MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türk siyasetinin kendi ülkesine yabancılaşmış, milletinin değerleriyle çelişkiye düşmüş, yozlaşmış bir muhalefetin ağır sancısını yaşadığını ifade etti.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Zilletin dört temsilcisinin kurulduğu anayasa hazırlık masasını PKK kurmuş, yazım işinin yapılabilmesi için ihtiyaç olan kalem siparişi de FETÖ’ye verilmiştir.” dedi.
Millet ve vatan sevgisi tartışmalı olan bu muhalefet anlayışına, bu nedenle “zillet” demelerinin “abartılı bir yakıştırma olarak değerlendirilmemesi” gerektiğini dile getiren Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, konuğu olduğu ABD merkezli Ortadoğu Enstitüsü’nde “tıpkı bir etki ajanı gibi konuştuğunu, Türkiye’ye verip veriştirdiğini, fukara aklının bagajında ne varsa döküp saçtığını” söyledi. Bahçeli, şunları kaydetti:
“Kılıçdaroğlu yapar da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı durur mu? O da iş birlikçiliğin film setine balıklama atlayarak, göz kamaştıran figüranlığını maharetle ve tekraren sergilemiştir. 9-10 Kasım 2020’de, Uluslararası Siyasi Danışmanlar Derneğinin sanal olarak düzenlenen 52. Dünya Konferansı’nda kırık dökük yabancı diliyle açılış konuşması yapmıştır. Türkiye’yi şikayet ede ede bitirememiş, işleyen demokrasimizi inkar ederek kötülemiştir. CHP’liler belediye işlerinden başka her şeyle meşguldür. CHP’li Küçükçekmece Belediyesinin PKK’nın mahut renklerinden oluşan melun kanlı amblemini bir çocuk parkının yer döşemesinde kullanması, Kılıçdaroğlu zihniyetinin, terör örgütü sempatisinde eşik ve sınır tanımadığının işaretidir. Bu vahim bir olaydır. Çocuklara bölücülük aşılamaya çalışan CHP’nin PKK’yı belediyelere taşımasının hesabı mutlaka sorulmalı, burunlarından fitil fitil getirilmelidir. Sorarım sizlere, aziz Atatürk’ün kurduğu CHP bu hallere, bu kötü ellere nasıl düştü?
Dünya üzerinde küresel güç merkezlerine taklalar atan, ‘gelin beni kullanın, boyunduruk altına alın’ mesajı veren kaç muhalefet partisi vardır? CHP, bu kadar mı kökünden koptu, bu kadar mı tarihi gerçekleriyle ters düşüp rehin altına girdi? Bu ayıplı Kılıçdaroğlu nereye koşuyor, hangi rezil kucaklara atılmak için çırpınıyor? Ne manidar bir tesadüf ki, gündemde CHP, HDP, İYİ Parti ve Saadet Partisinin eşgüdüm halinde taslağını hazırladıkları bir anayasa hazırlığı konuşulmaktadır. Beklendiği üzere, İP yönetimi tedavüldeki iddiayı reddetmiştir. Kılıçdaroğlu, hayretle izlediğini söylemiş, nihayet o da reddetmiştir. Peki, 13 Ocak 2018 ile 7 Mayıs 2018 tarihleri arasında hazırlanmış mezkur anayasa değişikliği çerçeve metni için kurulan veya kurdurulan masaya kimler oturdu? O oturmadı, bu oturmadı, şunun haberi olmadı ise sokağa bırakılan ihanet metnini kim yazdı, kim hazırladı, kimler müzakere etti? Türklüğü, Türk milletini, Atatürk’ü, Türkçe’yi Anayasa’dan çıkarma tekliflerini, vatandaşlık tanımının değiştirilmesini, federal yönetim hedefini, ana dilde eğitim niyetini kim izah edecek? Bu melanetin açıklaması nasıl yapılacak? Kemal Kılıçdaroğlu hayreti mayreti bıraksın, haysiyetle itiraf etsin. 2 Haziran 2018’de, bir gazetede çıkan açıklamasında ‘Millet ittifakı olarak çalışma yaptık. Başında İbrahim Kaboğlu vardı. Aşağı yukarı bir mutabakat metni şu an elimizde’ dedi mi, demedi mi? 21 Haziran 2018’de, bir televizyon kanalında ‘Dört partinin anayasa değişikliğinde ilkeler üzerinde anlaşma metin hazırlandı’ dedi mi, demedi mi? Bu yalancılık karşısında asıl hayrete düşen milletimizdir. Bu yalan makinesi öyle çalışmıştır ki ne fren tutmuş ne dur durak bilmiştir.”
“Zilletin dört temsilcisinin kurulduğu anayasa hazırlık masasını PKK kurmuş, yazım işinin yapılabilmesi için ihtiyaç olan kalem siparişi de FETÖ’ye verilmiştir.” ifadesini kullanan Bahçeli, “Kılıçdaroğlu’nun yalanı meslek haline getirmesi utanç verici bir rezalettir. İnsanlarımızın gözünün içine baka baka yalan söylemesi de millete, demokrasiye, maneviyatımıza bühtan ve hakarettir. Resmen batan gemiye dönen ve tel tel dağılan İP’e, rüzgarın savurduğu kuru yaprağa çevrilen CHP’ye diyorum ki, yalanla belki bir yerlere gidebilirsiniz, ancak gittiğiniz yerden asla geri dönemezsiniz.” dedi.
MHP’ye zamanında yapılan Okyanus ötesi kaynaklı operasyonun gerçek mahiyetinin şu günlerde daha da netleştiğini dile getiren Bahçeli, “(MHP kalıntılarından kurtulmak lazım) diyen alçakların hangi senaryoların tetikçisi ve teşrifatçıları oldukları alenileşmiş, açığa çıkmıştır.” diye konuştu.
“Türklüğü anayasadan çıkaracak bir kokuşmuş henüz anasından doğmamıştır” diyen Devlet Bahçeli, “Hadi doğdu varsayalım, o zaman geldiği gibi gitmesi de bizim için şerefli bir vatan vazifesidir. Türkiye’yi bölünmeye götürecek bir anayasanın varlığı kabus dolu bir hayaldir. Hodri meydan, her kim aksi yönde hain bir mücadelenin içinde olacaksa, önce bizim bedenlerimizi çiğnemek ve toprağa gömmek durumundadır. Anayasa’nın ilk üç maddesiyle koruyucu zırhı olan dördüncü maddesi kırmızı çizgimizdir. Çizgisi olmayan, siyasetleri çizilmiş ve üzerine çarpı koyulmuş FETÖ ve PKK lobisinin ateşle oynadığını hatırlatmak bizim boynumuzun borcudur. Oyunlarının eninde sonunda bozulacağını çapsız ve çürük kafalarından asla çıkarmasınlar.” değerlendirmesini yaptı.
Bahçeli, 15 Kasım 2020 Pazar günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte KKTC’yi ziyaret ettiklerini anımsattı.
Kıbrıs Türklüğünün tarihi bir günü heyecanla yaşadığını belirten Bahçeli, bu ziyaretin mana ve mesajının zamanlama itibariyle hem anlamlı hem de güçlü olduğunu kaydetti.
KKTC’nin kuruluş yıl dönümünü kutlayan Bahçeli, “Kıbrıs bizim için milli bir meseledir. Hiçbir şart altında tavizi olmaz, dönüşü olmaz, ihmali olmaz, ihlali olmaz, teslimi ise asla düşünülemez. KKTC, Türkiye için yalnızca bir siyaset veya strateji konusu değildir. Bundan daha fazlası olan hayat memat, var oluş, yok oluş konusudur. KKTC’nin güvenliği demek Türkiye’nin güvenliği demektir. KKTC’nin bağımsızlığı Türkiye’nin bağımsızlığıyla eş anlamlıdır.” diye konuştu.
Uluslararası toplumun Kıbrıs Türklüğünü görmezden gelmesinin, taleplerini ağırdan almasının, egemenlik çıkarlarına karşı on yıllardır üç maymunu oynamasının “sakat ve yanlı bir bakış” olduğunu dile getiren Bahçeli, “Şayet demokrasinin ilkelerini turnusol kağıdı gibi Kıbrıs tarihinin üzerine koyarsak, kimin anti demokratik, kimin faşist, kimin düşmanca muamele ve münasebet içinde olduğunu herkes görecektir.” değerlendirmesini yaptı.
46 yıldır hayalet şehir olan Kapalı Maraş’ın, çok yerinde bir kararla sahil kesiminin açılmasının ve burayı ziyaret etmelerinin, konuya muhatap ve müdahil çevrelerin tepkisini çektiğini dile getiren Devlet Bahçeli, şunları söyledi:
“Nitekim rahatsız olanların sicilini, itiraz edenlerin cibilliyetini incelediğimizde ne kadar doğru, ne denli isabetli bir iş yapıldığı hakikaten gözler önüne serilecektir. Biz vatan toprağını ziyaret etmek için provokasyon çığlığı atan Yunanistan’dan mı izin alacaktık? Biz 46 yıldır kilitli olan Maraş’ta piknik yapmak için üzüntüsünü paylaşan AB Dış ilişkiler ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Borrell’den mi vize isteyecektik? Bu şahsın, Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümüne, BM Güvenlik Konseyi kararları temeli dışında alternatif yoktur’ sözlerini ciddiye mi alalım, boyun mu eğelim? ‘Pardon yanlış oldu, bu defalık maruz görün’ korkaklığını mı seslendirelim? Ne zamandan beri BM Güvenlik Konseyi Türk milletinin iradesinin önüne ve üstüne çıkmıştır? Ada’da yaşayan halklar bellidir. O halde AB’nin kaşıntısı, ileri sürdüğü bahanelerin asıl gayesi nasıl yorumlanmalıdır?
Kapalı Maraş’ta, mağduriyetlerin telafisi için mülkiyet haklarına aynen riayet eden çalışmaların yapılmasından, uluslararası hukuka dayanarak yeni bir dönemin başlayacak olmasından niye huzursuzluk duyulmaktadır? Adil, kalıcı, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir çözümü dinamitlemek için nifak mevziisine girenlerin asıl hedefi Kıbrıs Türklüğüne ölümü gösterip sıtmaya razı olmasını sağlamaktır. Oyalama yöntemleri artık tarihin çöplüğüne atılmıştır. İstismar tuzakları bozulmuş, kimin kiminle yürüyüp emel birlikteliği içinde hareket ettiği belirginlik kazanmıştır. Türkiye olmadan, KKTC hesaba katılmadan, Doğu Akdeniz’de atılacak her adım, kurulacak her ilişki ağı barış arayışlarını yıkacak, istikrar arzularını yok edecektir. Esasen meselenin özü bu kadar yalın, bu kadar basittir.”
Kıbrıs’ı, Helen adasına dönüştürmek isteyenlerin provokatif açıklamaların, felakete hizmet eden tutum ve davranışların herkesin malumu olduğunu ifade eden MHP Genel Başkanı Bahçeli, “Yunanistan Cumhurbaşkanı’nın, Kuzey Kıbrıs’ın işgal altında olduğunu zırvalaması, Kıbrıs Helenizm’inden bahsetmesi, tarihi gerçeklerle bağdaşmayan bir skandaldır. Bayan Cumhurbaşkanı cehaletinin ve ön yargılarının, aynı zamanda da hüsran verici husumetinin kurbanı olmuştur. Anlaşılacağı üzere Enosis kampanyası hız kesmeden, figüranları değişse bile ana gayesi değişmeden devam etmektedir. Diyorum ki Helen’i falan bilmeyiz, mazisi karanlık olan hedefleri tanımayız, bunları kesinlikle takmayız, Kıbrıs’a baktığımızda sadece Türk’ü görürüz, Türk vatanına şahit oluruz.” dedi.
“Çözüm, sokaklarda dolaşmaya başlayan, sözde sivil itaatsizlik eylemleri için zemin yoklayan Rum sevdalısı Akıncı gibi, vatandan toprak vererek olamayacaktır” ifadesini kullanan Bahçeli, çözüm ortamının, bir tarafın devamlı geri adım atmasıyla, devamlı alttan almasıyla, dayatmalara sürekli boyun eğmesiyle yeşermeyeceğini söyledi.
Bahçeli, “Kıbrıs’ta, birlikte, huzur içinde, barış ve saygıya dayanan bir gelecek isteniyorsa, eşit haklara dayanan, iki kesimli egemen devlet yapılanması artık bir mecburiyettir. Nitekim egemen ve eşitlik temelinde iki devletli çözüm yegane yoldur.” diye konuştu.
Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’deki haklarından ödün vermeyeceğini, Kıbrıs Türklüğünün Doğu Akdeniz’den dışlanamayacağını, uzak tutulamayacağını belirten Devlet Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bölgenin barış ve istikrarı için doğal kaynakların adaletli ve hakkaniyet ölçülerine dayalı paylaşımı geldiğimiz bugünkü aşamada vazgeçilmez önemdedir. Hiç kimse fiili durum yaratmaya çalışmamalıdır. Hiç kimse kriz ve kaos çıkarma özlemiyle Kıbrıs Türklüğünün sabrını test etmemelidir. Hele hele hiç kimse Türkiye’yi ihmale kalkışmamalıdır. Türk’süz ve Türkiye’siz Akdeniz karanlık bir dehliz, karmakarışık bir gelecek demektir. Ada’yı eşit haklara sahip iki halkın paylaştığı açıktır. Ada’da iki devletin varlığı tartışmasızdır. Artık federalizm çağrıları boştur, tek yanlı dayatmalar sonuçsuzdur. Türkiye’nin etkin ve filli garantörlüğü ön şartsız devam etmelidir.
Bir önceki dönemde yaşanan ve Kıbrıs davasını zedeleyerek sekteye uğratan çarpık diyaloglardan yeni dönemde kaçınmak milletimizin samimi arzusudur. Kapalı Maraş çok şükür aslına dönmüş, kilitleri açılmıştır. Bundan ziyadesiyle memnunuz. Süreç içinde Kıbrıs Türklüğünün uyanışını teşvik edip milli heyecanını kamçılayan, milli davamızı her zeminde cesaretle ve inanmışlıkla savunan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a şükranlarımı sunuyorum. Yeni bir döneme, yeni bir başlangıca şahit olmaktan kıvanç duyuyorum.”
“Devlet duyguyla değil akılla yönetilir. Devlet ve millet baki, bizler ise faniyiz.” diyen Bahçeli, bugün Türkiye’nin ayak bağlarından kurtulması, başını yükseklere kaldırması, kronik sorunlarının üstesinden geniş bir mutabakatla gelinmesinin her devlet ve siyaset insanının ortak sorumluluğu olduğunu kaydetti.
Bahçeli, “İçe kapanmış bir Türkiye değil, dünyaya açılan, milli ve manevi müktesebatıyla kıtaları aşan dinamik, dengeli, atılgan, yeni fikirlere yatkın, girişimcilere fırsat sunan, ön alan, öncü olan, övgüyle adından söz ettiren bir Türkiye hepimizin kalpten dileğidir. Cumhur İttifakı işte bu ortak dileği gerçekleştirmek için mücadele etmektedir.” sözlerini sarf etti.
Ekonomide açılan ya da açılacak yeni ufuklarla, demokrasi ve hukuk alanlarında kuvveden fiile geçecek sağlam ve sağduyulu hamlelerle fasit çemberin kırılacağını, muhteşem bir kalkışın yaşanacağını düşündüğünü dile getiren Bahçeli, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye’nin aradığı ve ihtiyaç duyduğu tarihi bir yönetim reformu olarak devrededir. Gereken ve planlanan diğer reformların birbirine eklemlenerek ifa ve icrası Türkiye’nin hızına hız katacaktır. Biz gelecekten umutluyuz. Yarının bugünden daha iyi olacağına inanıyoruz. Yerimizde saymayacağız, patinaj yapmayacağız, sürekli bir adım önde olacağız, daha doğru bir ifadeyle olmak mecburindeyiz.” şeklinde konuştu.
Bahçeli, Türkiye’nin, etrafında tesis edilen husumet ve hıyanet cephesini yıkmak için kararlılıkla seferber halde olduğunu belirtti.
TBMM’ye sunulan Azerbaycan Tezkeresi’ne tam destek verdiklerini söyleyen Bahçeli, “Azerbaycan’ın sonuna kadar arkasında olacağımızı da bu kapsamda bir kez daha güçlü olarak söylemek isterim. Dileğimiz Dağlık Karabağ’ın tamamının temizlenmesi, mütecaviz Ermenistan’ın vatan topraklarının her zerresinden sökülüp atılmasıdır.” dedi.
Bahçeli, 10 Kasım tarihli ateşkesin mahiyetini ve teknik konularını bazı odakların tartışma ve karartma gayretlerinin, harekatın muazzam stratejik boyutlarını örtmeye yetmeyeceğini kaydederek, “Azerbaycan Cumhuriyeti, askeri mücadeleyi politik bir enstrüman olarak kullanmada başarı göstermiş, bölgesel ve küresel denklemi akılcı şekilde okumayı bilmiş, ordusunun taktik üstünlüğü sayesinde uluslararası prestij kazanmıştır. Türkiye- Azerbaycan el ele vermiş, iki devlet tek yürek olmuş, zulmü devirmiştir.” görüşünü paylaştı.
28 yıldır donmuş bir ihtilaf olan Dağlık Karabağ’ın zincirlerinden önemli oranda kurtulmasının “muhteşem bir başarı hikayesi olarak tarihe geçtiğini” ifade eden Bahçeli, “İki devlet tek millet duygu tonu yüksek romantik bir söylemden ziyade politik, stratejik, ahlaki, pratik ve mutlak bir hakikate dönüşmüştür. Tarihi ve aktüel gelişmeler bu hususu teyit etmiştir. Turan eller var olsun, çalkalansın Karadeniz, çırpınsın Karadeniz, Tanrı Türk’e yar olsun. Unutulmasın ki, bu sevda bitmeyecek, bu dava düşmeyecek, Türk milletinin zalimlerle mücadelesi hiçbir zaman kesintiye uğramayacaktır.” değerlendirmesini yaptı.