Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Bu Ülke İçin Yeminimiz Var. Vazgeçilmez! İstanbul” Mitinginde halka seslendi.
Bahçeli’nin konuşması şöyle:

Sevdamızın şehri İstanbul, yine güzellik saçıyorsun.

Tarihimizin şehremini İstanbul, yine ufkumuzu açıyorsun.

Ülkülerimizin sancağı ey İstanbul, yine ruhumuzu aydınlatıyorsun.

Selam size Büyük Hakanımız Fatih’in torunları,

Selam size istikbalin korkusuz yüzleri,

Selam size istiklalin cesur yürekleri,

Selam size Türk vatanının sönmeyecek meşaleleri,

Selam size destan destan büyümüş kahramanlar nesli,

Selam size Türkiye’nin onurlu neferleri, Selamun Aleyküm Türk milleti.

Hepinize sevgi ve saygı saygılarımı sunuyorum.

Bu muhteşem toplantımıza katılan her kardeşimi, her dava arkadaşımı, milletimin her evladını hasretle, muhabbetle kucaklıyorum.

İstanbul demek Türk tarihi demektir.

İstanbul demek medeniyetimizin talihi demektir.

Tam bir hafta sonra yapılacak 16 Nisan Anayasa Referandumu çerçevesinde sizlerle konuşmak, görüşmek, dertleşmek istedik.

Bu maksatla Yenikapı’da toplandık.

7 Ağustos Yenikapı ruhunu tekrar canlandırmayı hedefledik.

İstanbul’suz olmaz, olamaz; buna inandık.

Bu açık hava toplantımızın düzenlenmesinde üstün bir gayret gösteren, emek harcayan İstanbul İl Teşkilatımıza ve bütün dava arkadaşlarımıza huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

16 Nisan Referandumunun milli uyanışımıza, milli huzur ve kucaklaşmamıza vesile olmasını, Türkiye’nin kamburlarından kurtulması için bir milat oluşturmasını Allah’tan niyaz ve temenni ediyorum.

Ve diyorum ki, hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

Değerli Kardeşlerim,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Ulaşacak özlemlerimiz vardır.

Gerçekleştireceğimiz hayallerimiz vardır.

Mutlaka varacağımız yüksek ülkülerimiz vardır.

Beraber olursak başarırız.

Ayrı ayrı değil, birlikte durursak sonuç alırız.

Yalnızlık Allah’a mahsustur, bir ve biz olmalıyız.

Dağılmamızı gözleyenlere fırsat veremeyiz.

Bölünmemizi dileyenlere göz yumamayız.

Bekamızı yıkmaya çalışanlara tepkisiz kalamayız.

Çünkü bu ülke için yeminimiz var, vazgeçilmez.

Türk milleti için yapacaklarımız var, ihmal edilmez.

Türkiye için iddialarımız var, ertelenemez.

Yemin tutulmak içindir.

Yemin bağlanmak içindir.

Biz yemin ettik mi, unutmayız.

Bir yemin ettik mi, aklımızdan çıkarmayız.

Yemin edince yenilgileri sileriz.

Yemin içince bozguncuları silkeleriz.

Türklük yeminimizdir.

Kardeşlik yeminimizdir.

Milli beka yeminimizdir.

Bağımsızlık yeminimizdir.

Yeminimizden dönmeyiz.

Yeminimizi çiğnemeyiz.

Döndürmeye, çiğnemeye veya çiğnetmeye kalkışanları da yıkar, olmadı biçer, daha olmadı aşar geçeriz.

Şimdi İstanbul’a soruyorum, öyle bir cevap veriniz ki, sesiniz Bizans’ı zelzele gibi sallayan ecdadımızın duruşu olsun, her taraftan duyulsun:

Bu ülke için yeminimiz var, vazgeçilmez diyoruz, yanımızda mısınız? (Evet)

Milli yemin ve ülkülerin sancağından tutacak mısınız? (Evet)

Türkiye’nin safında mısınız? (Evet)

Zalimlerin karşısında mısınız? (Evet)

Hangi çılgın bu evetlere kafa tutabilecek?

Hangi kudurmuş bu evetlere rağmen tuzak kurabilecek?

Hangi zulüm ve zillet taraftarları bu evetlerden sonra İstanbul’a yan bakabilecek?

Evet diyorsunuz, zaafa sur çekiyorsunuz.

Evet diyorsunuz, zillete dur, zafere buyur ediyorsunuz.

Evet diyorsunuz, zedelenmiş bekamıza güç aşılıyorsunuz.

Evet diyorsunuz, zayıf düşmüş milli bünyeye şuur katıyorsunuz.

Yine soruyorum;

Devlet için evet mi? (Evet)

Millet için evet mi? (Evet)

Cumhuriyet için evet mi? (Evet)

Türkiye için evet mi? (Evet)

Evet demek, bir adım önde olmaktır.

Evet demek, varım, ayaktayım, yenilmedim mesajıdır.

Evet demek, birim, diriyim, iriyim beyanıdır.

İstanbul’a yakışanı yapıyorsunuz.

İstanbul’un tercihini seslendiriyorsunuz.

Elazığ’a gittik evet dediler.

Bursa’ya gittik evet dediler.

Kayseri’ye gittik evet dediler.

Erzurum’a gittik evet dediler.

Sakarya’ya gittik evet dediler.

Ordu’ya gittik evet dediler.

Afyonkarahisar’a gittik evet dediler.

Dün de Antalya’daydık evet iradesini dillendirdiler.

Milletimle gurur duyuyorum.

Sizlerle iftihar ediyorum.

Bütün vatandaşlarımızla övünüyorum.

Evet iradesini her duyduğumda Türkiye’nin önünün açıldığını görüyorum.

Şimdi İstanbul evet diye çağlıyor, evet diye coşuyor.

Bu arada MHP nerede diye soran bazı aymazlar da görülüyor.

MHP ne yapıyor diye soruşturan bazı ahlaksızlar ortalıkta geziyor.

Gazete köşelerinde kirli kalemleriyle iftira atıyorlar.

Ekranlardan zehir gibi hezeyan saçıyorlar.

Bre hayâsızlar, bre hayırsızlar, Milliyetçi Hareket Partisi milletiyle içiçe, meydanlarda, salonlarda, Anadolu’nun bağrında, hala anlamıyor musunuz?

Milliyetçi Hareket Partisi Müslüman Türk milletinin olduğu her zeminde, her köşede, hala kabullenmiyor musunuz?

Bunların gözleri var görmüyor, kulakları var duymuyor, akılları var almıyor.

Çünkü üç maymunu oynuyorlar, tezvirat tekeri, nifak dümeni çevirmekle oyalanıyorlar.

En iyi yaptıkları çarpıtmak.

Meslekleri karıştırmak.

Meseleleri saptırmak.

Amaçları tertemiz suyu bulandırmak.

Biz bunlara rağmen yolumuza devam ediyoruz.

Bunlara aldırış etmeden yeminlerimizin gereğini yapıyoruz.

Vatana evet diyoruz, ödleri patlıyor.

Bayrağa evet diyoruz, öcü görmüş gibi parlıyorlar.

Mukaddesatımıza evet diyor, mukadderatımıza sahip çıkıyoruz, öğütülmüş buğday başakları gibi dağılıyorlar.

Şimdi siz söyleyiniz, bunların alayını birden korkudan tir tir titretiniz:

16 Nisan’a hazır mısınız? (Evet)

Sandıkta gücünüzü gösterecek misiniz? (Evet)

Türklüğün bekası için evet diyecek misiniz? (Evet)

İstanbul için evet kararını verecek misiniz? (Evet)

Bu evetlerle kim başa çıkabilir?

Bu evetlere hangi çıldırmış kafa tutabilir?

Bu evetlere hangi melun emel kara çalabilir?

Siz evet diyorsanız, aynen size katılıyor ve inanmışlıkla belirtiyorum ki:

“Devlet İçin Evet, Millet İçin Evet, Cumhuriyet İçin Evet, Türklüğün Bekası İçin Evet, Türkiye İçin Evet”

Değerli İstanbullu Kardeşlerim,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Aylardır anayasa tartışmaları gündemdedir.

Elbette bunun bir mahsuru yoktur.

Demokrasi hayatımız canlanmış, tartışma kültürü güçlenmiştir.

Aylardır bizim tercih ve irademiz eleştirilmekte, yerilmektedir.

Fakat burası sorunludur, zira karşımızdaki koro iyi niyetli değildir.

Niye anayasa değişikliğinin içinde olmuşuz.

Niçin Adalet ve Kalkınma Partisi’ne destek vermişiz.

Neden sistem değişikliği konusunu ısıtıp gündeme getirmişiz.

Yattılar kalktılar bunu konuştular.

Döndüler dolaştılar bunu seslendirdiler.

7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra koalisyon kurulmadı, suçlandık.

Milli yeminlerimizi yok sayarak CHP-HDP’nin yanında durmamız projelendirildi, tutmayınca saldırıya uğradık.

İstek ve irademiz dışında koalisyon kurulmadı, retçi olduk.

Ülkemiz 1 Kasım’da seçime gitti, sorumlu görüldük.

Seçim hükümetinde PKK’yla olamayız dedik, korkak gösterildik.

1 Kasım’dan sonra MHP’ye FETÖ bağlantılı saldırı başladı, Pensilvanya hücreleri hareketlendi, kriptolar kanlandı, canlandı; taviz vermedik, kurultaydan kaçmakla eleştirildik.

Bekamız çok ciddi risk altında, fiili sistem çözülmeli dedik, evetçi olmakla mimlendik.

Türkiye’ye destek verdik, milli duruş gösterdik; yedek lastik, baston, can simidi, vagon olarak alçakça itham edildik.

Geçmişte Türk milleti için itiraz ettiğimizde saldırıya uğradık.

Bugün evet diyoruz, yine aynısı yaşanıyor.

Bizi anlamayanlar, anlamak istemeyenler paslı ve bayağı namlularına fitne mermilerini sürerek kontrolsüzce ateşliyorlar.

Zannediyorlar ki, pes edeceğiz.

Zannediyorlar ki, pert olacağız.

Biliniz ki, bileğimizi bükemezler.

Biliniz ki, bize diş geçiremezler.

Bu ülke için vazgeçilmeyecek yeminlerimiz olduğunu ya göremiyorlar, ya da görmek istemiyorlar.

Evet, biz Türkiye’de fiili bir açmaz olduğunu açıkladık.

Özellikle 15 Temmuz’dan sonra bunun tamir ve telafisinin acil olduğunu söyledik.

Devlet anayasal yörüngeden çıkmıştı.

Fiilen uygulanan hükümet etme sisteminin anayasada bir karşılığı yoktu.

Türkiye kör topal gidemezdi.

Düşe kalka yol alamazdık.

Düz duvara tırmanamazdık.

Çuvallayabilirdik.

Çökebilirdik.

Çözülebilirdik.

Ortadan ikiye çatlayabilirdik.

Büyük Türk düşünürü Yusuf Has Hacib der ki:

“İki şeyden ibarettir ilin bağı, kilidi

Biri sakınmaktır, biri töre, ilin kökü.”

Ne olursa olsun ilimizi, yani yurdumuzu sakınmak, yani korumak zorundaydık.

Bedelini ödemeyi peşinen göze alarak töreyi, yani hukuk ve anayasayı hakim kılmalıydık.

Çünkü devlet demek, hukuk demektir.

Devlet töredir, töre devlettir.

Bu yalın gerçeği 15 Temmuz’dan sonra gördük mü?

Bu ihtiyacı 15 Temmuz’dan sonra şiddetle duyduk mu?

Elbette evet, her zaman millet, her şartta devlet dedik, irade gösterdik.

Siz de evet diyor musunuz?

Hatırlarsanız, hükümet etme sistemiyle ilgili karmaşa 2007’de başlamıştı.

TBMM’ne Cumhurbaşkanı seçtirmemek için her yol ve silahı kullanan kaos çetesi kısa bir zafer turundan sonra hezimete uğramıştı.

Kılıçdaroğlu’nun selefi epey uğraşmış, beyhude yere çırpınmıştı.

Hayır çıkarsa düşmanı denize dökmüş gibi sevineceğim diyen var ya, kendisi sandığın dehlizinde kaybolup gitmişti.

Nitekim 21 Ekim 2007 Referandumuyla Türk milleti Cumhurbaşkanı’nı bizzat ben seçeceğim demişti.

Burası tamam mı?

Buraya kadar hemfikir miyiz?

367 toplantı yeter sayısı icat eden kokuşmuşlar Türkiye’yi köşeye sıkıştıracaklarını sanmışlardı.

Ama kendileri milli irade tarafından süpürülüp atılmıştı.

16 Nisan’ın meşruiyetini sorgulayan emekli savcı, o yıllarda revaçta ve bugünkü hayırcıların gözdesiydi.

Bu gafil her taşın altından başını çıkardı, her fırsatta TBMM’nin önüne taş koymaya kalktı.

Dün yapamadı, Allah’ın izniyle yine başaramayacak.

Ne var ki sel gitti kum kaldı, bunlar yine karanlık kampanyalarına tekrardan daldı.

10 Ağustos 2014’de ilk kez halk tarafından Cumhurbaşkanı seçilince sistem kilitlendi.

Devlet yönetimi zora girdi.

Hepsinden mühimi de, 15 Temmuz’da bir felaket yaşadık.

FETÖ darbe teşebbüsünden son anda kurtulduk.

İşgalden son anda yakayı kurtardık.

Tekfur artıkları, Bizans yanaşmaları, haçlı devşirmeleri 15 Temmuz’da şanslarını bir kez daha denediler.

Çok şükür fiyatı bir dolar olan namussuzlar baltayı sadece taşa değil, kendi kafalarına da vurdular.

Türk milleti bayrağının altında toplandı, ihanete göğüs gerdi.

Milli ruh ayağa kalktı, işgali def etti, işgalcileri kepazeye çevirdi.

PKK’sından FETÖ’süne, IŞİD’inden DHKP-C’sine varıncaya kadar çok sayıda terör örgütü ülkemizi hedef almıştır.

Bunu görüyor, bunu biliyor, bunu yaşıyoruz.

İsimlerin farklılığı kimseyi aldatmasın.

Bu terör örgütlerinin hepsinin amacı ortaktır, patronları aynıdır, destekleyicileri birdir.

Hesap, bin yılda vatanlaştırdığımız ve beraberce yaşadığımız bu topraklardaki varlığımızı sonlandırmaktır.

1071’de Malazgirt’te açtığımız tertemiz sayfa karanlık çevrelerin hala korkulu rüyasıdır.

Türk milletinin yaşama iradesi elinden alınmak istenmektedir.

Dün denediler başaramadılar, bugünse terör belasıyla bizleri yıldırabileceklerini düşünüyorlar.

Yolumuzdan sapacağımızı, beraberliğimizden tavizler koparacaklarını sanıyorlar.

Allah’ın izniyle istediklerini alamayacaklar, yine amaçlarına ulaşamayacaklar.

Gücümüzün kaynağı Türk milletidir.

Güvencemiz İstanbul’un muhteşem duruşudur.

Soruyorum;

Devlete kol kanat gerecek misiniz? (Evet)

Vatana destek olacak mısınız? (Evet)

Al bayrağımızı hak ettiği zirveye taşıyacak mısınız? (Evet)

Bebek katiline sahip olmak için hayır diyen Kandil cinayet örgütü, bu evetleri duyduktan sonra sahiden bittik diyor, mağaralarının mezar olacağını görüyordur.

16 Nisan’da yüzde 100 evet çıksa da meşruiyeti yoktur diyen, CHP’nin kayığına binip MHP’nin kıyılarına ok atan, demir parmaklıklardan tutup çamur siyasetine yatan tükenmiş siyaset kaçkınlarına uyku bile artık haramdır.

Dünya üzerinde bunlara rahat ve huzur kalmamıştır.

Sonları gelmiş, işleri bitmiş, fitnelerinde boğulma vakti yaklaşmıştır.

Bir CHP milletvekili, evet diyenleri İzmir’e kadar kovalayıp denize dökmekten bahsetse de, bunların alayı 16 Nisan’a kadar kabus görecekler, sonunda sandığın dibine çakılacaklardır.

Kaçacak tek yerleri ya Kandil, ya da Pensilvanya’dır.

Durmasın CHP hayır desin, susmasın PKK aman bittik diye hayır türküsü söylesin.

Eli kanlı aydınlıkçılar hayır mayası çalmaya, FETÖ’cü hainler hayırı savunmaya, DHKP-C, Avrupa ülkeleri hayır propagandasına devam etsinler.

Şunun şurasında 16 Nisan’a bir hafta vardır.

Milli hesap bir hafta sonra görülecektir.

İstanbul bir hafta sonra demokrasi hazımsızlarına dersini verecektir.

Siz söyleyiniz:

Buna hazır mısınız? (Evet)

Söz veriyor musunuz? (Evet)

Kaçanları tutup, kovalamacaya merak salanları harman gibi savuracak mısınız? (Evet)

Siz evet diyorsanız, bu defter dürülmüş, sayfa kapanmıştır.

Ben de diyorum ki; “Evet, Yine Evet, Bir Kez Daha Evet, Sonuna Kadar Devlet, Sonsuza Kadar Millet”

Değerli Kardeşlerim,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

15 Temmuz bir milattır.

Ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Başı Pensilvanya’da, kuyruğu devletimizin kılcal damarlarında bulunan teröristler, hücrelerinden çıkıp darbe teşebbüsünde bulundular.

Türk milletine yüzyıllardır diş bileyen emperyalistler 15 Temmuz’da tekrar hücuma geçtiler.

Vatanımızın, milletimizin, devletimizin varlığına kast eden kanlı bir girişimin işaret fişeğini yaktılar.

15 Temmuz’da hoca kılığına giren insanlık müsveddesi Türk milletine ateş emri verdi.

15 Temmuz’da Gazi Meclisimiz bombaların hedefi oldu.

FETÖ’cüler el koydukları tankları milletimizin üzerine sürdüler.

Polis ve asker kılığına giren katiller vatan evlatlarını şehit ettiler.

15 Temmuz’da mili birliğimizi hedef aldılar.

Devletimizin diz çökmesini amaçladılar.

Milletimizin iradesine ipotek koymak istediler.

Kanlı bir iç savaş çıkarmayı denediler.

Sizler destansı bir mücadeleyle tüm dünyaya sadece demokrasi değil, aynı zamanda cesaret, irade ve insanlık dersi verdiniz.

Milletimiz göğsünü hiç düşünmeden mütecaviz akına siper etti.

Kurşunlara gözünü kırpmadan meydan okudu.

Bombalara karşı etten bir duvar ördü.

Şehit oldunuz, devletimize diz çöktürmek isteyenlere izin vermediniz.

Türkiye oldunuz, bayrağımızı yere düşürmediniz.

“Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım!” diyerek FETÖ’ye ve şarlatan mihraklara en ağır dersi verdiniz.

Hainlere attığınız tokadın sesi okyanus ötesinde yankılandı.

Kahramanlık destanı yazdınız, birlik ve beraberliğimizi bozdurmadınız.

Türkiye’nin işgali için pusuda bekleyenleri şaşkına çevirdiniz.

Türk milletini hafife alanlara silleyi yapıştırdınız.

Sevr’i dayatanlara Kuvayı Milliye’yi hatırlattınız.

Yedi düveli inancınızla püskürttünüz.

Boğaziçi köprüsüne yuvalanan çakalları 1453 kararlılığıyla ezdiniz.

Günler boyu selalar eşliğinde vatan nöbeti tuttunuz.

Türk milletinin demokrasiden yana olan kararlılığını dünya aleme bir kez daha ispat ettiniz.

Türk devletinin bekasını canınınız pahasına savundunuz, korudunuz.

Kanı bozukları, bozuk para gibi harcadınız.

Ecdadımıza layık milli bir duruş sergilediniz. Hepinizi, İstanbul’u, aziz milletimi kutluyorum.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Diyorum ki, şehitler ölmez, vatan bölünmez.

Değerli Vatandaşlarım,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

15 Temmuz’da başını kaldıranların tekrar doğrulamaması için 16 Nisan tarihi bir fırsattır.

15 Temmuz’da piyonlarını kaybeden haçlı kafilesini 16 Nisan’da mat etmek vicdani bir sorumluluktur.

15 Temmuz’da devletin, milletin, Cumhuriyetin, Türklüğün ve Türkiye’nin bekasını hedef alanlara 16 Nisan’da Evet diyerek cevap vermek tarihi bir görevimizdir.

16 Nisan’da devletin bekası için evet diyeceğiz, FETÖ’cüleri, PKK’lı canileri, Türk düşmanlarını perişan edeceğiz.

16 Nisan’da milletin bekası için evet diyeceğiz, Pensilvanya’yı kalbinden vuracağız.

Türkiye’nin bekası için evet diyeceğiz.

15 Temmuz’un bir daha yaşanması için pusuda bekleyen, fırsat kollayan, planlar yapan mihrakları tarihin çöplüğüne süpüreceğiz.

Milli güvenliğimize omuz vereceğiz.

Daha doğrusu vermek zorundayız.

Bakınız çevremize.

Görünüz Irak’ta, Suriye’de neler olduğunu.

Bebeklere kimyasal silahlarla saldırıyorlar.

Masumlara kan kusturuyorlar.

Mazlumlar zalimler tarafından vuruluyor.

Etrafımızda harcı cinayet, temeli vahşet olan yeni bir dünya kuruluyor.

Füzeler havalarda uçuşuyor.

Bombalar peş peşe patlıyor.

Canlar gidiyor, sınırlar değişiyor, ülkeler tuzağa çekiliyor.

Yanı başımızda insanlar ölüyor, insanlık can çekişiyor.

Unutmayın, Türkiye asıl hedeftir.

Bu aziz ve cennet ülke hunhar niyetlerin, menfur hedeflerin, vandal emellerin ucundadır.

Bir olmalıyız, hep birlikte Türkiye’yi müdafaa etmeliyiz.

Teslim olamayız, olmayacağız.

Taviz veremeyiz, vermeyeceğiz.

Başka şansımız yok.

Başka gideceğimiz ülke yok.

Başka seçeneğimiz yok.

Tökezlersek üzerimize çullanırlar.

Düşersek varlığımızı çürütürler.

Devleti güçlü yapmalıyız.

Anayasayı hakim kılmalıyız.

Milli ve manevi değerlerimizin ortak paydasında buluşmalıyız.

Yeni darbe, kriz, kaos, işgal planlarına karşı tedbir almalıyız.

Siyasi kavgalarla geçirecek bir saniyemiz bile yoktur.

Kutuplaşma girdabında kaybedecek bir değerimiz yoktur.

Sistem tartışmalarıyla, fiili dağınıklıkla varacağımız bir yer de kalmamıştır.

Aynı safta namaz kılıp, aynı kıbleye dönüp, aynı milletin evlatları olduğumuzu bilelim.

Bilenmiş, bıçkın irademizle Türkiye’ye evet diyelim. Var mısınız?

Evet tek milletiz, adımız Türk milletidir.

Evet tek devletiz, adımız Türkiye Cumhuriyeti’dir.

Evet tek vatanız, adımız Türk vatanıdır.

Evet tek bayrağız, şerefimiz ay yıldızlı al bayraktır.

Evet tek diliz, ortak gücümüz Türkçe’dir.

Destek veriyor musunuz?

Kerkük’te Gökbayrak, Karabağ’da ağıtız.

Kaşgar’da gözyaşı, Bosna’da umuduz.

Halep’te beklenen, Akmescit’te gözlenen, Ankara’da güçlenen, İstanbul’da gürbüzleşip kardeşlikte kök salan Türk milletiyiz.

Kılıçdaroğlu saçmalıyormuş, yalan yanlış konuşuyormuş, anayasayı açıp okumamış, maddeleri merak edip incelememiş, artık bırakalım milletimiz hükmü versin.

Sultanahmet’te dilenip Ayasofya’da sadaka veriyorlarmış, sabredip akıbetlerini hep birlikte görelim.

Arabanın ardına at koşuyorlarmış, görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler, bunların tuzaklarını da başlarına geçirir.

Milliyetçi-Ülkücü Hareket üzerinde hesap yapıyorlarmış, FETÖ’cüler ve işbirlikçileri hayır çıkarsa şöyle olur böyle olur havasındaymış; ama bunlarla hesaplaşmak bizim işimizdir ve görevden kaçmayacağız.

Yine bunları önümüze katacağız, yine bunların alayını birden büküp, heveslerini teker teker kursaklarına dizip, hepsini birden ezip geçeceğiz.

Yalancılar boşuna zorlamasın, 16 Nisan’da gümbür gümbür evet iradesi yükselecek.

Diktatörlük gelecek diyorlar.

Aslında gelenin huzur, istikrar ve istiklal güvencesi olduğuna kafaları basmıyor.

Tek adamlık sistemi inşa ediliyor diyorlar.

Hâlbuki yürütmenin güçlendiğinin, yasamanın etkinleşip üzerindeki baskının kalktığını anlamıyorlar.

Yargı bağımsızlığının yanında tarafsız olacak diyoruz; kabus görüyorlar, saptırıyorlar.

Milletvekili sayısı 550’den 600’e çıkacak diyoruz, temsil gücünün artışını hazmedemiyorlar.

Yan yattı, çamura battı diyorlar, sonuç alamıyorlar.

Milletvekili seçilme yaşını 25’ten 18’e indireceğiz diyoruz; itiraz edip Türk gençliğini yok sayıyorlar.

Kardeşlerim söyleyiniz, bu değişikleri kabul ediyor musunuz?

18 yaşındaki kardeşlerimiz vatan nöbeti tutuyor, şehit oluyor.

Milleti ve devleti için her zorluğa katlanıyorlar.

Milletvekili seçme hakları varken seçilme hakkına neden sahip olmasınlar, niçin bu çok görülür?

Türk gençliği bilsin ki, her hak onlara meşru ve helaldir.

Hayırcıların öğüttüğü yalan, savurduğu palavradır.

Sizler onay verirseniz, TBMM ve Cumhurbaşkanı seçimleri beş yılda bir aynı günde olacaktır.

TBMM’nin görev ve yetkileri genişletilmektedir.

Milletvekillerinin kanun teklifi vermesinin önündeki yapay engeller kaldırılmakta, bu alanda tekel oluşturmuş hükümet etkisi sıfıra indirilmektedir.

Meclis yasa yapacak, hükümet seri icraata odaklanacak.

Bürokratik engeller en aza çekilecek.

Bekamızı tehdit eden musibetlerle etkili ve zamanında mücadele edilecek.

Kuvvetler ayrımı daha da güçlenecek.

Bunlara destek veriyor musunuz?

TBMM’nin denetim fonksiyonları aynen korunmaktadır.

Kılıçdaroğlu gensoru niye yok, güvenoyu neden kullanılmıyor diyor.

Bilmiyor ki, gensoruya yeni sistemin ruhundan dolayı artık ihtiyaç yok, güvenoyu doğrudan İstanbul’a geçiyor.

Değişen yalnızca hükümet etme sistemidir, anlamıyorlar.

Tesis edilecek bu yeni sistemin adı da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemidir.

İlk kez 100 bin seçmenin imzasıyla Cumhurbaşkanı adayı gösterilecek.

Fiili sulta bitiyor, hükümet etme sistemi meşru ve anayasal sınırlarda yeniden tanımlanıyor, güçleniyor, güncelleniyor.

İstanbul buna onay veriyor mu?

Yeni sistemde Cumhurbaşkanı’na iki dönem seçilme hakkı getiriliyor. Burası tamam.

Ne var ki, Cumhurbaşkanı ikinci dönemde seçim kararı alırsa kendisi üçüncü döneme aday olamıyor. Burası kesin.

Bunu bilmeyen Kılıçdaroğlu cehaletinin kurbanı oluyor.

İstanbullu kardeşlerim, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine evet diyor musunuz?

Cumhurbaşkanına ilk defa siyasi ve cezai sorumluluk getiriliyor.

Ve TBMM’yi fesih hakkı asla verilmiyor.

Sadece hem Meclis’e, hem de Cumhurbaşkanı’na aynen şu anda olduğu gibi seçimleri yenileme hakkı sağlanıyor.

Askeri mahkemeler ve sıkıyönetim uygulaması kaldırılıyor.

OHAL ilan yetkisi Cumhurbaşkanı’na veriliyor. Fakat bunun onay yetkisi yine TBMM’de bulunuyor.

Cumhurbaşkanı yürütme yetkisine ilişkin konularda kararname çıkarabilecektir.

Ancak münhasıran kanunlarla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi olamayacaktır.

Muhtarlıkların, lokantaların Cumhurbaşkanı kararnamesiyle kapatılacağını söyleyen aklını kaçırmışları tasfiye edecek misiniz?

Yeni ismiyle Hakimler Savcılar Kurulu’nun üye sayısı 22’den 13’e, Anayasa Mahkemesi’nin de 17’den 15’e iniyor.

Millet iradesi, yani TBMM bu kurula yeni durumda 7 üye seçme hakkına ulaşıyor.

Mutlaka sandığa gidiniz.

Tertemiz iradenizi gösteriniz.

Demokratik tercihinizle Türkiye’nin bekasına katkı veriniz.

Hayır diyen kardeşlerim, ülkenizi düşünün, geç olmadan evete dönün.

Kararsızlık geçiren vatandaşlarım, millet için, devlet için, milli namus için, bağımsızlık için karar verin, evet tercihinde toplanın.

Dileğim budur, istek ve arzum böyledir.

İstanbullu kardeşlerim, 16 Nisan geldiğinde, son defa soruyorum:

Türkiye’nin hak ve hukukunu savunacak mısınız? (Evet)

Geleceğiniz için evet mi? (Evet)

Bekamız için evet mi? (Evet)

Birlik ve kardeşliğimiz için evet mi? (Evet)

16 Nisan’da anca beraber kanca beraber miyiz? (Evet)

Allah nazardan saklasın, İstanbul kararını vermiş, Türkiye’ye şaşı ve yan bakanların ocağına incir ağacını bugünden dikmiştir.

“Devlet İçin Evet, Millet İçin Evet, Cumhuriyet İçin Evet, Türklüğün Bekası İçin Evet, Türkiye İçin Evet”

Sözlerime Yusuf Has Hacib’in bir duasıyla son veriyorum:

“Ya Rab, devletimizi artır, dileğimizi ver. Her işimizde arka ol, desteğini ver.”

Hepinizi bir kez daha selamlıyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Yolunuz bahtınız ve alnınız açık olsun diyorum.

Sağ olun, var olun.

Ne Mutlu Türküm Diyene.

 

CEVAP VER