MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Orman yakanlarla mücadele etmek amacıyla idam cezası tartışmalarını çok yararlı gördüğümü, şayet bu cezanın tekraren hukuk mevzuatımıza girmesiyle ilgili bir kanun teklifi gelirse de seve seve destek olacağımızı açık seçik beyan ve ifade ediyorum. Bununla da kalmayıp, tasavvurdaki idam cezasının kadın cinayetlerini, tecavüz ve terör suçlarını da kapsayacak bir genişlik ve esneklik içinde olmasını hassaten bekliyor ve ümit ediyorum.” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Türk sinemasının usta sanatçısı, Türk tarihini sevdiren filmlerin unutulmaz ismi Cüneyt Arkın’ın vefatından dolayı büyük bir üzüntü duyduğunu belirterek, onun milletin kalbinde taht kurduğunu vurguladı.
Türk sinemasına seviyeli bir yorum getiren, hayatı boyunca çizgisini hiç değiştirmeyen, duruşuyla ve ahlaki vasfıyla her kesimde hayranlık uyandıran Cüneyt Arkın’ın şahsiyetiyle, sanatçı kimliğiyle, milli şuuruyla ve hayat verdiği karakterleriyle her zaman hatırlanacağını belirten Bahçeli, “Ebediyete irtihal eden Cüneyt Arkın’a Cenabı Allah’tan rahmetler niyaz ediyor; ailesine, sevenlerine, sinema camiasına ve aziz milletimize sabırlar ve başsağlığı diliyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
“Adım Adım 2023; İlçe İlçe Anlatma ve Aydınlatma” temasıyla yürüttükleri çalışmalar kapsamında, 18 Şubat 2022’den bugüne 589 ilçenin ziyaret edildiğini, MHP’nin ve Cumhur İttifakı’nın mesajlarının taşındığını aktaran Bahçeli, Cumhur İttifakı’na duyulan muazzam güvene şahit olduklarını, MHP’ye yönelen, gün geçtikçe de büyüyen millet iradesini görmekten memnuniyet duyduklarını kaydetti.
Halkın 2023’te geleceğine, hakkına, hukukuna, varlığına, tarihine, onuruna sahip çıkacağını, diriliş ve yükseliş ümidi olan ittifakını sonuna kadar destekleyeceğini belirten Bahçeli, şöyle konuştu:
“Cumhur İttifakı’nın önü açıktır, zillet ittifakının siyasi ömrüyle birlikte önü de kapalıdır. Cumhur İttifakı’nın iktidar yürüyüşünü durdurmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Zillet ittifakının sabıkalı ve sivri ortakları fazla heyecan yapmasınlar, boş hayallere kapılmasınlar, zira havlu atıp nal toplayacakları, mağlup ve mahcup hale düşecekleri günler yakındır, eğer seçim 18 Haziran 2023’te yapılırsa bugünden itibaren de 356 gün kalmıştır. 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimlerinin üzerinden geçen yaklaşık 4 yıllık zaman dilimi, kimin millet ve vatan sevdalısı, kimin iş birlikçi ve Türkiye karşıtı olduğunu iyice tescillemiştir. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın hiçbir sisli ve şüphe çeken yanı olmayan mutlak adaylığı üzerinde ‘ya tutarsa’ diyerek polemik yapan, tezvirat üreten, nifak yayan zillet faillerine diyorum ki, yenilen pehlivan güreşe doymazmış, ama sizi doyuracağız; inanıyorum ki minderden kaçmaya fırsat bile bulamayacaksınız.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylığı meşrudur, yasal ve anayasaldır. Hevesler beyhude, çabalar boşunadır. 2023’de Sayın Cumhurbaşkanı’mız tekrardan ve yeniden, hatta çok güçlü bir şekilde Cumhurbaşkanı seçilecektir. Türkiye’nin geleceğini Cumhur İttifakı inşa edecektir.”
Bahçeli, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun 2023 seçimlerine ilişkin “Yüzde 100 kazanırız diyemem, ama yüzde 99,99 kazanırız” şeklinde bir açıklama yaptığına işaret ederek, “Şu temelsiz ve insanın yüzünü kızartacak ucube kehanete güler misiniz, ağlar mısınız, yoksa sağlık veya hidayet mi dilersiniz?” diye sordu.
Karamollaoğlu’na “hayal dünyasında mutluluk” dileyen Bahçeli, Allah’tan da kendisine ve “zillet ortaklarına” basiret ve izan temenni ettiğini söyledi.
Bahçeli, Irak ve Suriye tezkerelerine “hayır” diyerek terörle mücadeleye “hayır” diyenleri, Libya tezkeresine “hayır” diyerek Mavi Vatana “hayır” diyenleri acıklı bir sonun beklediğini dile getirdi.
Bartın, Karabük, Sinop ve Kastamonu’da görülen sağanak yağışların üzücü gelişmelere yol açtığını ifade eden Bahçeli, bölgede yaşayan bütün vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini iletti. Bahçeli, yaraların süratle sarılarak zararların karşılanacağına inandığını kaydetti.
Orman yangınlarına dair değerlendirmede bulunan Bahçeli, milli servet olan ormanları korumanın her vatan evladının ihmal edemeyeceği bir görev olduğuna dikkati çekti.
Bahçeli, yeşile düşman kesilenlerin, ormana tahammülsüz olanların dönem dönem sadece ağaçları değil canlarını da yaktığını vurgulayarak, ormanların coğrafyanın akciğeri, pek çok canlının yuvası olduğunu, ona kast edenlerin de vatana kast ettiğini söyledi.
Ormanları ateşe verenlerin ihanetle, rezaletle ve cinayetle bile izah edilemeyecek bir kötülüğün faili olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Büyük hünkarımız Fatih Sultan Mehmet Han, bu söylediklerimden mülhem, ‘ormanda dal kesenin başını keserim’ diyerek meselenin hayatiyetini ifade etmişti.” diye konuştu.
Marmaris’te 4 bin 500 hektarlık ormanlık alanın zarar gördüğünü dile getiren Bahçeli, çok üzüldüklerini ve kahrolduklarını kaydetti.
Yeşile, doğaya, ormana, orman canlılarına, orman köylülerine ve Türkiye’nin doğal varlığına bahanesi ne olursa olsun sabotaj veya saldırı içinde olanlara her cihetten en ağır cezayı vermenin milletin haklı beklentisi olduğunu belirten Bahçeli, “Ağaçlarımızı yakanların hayat ışığını söndürmek boynumuzun borcudur. Böylesi bir caniliğin, böylesi bir canavarlığın, bu tip bir vandallığın olağan karşılanması, sıradan görülmesi akla da, ahlaka da, adalete de, insanlık değerlerine de bütünüyle aykırıdır.” dedi.
Marmaris’teki yangına neden olan zanlının “aileme kızdım ormanı yaktım” şeklinde yaptığı açıklamaya da tepki gösteren Bahçeli, “Şu cürete, şu şerefsizliğe, şu küstahlığa, şu zehirli sözlere bakar mısınız? Her canı sıkılan bir yeri yakarsa, her kafası bozulan ülkemize vahim bir zarar verirse milli varlığımızı nasıl koruyacağız? Bu vatan ve millet düşmanına, sorarım sizlere, hangi cezayı verirsek yüreğimiz soğuyacaktır?” ifadelerini kullandı.
Önceki yıl da hainlerin ormanları ateşe verdiğini ve binlerce hektarlık ormanın yandığını anımsatan Bahçeli, “Ormana düşmanlık iblise hizmetkarlıktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Anayasa’da, ormanların korunması ve geliştirilmesiyle ilgili amir hükümlerin yer aldığına dikkati çeken Bahçeli, buna göre yanan ormanların yerine yeni ormanların yetiştirileceği, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılığın yapılamayacağı, bütün ormanların gözetiminin de devlette olduğunu kaydetti.
Ormanlara zarar verecek hiçbir teşebbüse izin verilemeyeceğini vurgulayan Bahçeli, şunları söyledi:
“Ayrıca ve daha önemlisi, mezkur Anayasa hükmü gereğince, ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçların özel veya genel af kapsamına alınmayacağı da çok net bir şekilde kural altına alınmıştır. Orman yakanlarla mücadele etmek amacıyla idam cezası tartışmalarını çok yararlı gördüğümü, şayet bu cezanın tekraren hukuk mevzuatımıza girmesiyle ilgili bir kanun teklifi gelirse de seve seve destek olacağımızı açık seçik beyan ve ifade ediyorum.
Bununla da kalmayıp, tasavvurdaki idam cezasının kadın cinayetlerini, tecavüz ve terör suçlarını da kapsayacak bir genişlik ve esneklik içinde olmasını hassaten bekliyor ve ümit ediyorum. Bu çerçevede üzerimize ne düşüyorsa yerine getirmeye de hazır olduğumuzu açıklıyorum. Cezalardaki caydırıcılık vasfını kuvvetlendirmemiz lazımdır. Eline çakmak alıp ormanları yakan su katılmamış barbarlara ya da eli ve vicdanı kanlı hainlere hareketsiz ve sessiz kalamayız. Eğer kalırsak yarın ruzi mahşerde ecdadımızın ve şehitlerimizin yüzüne bakamayız. Bunun gereğini yapamazsak, 10 yaşındaki yavrusunun gözleri önünde katledilen merhume Emine Bulut’a, katilinin haksız tahrik indirimiyle adeta taltif edildiği merhume Pınar Gültekin’e, PKK’lı teröristler tarafından şehit edilen 26 yaşındaki Nurcan Karakaya ile 11 aylık bebeği Bedirhan Mustafa’ya, beşikte kurşunlanmış yavrulara ilahi hesap günü gelip çattığında ne diyeceğiz? Hangi bahaneleri ileri sürebileceğiz? Hz.Mevlana’nın aynen dediği gibi; ‘Ağaca su vermek adalet, dikene su vermek zulümdür. Adalet bir nimeti yerine koymak, zulüm ise yerinden söküp almaktır.'”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Marmaris’teki orman yangını sürecinde “nerede bu uçaklar, nerede bu helikopter” dediği anda üstünde hava araçlarının uçtuğunu dile getiren Bahçeli, 15 uçak, 46 helikopterin 69 saat boyunca 12 bin 400 ton suyu alevlerin içine boşalttığını söyledi.
Bahçeli, 1204’ü orman işçisi olmak üzere toplam 4 bin 587 kişilik ekip canı pahasına yangınla mücadele ederken Kılıçdaroğlu’nun da iftiranın, provokasyonun mayasını çaldığını kaydetti.
Felaketlerden siyasi rant devşirme gayesinin faziletsiz, mensubiyetsiz ve terbiyesiz bir siyaset kirliliği olduğunu ifade eden Bahçeli, “Sayın Kılıçdaroğlu, yine çamura yattın, yine sınıfta kaldın, yine su kaynattın.” diye konuştu.
Bahçeli, Türkiye orman yangınına mahkum kalmışken, hükümeti kast ederek “milletin başına bela oldular, bir an önce gitsinler” diyen Kılıçdaroğlu’nun, öfkesinin kurbanı, çıkarcılığının ve muhterisliğinin esiri olduğunu söyled
Bahçeli, partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Rusya-Ukrayna savaşının bir yandan askeri mahiyeti, diğer yandan siyasi ve ekonomik muhtevasının olduğunu anımsattı.
Arzularının ve sönmeyecek umutlarının, iki ülke arasında kalıcı çözümün ve barışın sağlanması olduğunu vurgulayan Bahçeli, uluslararası sistemin de çok ciddi şekilde kamplaştığını, husumetlerin farklı kanallardan artan şiddetle kamçılandığını kaydetti.
Bahçeli, dünya coğrafyasının farklı bölgelerinde çatışma ve kutuplaşmaların sertleştiğini, barışçıl arayışların ölüme terk edildiğini ifade ederek, Yunanistan’ın, Doğu Akdeniz ve Ege’deki pozisyonunu güçlendirmek amacıyla Rusya’nın tecrit edilmişliğini Türkiye’yi de içine alacak derecede yayma çabasında olduğunu söyledi.
Brüksel’de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde kabul edilen kararların subjektif ve ön yargılı ithamları içeriğine alarak Yunan emellerine hizmet edecek kıvama taşınmasının, ayıplı ve utanç duyulacak bir çarpıtma olduğunu vurgulayan Bahçeli, şöyle devam etti:
“Bizim de kabulümüz mümkün değildir. Ukrayna ve Moldova’ya aday ülke statüsü tanınırken, Gürcistan’a AB üyeliği perspektifi verilirken, Türkiye’nin haksızlığa uğraması, mesnetsiz iddialarla suçlanması sahtekarlık ve iki yüzlülüktür. AB’nin, Doğu Akdeniz ve Ege’deki gayrimeşru ve gayri hukuki dayatmalara sözcülük yapması; bize göre hem bölge barışını dinamitleyen, hem de Türkiye-Yunanistan arasındaki ilişkileri daha da gergin bir mecraya sürükleyen sorumsuzluktur.
Yunanistan’ın ahlaksız ve korsanvari hamlelerine sessiz kalan AB’nin artık inandırıcılığı ve itibarı nazarımızda neredeyse kalmamıştır. Atina yönetiminin 10 mil hava sahası iddiasına gıkları çıkmayanların Türkiye’ye parmak sallaması namertliktir. Gayri askeri statüdeki adaları silahlandıran, sürekli damarımıza basan Yunanistan’a itiraz edemeyenlerin Türkiye’yi yargılama ve töhmet altında bırakmaya hakları da yoktur, buna haysiyetleri de elvermeyecektir. Uluslararası hukuka ve müttefiklik ruhuna aykırı ne varsa ülkemiz aleyhine reva görülmektedir.”
AB’nin lekeli yüzünün, Yunanistan’ın mazlum göçmenlere saldırırken görüldüğünü, karanlık niyetinin İspanya’nın Melilla kentinde sınırı geçmek üzereyken katledilen 37 göçmenin feryadından duyulduğunu belirten Bahçeli, böylesi bir atmosferde, 29-30 Haziran’da Madrid’de toplanacak NATO Liderler Zirvesi’nin, dikkatleri üzerine çektiğini vurguladı.
Bahçeli, zirvenin önemli bir kavşak olduğuna işaret ederek, “Stratejik Konsept 2023” belgesinin görüşüleceği zirvede, Türkiye’nin tutumu ve duruşunun merak uyandırdığını anlattı.
İsveç ve Finlandiya’nın da NATO’ya başvurularının oylanmasının beklendiğini dile getiren Bahçeli, şunları kaydetti:
“Ancak özellikle İsveç bugüne kadar Türkiye’nin eleştirdiği konularda somut ve ikna edici adımlar atmaktan devamlı imtina etmiştir. MHP olarak İsveç ve Finlandiya’nın pişmanlık emaresi göstermeden, dürüst ve çelişkisiz bir diplomasi rotasına girmeden, üstelik terörle aralarına kalın bir çizgi çekmeden NATO’ya üye olmalarına karşıyız, karşı duracağız. Türkiye’miz, kısa vadeli kazanımlar uğruna, uzun vadeli çıkarlarına asla gölge düşürmeyecektir.
Yeri geldi mi agresif politikalara rafine cevaplarla karşılık vermemiz, tarihi ve milli haklarımızla bezenmiş duruşumuzla mukabele etmemiz kaçınılmaz bir millet görevidir. Hakkımızı yedirmeyiz, hiç kimsenin hakkına da göz koymayız. Milli haysiyetimizi çiğnetmeyiz, çiğnemeye kalkışanların da alınlarını santim santim karışlarız. Baş veririz, fakat asla baş eğmeyiz. Boynumuz kıldan incedir, ancak büküldüğü hiçbir zaman görülmemiş ve görülmeyecektir.”
Bahçeli, Kanuni Sultan Süleyman’ın, bir gün sarayın bahçesinde dolaşırken meyve ağaçlarının bazılarında çürüme fark ettiğini ve üzerlerinde karıncalar gördüğünü, ağaçları ilaçlamak için hocası Ebussuud Efendi’ye günahı olup olmadığını sorduğunu, “Yarın Hakk’ın divanına varınca, Süleyman’dan hakkın alır karınca” cevabını aldığını anlattı.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türk Ocakları’nın Kuruluşu’nun 110. Yılında; İslam Dünyasında Meseleler ve Çözüm Yolları Sempozyumu’nda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın konuşmalarını dinleyince, hele hele devlete seri katil diyen bir müfterinin, bir suçlunun anılan sempozyumda olduğunu öğrenince bu duygu ve düşünceler kapladı ruhumu.
Halbuki Türk Ocakları göz nurumuzdu, bir nevi mektebimiz, mefkuremizdi. İlk sevdamızdı, fikirlerimizin sistemleşip sadırdan satıra döküldüğü ülkü membamızdı. Türkçülüğün ilk sancağı Türk Ocağı’nda kaldırılmıştı. 1931’den 1949 yılına kadar kapalı olduğu 18 yıllık bir dönemi kenara koyarsak, fiilen kurulduğu 3 Temmuz 1911’den, resmen kurulduğu 25 Mart 1912’den itibaren Türk’ün, Türkçülüğün ve Türk milliyetçiliğinin beşiğiydi. Türk Ocakları, Ahmet Ağaoğlu’ndan Yusuf Akçura’ya; Mehmet Emin Yurdakul’dan Ahmet Ferit Tek’e; Hamdullah Suphi Tanrıöver’den Osman Turan’a varıncaya kadar nice fazıl, inanmış ve davasına baş koymuş büyüklerimiz vasıtasıyla kollarını açıp uçurumların önüne set çekmişti.”
12 Eylül 1980 darbesinin ardından talimatla açılan “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar” davasının iddianamesinin, MHP ve ülkücü kuruluşları, “1912’de Türk Ocakları’nın kuruluşuyla faaliyete geçen bir suç örgütü” olarak yaftaladığına işaret eden Bahçeli, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Şimdi herkes elini vicdanına koyup düşünsün, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Türk Ocakları’nın Kuruluşu’nun 110. Yılında; İslam Dünyasında Meseleler ve Çözüm Yolları Sempozyumu’nda’ ne işi vardır? Biz bu hazin manzarayı nasıl okuyalım? Neye yoralım? Nasıl yorumlayalım? Davet ede ede, hem de böylesi bir dönemde Kılıçdaroğlu mu davet edilmiştir?
Benim sözüm Türk Ocakları’nın üç-beş yöneticisinedir. Ya bunu nasıl yaptınız? Nasıl böyle bir hatanın faili oldunuz? Bu gaflete nasıl kapıldınız? Kılıçdaroğlu’nun ‘din halkın afyonudur’ diyen, üstelik İslam dünyasıyla ilgili bir sempozyumda, Karl Marx’tan alıntı yaparak salonda hazır bulunanlara hitap etmesine nasıl katlandınız? O salondan mesela Ziya Gökalp, mesela Erol Güngör, mesela Mehmet Eröz’ün yerine Marx’ın görüşlerinin kamuoyuna yansımasını içinize nasıl sindirdiniz? Bunu nasıl hazmedebildiniz? Ben çok üzüldüm, dalıp dalıp uzaklara gittim, acaba Türk Ocakları yönetimi hiç mi rahatsız olmadı? Hiç mi vicdan azabı çekmedi? Türk milletinin kurşun gibi ağır günlerden geçtiği bir dönemde bu Türk Ocakları ne yapar, ne arar, neyle meşgul olur? Ebussuud Efendi’nin cevabını bir kez daha haykırıyorum: Yarın Hakk’ın divanına varınca, Süleyman’dan hakkın alır karınca. Bizim asıl ocağımız, teslim olmuş bir ocak değildir. Adı ve unvanı da tertemiz ülkü erlerinin inancıyla, şehit ve gazilerimizin kahramanlığıyla bayraklaşan Ülkü Ocakları’dır. Kaynağını Türk-İslam ülküsünde bulmuş Türk milliyetçiliği bizim damarlarımızda dolaşan kanımız, dünyaya Türkçe bakışımızın fikir namusudur. Türk Ocakları 110 yıl evvel millet zillete düşmesin diye kurulmuştu, ama 110 yıl sonra zillete ev sahipliği yaparak geçmişine kalın bir sünger çekmiş, bizim de ciğerimizi dağlamıştır.”
Bahçeli, “Memur ve emeklilerimizle birlikte asgari ücretle çalışan kardeşlerimizin enflasyona ezdirilmeyeceğine, maaş ve ücretlerde beklenen artışlarla birlikte refah düzeyinin yükseleceğine gönülden inanıyoruz.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, dün yaptığı açıklamaları memnuniyetle karşıladıklarını dile getiren Bahçeli, milletin lehine olacak her kararın yanında duracaklarını kaydetti.
Bahçeli, toplantı sonrasında gazetecilerin, Erdoğan’ın, ek bütçenin Genel Kuruldaki görüşmelerinde Cumhurbaşkanı ödeneği maddesinin kanun metninden çıkartılmasını talep etmesine ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine, bazı eleştirilere karşı isabetli bir karar olduğunu söyledi.