Kurban Bayramı arifesinde Edirne’ye geldim. Her gelişimde ilk uğradığım kişi “Ciğercilerin Piri” olurdu. Pirlerin en güleç yüzlüsü, en sıcakkanlısıydı. Güler yüzüyle tatlı diliyle karşılar, “Güzel insan oş geldin. Özlettin kendini” derdi. Selimiye Camisi’ni karşıdan göreceğim bir masaya buyur eder, Edirne’nin meşhur tava ciğerini yedirmeden bırakmazdı. “Edirne’ye Gel, Ciğerimi Ye!” sloganı ona aitti.
Edirne’de ilk ziyaretim yine Ciğercilerin Piri’ne oldu. Bir farkla; Selimiye Camisi’nin yanı başındaki ciğerciye değil, Yenişehir Mezarlığındaki kabrine uğradım. Türkiye’ye sığamayan, yerinde duramayan, tanıdığım en hareketli insan, bir küçücük yerdeydi.
Edirne’nin tanıtım elçisi, Tarihi Edirne Ciğercisi Bahri Bey’in ortağı, Edirne’yi Tanıtma ve Tava Ciğer Kalite Koruma Derneği Başkanı, dost insan Bahri Dinar’dan söz ediyorum. 19 Nisan 2024’te 63 yaşında vefat eden Bahri Dinar, benim güzel adamlarımdan biriydi. Edirne’nin gerçek agasıydı. Agaların agasıydı.
Bahri Dinar’ın cenazesine katılamamıştım. Mezar yerini bilmiyordum. Yenişehir Mezarlığı personeli yardımcı olmaya çalıştı. Bilgisayardan mı, internetten mi, bilmiyorum bir sorun yaşandı. Personel defin yerini bulmakta zorlandı. Bu arada, Bahri Dinar’ın nüfus kaydındaki isminin Bahreddin olduğunu öğrendim. Mezarlık sistemine öyle kaydedilmiş.
Ada ve parsel numaralarını öğrenince mezar yerini bulmak kolay oldu. Bahri Dinar, mezarlığın en alt tarafına doğru, bir köşe başına defnedilmiş. Yanında bir çeşme var. Kabir henüz yeni olduğu için yaptırılmamış. Toprak yığını öylece duruyor.
Belediye mezar taşı yerine üzerinde “Bahri Dinar 19.04.2024” yazısı bulunan bir ahşap parçası dikmiş. İki minik plastik çiçek iliştirilmiş. Biri beyaz, biri kırmızı. Plastik çiçeklerin üzerinde salyangozlar vardı. Gece yağan yağmur toprağını ıslatmıştı.
Ben dua ederken eşim ağladı. Edirne’ye geldiğimizi duyunca ciğer hazırlar, paketler eve gönderirdi. Her yıl tatil için eşiyle birlikte yazlığa davet ederdik ama iş yoğunluğunu gerekçe gösterir, gelmezdi. Özür üstüne özür diler, bir sonraki yıl için program yapardı.
Edirne Yenişehir Mezarlıği ağaçsız, çiçeksiz ve bakımsız. Maalesef Edirne yıllardır belediye hizmetleri yönünden Türkiye’nin en şanssız şehri. Uzun yıllar Osmanlı’ya başkentlik yapmış bir şehir temizliğinden su ve ulaşıma kadar sorunlarını çözebilmiş değil. Mezarlık da bu şanssızlıktan payını almış. Vatandaş da mezarlıklara gereken önemi vermiyor galiba. Bakımlı mezar sayısı çok azdı. Ziyaretçi sayısı da…
Bahri Dinar, 1961’de Uzunköprü-Süleymaniye köyünde doğdu. Dokuz kardeştiler. Edirne’ye 1977’de çalışmaya geldi. 1978 yılında Ege ve Akdeniz’in turistik tesislerde çalışmak üzere Edirne’den ayrıldı. İzmir Fuarı ile İstanbul’un ünlü gazinolarında garsonluk ve şef garsonluk yaptı. Birçok ünlü sanatçıyla tanıştı.
1985 yılından itibaren kışları Edirne’de çalışmaya başladı. 1990’da Edirne’ye döndü. Birçok tesiste çalıştı. Cana yakındı. Edirne sevdalısıydı. Müşterilerle iletişimi iyiydi. Edirne’yi Tanıtma ve Edirne Tava Ciğeri Kalite Koruma Derneği’ni kurdu. İş yerini açtığında yıl 2013’tü. Nikahımda, davetlilere tava ciğer ikram etti. Ankara’ya geldi, çalıştığım kurumun kermesinde tava ciğer yaptı.
Almanya’dan Japonya’ya, ABD’den Fransa’ya dünyanın birçok ülkesinde televizyon kanallarında Edirne’yi ve tava ciğerini tanıttı. Ulusal kanalların en çok davet ettiği aşçı konuklar arasında yer aldı. Edirne’ye gelen siyasiler, sanatçılar, sporcular ve iş insanları önce ona uğrardı. Edirne’ye gelen medyatik ve önemli şahsiyete, katıldığı programlarda sunucularla konuklara küçük hediyelerle plaketler verirdi. Edirne’yi tanıtmak için hiçbir fırsatı kaçırmazdı.
Soyadını, Balkanların en büyük sıra dağlarından olan “Dinar Alpleri “nden almış. Balkan kökenliydi ve her Balkan kökenli gibi Karamanlıydı. Bahri, denize ait demek. Hz. Mevlâna’nın “ Hoşgörülükte deniz gibi ol” öğüdünü hayatının merkezi yapmış. Yüce dağlar gibi her fırtınaya eyvallah demiş, şikayet etmemiş. Adıyla müsemmaydı.
Garip babasıydı, cömertti, çalışkandı. Hayatı boyunca hırs yapmadı, rızık endişesi taşımadı. Tevekkül sahibiydi. Gerçek zenginliğin dostlukta, insanlıkta olduğuna inanmıştı.
Karakterli, kaliteliydi. Edirne’nin simgesiydi. Gönül adamıydı. Bir dostunun ifadesiyle, şu sözleri söylemiş adamdı: “Kapımdan içeriye giren hiç kimseyi geri çevirmedim hayatımda. Hiç kimseyi, kim olursa olsun… Buraya gelen herkes benden ne istediyse almıştır. Hayat bana iyilik yapmayı öğretti. Bana geçmişim iyilik yapmayı öğretti. Vermek o kadar zor bir şey değil. Aslında çok güzel bir şey. Verin, Allah size tekrar geri veriyor. “
“İyi insan olun” diyen de oydu. “Allah hepimizi iyi insanlarda karşılaştırsın” diyen de. Güzel insan, agaların agası. Edirne’deyim. Yine ciğer yemeden dönmeyeceğim. Ama ciğerim yanık. Bir dostu kaybetmenin hüznünü yaşıyorum. Mekânın cennet olsun güzel insan.
Kurban Bayramınızı tebrik ederim.