Bugün, Mart’ın ve Ramazan ayının ilk günü. Günlerden cumartesi. Pırıl pırıl bir hava, bahar kapıda. İçimden bir ses “Evde oturacak vakit mi? Çık dışarıya, Kızılay’da gez” diyor. İç sesine kulak vermek lazım. Kalbin bir bildiği vardır.

Çocuklarla Kızılay’dayız. Yenilenen haliyle herkese serap görme şaşkınlığı yaşatan, küçük bir vahaya dönüştürülmüş Saraçoğlu Mahallesi’nde kısa bir mola. Banklar dolu. Kafeler de öyle. Müşteriler iç mekândan çok bahçeyi tercih ediyor. Ah şu sigara! Kar kış dinlemiyor. Yaşlısı genci, kadını erkeği, herkesin ya elinde ya ağzında sigara… Tüte tüte gidenlerden uzak kalmak ne mümkün! Birinden kaçsanız birine yakalanıyorsunuz.

Kızılay, iğne atsan yere düşmez, kalabalık, adeta insan seli. Herkes bir yana akıyor. Güvenpark tıklım tıklım. Güvercinler öbek öbek. Minik havuza maket kuğular yerleştirilmiş. Simli bir malzeme, çirkin mi çirkin! Kuğuları arka fona alıp özçekim yapanlar var. Fıskiyeler çalışmıyor, havuz boş ve kirli. Temizlik yapılsa bir ton izmarit çıkar. Kâğıt mendil, peçete, poşet ve yapraklar fıskiye ızgaralarının arasında yuva yapmış. 

Yaşadığımız yeri kirletmemeyi bize kim öğretecek? Yaşadığı şehre bu denli hoyrat davranan yurttaşın bir sebebi olmalı. Ses kirliliği, gürültü kirliliği, kurallara uymama edepsizliği, kabalık ve her tür hoyratlık şehir vandallığı değil de nedir?

Dolmuş ve otobüs duraklarında her zamanki kalabalık, keşmekeşlik. Pastanelerin ve bistroların önü ana baba günü. Pide almak için sıraya giren yarım saatte çıkamıyor. Biz iki pide için yarım saat bekledik. 

Yoldan geçen kırklı yaşlarında iki kadın, kuyruğa girip girmemekte kararsız. Esmer ve yüzü tombalak, geniş omuzlu olanı neşeli bir yüz ifadesiyle “Çocukluğumda Ramazan’da en çok sevdiğim şey, pide almak için fırın önünde beklemekti. Şimdi de seviyorum. Hadi kuyruğa girelim” dedi. 

Sivri burunlu, sarımtırak, kıvırcık saçlı ve kavga etmeye hazır bir hâlde olan arkadaşı, “Geciktik. Daha markete uğrayacağız” diye itiraz etti. Neşeli olanı hiç tepki göstermeden “tamam” dedi. Çocukluğunu oracıkta bırakıp  arkadaşının koluna sıkıca yapıştı.

Pastaneden tatlı aldığını gördüğüm elli yaşlarındaki kadın ise, iki elinde iki ağır poşet, duvara yanaştı, poşetleri yere bıraktı. Çakma mı gerçek mi olduğunu ayırt edemediğim bir markanın kırmızı kabanına sarılı, cebinden sigara paketini çıkardı, içinden bir dal aldı, çakmakla yaktı. İki fırt çekmeden telefonu çaldı. Arayana, “Tatlıları aldım. Market alışverişini yaptım. Her şey ateş pahası!” diye bağırdı. İki fırt çektiği sigarayı attı. Ayağıyla üzerine basıp çıkan dumanı söndürmeye bile tenezzül etmedi. Paketlerini aldı, güçlükle kaldırıp pastanenin önünden ayrıldı.

Kızılay’da Selanik, Bayındır, Karanfil, Sakarya’yı turladık. Kitapçılara girdik, çıktık. Kitap seçtik. Kitap fiyatlarını yakalamak ne mümkün! En çok fiyat artışı kitaplarda desem, yalan söylemiş olur muyum? Kitapçıların müşterilerine hayranım. Dünyanın en güzel, en kibar, en sessiz insanları. Kitap mı onları o kadar güzelleştiren? 

Kızılay’da Ramazan’a dair bir iz görmedim. Ramazan’ın izi mi olur, demeyin. Her eylemin bir izi, sesi, görüntüsü olmalı değil mi? Görülmeyen eylem nerede görülmüş?

Öğleyin başladığımız Kızılay turu, ikindi üzeri bitti. Eve döndüğümüzde derin bir soluk aldık. Kızılay’daki insan selinden erken kurtulduğumuza sevindik. Yemek masasının üzerine bıraktığımız yumurtalı pide ve Ankara simidinden gelen susamla karışık mis gibi koku çocukluğumda duyduğum bir anlatıyı hatırlattı.

Adamın biri oruç tutmazmış. İftar saatine yakın mahalle fırınının önüne gelir, uzun pide kuyruğuna kaynak yaparmış. Bir gün, komşusu olan Hacı Emmi’nin önüne geçip yine kaynak yapmak istemiş. Hacı Emmi oruçlu ağzıyla patlamış:

-Hay oğlum, bir günden bir güne oruç tutmuşluğun yok. Niye gelip kalabalık ediyorsun? Bırak oruçlular alsın pidesini, demiş.

Adam, başını biraz yana çevirip gözlerini Hacı Emmi’nin gözlerine dikmiş. 

-Niye kızıyorsun Hacı Emmi? Pidemizi de almayalım da hepten gâvur mu olalım, demiş.

Fıkrayı hatırlayınca, Kızılay’da Ramazan ayına ilişkin bir iz görmedim dediğime üzüldüm. Pide kuyruğundan daha iyi iz mi olur?

CEVAP VER