereyan eden istikrarsızlıklar ve bu istikrarsızlıkları körükleyen nedenler konusunda daha fazla kafa yorması lazım, daha fazla iş birliğine gitmesi gerekiyor.”
“DÜNYA BÜYÜMÜYOR, KÜÇÜLÜYOR”
Başbakan Yıldırım, dünyada artık güç değişimi yaşandığını, ekonomik değişimin, artık Batı’dan Doğu’ya doğru gittiğini bildirdi.
Yüzyıllar boyunca “ipek yolu”, “baharat yolu” ve “kral yolu” denilen yollarda ticaretin Doğu’dan Batı’ya doğru gittiğini, zaman zaman da tersine, Batı’dan Doğu’ya doğru hareket olduğunu anlatan Yıldırım, “Geçtiğimiz yüzyılda zenginlik noktaları batıda oluştu. Ama şimdi batı ülkelerinde bakarsanız büyüme yok. Neredeyse sıfır seviyesinde. Küresel anlamda da çok düşük bir büyüme var. O büyümeyi sağlayan da batı değil, doğu ülkelerindeki dinamizmdir. Bugün Çin, Hindistan, Türkiye, Vietnam, Uzak Doğu, İran, buralardaki büyümeleri eğer dikkate almazsak, dünya büyümüyor küçülüyor. Buradan anlatmaya çalıştığım şey nedir? Zenginlik noktaları merkezleri artık Batı’dan Doğu’ya doğru hareket ediyor. İşte iki yönlü bu harekette de geçiş noktası Türkiye’dir, Anadolu topraklarıdır.” ifadelerini kullandı.
1970’li yıllarda havacılığın merkezinin Amerika kıtası olduğunu, 80’li yıllarda Avrupa’nın batısına, 90’lı yıllarda Avrupa’nın merkezine, 2000’li yıllarda da Türkiye’ye geldiğini ifade eden Yıldırım, şöyle konuştu:
“Adım adım doğuya doğru gidiyor. O yüzden Türkiye olarak biz, bu değişimi, gelişimi dikkate alarak, dünyanın en büyük havalimanını inşa etmeye karar verdik ve önümüzdeki sene inşallah, ilk etabını hizmete almış olacağız. Türkiye havacılıkta 15 yılda 4 kat büyüdü. Dünyadaki büyüme yüzde 0,40. Türkiye’de ise dünya havacılığından aldığı pay bakımından yüzde 2’nin üzerine çıktı. Türkiye havacılıkta küresel anlamda 10’uncu, Avrupa’da ikinci sıraya yükseldi. Bütün bunların sebebi, coğrafi olarak üç kıtaya da yakınlığı ve doğal bir hat oluşturmasıdır.”
Yıldırım, Asya’nın gelişen ve büyüyen ekonomisinin herhangi bir şekilde bölgesel sorunlarla, krizlerle, kaoslarla sekteye uğratılmaması için özellikle Asya ülkelerinin çok daha sıkı iş birliği içerisinde hareket etmesini önemsediklerini söyledi.
Bu amaca yönelik olarak bilhassa alt yapı, tren ve kara yolları ile hava bağlantılarının güçlenerek devam etmesi için daha çok ortak proje yapılması gerektiğini vurgulayan Yıldırım, parlamentoların çok daha etkin iş birliği içerisinde çalışmalarının önemli olduğunu, dostluk gruplarının faaliyetlerinin çok daha artırılmasına ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.
Yıldırım, bölgesel ve küresel krizlere karşı en önemli şeyin ticari, ekonomik ve kültürel faaliyetlerin geliştirilmesi olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
“Eğer ülkeler arasındaki ilişkiler artarsa, sorunlar azalır ve daha fazla refah, daha fazla istikrar olarak sonuç yansımış olur. 21. yüzyılın ‘Asya yüzyılı’ olarak nitelendirilmesi, tesadüfi değildir. Asya dünyanın, en büyük hem nüfus hem coğrafya olarak bölümüdür. Hızlı kalkınma hamleleri yürüten değişim ve gelişimciliğe açık ve dinamik bir nüfusa sahip olduğunu biliyoruz. Bu, bölgenin, kıtanın gelecek için en büyük kaynağıdır. Tüm Asya’da, özellikle Doğu Asya bölgesinde, barış, güvenlik ve istikrarın korunması, çok ama çok önemli.”
Başbakan Yıldırım, Kore Savaşı’nda şehitler, gaziler vermiş bir ülke olarak Kore yarımadasındaki gelişmeleri de yakından takip ettiklerini ifade ederek, tüm ülkelerin bölgesel ve küresel barışı tehdit edecek bu gibi girişimlere karşı itinalı hareket etmesi gerektiğini söyledi.
Türkiye’nin önleyici diplomasi ve uzlaştırma konularında uluslararası farkındalığın artırılmasına katkı sağlayan barış için arabuluculuk girişimine eş başkanlık yaptığını belirten Yıldırım, girişimci dış politika yaklaşımıyla yangın büyümeden buhran kıvılcımlarını söndürmeye çalışmanın herkesin asli görevi olması gerektiğini vurguladı.
“ORTADOĞU HER TÜRLÜ KRİZLE MÜCADELE HALİNDE”
Başbakan Yıldırım, güçlü diplomasi ve etkin arabuluculuk temasıyla 30 Haziran’da 4. İstanbul Arabuluculuk Konferansı’na ev sahipliği yapıldığını, ayrıca 21 Kasım’da İslam İşbirliği Teşkilatı’yla birlikte üye ülkelerin birinci arabuluculuk konferansının da İstanbul’da gerçekleştirildiğini anlattı.
Asya kıtasının zengin kültürü ve tarihiyle fırsat bölgesi olduğu halde çeşitli sınamalarla karşı karşıya bulunduğunu belirten Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ortadoğu bölgesi terörden etnik bölünmeye, ülkeler arası yıkıcı rekabetten mezhep etkenli çatışmalara kadar her türlü krizle mücadele halindedir. Pek çok terör örgütüyle aynı anda mücadele eden bir ülkenin başbakanı olarak bu konudaki iş birliğimizin hayati öneme sahip olduğunu bir kez daha sizlere hatırlatmak istiyorum. Asya Parlamenter Asamblesi, esasen bu konuda çok örnek bir tavır sergileyerek, 9. Genel Kurul Toplantısı bildirgesinde FETÖ’nün bir terör örgütü olduğunu ve ülkemizle FETÖ’ye karşı mücadelede tam dayanışma halinde olduğunu kayda geçirmiştir. Bu vesileyle burada bulunan bütün üye ülkelere, değerli parlamento başkanlarına, ülkem ve milletim adına teşekkürlerimi sunuyorum.”
Kendisinin mühendis olduğunu, ömrünün projelerle geçtiğini ifade eden Yıldırım, “Onun için diyorum ki ‘Gelin. Birlikte akıllı iş birliği projeleri geliştirelim. Krizlerin olumsuz etkileri yerine ortak noktalar tespit ederek, iş birliğimizi yoğunlaştıralım.” dedi.
İPEK YOLU PROJESİ
Başbakan Binali Yıldırım, sanayi üretiminin, ticaretin kitlesel ölçeklere ulaştığı, küresel rekabetin her geçen gün daha da acımasız hale geldiği bir ortamda, dayanışma ve iş birliğinin tek ama tek çözüm yolu olduğunun altını çizdi.
Akıllı iş birliği mekanizmaları geliştirmenin mecburiyet olduğunu ifade eden Yıldırım, Asya kıtasındaki dinamik nüfus, iş adamlarının heyecanı ve becerisinin, doğal kaynakların zenginliğinin bu hedeflere ulaşmak için en büyük imkan ve avantaj olduğunu kaydetti.
Yıldırım, Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayacak yeni modern İpek Yolu Projesi’nin de böyle bir iş birliğinin ürünü olduğunu belirterek, Bir Kuşak Bir Yol Girişimi çerçevesinde tarihi İpek Yolu’nun yeniden canlandırılması doğrultusunda, Doğu ile Batı arasındaki siyasi, ekonomik ve kültürel etkileşimin merkezinde bulunan Asya’nın ekonomik ve ticari ilişkilerin odağına yeniden yerleştiğinin görülmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye olarak modern İpek Yolu hayata geçirilmesine ilişkin projelere ve girişimlere çok önem verdiklerini dile getiren Yıldırım, 30 Ekim’de Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye arasında yapılan demir yolunun hizmete alındığını anlattı.
Yıldırım, yine Türkiye-Nahçıvan ve İran üzerinden de yeni bir proje üzerinde çalışıldığını bildirerek, “Bunların amacı Asya, Avrupa arasındaki ihtilafları azaltmak, ihtilafların yerine fırsatları çoğaltmak, bölgesel ve küresel barışa katkı sağlamaktır.” dedi.
Eylülde yapılan 72. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun insana odaklanmak, yaşanabilir dünyada herkes için barış ve onurlu yaşam için çaba harcamak temasıyla toplandığını aktaran Yıldırım, şunları kaydetti:
“Bugün Asya’da sürdürülebilir barış ve kalkınma için toplanmış olmamız da bu temanın ne kadar önemli olduğunu, bir kez daha gösteriyor. Birleşmiş Milletler sürdürülebilir kalkınma hedefleri; tüm insanlığın, tüm bölgelerin ayrım gözetmeksizin aradaki uçurumun giderilmesine yönelik çalışmalarla beraber kalkınma için çalışmak ve tüm ülkeler için geçerli evrensel hedefleri ortaya koymak olmalıdır. Bu ilkeler çerçevesinde, barış ve kalkınmanın hem Asya’da hem de bütün dünyada sürdürülebilir hale gelmesi için kardeşlik ruhunu daha da pekiştirmemiz gerekiyor.”
Yıldırım, genel kurul katılımcılarına teşekkür ederek, sözlerini tamamladı.
Yemeğe, TBMM Başkanı İsmail Kahraman ile APA heyetleri de katıldı.