Cumhurbaşkanı Erdoğan, 48. Muhtarlar Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Tüm sektörlerimizle ülkemizi tasarımcı ve üretici konumuna taşımak zorundayız. Bu bir tercih değil mecburiyettir, hem de hayati bir mecburiyettir. Yerlileşme ve millîleşme politikamıza aykırı hareket eden, eski alışkanlıklarında ısrarlı davranan herkes, ülkenin geleceğine bir darbe vurduğunu bilmelidir” uyarısı yaptı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen 48. Muhtarlar Toplantısı’nda; Adana, Adıyaman, Ağrı, Aydın, Bartın, Bingöl, Bitlis, Çanakkale, Denizli, Edirne, Elazığ, Giresun, Isparta, İzmir, Kars, Kırklareli, Mersin, Muş, Nevşehir, Ordu, Rize, Sakarya, Sivas, Şanlıurfa, Tekirdağ, Trabzon, Tunceli ve Van’dan muhtarlar ile bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlara hitaben toplantıda bir konuşma yaptı.
Külliyede 400 kişilik gruplar hâlinde başlatılan muhtar buluşmalarının artık daha geniş katılımla sürdüğünü ve 2019 yılındaki yerel seçimler nedeniyle toplantılara hız verileceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, hedeflerinin seçimden önce muhtarların tamamına yakınıyla bir araya gelmek olduğunu kaydetti.
“PKK’YA VERİLEN DESTEĞİ, BU ZALİMLERİN KURBANLARINDAN ESİRGEYENLERİ CİDDİYE ALAMAYIZ”
Konuşmasının başında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin açıkladığı karara dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Avrupa Birliği’nin bizatihi kendisinin terör örgütü olarak kabul ettiği, daha hayata gözlerini açmamış çocuktan 80 yaşındaki ihtiyara kadar her yaştan on binlerce insanın katili olan PKK’ya verilen desteği, bu zalimlerin kurbanlarından esirgeyenleri hiçbir zaman ciddiye alamayız” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün Avrupa’nın hangi şehrine giderseniz gidin, terör örgütü yandaşları diledikleri gibi at koştururken, milyonlarca avro para toplarken, ülkesini ve milletini seven vatandaşlarımıza âdeta nefes aldırılmıyor. Türkiye’de darbeye teşebbüs eden FETÖ’cüleri baş tacı yapan hiçbir ülkenin, hiçbir kurumun demokrasinin adını ağzına almaya hakkı yoktur. Bunun adı özgürlük veya hak arayışına destek olmak değil düpedüz terör-perestliktir, terörist-seviciliktir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupalılara yönelik olarak, “O çok sevdiğiniz teröristler var ya çıkarlarına dokunduğunuz gün emin olunuz sadece nefretlerini ve sloganlarını değil, silahlarını da size çevireceklerdir” ikazında bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Siz varın kendi sırça köşklerinizde dilediğiniz kararları alın, dilediğiniz oylamaları yapın, biz demokratik hukuk devleti vasfımızdan asla taviz vermeden, ülkemizin ve milletimizin bekası için ne gerekiyorsa onu yapmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
“GEZİ OLAYLARI BİR PROJEYDİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında ana muhalefet partisi liderinin Gezi olayları ile ilgili ifadelerine değinerek, “Gezi olayları, tıpkı CHP’nin başındaki zatın kendisi gibi, bir projeydi. Bu projenin adı, Türkiye’nin ayaklarına yeniden pranga vurma, milletimizin kutlu yürüyüşünü engelleme ihanetidir” değerlendirmesini yaptı.
Demokraside, ekonomide ve siyasette bölgesinde ve dünyada bir üst lige çıkan Türkiye’ye diz çöktürme, milletimizi yola getirme, ülkemizi teslim alma projesinin elemanlarının hâlâ dayanışma içinde olduklarına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geziyi övenler, gizli veya açık PKK’yı da över, FETÖ’ye de destek verir. Geziyi yüceltenler, esnafın malını mülkünü yağmalayanlar, milletimizin kutsallarına saldıranları da baş tacı eder. Bizzat yaşayarak gördük ki Gezi Türkiye’yi kalkındıracak, ileriye taşıyacak ne kadar iş varsa, ne kadar proje, ne kadar gayret varsa hepsinin karşısına dikilmenin adıdır” diye konuştu.
Bunları destekleyenlerin, aynı zamanda Suriye’de ve Irak’ta tezgâhlanan oyunların da en önde gelen savunucuları olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı kesimlerin Türkiye’nin siyasi ve ekonomik bağımsızlığına yönelik her tehdide malzeme taşımak, borazanlık etmek, taşeronluk yapmak konusunda yarıştığını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Adı ister akademisyen, ister gazeteci, ister siyasetçi, ister iş adamı, ister sivil toplum kuruluşu yöneticisi olsun hiç fark etmez. Bunların hepsinin girdileri aynı yerden gelir, çıktıları da aynı yere gider. Sinsilikte, yalanda, iftirada, provokasyonda, alçaklıkta sınır tanımayan bu tipler zahirde demokrasiyi, özgürlükleri, hatta sol jargonu ağızlarından düşürmezler, ama hepsi de zihniyet olarak tam manasıyla birer faşisttir.”
“BU ZİHNİYETE MİLLETİMİZ GEREKEN DERSİ HER ZAMAN VERDİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu çevrelerin bir başka ortak özelliğinin de değerleriyle, tarihiyle, kültürüyle, kılığıyla kıyafetiyle milletin yeminli düşmanı olduğuna işaret ederek, “Bazen kendilerini tutamayıp bu düşmanlıklarını kimi zaman ‘muhtar’ benzetmesiyle, kimi zaman ‘bidon kafalı’, ‘makarnacı’, ‘göbeğini kaşıyan adam’ bühtanlarıyla ortaya sererler. Hatta daha da ileri giderler ‘okuma yazma bilmeyenle benim durumum aynı olabilir mi? Onun oyu da bir, benim oyum da bir, olur mu böyle bir şey?’ diyecek kadar da ileri giderler. Ama bu zihniyete milletimiz gereken dersi her zaman verdi, veriyor” ifadelerini kullandı.
Konuşmasının devamında böyle bir çarpık muhalefet anlayışına sahip olmanın Türkiye’nin en büyük kaybı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyadaki ve Türkiye’deki değişim öylesine güçlü ve köklü ki önümüzdeki dönem de bu anlayışın da ne kadar direnirse dirensin kendini yenilemek zorunda kalacağına doğrusu ben inanıyorum” dedi.
“TÜRKİYE YILDA ORTALAMA 21 MİLYON TON BUĞDAY ÜRETEN, 19 MİLYON TON BUĞDAY TÜKETEN BİR ÜLKE”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’deki muhalefetin bir başka kötü özelliğinin de fırsatçılığı olduğuna dikkat çekerek, hiçbir iş yapmadan, ortaya hiçbir proje koymadan iktidar beklentisi içinde olduklarını, bunun için de hep iktidarın ayağının kaymasını, ülkenin yere kapaklanmasını, kriz çıkmasını, kaos oluşmasını temenni ettiklerini ifade etti. Sözlerinin devamında muhalefetin Türkiye’nin buğday ithal ettiğine yönelik iddiasını değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Türkiye yılda ortalama 21 milyon ton buğday üreten, 19 milyon ton da buğday tüketen bir ülkedir. Ne kadar fark var? 2 milyon ton fark var. Bizim böyle bir sıkıntımız yok. Buğday ithalatımız yok mu? Var, hem de oldukça yüksek miktarda var. Üretimimiz tüketimimizi fazlasıyla karşıladığına göre biz bu buğdayı niye ithal ediyor olabiliriz? Tabii ki un, makarna, bisküvi, irmik, bulgur gibi mamul maddelere dönüştürüp, dışarıya satmak üzere ithal ediyoruz.”
Son 10 yıla bakıldığında değeri yaklaşık 12,5 milyar doları bulan 41,5 milyon ton buğday ithalatına karşılık, değeri 21 milyar dolara yaklaşan, yaklaşık 49 milyon ton buğday karşılığı ihracat gerçekleştirildiğini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaklaşık 8,5 milyar dolarlık bir kârın söz konusu olduğunu belirtti. Toplamda tüketimi karşılayabilecek üretimin mevcut olduğunu, buna rağmen özellikle ekmeklik kalite buğdayda ve arpada spekülatif dalgalanmaların önüne geçmek amacıyla bir miktar hububat ithalatı için Toprak Mahsulleri Ofisi’ne yetki verdiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sebebi ve miktarı ortada olmasına rağmen bu durumu Türkiye’yi zayıf göstermek için kullanmaya kalkmanın adı muhalefet değil, iş bilmezliktir, fırsatçılıktır. Güya yaz aylarında yaşanan sıkıntıların büyüdüğünü ima ederek milletimizin moralini bozacak ve seçim iklimini zehirleyecek” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm bunlara rağmen Türkiye’nin her alanda atılımlara devam ettiğini, döviz kuru ve faizde de ibrenin sürekli aşağı doğru indiğini belirterek şöyle devam etti: “Görüldüğü gibi ekonomimizin geleceğinden ümitli olmamız için gereken her türlü sebebe sahibiz. Her alanda olduğu gibi, ekonomide de yerli ve millî yaklaşımımıza uygun adımları kararlılıkla atıyoruz. Önümüze çıkartılan engelleri birer birer aşarak 2023 hedeflerimize doğru yürümeyi sürdürüyoruz.”
“YERLİLİK VE MİLLÎLİK HASSASİYETİMİZİ PAYLAŞMAYANLARLA YOL YÜRÜMEYECEĞİZ”
Türkiye’nin siyasetten üretime, spordan medyaya kadar her alanda değiştirmesi gereken alışkanlıkları olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece yerlilik ve millîlik konusunun bile, bazı alışkanlıkları değiştirmenin ne kadar güç olduğunu gösterdiğine dikkat çekti. “Savunma ve güvenlikten sağlığa, haberleşmeden eğitime kadar tüm alanlarda, alttan alta ciddi bir direnişle karşılaştığımızın farkındayız. Siyasetten bürokrasiye ve iş dünyasına kadar her yere sirayet etmiş hastalıklı bir zihniyet, eski alışkanlıklarında ısrar ediyor” sözleriyle konuşmasını sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Konumu ne olursa olsun, bizim yerlilik ve millîlik hassasiyetimizi paylaşmayan hiç kimseyle yol yürümeye devam etmeyeceğimizin bilinmesini istiyorum. Türkiye’nin istiklali ve istikbali bu konuda kat edeceğimiz mesafeye bağlıdır” dedi.
Türkiye’yi tüm sektörlerle birlikte tasarımcı ve üretici konumuna taşımak zorunda olduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu bir tercih değil mecburiyettir, hem de hayati bir mecburiyettir. Yerlileşme ve millîleşme politikamıza aykırı hareket eden, eski alışkanlıklarında ısrarlı davranan herkes, ülkenin geleceğine bir darbe vurduğunu bilmelidir. İster gafletten, ister kasıttan kaynaklansın, bu tür anlayış ve davranışları kesinlikle affetme hakkına sahip değiliz” ifadesini kullandı.
“TÜRKİYE’Yİ MUASIR MEDENİYET SEVİYESİNİN ÜZERİNE ÇIKARTACAĞIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin kendilerine ülkeyi yönetme vazifesini memleketin bir daha eski, zayıf, sıkıntılı, ele avuç açan günlerine dönmemesi için verdiğini ifade ederek, “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin anlamı ve özeti işte budur. Biz milletimize verdiğimiz sözü tutmakta kararlıyız. Artık laf ve ayak oyunlarının devri sona ermiştir. Bundan sonra icraat zamanıdır. Hiçbir mazeret, hiçbir izahat başarının yerini tutamaz” diye konuştu.
Tüm girişimcileri, sanayicileri, iş dünyasını, akademiyi bu doğrultuda seferberlik ruhuyla çalışmaya davet eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geçtiğimiz 16 yılda elde ettiğimiz başarılar önemlidir, ama önümüzde daha almamız gereken çok mesafe var. İnşallah hep birlikte Türkiye’yi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkartacağız” sözleriyle konuşmasını tamamladı.