Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, beraberinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz ile birlikte Kayseri’ye gitti. Bakan Akar ve Komutanlar Kayseri Ticaret ve Sanayi Odası’nda düzenlenen “Savunma ve Havacılık Sektörü’nde Kayseri Sanayisi’nin Yeri” paneline katıldı.
Bakan Akar, burada yaptığı konuşmasına baba ocağı Kayseri’de olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek başladı. Kayseri’ye yönelik tarafsız olamayacağını belirten Akar, salondaki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’i işaret ederek, “Bayburt’a karşı tabii ki biz Kayseri’yi tutacağız. Değerli arkadaşım Yaşar Paşa’nın tabii ki anlayışıyla” diye espri yaptı. Bakan Akar’ın esprisi salondakiler tarafından tebessümle karşılandı.
Nevruz’u kutlayarak tüm millete, Türk dünyasına rahatlık, huzur, güven, bolluk, bereket getirmesini temennisinde bulunan Bakan Akar, Şehitler Haftası ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıl dönümü dolayısıyla Çanakkale’deki törenleri anımsattı.
“Çanakkale ruhunun bitmemesi, bunu yaşatmamız lazım” diyen Bakan Akar, güçlü, kuvvetli olunmaması durumunda sıkıntılı dönemlerle karşılaşılabileceğini söyledi.
Yeni Zelanda’da cuma namazı sırasında iki camiye yönelik gerçekleştirilen terör saldırısını bir kez daha kınayan Bakan Akar, şöyle konuştu:
“Bunu yapanların ırkçı, örgütlü bir terör örgütü olduğunu hepimizin kabul etmesi, bilmesi lazım. Bunu herhangi bir şekilde bireysel bir olay olarak görmenin yanlış olduğunu değerlendiriyoruz. Türkiye’den on altı bin kilometre uzak bir yerde bir kişinin böyle bir şeyi yapmasının bizim için en önemli çıkarımlarından biri olarak Türk, Müslüman ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığının nerelere vardığını görmemiz lazım. Bu alçak, terörist, hain yazdığı 73 sayfalık deklarasyonla açıkça Türkleri, Müslümanları, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ı tehdit etmekte, bundan rahatsızlığını belirtmekte. Dolayısıyla böyle bir ortamda yaşıyoruz, bunun farkında olmamız lazım. Bu gerçeklerin içimizdeki bazı gafiller tarafından da görülmesini, duyulmasını, anlaşılmasını bekliyoruz.”
Bölgesel ve küresel düzeyde kritik bir süreçten geçildiğini ifade eden Bakan Akar, “Etrafımızdaki siyasi ve askeri çatışmalardan dolayı ülkemize dönük çeşitli riskler, tehlikeler, tehditler var. Bunlara karşı asil milletimizin egemenliği ve bağımsızlığını, cennet vatanımızın savunmasını yapabilmemiz için hazır olmamız, çalışmamız lazım.” diye konuştu.
Öncelikli görevlerinin 780 bin kilometrekare vatan toprağı ile 462 bin kilometrekare mavi vatanın güvenliğinin sağlanması olduğunu vurgulayan Bakan Akar, bu konudaki çalışmaların azim ve kararlılıkla devam ettiğini vurguladı.
Terörle mücadeleye de değinen Bakan Akar, bu alandaki başarıda personelin kahramanlık ve fedakarlıklarının yanı sıra yerli ve milli savunma sanayinin geliştirdiği üstün teknolojinin de önemli olduğunu söyledi.
Savunma sanayinin sadece ekonominin konusu olmadığını vurgulayan Bakan Akar, geçmişte savunma sanayi alanında yaşanan sıkıntıları hatırlattı. Geçmişte parası verilmesine rağmen alınamayan silah ve sistemlerin olduğunu anımsatan Bakan Akar, “2011’de anlaşması yapılmış İHA’larımızın motorlarının bakımını parasını verdiğimiz halde yaptıramadık. ‘Kötü komşu ev sahibi yapar’ atasözü gerçekleşti ve sivil- asker, özel-kamu imkanlarımızı aktive ederek bugünkü hale geldik. Bugün şu anda bizim özel, kamu şirketlerimiz İHA yapıyor ve bunu ihraç ediyor. Bu noktaya geldik.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde yerlilik ve millilik konusunda savunma sanayide önemli adımların atıldığını belirten Bakan Akar, 2002’de yüzde 20’lerde olan yerlilik ve millilik oranının yüzde 70’lere dayandığını söyledi.
Tarihin rehaveti, ataleti, tembellik ve gafleti affetmediğini dile getiren Bakan Akar, “Her alanda hepimizin uyanık, diri olmamız lazım” diye konuştu.
Tarihteki başarılı çalışmalardan ilham, hatalardan ders alınmasının önemine değinen Bakan Akar, şunları söyledi:
“Kişilikli, kimlikli, iddia sahibi olacağız. Planlarımızı, programlarımızı, çalışmamızı ona göre yapmalıyız ki ambargolardan, tahditlerden korkmayalım. Bir takım silahları, araçları aldık, alamadık, S400, F-35 geldi mi geliyor mu, Patriot verdiler mi, vermediler mi diye bunlarla uğraşmayalım. Aksi halde büyük sıkıntılar yaşanır, sonu belli olmayan hikayelerin içine girilir ve bunların bize bedeli çok ağır olur. Buna müsaade etmemek lazım. Kendimize güvenmemiz ve kendi göbeğimizi kendimizin kesmesi lazım.”
“Zahmetsiz rahmet olmaz” sözünü hatırlatarak, çalışmanın önemini vurgulayan Bakan Akar, kamu ve özel sektörün omuz omuza vererek çalışmasının önemli olduğunu söyledi.
Bakan Akar, dost ve kardeş ülkelerin Türkiye’den büyük beklentilerinin olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Bilinçili şekilde bizim ilerlememizin engellenmesi konusu var. Bu önemli. Tarihe baktığınızda bunu göreceksiniz. Nuri Demirağ, Vecihi Hürkuş, Nuri Killigil, Şakir Zümre bunlar kahraman ve fedakar insanlar. Sadece kılıçla, bombayla, tüfekle kahramanlık olmuyor. Bu insanlar ülkemize, milletimize birşeyler kazandırabilmek için çalışmış, uğraşmışlar fakat bunların önü kesilmiş. Bu tekrar edebilir mi? Edebilir. Ne yapmamız lazım? Mücadele. Teslim olmak yok. Bu konuda herkesin kendi alanında mevcut yolları sonuna kadar deneyip bu yolların açılması için vebali var. Bizim savunma sanayimizin milliliği ve yerliliği konusunda sonuna kadar direnmemiz ve çalışmamız lazım.”
Coğrafyanın ülkelerin kaderi olduğuna yönelik söylemleri aktaran Bakan Akar, şöyle konuştu:
“Coğrafya her ne kadar kaderse Türkiye olarak biz de bu coğrafyanın kaderiyiz. Yeni Zelandalı katliamcı, ırkçı, terörist, katil, ‘Türkler boğazın batısına geçmesin’ diyor. Dolayısıyla bize kefen biçiyorlar. Bu şaka değil, ciddiye alın bunları. Bunlar bir kişinin hayalleri, kafasından uydurduğu hezeyanları değil. Bir şeyler konuşuluyor, tartışılıyor bir yerlerde. Eğer biz varsak, bu memlekete sahip çıkarsak bu memleket var. Eğer bu konuda bir zafiyet gösterilirse, siyasi, askeri, ekonomik bir takım belalarla karşılaşırsak kimsenin insafı yok. Kimsenin insafına kalamayız. Bu asil milleti kimsenin insafına bırakamayız. Bu vatan topraklarının güvenliğini kimsenin insafına bırakamayız. Savunma sanayide bizim yerlilik ve millilik meselesini halletmemiz lazım. Silahlı Kuvvetlerimiz bir taraftan en iyi şekilde personelini seçip onları eğitirken diğer taraftan o kahraman personelin eline en iyi silahın, araç gereci vermek durumundayız ki Silahlı Kuvvetlerimizin etkinliği, caydırıcılığı, saygınlığı tam olsun. Etkin, caydırıcı, saygın Silahlı Kuvvetler bizim en baş teminatımızdır. Güçlü bir savunma sanayi bir tercih değil bir mecburiyettir. Bunu yapmak zorundayız.”