Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığında gerçekleştirilen MGK toplantısının ardından yapılan açıklamada, “Suriye ve Irak’ta DEAŞ terör örgütü ile mücadelede PKK/PYD-YPG terör örgütü unsurlarının kullanılmasının, bölgede huzur ve güven ortamının tesisine katkı sağlamayacağı, bilakis orta ve uzun vadede yeni sorunların ortaya çıkmasına sebep olacağı bir kez daha kaydedilmiştir” denildi.
Millî Güvenlik Kurulu (MGK) olağan toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yapılan toplantının ardından toplantının içeriğine ilişkin yazılı açıklama yapıldı.
Açıklamada, ülkenin millî güvenliğine yönelik her türlü risk ve tehdide karşı hukuk çerçevesinde alınan tedbirlerin; FETÖ/PDY, PKK/PYD-YPG ve DEAŞ başta olmak üzere, terör örgütlerine karşı yürütülen mücadele ile dönem içinde meydana gelen terör eylemlerinin toplantıda kapsamlı bir şekilde görüşüldüğü belirtildi.
“AVRUPA’DA DİPLOMATİK TEAMÜLLERE AYKIRI TUTUMLAR DEĞERLENDİRİLDİ”
Terörle mücadeleye yurt içinde ve yurt dışında kararlılıkla devam edileceğinin vurgulandığı açıklamada, son günlerde, Türk siyasetçi ve devlet adamlarına karşı bazı Avrupa ülkelerinde muhatap hükûmetlerce sergilenen uluslararası hukuk kurallarına ve diplomatik teamüllere aykırı tutum ve davranışların ve bu kapsamdaki İslam karşıtı ırkçılık faaliyetlerinin değerlendirildiği ifade edildi.
Devletin ve fiziki saldırılara maruz kalan vatandaşların hak ve hukukunun müdafaası hususunda alınabilecek tedbirlerin müzakere edildiği bilgisinin paylaşıldığı açıklamada; toplantıda ayrıca 16 Nisan 2017 tarihinde yapılacak halk oylamasının, huzur ve güven ortamı içerisinde gerçekleştirilmesine yönelik tedbirlerin gözden geçirildiği, Suriye ile Irak’ta yaşanan siyasi, askerî ve insani gelişmeler hakkında kurula bilgi sunulduğu da aktarıldı.
“PKK/PYD-YPG’NİN KULLANILMASI, BÖLGEDE YENİ SORUNLARA SEBEP OLACAKTIR”
“Ülkemizin sınır güvenliğini sağlamak, DEAŞ terör örgütünün ülkemize yönelik tehdit ve saldırılarını önlemek, yerinden edilmiş Suriyeli kardeşlerimizin ülkelerine dönüşlerine imkân vermek ve Fırat Kalkanı Harekâtı bölgesinde huzur ve güven içerisinde yaşamlarını sürdürmelerini sağlamak maksadıyla yürütülen harekâtın başarıyla sonuçlandığı ifade edilmiştir” açıklamalarına yer verilen metinde; Suriye ve Irak’ta DEAŞ terör örgütü ile mücadelede PKK/PYD-YPG terör örgütü unsurlarının kullanılmasının, bölgede huzur ve güven ortamının tesisine katkı sağlamayacağı, bilakis orta ve uzun vadede yeni sorunların ortaya çıkmasına sebep olacağı kaydedildi.
“SURİYE’DE TERÖRDEN ARINDIRILMIŞ BÖLGELERE, BURALARIN GERÇEK SAHİPLERİ YERLEŞTİRİLMELİ”
Açıklamada şu cümlelere yer verildi: “Bölgedeki tüm terör örgütleri ile etkin şekilde mücadele eden Türkiye’nin terörist olarak ilan ettiği gruplara, müttefiklerimizin para, silah, askerî malzeme desteği vermesinin dostane ilişkilerimizi zedeleyeceği özellikle vurgulanmıştır. Suriye’de iç savaşın oluşturduğu mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla gereken insani yardım ihtiyacının acilen çözülmesi için oluşturulacak terörden arındırılmış bölgelere, buraların gerçek sahiplerinin yerleştirilmesinin, huzur ve güven ortamının tesisi bakımından şart olduğunun altı çizilmiştir. Barış ve huzurun bir an evvel tesis edilmesi için, Suriye ile ilgili taraflar arasında sürdürülen barış sürecinin en üst seviyede desteklendiği ifade edilmiştir. Bu çerçevede, bölgeyi dinî, mezhebi ve etnik temelde çatışma, rekabet ve kaosa sürüklemeye çalışan terör örgütlerinin ve onları kullanan odakların engellenmesinin, ülkemiz ve insanlık için hayati önemi haiz olduğu vurgulanmıştır.”
EGE DENİZİ’NDEKİ İHTİLAFLAR
NATO bağlamında, Karadeniz ve Ege’deki son gelişmeler hakkında kurula bilgi sunulduğu ifade edilen açıklamada, “Ege Denizi’ndeki ihtilaflar ile ülkemizin Ege’deki meşru ve hayati hak ve menfaatleri, son dönemde bölgede yaşanan gelişmeler doğrultusunda, kapsamlı olarak değerlendirilmiştir. Ülkemizin Yunanistan’la Ege Denizi’ndeki tüm sorunlarının, iyi komşuluk ilişkileri temelinde ve yapıcı diyalogla çözülmesi yönündeki tercihi yinelenmiş; ancak oldubittilere kesinlikle izin verilmeyeceği belirtilmiştir. Karadeniz’in güvenliğinin teminatı kapsamında, Montrö Sözleşmesi’nden doğan hak ve menfaatlerimizi, bölgesel sahiplik ilkesi doğrultusunda her platformda savunmaya devam edeceğimiz bir kez daha teyit edilmiştir” denildi.
“KIBRIS MÜZAKERELERİNİN BAŞLAMASI, RUM TARAFININ GÜVEN TESİS EDİCİ ADIMLARIYLA MÜMKÜNDÜR”
NATO’nun daha güçlü ve problem çözücü bir yapıya kavuşturulması için, Türkiye’nin üzerine düşen görev ve sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirme kararında olduğuna vurgu yapılan açıklama, şu cümlelerle tamamlandı: “Kıbrıs meselesine çözüm bulmak amacıyla Cenevre’de yürütülen görüşmelerin, Kıbrıs Rum kesiminin aldığı ‘Enosisin kutlanması’ kararına Türk tarafının haklı tepkisi üzerine kesintiye uğradığı hatırlatılarak, müzakerelerin tekrar başlamasının ancak Rum tarafının güven tesis edici adımlar atmasıyla mümkün olacağı vurgulanmıştır. Ada’da adil, kapsamlı ve kalıcı bir çözüm bulunmasının, eşit ortaklık anlayışının özümsenmesiyle mümkün olabileceği belirtilerek, Rum tarafının oyalama/zamana yayma gibi davranışları terk ederek, artık net ve yapıcı bir tavır koyması gerektiğinin altı çizilmiştir. Kamuoyunun bilgisine saygıyla sunulur.”