CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, TSK’nın en geç 6 saat içinde bu coğrafyada ulaşamayacağı bir yer bulunmadığını belirterek, “Kutup çadırları, sahra hastaneleri, sahra mutfakları, ilk 6 saat içinde tamamını yapabilirlerdi. Yaptırmadılar. İnsanların ölümünü beklediler bunlar. Göz göre göre, bağıra bağıra ölümü gördüler. 2 koca gün geçecek, insanlar ölecek, kalkıp diyeceksiniz ki ‘Ben sizden helallik istiyorum.’ Kimin helalliğini istiyorsun sen? Nasıl bir helallik anlayışıdır bu?” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin güzel bir ülke olduğunu ve iyi insanlar bulunduğunu dile getirerek, bazen yanlış tercihler nedeniyle ülkenin krize girdiğini, derin bunalımlara sürüklenildiğini ancak kısa sürede toparlanmak ve kucaklaşmanın herkesin görevi olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, deprem bölgesine ilk kamyon ve tırların gittiğini ifade ederek “Kamyon ve tır şoförlerine teşekkür ederim. En zor koşullarda gittiler. AFAD’ın ve Kızılay’ın çalışanlarına, yöneticileri değil, fedakarca çalışan bu iki kurumun bütün personeline yürekten teşekkür ederim.” diye konuştu.

Deprem bölgesinde çalışan belediyelere de parti ayrımı gözetmeden teşekkür ettiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bizim ruhumuzda, bizim kimliğimizde, bizim tarihimizde ayrımcılık yoktur. Kim taş üstüne taş koyuyorsa onun yanında durmak gibi bir geleneğimiz vardır. Tarihin bize yüklediği en güzel gelenek budur.” dedi.

Kılıçdaroğlu, askerin zamanında sahaya indirilmediğini öne sürerek “Bu büyük felaketin bir anlamda sorumlusu oldular. Daha sonra gelen güvenlik güçlerimize de yürekten teşekkür ederiz. Tabii en büyük teşekkürümüz, hiçbir şey beklemeden parmaklarıyla, tırnaklarıyla ‘Bir kişiyi nasıl kurtarabilirim?’ diye deprem bölgesine koşan gönüllülere.” ifadelerini kullandı.

CHP’li belediye başkanlarının her noktada olağanüstü başarılara imza attığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, onlara da teşekkür etti. Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’li belediyelerin bölgeye 8 bin 163 araç, 6 bin 562 insani yardım kamyonu gönderdiğini, 23 bin 473 çalışanının deprem bölgesinde görev yaptığını, 142 mobil mutfak, 153 ikram aracı oluşturulduğunu, 16 mobil fırın yapıldığını, 2 milyon 863 bin 636 battaniye, 252 bin 303 ısıtıcı, 37 bin 96 çadır gönderildiğini anlattı.

Deprem bölgesinde çadır ihtiyacının devam ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Bir felaket ortamında nasıl olur da Cumhuriyet ile yaşıt olan bir kurum, Cumhuriyetin en değerli kurumlarından birisi olan Kızılay çadır satar, çadır ticareti yapar? Buradan Kızılay yetkililerine sesleniyorum; kardeşim deponuzda kaç çadır varsa, eğer varsa, satılmadık kaç çadırınız kaldıysa getirin. Hepsini alacağız ve deprem bölgesine göndereceğiz. Tarihi kökleri olan bir yardım kuruluşunun ticarethaneye dönüşmesi ne demektir? Öğrenciliğimizde Kızılay kumbarası taşırdık, götürüp öğretmenimize teslim ederdik, onlar da Kızılay merkezine gönderirlerdi bu parayı. Kurumun geldiği hale bakın.”

CHP’li belediyelerin gönderdiği yardımları saymaya devam eden Kılıçdaroğlu, bu yardımların sürdüğünü kaydetti.

Devletin, bütün risklere önceden hazırlık yapan kurum olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, “Bu iktidar, yani enkazın altında kalan bu iktidarın deprem konusunda tahminleri yanlış olmuş. Neymiş? İstanbul’da bekliyorlarmış Kahramanmaraş merkezli çıkmış. Hayatımda bu kadar devlet geleneğinden uzak, devlet söyleminden uzak ve devleti tanımayan bir iktidarı ilk kez görüyorum. O nedenle ‘Devlette liyakat esastır.’ diyoruz.” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, deprem konusunda TBMM’nin, AFAD’ın, üniversite hocalarının, CHP’li belediyelerin, bilim insanlarının değişik zamanlarda yazıldığını söylediği raporlarda söylenmesi gereken her şeyin bulunduğunu savundu. Kılıçdaroğlu, devleti yönetenlerin bunlardan haberi olmadığını ileri sürerek “Bu iktidar, saat gibi çalışan devletin en temel kolonlarını kesti. Liyakat dediğimiz kavram devlet için önemlidir. İşi ehline vermek, bütün inançlarda, bütün demokrasilerde temel kuraldır. Devletin direği adalettir; adaleti çürüttüler. Kalmadı bir şey. Devletin kolonlarını keserseniz Kahramanmaraş’ta, Adıyaman’da, Hatay’da olduğu gibi bir tabloya mahkum olursunuz. En yetkin insanları kapının önüne koydular. Devlette liyakati değil sadakati esas aldılar.” değerlendirmesinde bulundu.

Devleti yönetenler için depremde kaç kişinin öldüğünün önemli olmadığını öne süren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Bakmayın ağladıklarına, ağlamıyorlar. Para dağıtarak, insanları acaba yanımıza çekebilir miyiz diye… Para ile insanın iradesi satın alınır mı? En acılı günde ‘Sana para vereceğim.’ denir mi? İnsanlıktan çıkanlar ancak bunu yapar, insanın ne olduğunu bilmeyenler ancak bunu yapar. Emin olun izlerken utanıyorum. Nasıl bir devlet yönetimidir, nasıl bir çürümüşlüktür, nasıl her şeyi parayla gören bir anlayıştır bu? Anlamakta zorlanıyorum.

‘İki günde bir şey yapmadık, helallik istiyorum.’ Halkına kastetmenin helalliği olmaz. Kastettiniz siz, bilerek yaptınız. Bunlar olmasaydı bilmiyorsunuz diyecektim. AFAD’ın raporları, üniversite hocalarının raporları, bilimsel makaleleri olmasaydı, TBMM’nin araştırma raporları olmasaydı ‘Bilmiyordunuz.’ diyecektim. Biliyordunuz, kastettiniz, 50 bine yakın yurttaşımızın ölümüne neden oldunuz.”

Kılıçdaroğlu, TSK’nın en geç 6 saat içinde bu coğrafyada ulaşamayacağı bir yer bulunmadığını belirterek şunları söyledi:

“Kutup çadırları, sahra hastaneleri, sahra mutfakları, ilk 6 saat içinde tamamını yapabilirlerdi. Yaptırmadılar. İnsanların ölümünü beklediler bunlar. Göz göre göre, bağıra bağıra ölümü gördüler. 2 koca gün geçecek, insanlar ölecek, kalkıp diyeceksiniz ki ‘Ben sizden helallik istiyorum.’ Kimin helalliğini istiyorsun sen? Nasıl bir helallik anlayışıdır bu? Donarak hayatını kaybeden vatandaşlar… Neyin helalliğini isteyeceksin. Tırnaklarıyla, elleriyle, kollarıyla, bir şekliyle bir kişiyi kurtarabilir miyim diye çırpınan insanlar… Sen neyin helalliğini isteyeceksin. Gerçekten de devlet yönetilmiyor. Bugün Cumhurbaşkanlığı bünyesinde bir Deprem Kurulu oluşturulması kararı almışlar. Rahmetli Ecevit, Marmara depreminden sonra Ulusal Deprem Konseyini kurdu. Başında da TÜBİTAK vardı. Ne yaptılar biliyor musunuz? 2007’de ilk yaptıkları iş, bu kurulu kapatmak oldu.”

İktidarın “Devlet benimle başladı, benden önce yoktu.” dediğini iddia eden Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’in bütün kurumlarının içinin boşaltıldığını ve çürütüldüğünü savundu. Kemal Kılıçdaroğlu, “Sen Cumhuriyet’ten intikam mı almak istiyorsun? Cumhuriyet’in kurumlarını yok etmek mi istiyorsun? Ne senin ne senin dayandığın bütün varlıkların gücü buna yetmez.” diye konuştu.

CEVAP VER