Ta kadimden günümüze dek, yani Türklerin Ergenekondan çıkışını müjdeleyen Nevruz Bayramı’nın 4559. Yılı tamam oluyor… “Körükle Ateş Yakalı, Bakırdan Dağı Yıkalı, Ergenekon’dan Çıkalı, Nevruz, Türk’ün Bayramıdır”. Dünya Devletleri-Nevruz’un Dünya Türklerinin Yeni Yıl Bayramı olduğunu iyi biliyordur. ABD Başkanı, Sayın, Bayden’in, Azerbaycan Cumhurbaşkanı, Sayın, İlham Aliyev’e özel mektupla göndermiş olduğu Tebrik Mektubu da bunun bir ispatıdır. Evet, Azerbaycan Devleti Nevruz Bayramı Azerbaycan’da her şehirde, her reyonda, İlçelerde ve Köylerde, kırsal alanlardaki hanelerde bile halkımız yıllardır Bayram ediyor. Çocukken iyi hatırlıyorum, evler baştanbaşa temizlenir, boyanırdı. Bayram günlerinde her ailede çeşit-çeşit milli yemekler ve en lezzetli her türlü tatlı çeşitleri pişiriliyordu. Yuvarlak tepside ise Nevruz’un amblemi-kırmızı bantla çevrelenmiş yemyeşil Semeni duracaktır, elbette… Yeni elbiseler giymek şarttır. Son Çarşamba akşamı babam bahçemizde yedi ocak yakardı ve bütün aile bireyleri sırayla ocak üzerinden atlanırdık.
Ateşten atlamaların amacı eski yılın kötülüklerinden ve Hastalıklarından sıyrılmak, kurtulmaktır. Yeni yıla sağlıklı şekilde girmek gerekiyordu. Eski Türklerden kalmış, beş bin yıllık ananelerden biridir Nevruz!
Ertesi sabah erken köyümüzdeki çaya gider, serin suda yıkanır, Tanrı’ya dua ederdik: “Yüce Tanrım her eve bereket gelsin, bolluk olsun, Hastalıkları sular alıp götürsün… Ülkemize Barış getir, Tanrım! Bütün insanlar Barış ve Sevgi dolu yaşasınlar…” ve ilahır söylerdik…
Sovyet yıllarında resmi Bayram devlet tarafından yasaklanmış olsa bile, tüm evlerde bahçelerde Ocak mutlaka yakılıyordu, evlerde yemekler pişiriliyordu. Martın 21-de komşular, akrabalar yeni giysiler giyer, bir-birlerinin evlerine gider, Bayramlaşmalar böylece gün boyunca devam ederdi. Bütün küskünler mutlaka barışacaklardı adet böyleydi.
Son çarşamba akşamı babam çiftesini eline alıyordu ve bahçedeki ateşin yanında duruyordu. Bütün aile bireyleri sıraya giriyorduk; önce babam, sonra bizler tetiği çekiyorduk. Bütün köyde sanki savaş vardı…
1964 yılında tanınmış bilim ve devlet adamı, Prof. Dr. Şihali Gurbanov Politbüro Üyelerini ikna ede bildi ve o yıldan başlayarak her yıl Devletimiz Nevruz Bayramını resmi olarak yâd ediyordur.
Ama Nevruz Bayramı’nın beşeri ehemmiyetini, insanlar arasında Barışı, Sevgiyi pekiştirdiğini dünyaya tanıtan Ulu Önder Haydar Aliyev’in Bağımsızlığımıza kavuştuğu yıllardan başlıyor. Evet, bu bir gerçektir.
NEVRUZ-BARIŞ, SEVGİ VE KARDEŞLİĞİN SEMBOLÜDÜR
Azerbaycan devletinin kurucusu ve yaratıcısı Haydar Aliyev, Azerbaycan’ı Dünya Devleti yaptı ve Devlet Başkanlarını Azerbaycan’a davet etti. Ama Azerbaycan’ı ilk tanıyan devlet elbette ki, kardeş Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. Ulu Önderin ruhu şad olsun, şimdi Bağımsız Azerbaycan Devletinin dümeni güvenli ellerdedir. Aliyevçilik siyasi kursunun fedakâr devamcısı, Cumhurbaşkanı, Sayın, İlham Aliyev Azerbaycan’ı dünya devletleri seviyesine cesaretle götürmeye devam ediyor. Haydar Aliyev Fondu‘ nün Başkanı, Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı, UNESCO ve İSESKO’nun İyi Niyet Elçisi, Sayın, Mehriban Hanım Aliyeva ise milli örf adetlerimizi; tiyatro, müzik, şan, dans, resim, halı ve heykel sanatlarını, edebiyatı, özellikle kadim Muğam (makam) sanatımızı liyakatle tebliğ ve teşvik ediyordur.
Hürmetli Mehriban Hanım, cesurca, kahramanca sanat ve kültürün çiçeklenmesi namına bütün imkân ve olanakları adeta seferber etmiştir. Günlerdir Az. TV kanalıyla tüm Dünya halklarına Nevruz Bayramının tarihi geçmişinden, ta Şamanlardan başlayarak günümüze dek tarihi gelişiyle bağlı renkli programlar izlenir. Azerbaycan bu günlerde çiçeklerle süslenmiş adeta bir düğün havasında Nevruzu kutluyordur. Son Çarşamba sabahı Sayın, ilham Aliyev ve Hanımı Saygıdeğer Mehriban Hanım Aliyeva, tüm yerli ve yabancı devlet adamları ile birlikte Deniz kenarı Parkta halkla birlikte Bayram şenliğini kutluyorlar. Dünya halkları bu muhteşem izdihamı sevinç ve ferah içinde izliyorlardı. Azerbaycan Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Haydar Aliyev Fondu ‘nün teşebbüsüyle tüm Reyon ve İlçeler kendi meyve ve mahsullerini, elma, armut, ayvadan tutmuş, fıstık, ceviz, fındık ve çeşit-çeşit meyveler, milli yemekler, tatlıları masalara yerleştirmişler. Sanki toy bayramdır, milli giyimlerle süslenmiş gençler, kızlar, anneler, dedeler, bütün halk Bulvarda yürümekteler. Önde Cumhurbaşkanımız ve Hanımı, mezelerden tadıyor, çiçeklere bürünmüşlerdi adeta. Dünyanın bütün nimetleri önünde devlet Başkanları da bu nimetlerden tadıyordu. Milli idmancılarımız, halk dansları eşliğinde izdihamı izlerken kurur hissi yaşadım. Bu arada bütün reyonlardaki Bayram şenliklerini izlerken ferah hisleri içime ışık tuttu. Vatanımız nasıl da yeniden inşa ediliyor. Modern Okullar, Saraylar, çağdaş binalar, modern yollar, daha neler, neler… Bakü’de toy Bayram havası vardır. Fevvareler, temiz ve etrafı çiçekli yollar, her köşede, her sokakta, Caddelerde Bayram sürfeleri açılmış, yeni elbiseler giymiş soydaşlarımız sevinerek sokak-sokak dolaşıyorlardı. Türkün beş bin yıllık Bayramı Nevruz, Azerbaycan’ın bütün evlerine, mutfaklarına, bahçelerine ferah ve sevinç duygularını serpmiştir adeta. Demirden dağı deldiler, hürriyetlerine kavuştular ve o günü, yâd etmeye başladılar. Türk Dünyası’nda Nevruz’u beş bin yıldır bayram olarak kutluyor.
NEVRUZ-AYRICA ÖZGÜRLÜK VE BAHAR BAYRAMIDIR
1996 yılında İran’a, ikinci defa Erdebil’e, Sarab ve Tebriz şehrine, babamın akrabalarını bulmaya gittiğimde, onların da Nevruz Bayramını büyük Bayram olarak, ta Milattan öncelerden günümüze dek Bayram ettiklerini duymuş oldum. İçimde kurur, sevinç ve onur hisleri başkaldırdı. Demek ki, Nevruz- Türkler için Göktürklerin Ergenekon’dan demirden dağı eritip çıkmalarını, böylece Baharın gelişini, tabiatın uyanışını temsil ediyor.
Hiç unutmam, 2010 yılında TÜRKSOY Genel Sekreteri, Sayın, Prof. Düsen Kaseinov beni makamına davet etti, aynen şöyle dedi:
-Eflatun Hocam, senin Nevruz Bayramı ile ilgili yazmış olduğun makaleleri okudum. Evet, çok hoşuma gitti. Şimdi TÜRKSOY, ilk defa Avrupa’ya Nevruz Bayramı Şölenini götürmek istiyor. Bizim işin Nevruz Bayramı ile ilgili güzel bir Senaryo yaz, lütfen. Altı Türk devleti, Kuzey Kıbrıs, Tataristan ve tüm Türk Topluluklarından sanatçılar davet edeceğiz, dedi. “Nevruz Bayramı” Senaryosunu benim yazmamı istemesi hiş de boşuna değildi. Kaseinov benim Nevruz’la ilgili tüm makalelerimi okumuştu ve bizzat benden Senaryo yazmamı istemiş oldu. Ayrıca, Azerbaycan’ın Paris, JUNESCO’daki Sefiri, Sayın, Eleonara Hüseynova da aralıksız beni arıyordu ve Senaryoyu hemen kendisine göndermemi istiyordu. Yazdım Senaryoyu. Orada, Nevruzun dört Çarşambasını dans, bale, şan, müzik ve aktörlerin anlatımlarıyla, ilave görüntülerle “Nevruz Şöleni” temsilini Türk devletlerinden davet olunan 260 sanatçının iştirakiyle Paris’te sergileneceğini yazıp bitirdim. İlk olarak hürmetli Eleonara Hanıma göndermiş oldum. Aynı günün akşamı beni aradı, çok beğendiğini ifade etti. Mutlu ifadelerlerin sonunda: “Yani, yazmış olduğunuz Senaryoda Keçel ve Kosa da rol alacaklar, doğru mu?
-Evet öyle, Eleonara Hanım, dedim. – Ankara Devlet Tiyatrosu’ndan iki aktörle Fransız dili Hocaların yardımlarıyla Provalar yapıyorum. Milli tar aletimizi çalan sanatçı sahnede Kevel ve Kosayı takip edecek, onlara eşlik edecek, böylece tiyatro ağırlıklı danslı, korolu bir temsil sergileyeceğim. Sahnede Nevruz’un Ateşi de yakılacaktır, ateş üstünden atlamalar da olacaktır. Yani ananeye göre, Nevruz Temsilinde bütün Nevruz Bayramı oyunları – Ateş üzerinden zıplanacaklar, boyalı yumurta dövüşecekler, kutlamalar, ikramlar… Nevruz Bayramında kullanılan tüm gelenekleri Paris’te ve Strasburg’da göstereceğiz, dedim. Rahmetlik Eleonara Hanım sevincinden bir ara sustu: “Eflatun Hocam, siz konuşurken gözyaşlarımı tutamadım, af edin… Sizi önceden kutluyorum. Senaryonuzu da çok beğendim ve gerçekten de seviniyorum ki, Nevruz Bayramını iyi biliyorsunuz ve güzel de Senaryo yazmışsınız… Allah koysa sizi bizzat ben karşılayacağım. Sağ olun”…Telefonu kapattı…
Bu arada Devlet Opera ve Balesi Baş Dekoratörü, ünlü Dekoratör, Savaş Camgöz’le dekor ve kostümlerimizi hazırladık: Türksoy 500 yumurta sipariş verdi, onları güzelce boyadık, ceviz dahil tüm Nevruz Bayramında hazırlanan fıstık, nohut, kestane ve neler, neler aldık ve bir TIRa dekorlarımızı, giyimlerimizi gıdalarımızı yükledik ve Paris’e yola saldık.
TÜRKSOY’un sahnesinde provaları bitirmiş oldum. Devlet Tiyatrosu’nun iki güzel aktörlerle ve 260 kişilik ekiple birlikte Parise yola düştük.
PARİSLİLER “NEVRUZ TEMSİLİ”Nİ AYAKTA ALKIŞLADILAR
UNESCO’nun sahnesinde dekorlu iki prova yaptık ve ilk temsili sergiledik. Salon tıklım-tıklım doluydu. Dünya Devletlerin Sefirleri, resmiler salondaydılar. Temsil yüksek tempoyla devam etti… Şarkılar, danslar, Keçel-Koca’nın konuşmaları salondan alkış alıyordu…
UNESCO’nun Baş Sekreteri sahnede şöyle dedi: “Bu nefis temsili izlerken ilk defa anladım ki Nevruz Barış, Sevgi ve Hoşgörü Bayramıdır. İşte bu felsefi amacı Azerbaycan’daki Nevruz Bayramı şenliklerinde de gördüm ve kalbim ferahla, sevinçle doldu, -dedi. Strasburg’da da temsili sergiledik. Beş bine yakın Avrupalılar sanatçıları ayakta uzun-uzun alkışladılar…
Bu yıl Nevruz Bayramı, Muzaffer Ordumuzun azad ettiği – Şuşa’da, mihteşemliğiyle yad olunması çok anlamlıydı… Böylece Dünyaya Barışın ve Hoşgörünün öncüsü olduğumuzu bir daha göstermiş olduk.
Çok gururlandım. Dünya Azerbaycanlıları olarak böyle çağdaş vatanımızın olduğundan kurur ve kıvanç hissi yaşadım.
Yaşasın Azerbaycan. Yaşasın Azerbaycan-Türkiye kardeşliği!