Semenderler uzun soluklu canlılardır, birçok türü şaşırtıcı derecede uzun süre yaşar. Ancak bu dayanıklı amfibiler (suda ve karada yaşayabilen çift yaşamlı canlılar -çn.) arasında uç bir örnek var: Olm olarak da bilinen mağara semenderleri.

Bu küçük, beyaz, mağarada yaşayan semenderlerin 100’lü yaşlara kadar rahatça yaşayabileceği belgelenmişti. Bilim insanları şimdi bu hayvanların yaşamının “donuk” ritmi hakkında yeni bilgiler edindi.

Tembel hayvanların pervasıca hiper aktif görünmesini sağlayacak çalışmada, Bosna Hersek mağaralarındaki olmların hareketlerini belgeleyen dalgıçlar, mağara semenderlerinin 10 yıldan uzun bir sürede, toplamda 10 metreden daha az hareket etmeye yatkın olduğunu keşfetti.

Bununla birlikte, olağandışı biçimde hareketsiz bir mağara semenderinin 7 yıldır bir kez bile hareket etmeye zahmet etmediği anlaşıldı.

Independent Türkçe’de yer alan habere göre, işin aslı, hiç de birlikte yaşama heveslisi olmayan, avcısı bulunmayan ve açlığa son derece (birkaç yıl boyunca yemeksiz yaşayabilecek kadar) dayanıklı, Slovenya’da bilinen ismiyle “zayıf iğrenç sürüngenler”, yeraltı ve sualtında tamamen karanlıkta yaşayan kör canlılardır.

Görünüşe göre, bir tek ortalama 12,5 yılda bir çiftleşmek için hareket etmeleri gerekiyor.

Yaşadıkları mağaralarda yiyecek genelde azdır, ancak mağara semenderleri mümkün olduğunda ufak karides, salyangoz ve bazen de böcek gibi küçük kabuklularla beslenir.

Macaristan’daki Eötvös Loránd Üniversitesi’nden Gergely Balázs liderliğindeki bilim insanları, Bosna-Hersek’in doğusunda bulunan Hersek’teki bir su mağarası sisteminde yaşayan olm popülasyonu üzerinde çalıştı.

Dalış ekibi, 8 yıl boyunca olmların bireysel hareketlerini takip etmek için “yakala-işaretle-tekrar yakala” tekniğini kullandı.

The New Scientist’e konuşan Dr. Balázs “(Olmlar) öylece duruyor, neredeyse hiçbir şey yapmıyorlar” dedi.

Journal of Zoology dergisinde yayımlanan araştırma makalesine göre, “Bugüne kadar tür üzerinde yapılan çalışmaların çoğu laboratuvar çalışmalarına dayanıyor. Bu da orijinal habitatında incelenen doğal popülasyon için ciddi bir ekolojik veri eksikliğine neden oluyor.”

Makalenin yazarları şöyle diyor: “Su mağarası ekosistemleri, gözden kaçan bir sistem olarak evrimsel ekolojistler ve koruma biyologları için savunmasız ve eşsiz habitatlar. Ancak aynı zamanda bu eşsiz ekosistemlerin, mağara sistemi ötesindeki ekosistemlere (insanların tatlı suya erişimi de dahil) katkı sağlayan ekolojik hizmetleri nasıl gerçekleştirdiğine dair anlayışımızı geliştirmeliyiz.”

Ekip, bu hayvanları incelenmenin ayrıca, insanların su mağarası ekosistemleri üzerindeki etkisini izlemeye de yardımcı olabileceğini söyledi.

Makalede “Türün nadiren üremesi ve yaşadıkları ortamdaki koşullar nedeniyle su mağarası topluluklarının gıda zincirinde en üstte yer alan bu avcılar, habitatlarını değiştiren insan faaliyetlerine karşı epey savunmasız ve hassas bir biyo-gösterge” ifadeleri kullanıldı.

CEVAP VER