Moskova’da yaşayan, Ermeni Sinema Rejisörü, Karen Şahnazarov Garabağ’ın Azerbaycan torpakları olduğunu itiraf etti… Rusiya’lı Gazeteci ve Program sunucusu, Vladimir Solovyov’un (Azerbaycan halkının düşmanı ve Ermeniperest hain) misafiri olan Şahnazarov, acıkca itiraf etti ve şöyle dedi: (Program yakın geçmişte sunulmuştur).
– Gelin tarihi sayfalayalım, Ermenistan’ın yaratılış tarihine göz atalım… Elbette ki Garabağ – Azerbaycan toprağıdır, nokta, – dedi. Fakat Garabağ’da baş vermiş hadiseler Ermenistan Başbakanının düşünülmemiş, acemi adımlarının neticesidir.
Burada Şahnazaryan çok önemli tarihi gerçeği söylemiyor veya söylemek istemiyor. Bunu mutlaka biliyordur, ama söylemekten kaşınıyor…Hatta sunucu, Azerbaycan düşmanı Solovyov da gerçekleri açıklamaktan kaçınıyordu, konuyu hemen değişiyordu ve tarihi gerçeklerin açklanmasını istemiyordu… Bu program dünya insanları tarafından da izleniyordur. Buna göre bazı tarihi gerçeklerin açıklanmasını ve okurlarımızın da hakikatları anlaması ve idrak etmelerini isterim. Olay şundan ibarettir: Rusya, bütün olumsuzluklarin sorumlusu ve organize eden tarafıtır, bunu dünya insanları da doğru idrak etmeliler.
Zaten Kafkas Bölgesinde, özellikle Azerbaycan’da, Gürcistan’da, Çeçenistan, Abhaziya dahil tüm bölgelerde Rusya, hakimiyetlerini korumak için çeşit-çeşit senaryolar üretiyordur ve böylece Kafkas’larda hakimiyetlerini pekiştirmeye çalışıyordur. Dün de böyle idi, bu gün de böyle davranıyordur. Rusya bölgede adeta at oynatıyor ve İvan Groznıy gibi davranıyordur…
Hala, 1828 yılında Azerbaycan’ın en manzaralı guşelerinden sayılan İrevan topraklarında, Ermeniler de tek-tük yaşıyorlardı. Yani onlar için bir Ermenistan Devletini kurmak akla bile gelmezdi, ayrıca mümkün bile değildi…Çünkü bu topraklar, ta Sümerler döneminden ezeli Azerbaycan toprakları olmuştur. Tarih vardır ve Arşiv belgeleri de bunun kanıtıdır.
Çar Rusya’sı, önce Garabağ Hanı, şerefi ve namusu sıfır olan, İbrahim Hanın çevresine Rus kızlarını yerleştiriyor ve böylece kendisi için fuhuş ortamı yaratıyor. Daha sonra namusu ve şerefi olmayan bu, İbrahim Hanı defalarca evinde bile ağırlıyor ve sonunda kendisiyle bir Anlaşma imzalıyor: yıl 1828…
VATAN TOPRAKLARINI SATAN ŞEREFSİZ İBRAHİM HAN
Bu Anlaşma gereği Türkiye’den 100 bin, İran’dan ise 120 bin Ermeni nüfusunu, aileleriyle birlikte İrevan Mahalına ( o zaman İrevan Mahalı denirdi. – Yani İrevan Bölgesine) göç ettiriyor. Ve burada, ta X-XII.yy. dan meskunlaşan ve kendilerine ait olan ezeli topraklarımızdan Azerbaycan Türklerini aileleriyle birlikte topyekun, Azerbaycan’ın Gence, Berde, Şeki ve diğer bölgelerine zorla göç ettiriyor. Şerefsiz İbrahim Han da buna göz yumuyor. Azerbaycan Türkleri bir nevi dede-baba topraklarından sürgün ediliyorlar. Rusya Çarı bunu bilinçli olarak yapıyordu: kendi Hıristiyan ırkına böylece sahipleniyordu. Ayrıca, çok manzaralı ve verimli topraklara da böylece sahiplenmiş oluyordu. Tam o yıllarda fevkalade verimli Garabağ topraklarına Ermeni ailelerini meskun ediyordu. Azerbaycan Türkleri’nin toprakları ellerinden vahşice, hüharca alınıyordu ve Ermenilere peşkeş ediliyordu.
Peki, Ruslar, kendi Hıristiyan ırkından olan bu zavallı Ermenileri neden Sibirya bölğelerine yerleştirmüyordu? Yahudiler için Babilistan Otomoni Cumhuriyetini kuruyor da, Ermeniler için oralarda, boş arazilerde neden Otonomi kurdurmuyor? Sorunun cevabı şudur: Rusya kendi topraklarını aralıksız genişletiyor ve hatta ilerde İran topraklarını da kendine katmayı pilanlıyordu. Bu düçünce deli-Petro’nun Elyazısı’nda yazılıdır. Ve ben Sain-Petersburg Devlet Konservatoriyasında Ögrenciyken, bizzat o deli-Petro’nun – Saltıkov-Şedrin Tarihi Müzesi’nde korunan şahsi Arşivi’ndeki Elyazısını okumuşumdur. Orada aynen şöyle denir:
“Rusya sadece Yaponya kıyılarına dek değil, Güney’indeki Çin dahil Avrupa’ya ve Kafkas Bölgelerindeki topraklara da zamanla hakim olmalıdır. Rusya, bu bölgelerle meskunlaşan tüm farklı Tatar Toplulukları ve Azınlıkları da denetimine almalı ve zaman diliminde onları Hıristiyanlaştırmalıdır…”-yazılıyor. Zaten Rus ırkçılığının temeli o deli-Petro adlandırdıkları şahıstan başlıyordur… Bu gerçek hiç zaman unutulmamalıdır. Deli-Petro’nun Elyazısındaki garip tarafı şudur ki, Azerbaycen Türkleri ifadesi yoktur, bizleri de Tatar adlandırıyordu o hain adam.
Kendi ırklarının soğuk Sibirya’nın bataklık ve ormanlıklarından geldiklerini yazmıyorlar, fakat kadim Sümer döneminde, kadim tarihe malik Türkleri de, Orta Asya ve Kafkas’larda yaşayan Tatarlar, diye hitap ediyor o deli-Petro! Çok-çok yazıklar olsun ona: Irkçı, hain ve Türklere düşman adama…
Ben, Öğretmen bir ailede dünyaya merhaba demişimdir. Biz kalabalık aileyiz ve babam Okul’dan sonra akşamlar bizleri çevresine a toplardı ve Türk Tarihi kitapları bizler için yüksekten okuyordu. Evimizde dünya edebiyyatı külliyatı kitapları vardı. Rahmetlik Tevfik Ağabeyim, Mutaalim kardeşim sırayla dünya edebiyatı kitaplarını seve-seve okuyor ve babamla tartışıyorduk… Rahmetlik Dedem, taninmiş Doktor – Mirza Mutallim, ayrıca dönemin tanınmış şairi olmuştur. Erdebil kökenliydi, Tebriz ve Lenkeran Şiir Meclislerinda zaman-zaman bulunmuş, yeni şiirlerini okumuştur. Her zaman, her yerde Türk olduğunu vurgulamıştır.
RUSYA’DA YAŞAYAN TÜRKLER ZORLA HIRİSTİYANLAŞTIRILIYOR
Ruslar ise her zaman, her fırsatta Azerbaycan Türklerini de Hıristiyanlaştırmak siyasetini yürütmüştür… Bele ki, yetmişli yıllarda Sibirya’nın Sverdlovsk bölğesinde çalışmaya gitmiş, rahmetlik kardeşim Eldar’a epey zaman baskı yapmışlar ki, Rus vatandışlığını kabul etsin, o ise kabul etmemiştir. Sonunda Rusya’dan cenazesini getirmiş olduk…
Başka örnek veriyim: rahmetlik damadım uzak Vladivastok şehrinde askeri görevini tamamlamış (1970) ve orada ticari faaliyetine başlamıştır. Kendisini Polis İdaresine davet etmişler ve aynen şöyle demişler:
– Sen, Rus vatandaşlığını kabul etmeden Rusya topraklarında ticaret yapamazsın. Çaresiz kalan damadım, kızkardeşim ve üç evladını Rus vatandaşı yapmışlar… İşte size canlı kanıt.
Ben, 1971 yılında Rimski-Korsakov adına Saint-Petersburg Devlet Konservatuvarı, Opera Rejisörlüğü Bölümüne kabul olundum. Pasaport kaydımı yapan Polis memuru bana, “Rus vatandaşlığını kabul etseniz, size pek-çok kolaylıkları temin ederiz”, dediğinde:
-Ben Azerbaycan vatandaşıyım ve Türküm. Milliyetimi değişmek niyetinde de değilim… – Adamın yüzü aniden bozuldu, kaşeyi Pasportuma sertçe indirip kaşe vurdu. Sanki yırtacaktı Azerbaycan Pasaportumu: haince yüzüme baktı, durdu… Elimi uzattım ki Pasaportu alayım. Önüme attı… Ben de onun tavrına karşılık:
-Sovyet Pasaportunu böyle önüme atamazsınız. Ben ikinci Üniversiteyi okuyorum. Yazar, Bilim adamı ve Gazeteciyim… Hareketlerinizi de hiç kabul etmiyorum. Yaptıklarınızı “Pravda” Gazetesine yazacağım… – Sert sözlerimden adamın yüzü aniden değişmiş oldu, gülerek bana: -Bu bir şakaydı, lütfen alınmayın. Özür dilerim… –Kalktı, kapıyı açtı, benim yanımda koridorda baya yürüdü, hep özür diledi. Ben ayak sakladım, adamın hayasız ve sahte yüzüne bakarak: – Bu şakayı hep yapıyorsunuz, öyle mi? Ben sizin şakanızı bile kabul etmiyorum. Gazetede okursunuz davranışlarınızı…, dedim ve hemen hızla yürüdüm. Adam peşime adeta koşuyordu, “Aff edin”, “Şaka yaptım”, “Lütfen aff edin beni, ne olur? Ben ayak sakladım? –Eğer yanımda bir adım bile atsanız, sizi resmen şikayet edeceğim”, -acele adımlarla Polis İdaresinden ayrıldım… Arkamca donarak kalmış, heyy bakıyordu…
RUS GAZETECİ VE TV SUNUCUSU SOLOVYOV–AZERBAYCAN DÜŞMANIDIR
-Eğer gerçekleri söylemek gerekiyorsa, itiraf etmeliyik ki, Ermenistan rehberliyi, özellikle yurt dışındaki diaspora kanadı Garabağ uğrunda mübarizesinde Ermenistan’ı itirmemek için nelerin yapılmasını iyice düşünmelidir. Bu, kifayet kadar zor bir durumdur. Taassüfle söylemeliyim ki, baş vermiş hadiseler, Ermenistan rehberliğinin düşünülmemiş faaliyyetinin acı sonuçlarıdır,- diyor Şahnazarov ve şöyle devam ediyor:
Şahnazarov: – Durum öyledir ki, istedin-istemedin, Azerbaycan’ın arazi bütövlüğü problemini tanımak ve Ermeni toplumuna bu regionda yaşayıp, kültürlerini inkişaf ettirmeye, her hangi bir statüsün bulunması yollarını bulmak lazımdır. Başka hiç bir yol yokdur. O illüziyalar ki, Ermeni toplumu yaşıyor, yeri gelmişken, ay ne biliyim, “Biz İzrail gibiyiz”… Yok, İzrail’de durum başkadır. Bir kere İzrail daha güçlü devlettir, ikincisi, Yahudi Diasporası Ermeni Diaporasından çok-çok kuvvetlidir. Aziz soydaşlarım, siz düşünmeliydiniz ki, zergerlikle uğraşmak önemlidir, yoksa Bank işleri ile?
Solovyov: – Ne yani, Ermeniler zerğerlikle meşğul olmuyor mu?
Şahnazarov: – Ermeniler meşğul oluyorlar, Yahudiler ise yok . Onlar Banklar alıyor, Basını ele alıyorlar, ayrıca Hollivud inşa ediyorlar…Anlıyor musun? Böyle işlerle yükleneceksin karşı tarafa.
Solovyov: – İzrail ayrıca güçlü silahlar da üretiyordur.
Şahnazarov: – Garabağ’ın Rusya ile sınırı yoktur. Abaziya olsun, Güney Osetiya, Donbas… Bunların Rusya ile sınırları vardır Garabağ Azerbaycan’ın içindedir. Bundan başka, iki reyon hakkında konuşmalar vardır, onlar da Azerbaycan reyonlarıdır. Eğer yedi rayon geri verilmiş olsa, o zaman Garabağ ne yapmalıdır? Bu gün hiç bir rial huguki imkan yoktur ki, Rusiya bu meseleye müdahilə etsin. Rusiya, Ermenistan’ın isteklerini temin etmelidir, ama nasıl? Rusiya Garabağ’a nasıl müdahele edecektir?
DÜNYA TARIHİNDE TÜRKLERİN İLK ZAFERİ
Solovyov: – Genosit tehlükesi adı altında!
Şahnazarov: – Genosit tehlükesi… Nerede?
Solovyov: – Dağlık Garabağ’da.
Şahnazarov: – Genosit tehlikesini hiç kim tanımyor ki?
Solovyov: – Azerbaycan Prezidenti çok inandırıcı konuşuyor. O, devamlı diyor ki, Ermeniler ve Azerbaycanlılar birlikte yaşayacaklar. …
Şahnazarov: – Genosit hükuki termindir. Elbette, durumu değerlendirirken gerçekleri de söylemek gerekiyor. Kendimizi kandırmayalım. Bellidir ki, Garabağ’ın Bağımsızlığını hiş bir Devlet tanımadı ki? Ermenistan’ın bu hayalleri artık geride kalmıştır. Çünkü Azerbaycan Ordusu kendine ait Garabağ topraklarını geri almıştır!
Evet, Şahnazarov’un bu itirafı, Ermenistan’ın Garabağ’da mağlup olduğunu kanıtlayan bir örnektir…
Evet, Azerbaycan Prezidenti, Sayın, İlham Aliyev’in cesur ve kahramanca direnişi, ayrıca Muzaffer Ordumuzun 44 günlük Savaşı, Ermenistan Ordusunu dize getirmiş, adeta yok etmiştir.
Garabağ topraklarımızın azad olunması ile Dünya tarihinde bir ilke imza atmışız. Türkler, kendi topraklarını ilk defa geri almayı başardılar…