Ankara Sanayi Odası’nın iş dünyası ile yabancı misyon temsilcilerini biraraya getirerek işbirliği imkanlarını artırmayı hedeflediği 7. Büyükelçiler Resepsiyonu Etnoğrafya Müzesi’nde gerçekleştirildi. Çok sayıda büyükelçinin katıldığı resepsiyonda 51 ülkeden temsilci bulundu.
Resepsiyona milletvekilleri, bürokratlar, Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, ATO Başkanı Gürsel Baran, IMF Türkiye Daimi Temsilcisi Srikant Seshadrı, sivil toplum örgütleri başkanları, ASO Yönetim Kurulu, Meclis ve Komite üyeleri ile çok sayıda sanayici katıldı.
Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir’in hoşgeldiniz konuşmasıyla başlayan resepsiyon Klasik Türk müziği dinletisiyle devam etti.
ASO Başkanı Özdebir’in resepsiyonda yaptığı konuşma şöyle:
“Bu yıl 7.’sini düzenlediğimiz buluşmamızın açılış konuşmasında, sizlere öncelikle, sanayici olarak mevcut durumda Türkiye ekonomisini nasıl gördüğümüzü ve sonrasında da Ankara’nın söz konusu ekonomik resimdeki yerini kısaca özetleyeceğim. Biraz sonra sizlere anlatacağım Türkiye ekonomisi, hem bir sanayici hem de sanayi kesiminin temsilciliğini üstlenmiş bir sivil toplum kuruluşu başkanının objektif görüşleridir.
Sizlerden ricam bu samimi görüşleri önemsemeniz ve sizlerin de Türkiye ekonomisini bu perspektiften değerlendirmenizdir. Herşeyden önce son büyüme rakamları gösterdi ki Türkiye ekonomisi tahmin edilenin ötesinde bir performans sergiliyor.
TÜİK, 2017 yılının ilk yarısında Türkiye ekonomisinin %5.14 büyüme gösterdiğini açıkladı. Bu açıklamanın ardından finans kuruluşları, kredi derecelendirme kuruluşları hepsi birer birer Türkiye’nin 2017 büyüme rakamlarını yukarı revize ettiler. Büyümenin bileşenleri incelendiğinde, oldukça sağlıklı bir büyüme olduğu net bir şekilde görülmektedir.
İkinci çeyrekteki %5.1’lik büyümede yatırımlar 2.8 puan, ihracat ise 2.2 puan katkı sağlamıştır. Bu dönemde Türkiye imalat sanayi de önemli bir performans göstermiştir. 2016 yılının 2. çeyreğinde %4.8, büyüyen imalat sanayi bu sene %6’lık büyüme performansı yakalamıştır. Bu rakam bizler için ümit vericidir.
Malumunuz olduğu üzere, dünya örnekleri bize gelişme yolundaki ülkelerde kalkınma ile beraber sanayinin öneminin azaldığını, onun yerini hizmet ve ticaret sektörlerinin aldığını söylemektedir. Biz Türkiye sanayicileri olarak trendin ülkemizde bu şekilde gelişmemesi için elimizden geleni yapıyoruz. Çevremizdeki ülkeler ile karşılaştırıldığında Türkiye’de üretim kültürünün oldukça gelişmiş olduğunu görüyoruz.
Türkiye ekonomisi doğal kaynağa dayalı bir ekonomi olmadığından büyüyebilmek için üretim yapmış ve imalat kültürü gelişmiştir. Bu kültürü daha da geliştirmemiz gerekmektedir.
Sanayi üretim endeksi, ciro endeksi, nakit akışı, güven endeksi gibi öncü göstergelerin tamamı Türkiye’nin beklenen performansı ile 2017 senesinde diğer gelişme yolundaki ülkelerin tamamından pozitif ayrışacağını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Ekonomi yönetimi tarafından kararlılıkla mücadele edilen enflasyon dışında neredeyse tüm ekonomik gerçekleşmeler oldukça olumlu ve bu bizi memnun etmektedir.
Şimdi sizlerden ricam, 15 Temmuz gibi korkunç bir süreci ekonomik olarak yalnızca bir çeyrek daralarak atlatan, devamında %5 gibi bir ekonomik büyüme rakamını yakalayan kaç ülke olabilir?
Lütfen bu soruyu kendinize sorun. Biz sanayiciler olarak bu süreci, yalnızca sosyal olarak değil ekonomik olarak da yaşadık. Ancak bizlere korku salmaya çalışanlar, umduklarını bulamadılar. Açık yüreklilik ile söyleyebilirim ki, Sn. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ekonomi yönetimimiz 15 Temmuz sonrası dönemde zamanında ve yerinde tedbirler aldılar. Bizlere kulak verdiler. Bizler de belirsizliklere rağmen üretimden vazgeçmedik, bugünlere geldik…
Sizlere sunduğum bu tablo, Türkiye olarak yapısal bir takım düzenlemeleri hayata geçirmek zorunda olduğumuz gerçeğini hiçbir şekilde değiştirmemektedir. Bunu biliyoruz ve kabul ediyoruz. Ülke olarak yapısal düzenlemelere odaklanmanın zamanıdır. Özellikle 2019’a kadar tamamlanması öngörülen uyum yasaları ile birlikte, ekonomi açısından gerekli yapısal düzenlemelerin de gerçekleştirileceğine inanıyoruz.
Ankara’ya ilişkin bakış açımızı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Orta gelir tuzağından kurtulması ve belirlenen ekonomik hedeflere ulaşması için Türkiye’nin ilk önce şu anda içinde bulunduğu orta teknoloji segmentinden yüksek teknolojiye sıçraması gerekmektedir.
Türkiye olarak bu sıçramayı gerçekleştirebilecek birkaç il bulunmakta ve bunların başında Ankara gelmektedir. İstanbul’un finans ve hizmet üssü olma yolunda yürüdüğü bir dönemde Ankara’nın “ileri teknoloji üssü” olarak kurgulanması ve tüm kamusal politikaların buna göre hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Evet bunu söylerken yalnızca Ankara’da yaşadığımız için duygusal nedenlerle bunu önermedim. Veriler de Ankara’nın bu performansını ortaya koymaktadır. Bugün Ankara, ileri teknolojili patent/faydalı model başvurularının %14’ünü gerçekleştirmiştir. Ar-Ge yapan üreticilerin %15’i, ileri teknoloji üretiminin %13’ü Ankara’dadır.
Ar-Ge mühendislerinin %28’i Ankara’dadır. İleri teknoloji yatırımlarının %30’una Ankara ev sahipliği yapmaktadır. İleri teknolojili 13 alt sektörün tamamında Ankara rekabet gücüne sahiptir. Ankara’nın bu potansiyelinin geliştirilmesi olmazsa olmazımızdır. Ankara bu potansiyeli ile bölgenin Ar-ge ve ileri teknoloji üretim üssü konumunu önümüzdeki yıllarda daha da ileriye taşıyacaktır.
Ankara 11 tane Organize Sanayi Bölgesiyle bu işletmelere eve sahipliği yapmaktadır. Bunların içerisinde ASO’nun da %20 hisse ile ortak olduğu Uzay ve Havacılık İhtisas Organize Sanayi Bölgesiyle beraber bu coğrafyanın önemli bir çekim merkezi olacağına inanıyorum.”