Yosunların ormanlardan daha fazla fotosenteze katkısı olan organizmalar olduklarını dile getiren Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı, “Uzayda karbondioksitten oksijen elde edebilmek için dünyadan giden bu organik malzemeyle bir deney gerçekleştirdik ve 14 gün boyunca yüzde 21 oksijen elde ettik.” dedi.
İletişim Başkanlığı, “Devlet Teşvikleri Tanıtım Günleri Fuarı”nın 24’ncüsünü ATO Congresium’da düzenledi. 6-7 Mart’ta ATO Congresium’da gerçekleştirilen fuarın amacı gençlerin kamu kurumlarını daha yakından tanıyarak devletin sunduğu imkânlardan faydalanmasını sağlamaktı. Fuarda, yaklaşık 40 kamu kurum ve kuruluşunun temsilcileri tarafından gençlere burs, hibe, fon, kredi gibi maddi desteklerin yanı sıra staj programları ve uluslararası proje destekleri gibi konularda kapsamlı bilgilendirme yapıldı.
Fuarın ilk gününde, Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı, katıldığı uzay yolculuğuna ilişkin bir sunum gerçekleştirdi.
ANTARKTİKA’DAN ALINAN YOSUNLAR UZAYDA OKSİJEN ÜRETTİ
Geçtiğimiz haftalarda Türk bilim misyonunun dokuzuncu defa Antarktika’ya gittiğini belirten Alper Gezeravcı, “Bugüne kadar gerçekleştirilmiş olan ilk sekiz görevde ‘Türk bilim insanının Antarktika’da ne işi var? Türkiye bu alanda niye yatırım yapıyor? Diye sorgulandığımız oldu. İlim Çin’de de olsa gidip almakla mükellefiz, ilim kutuplarda da olsa gidip almakla mükellefiz. Sekiz yıldır ne işe yaradığı, ne için yapıldığı sorgulanan bu faaliyetten elde edilen birikimin neticesinde kutuplardan gelen yosunları biz uzaya götürdük. Ne için? Yosunlar, aslında bilinenin dışında ormanlardan daha fazla fotosenteze katkısı olan organizmalar. Uzayda karbondioksitten oksijen elde edebilmek için dünyadan giden bu organik malzemeyi biz yaşam destek ünitesinin içerisinde mikro boyutta dolaşıma sokarak bir deney gerçekleştirdik. 14 gün boyunca istasyonun içerisinde TÜBİTAK-MAM tarafından üretilmiş yaşam destek ünitesinin içerisinde bu yosun parçalarını dolaşıma sokarak, ortalama istasyon içerisindeki karbondioksitin beş katı –sistemi zorlamak adına- karbondioksit uygulayarak 14 gün boyunca yüzde 21 oksijen elde ettik.” dedi.
İstasyonda normal oksijen döngüsünün nasıl olduğuna da değinen Gezeravcı, “Belli bir oksijen rezervi var. Ancak astronotların istasyon içerisindeki soludukları havadan çıkan karbondioksit toplanıyor, karbondioksitin içerisindeki oksijen çekiliyor, buradan dönüşümü sağlanıyor. Ama büyük bir bölümü de sudan (H2O) oksijenin çekilip nitrojenle birleştirilmesi sayesinde gerçekleştiriliyor. Hâlihazırda bu mekanik ve fiziksel sistemlerle yapılıyor ama bizim götürdüğümüz ve denediğimiz sistemde bunu dünyadan giden organik bir canlı malzemeyle gerçekleştirme imkânımız oldu.” şeklinde konuştu.
ATMOSFERE ÇOK HASSAS BİR AÇIYLA GİRİLMELİ
Dönüş yolculuğuna ilişkin detayları da paylaşan Gezeravcı, “Deneylerimizi tamamladıktan sonra zaman hassasiyetli kargolarımızı yerleştirdik. İstasyona son imzamızı bıraktık. Basınçlı kıyafetlere girdik ve ardından dönüş yolculuğumuz başladı. İstasyon 28 bin km/saat hızla uçuyor. 28 bin km/saat hızla uçan bu platformdan aynı hızla ona tutunmuş olan kapsül ayrılmaya çalışıyor. 200 mt’lik bir emniyet mesafesi var. Kenetlenme esnasında bu 200 mt’yi 2 saat 50 dakikada alıyorsunuz. Ayrılma esnasında da aynı 200 mt’yi 1 saat 45 dakikada alabiliyorsunuz. İşte bir taraftan bu kadar devasa bir sürat, bir taraftan bu kadar minimal bir manevra. Neden? Çünkü çarpışma her an risk. 200 mt’yi aldıktan sonra istasyonun üstünden bir parabolik manevrayla kat edip ardına geçiyorsunuz ve aradaki mesafeyi açmaya başlıyorsunuz. Emniyetli mesafe alındıktan sonra da size tahsis edilen irtifaya doğru alçalışa başlıyorsunuz. Bekleme irtifasında dünyanın etrafında tur atmaya başlıyorsunuz ve nihayet atmosfere girişinize izin verilen dakika, saniyede ki bu bizim için yaklaşık 46 saat dünyanın etrafında tur attıktan sonra geldi. 46 saatin neticesinde atmosfere girişimize izin verildi. Atmosfere giriş esnasında, kapsülün etrafında her yönde koruyucu kalkan olmadığı için, içerdeki bütün ağırlığın tekrar hesaplanması ve çok hassas bir giriş açısıyla atmosfere nüfuz etmemiz gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
ATMOSFER YAPMASI GEREKENİ YAPIYOR
Atmosfere ilişkin detaylar da paylaşan Gezeravcı, “Atmosfer işini yapan bir katman, koruyucu bir katman. Uzay çöplerinin, meteorların, asteroid parçalarının dünyaya girişini engelleyen, keza menşei güneş olan zararlı ışık ve ışınların dünyaya erişmesini engelleyen bir filtre görevi görüyor. Dünyaya ait olmayan ve zararlı olanı bertaraf etmek için işini yapıyor. Ee.. Biz de dünyanın dışından geliyoruz. Bilmiyor ki dünyaya aitiz, işini yapıyor. Açmanın tek yolu çok hassas bir açıyla giriş yapmak. Ancak bütün bu hassasiyete rağmen girdiğiniz anda pencereden kıvılcımları görmeye başlıyorsunuz. Ve bir dakikanın içerisinde bu kıvılcımlar alev topu haline dönüyor. Atmosfere girdiğimiz andan itibaren iki bin ila üç bin derece santigrat arasında bir sıcaklık ortaya çıkıyor. Buna yönelik olarak da 5,5 saat öncesinden biz kapsülün içini yaklaşık -30 derecelere kadar soğutuyoruz. İçerideki sistemleri koruyabilmek adına. Yaklaşık yedi dakika sürdü bizim kat edişimiz. Kat ediş süresi önceden hesaplanmış vaziyette, giriş açısı hesaplanmış vaziyette, giriş zamanı dakika-saniye cinsinden hesaplanmış vaziyette. Bütün hesap ortada olmasına rağmen çıkacağınızın bir garantisi yok. İçerdeki astronotlar ve yerdeki kontrol ünitesi bu noktada olabilecek acil durum senaryolarına karşı beklemede. Her şey yolunda gider ve atmosferi kat edebilirseniz ondan sonra çıkış esnasında üzerinizden kalkan yerçekimi yavaş yavaş tekrardan üzerinize sirayet etmeye başlıyor ve bir serbest düşme başlıyor. Bu serbest düşmenin neticesinde de, saniyede hala süratimiz 8 km, bir kılavuz paraşüt açılıyor ve sürati yarısına indirmeye çalışıyor. Yavaşlama devam ediyor. Nihayetinde son üç km mesafede de dört tane ana paraşüt açılıyor ve bizi emniyetle su yüzeyine indiriyor. İnişinizin ardından hemen kurtarma botları çevrenizi sarıyor ve atmosferi kat ediş esnasında, -aslında bembeyaz kapsül- yanmış, taba rengini almış durumda. Bu atmosferden kat ediş esnasındaki yanmadan kaynaklı. Dış gövdede herhangi bir çatlak, herhangi bir hasar var mı? Bunu kontrol ediyorlar. Çünkü halen kapsülün içinde 16 tane roket motoru var. Onun da çok zehirli bir yakıtı var. Bu yakıttan bir sızma olup olmadığını kontrol ediyorlar. Herhangi bir sıkıntı yoksa etrafımızdaki tekneler, kurtarma botlarından atılan halatlarla gemilerin arkasındaki vince taşınıyoruz. Vinç tarafından alınıp geminin güvertesine çıkartılıyoruz ve son bir yapısal kontrol ardından kapak açılarak astronotların yaşayıp yaşamadığı kontrol ediliyor. Ardından da sırasıyla astronotlar dışarı çıkıyor ve geminin güvertesinde yer alan hastanenin içerisinde kapsamlı bir sağlık muayenesine alınıyoruz, 1,5 saat sürüyor. Bu 1,5 saat içerisinde güverteye erişen helikopter tarafından da muayene bitiminde alınıp karaya sevk ediliyoruz. Burada bir saatlik son bir sağlık muayenesinden geçtikten sonra da uçakla göreve başladığımız yer olan Houston’a geri dönüş yapıyoruz.” dedi.
193 ÜLKENİN 22’Sİ İNSANINI UZAYA GÖNDERDİ
Biz bu görevin icrasıyla birlikte birleşmiş milletlerdeki 193 ülkenin içerisinde insanını uzaya gönderebilen ve bilimsel deneyler gerçekleştirebilen dünyanın 22’nci ülkesi olduk. Bizden önceki 21 ülkenin yaptığının aynısını yaparak yine de bir şeyler öğrenebilirdik. Bunda hiçbir sıkıntı yok. Nihayetinde üniversitelerimizde, liselerimizde, diğer okullarımızda eğitim öğretim hayatına devam eden kardeşlerimiz de, aynı sırada onlardan önce aynı eğitimi almış binlerce insanın öğrendiğini öğreniyor. Bilimin pozitif donelerini tekrar ederek bir şey öğrenmekte hiçbir sıkıntı yok. Ancak biz bu ülkenin parlak zihinli insanları sayesinde, tarihimizde ilk defa gittiğimiz uzayda alnımızın akıyla 13 tane deneyi başarılı bir şekilde yaptık. Ve hem bu güne kadar asimetrik rekabete maruz kalan bilim insanlarımızın bambaşka bir kategoriye geçmelerine vesile olduk, hem de bu ülkenin uzay alanında, uzayın geleceğinde imzasını atan, söz sahibi olan bir ülke olması yönünde ilk başlangıcı yaptık. Dünya nüfusu 8,5 milyar. Her gün milyarlarca insan dışarıda milyarlarca adım atıyor. Ancak milyarlarca insanın attığı o milyarlarca adıma rağmen bir anne babanın hayatındaki en değerli anı evladının bu hayatta attığı ilk adım. Bu da Türk evladının uzaya attığı ilk adımıydı. Bütün memleketimize hayırlı olsun.” ifadelerini kullandı. (kaynak:ankaranethaber.com)