Çok Değerli Gakgoşlar,
Muhterem Vatandaşlarım,
Aziz Dava Arkadaşlarım,
Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler,
Hepinizi övgüyle, özlemle, muhabbetle selamlıyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
16 Nisan Anayasa Referandumu münasebetiyle sizlerle birlikte olmaktan bahtiyarlık duyuyorum.
Elazığ İstasyon Meydanı’nda en son 2 Haziran 2015’de buluşmuştuk.
Biliyorum ki; o günden bugüne hasretimiz aşama aşama büyüdü.
Gakgoşlar, sevdalılarını bekledi, sevdalıları onları görmeyi diledi.
Allah şükürler olsun ki vuslat güneşi doğdu, Elazığ yeniden doğruldu.
Şimdi ilçe ilçe temsili yoklama yaparak ‘burada’ şeklinde vereceğiniz cevabınızı yüksek sesle duymak istiyorum:
Ağın (burada), Alacakaya (burada) , Arıcak (burada), Baskil (burada), Karakoçan (burada), Keban(burada), Kovancılar(burada), Maden(burada), Palu (burada) , Sivrice(burada), Elazığ, Elazığ, Elazığ (burada).
Maşallah Elazığ tek yürek halinde buraya akmış.
Harput’un hatıraları demet demet burada toplanmış.
Fırat’ın birlik ve kardeşliğe akan suları Elazığ’a şan ve ruh vermiş.
16 Nisan Referandumuna giden süreçte tarihi bir rolü olduğuna inandığım bu açık hava toplantımızın güzelliklere ve güzel neticelere vesile olmasını Rabbim’den niyaz ediyorum.
Bugünkü miting organizasyonunun gerçekleşmesinde emeği geçen her dava arkadaşımı yürekten kutluyorum.
16 Nisan Referandumunun barış, huzur, demokratik sabır ve adap çerçevesinde geçmesini diliyor, hepinize hoş geldiniz diyorum.
Değerli Gakgoşlar,
Aziz Dava Arkadaşlarım,
Elazığ bin yıllık hatıra ve mirasın kardeşlikle yoğrulmuş diyarıdır.
Burada ekmek bölüşüldü, sadakat büyütüldü, acı ve sevinçler paylaşıldı.
Bir millet olmanın ihtişam ve iffeti gururla yaşatıldı.
Ama bölücülüğe izin çıkmadı.
Parçalanmaya ruhsat verilmedi.
Etnik ve mezhep ayrımcılığına müsaade edilmedi.
Kürt kökenli kardeşlerim Türkiye dedi.
Zaza kökenli kardeşlerim millet varlığına bağlandı, buna inandı.
Bozguncular Elazığ’da hüsranla tanıştı.
Kavga arayanlar Elazığ’da kabusla uyandı.
Elazığ’ın yolu hak yolu, yeri ecdat yurdudur.
Bu topraklarda düşman tutunamaz.
Bu topraklarda nifak yaşayamaz.
Yaşatmak isteyenin Elazığ dünyayı başına yıkar, aleme rezil eder.
Gakgoşlar dost canlısıdır, babacandır, sözünün eri, milletinin neferidir.
Ay yıldızlı al bayrağımız Gakgoşların ilelebet gönlündedir.
Vatan Gakgoşların namusuna emanettir.
Zira Arap Baba’nın kutlu vasiyeti budur.
Balak Gazi’nin asırları aşıp gelen güçlü iradesi de bu şekildedir.
Harput’a bakan Kömürhan Köprüsü yalnızca iki yakayı birleştirmez, aynı zamanda birlikte yaşama ülküsüne de destek verir.
Elazığ fedakarlıkta hiç sınır tanımamıştır.
Ancak bugün kardeşliğimizi kıskananlar çok sayıdadır.
Elazığlının kaynaşma ve kucaklaşmasını çekemeyenler kara kampanya peşindedir.
Türk ve Türkiye düşmanları devrededir.
Karşımızda çok çetin bir oyun sahnededir.
Bu oyun acımasız, vahşi ve ahlaksızdır.
Küresel komplonun hedefinde Türk milleti vardır.
Bu nedenle terör örgütleri kışkırtılmaktadır.
Bu nedenle tehditler yoğunlaşıp derinleşmektedir.
Türkiye kuşatma altındadır.
Yıkım müteahhitleri, sanal sorun mucitleri taarruzdadır.
Bin yıllık kardeşliğimizden rahatsız olan mihraklar içimizde ve çevremizde kanlı nöbettedir.
Dikkat ediniz, 20 Temmuz 2015’den bu tarafa vatan ve millet uğruna toprağa düşen şehit sayımız bin 137’dir.
PKK saldırmaktadır.
Lice, Kulp, Genç üçgeninde günlerdir üstün bir mücadele sergilenirken, maalesef şehadet haberleri de alınmaktadır.
Artık hainlerin kökü kazınmalı, inleri, saklandıkları delikleri yerle bir edilmelidir.
Bunun yanında İblisin yeryüzü garnizonu olan IŞİD gözü dönmüşçesine kan dökmektedir.
Kahraman Mehmetçiğin El Bab’ta 182 gün boyunca destan yazarak IŞİD’i söküp attığına millet ve Elazığ şahittir.
PYD-YPG ise sınırlarımızın hemen dibinde, küresel güçlerin himayesiyle dört parçalı Kürdistan için tuzak kurmaktadır.
Menbiç teröristlerin tasallutunda, Rakka tutsaktır.
Bu cinayet çetelerinin en şerefsizi, en adisi, en sinsisi olan FETÖ 15 Temmuz’da silaha sarılmıştır.
FETÖ, son haçlı akınına komuta eden barbarlardan, Türkiye’yi işgal emrini alarak 15 Temmuz akşamı harekete geçmişti.
Bunlar şerefli Türk askerinin kamuflajı içine saklandılar.
Bunlar din ve diyanet istismarıyla batıla hizmet edip, küfrün yanında hizalandılar.
Bunlar ki, yaratılmışların en aşağısı, en aşağılığı, en alçağı olarak milli hafızadaki kirli yerlerini aldılar.
FETÖ, Anadolu’yu ele geçirmek maksadıyla yüzyıllardır pusuda bekleyen muhasım odakların, müstevli emellerin kızgın maşası, karanlık parçasıdır.
Savaş uçaklarımızı gasp edip tepemizden bomba attılar.
Helikopterlerimizi kaçırıp üzerimize kurşun yağdırdılar.
Milli birliğimizi çözmek, milli bünyemizi çürütmek istediler.
Askeri askere, askeri polise, polisi askere kırdırıp iç savaşa hizmet ettiler.
Türkiye böylesi bir ihaneti hiç görmedi.
Türk milleti böylesi bir zillete hiç düşmedi.
Hiç kuşkunuz olmasın, 15 Temmuz bir Haçlı operasyonuydu.
Planlaması ise Pensilvanya’daki hoca kılıklı hain ve arkasından itekleyip kumanda eden güçler tarafından yapılmıştı.
Cüzdanlarına bir dolar koyup baylockla haberleşen, himmet kuyruğuna girip aziz milletimizin kuyusunu kazmaya yeltenen şerefsizlere Türk milleti boyun eğmedi.
Tankın önüne millet iradesi sere serpe yattı.
248 şehit vermek pahasına, masum kardeşlerimiz kurşunların karşısına inançla çıktı.
Darbe teşebbüsüne 80 milyon direndi.
FETÖ şiddeti sürerken, IŞİD, PYD-PKK sınırlarımızdan içeri sızıp işgali tamamlamak için fırsat kolluyorlardı.
Bu, kolektif bir istila denemesiydi.
Bu, görev dağılımı küresel cinayet merkezlerinde yapılmış Türkiye’yi yok etme girişimiydi.
Birbirimize düşecektik.
Birbirimize kıyacaktık.
Devlet kaybedecektik.
Milletten ve vatandan olacaktık.
Lanetli senaryonun özü buydu.
Düşününüz, Ankara’nın ışıkları sönmüş, yalnızca ihanetin dehşet ateşi yanıyordu.
Genelkurmay karargahı teslim alınmış, kuvvet komutanları derdest edilmişti.
Özel Kuvvetler, Polis Özel Hareket, MİT ve diğer emniyet binalarıyla birlikte TBMM, Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi saldırıya uğramıştı.
Milliyetçi Hareket Partisi ise Ankara’nın göbeğinde, haine, zalime, katile meydan okuyarak korkusuzca ayakta, vatan görevinin başındaydı.
O geceyi herkes, hepimiz yaşadık.
İftiharla söylemek isterim ki, şehadete inanmış, ölüme kafa tutmuş, esaret altında yaşamaktansa kendini feda etmeye hazır millet evlatları paralı cellatlara hayatı zehir etmiştir.
El mi yaman Elazığ mı yaman tüm dünya görmüştür.
Elbette Türk milleti istiklaline sahip çıktı.
Elazığ tarihsel haklarını çiğnemek isteyen zebanilerin nefesini kesti.
Türkiye uçurumdan el birliğiyle kurtarıldı.
İsyan bastırıldı, istila püskürtüldü.
Dedik ki, Türkiye ipten alındı.
Dedik ki, millet ve devlet bekası muazzam risk ve tehditlerin hedefinde.
Dedik ki, Türkiye bu şekilde gidemez.
Ve de sistem tartışmalarıyla, bundan kaynaklı özellikle 10 Ağustos 2014’den bu tarafa süren kutuplaşma ve anlaşmazlıklarla daha fazla mesafe alamaz.
Türkiye’yi kaybedebiliriz dedik, uzlaşma çağrısı yaptık.
Devleti ve vatanı kaybedebiliriz dedik, hükümet etme sistemindeki tıkanıklık ve kilitlenmeyi açalım istedik.
Önce ülkem ve milletim, sonra ve partim ve ben anlayışıyla hareket ettik, sorumluluktan kaçmadık.
7 Ağustos Yenikapı ruhuna bağlı olduğumuzu gösterdik.
Sonunda Adalet ve Kalkınma Partisi’yle 18 maddelik anayasa değişikliği üzerinde anlaştık.
Çarpıtmalara, çarpık kafalara, aramızdan çıkan çürüklere bakmayın, ilkelerimizden taviz vermedik, ülkülerimizden ayrılmadık.
15 Temmuz FETÖ felaketinden sonra siyasetin ve ülkenin beliren, tehiri imkansız ihtiyaçlarına gözümüzü kapatmadık, sırtımızı dönmedik.
Sistemin yeniden inşasını zorunlu gördük.
Bunun da milli bir mutabakat kapsamında olmasına özen gösterdik.
Tüm dünya üzerimize gelirken, çatışıp ayrı düşemezdik.
İşte görüyorsunuz, Hollanda, Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinin yaptıklarını.
Hollanda 16 Nisan Referandumundan korktu, cephe aldı.
Türk milletinin iradesiyle sistem değişikliği yapmasından rahatsız olan ırkçı, Türk ve İslam karşıtı blok olmadık tahammülsüzlükler gösterdi.
Dışişleri Bakanımızın uçuş iznini iptal ettiler.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı bir hanım kardeşimizi zor ve cebir kullanarak aracına hapsettiler, ardından ülkeden çıkardılar.
Hollanda yönetimi, bu ülkede hayat ve varlık mücadelesi veren vatandaşlarımızın üzerine atlarını sürdü, itlerini saldı.
Biliniz ki, 16 Nisan’da Türkiye’de sistem değişecek, Avrupa’da ise tahtlar sallanıp rejim değişikliklerinin ilk kıvılcımı çakılacaktır.
Bu yüzden monarşik yönetimler huzursuz ve sancılıdır.
Hükümetler şaşkın ve şuursuzdur.
Avrupa’nın demokratikleşmesi, insan hak ve özgürlüklerine saygı duymayı öğrenmesi yakındır, 16 Nisan’dan sonra kaçınılmaz bir şekilde gündeme gelecektir.
Hollanda’da yapılan seçimler ırkçı ve Türkiye düşmanlarının yüzlerini kızartmış, okkalı bir ders vermiştir.
İnanıyorum ki, yürüyüşümüzün önüne taş koymak isteyenler 16 Nisan’da kaybedecektir.
Yerli, milli ve ahlaki bir uzlaşmayla; üstelik tamamıyla iç dinamiklerle temellenmiş sistem değişikliğini hazmedemeyenler dağılacaklardır.
16 Nisan’da Türkiye kazanacaktır.
16 Nisan’da Türk milleti onun bunun ağzına bakmayarak, muhteşem iradesiyle geleceğini şekillendirecektir.
Şimdi soruyorum;
Elazığ 16 Nisan Referandumuna hazır mı? (Evet)
Gakgoşlar 16 Nisan Referandumunda gereğini yapacak mı? (Evet)
Oyunu bozacak mısınız? (Evet)
İradenize sahip çıkacak mısınız? (Evet)
Türkiye için evet diyecek misiniz? (Evet)
Bu evetler, daha anayasada ne yazdığını bilmeyen, zahmet edip de bir maddesini açıp okumamış CHP genel başkanının uykularını kaçıracaktır.
Bu evetler, hayırcı kafilenin içindeki FETÖ, PKK, PYD, DHKP-C, Perinççek lobisi ve Türk düşmanlarını tir tir titretecektir.
Bu evetler, Avrupa’ya kapak, işgal planı yapanlara tokat olacak, alayını silindir gibi ezip geçecektir.
Değerli Elazığlılar,
Bizim nezdimizde hem evet, hem de hayır diyen her vatandaşım, her kardeşim bir ve aynıdır.
Fakat bu defa hayırda hayır yoktur.
Ayağımıza pranga vurmak, bağımsızlığımıza bitirmek isteyen terör örgütleri ve arkasındaki ülkeler karşımızdadır.
Bu oluyorken, yalan kafilesi sapıtmış, ölçü ve ayarı iyice kaçırmıştır.
Rejim değişecek diyorlar, külliyen yalandır.
Değişecek olan sadece hükümet etme sistemidir, yenisinin adı da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemidir.
Federal sistem gelecek, Türkiye eyaletlere bölünecek, üniter yapı bozulacak diyorlar. Tümden iftira, tümden hayal mahsulüdür.
Milliyetçi Hareket Partisi varken, Gakgoşlar şuurlu ve uyanıkken, Türkiye’yi federasyona sürüklemeye hiçbir işbirlikçi, casus, melun ve yabancı ajanın gücü yetmeyecektir.
Ve de böyle birisi veya birileri henüz anasının karnından doğmamıştır.
İlk dört madde güvencededir. Teminat Milliyetçi Hareket Partisi’dir.
Anayasa’ya millet damgasını vurmuştur.
Kırmızı çizgilerimizi aşındırmaya kalkanın alnını karışlayacağımız da iyi bilinmelidir.
TBMM etkisiz ve yetkisiz hale getirilecek diyorlar; bu da ham ve hayasız bir uydurmadır.
Bilakis yasama ve yürütmenin arasına kalın çizgi çizilmektedir.
Meclis asli fonksiyonuna kavuşmaktadır.
Siyaset ve devlet yönetiminde olası çatışma ve cepheleşme ihtimali en aza indirilmektedir.
Yargı tekelleşmekten, yanlı davranmaktan kurtarılacak, bağımsızlığının yanında tarafsızlığa ulaşacaktır.
Tek adam yönetimi olacak diyorlar, bunu söyleyenlerin tarih cahili oldukları, geçmişimizde dahi böyle bir yönetim modelinin hiç görülmediği açık ve ortadadır.
Biz istiklalimizi muhafaza etmek için 16 Nisan’a evet diyoruz.
Biz, 2007’de Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesine karar verilmesinin ardından yeşeren sistem tartışmalarını bitirmek için evet diyoruz.
Biz, yedi düvele karşı daha güçlü devlet, daha mutlu millet için evet kararındayız.
Oturup konuşmazsak ayırıp çatıştıracaklar.
Uzlaşıp yarınlarımızı belirlemezsek istiklalimizi çalacaklar.
Devletin süratli kararlar aldığı, TBMM’nin aktif ve etkin olduğu bir sistemi kurmazsak 15 Temmuz’da harekete geçenler tekrar varlığımıza suikast yapacaklar.
Türkiye’den intikam almak için kuyruğa girenlere karşı tarafsız duramayız.
Biz tarafız, çünkü biz 48 yıldır hakkın, hukukun, haysiyetin, milli namus ve bekanın tarafındayız.
Namussuzlar bunu anlayamayacaktır.
Devletin adalet yörüngesine sabitlenmesi gerekmektedir.
Siyasetin toplum sözleşmesinin sınırlarına çekilmesi elzemdir.
Türk devlet geleneği neyi buyuruyor, neyi işaret ediyorsa biz oradayız, onu yapıyoruz, orada olacağız.
Soruyorum sizlere;
Türkiye’ye sahip çıkacak mısınız? (Evet)
Vatan ve bayrağa destek verecek misiniz? (Evet)
Milli yeminleri tutacak mısınız? (Evet)
Madem evet diyorsunuz, o halde ben de gür bir şekilde haykırıyorum:
“Devlet İçin Evet, Millet İçin Evet, Cumhuriyet İçin Evet, Türklüğün Bekası İçin Evet, Türkiye İçin Evet”
“Evet, Yine Evet, Bir Kez Daha Evet, Sonuna Kadar Devlet, Sonsuza Kadar Millet”
Gagkoşlar, tekrar soruyorum sizlere;
√ Bizimle huzura yürüyecek misiniz? (Evet)
√ Bizimle kurtuluşa yürüyecek misiniz? (Evet)
Bu ülke için yeminimiz var, vazgeçilmeyecektir.
Yeminlerimizi tutarız. Biz Milliyetçi Hareketiz.
Yeminlerimizi savunuruz. Biz Türk-İslam’ın ümidiyiz.
Yeminlerimizi çiğnetmeyiz. Biz ecdadın kahramanlık nefesiyiz.
Yemin millet iradesidir, yemin Türklüktür, yemin milli ve manevi değerlerdir, yemin Elazığ’dır, yemin bin yıllık kardeşliktir.
Yemin ettik dönmeyiz.
Yemin ettik durmayız.
Yemin ettik vazgeçmeyiz.
Değerli Kardeşlerim,
Muhterem Dava Arkadaşlarım,
Bugünü anlamak için Çanakkale’ye, Çanakkale’yi yorumlamak için bugüne bakmak gerekmektedir.
Bu açıdan Çanakkale Zaferi, Türk milletini, yurt edindiği Anadolu’dan atmak üzere yola çıkmış Avrupalıların hüsran ve hezimetidir.
Aynısı 15 Temmuz’da yeniden yaşanmıştır.
Türkiye’yi dirilen Çanakkale ruhu yeniden kurtarmıştır.
Türklerin son direnme noktası Çanakkale’dir.
Çanakkale, dönemin küresel güçlerinin başlattığı büyük bir saldırının, yüksek bir imanla defi demektir. 15 Temmuz’da da benzeri görülmüştür.
Türk milletinin zaaf anını kollayanlar hiç boş durmamıştır.
Yarım kalmış işgal emellerini tamamlamaya çalışanlar ara vermemişlerdir.
Bu kez yöntemleri, kaleyi içeriden yıkmak için işbirlikçiler yetiştirme ve gayri milli zihniyetlerle eylem ve amaç birliği yapmaktır.
15 Temmuz ihanet ve melanetine bakınca bu konuda epey bir mesafe almış oldukları hepimizin malumudur.
Bugün, Türk milletinin üzerinde oynanan oyunların başlangıcı, yirminci asrın başında Çanakkale’ye çarpıp dönen stratejik senaryolarda gizlidir.
Günümüzde gerçekleşenler, kahraman atalarımızın Lozan’da durdurduğu emperyalist zalim sürecin, yeniden ve farklı formatlarla Türk milletine dayatılmasından başka bir şey değildir.
Lozan’dan önceki son durak Sevr ve son ders ise Çanakkale Savaşlarıdır.
Tam 102 yıl önce, Çanakkale’de başarılamayan, ancak Sevr’de dayatılanlar, Türk milleti için ayrılıştır, bölünüştür, parçalanıştır, yok oluştur.
Nitekim 15 Temmuz’da karşımıza tekrar çıkanlar, dün Çanakkale’de denizi boylayanların kalıntılarıdır.
Biz, vatan kaybına asla müsaade edemeyiz.
Biz, bu zillete asla katlanamayız.
Rengini şehitlerimizin kanından almış al bayrağımızın düşmesini,
Bağımsızlığımızın haykırışı olan İstiklal Marşımızın susmasını,
İnancımızın mukaddes çağrısı olan ezanımızın kesilmesini,
Nifak ile bin yıllık kardeşliğimizin bozulmasını, asla sineye çekemeyiz.
Çünkü biz Türk milletiyiz.
Dün Müstecip Onbaşı reddetmişti, bugün Gakgoşlar reddediyor.
Dün 57. Alay şehadete hazırdı, bugün Türk milliyetçiliği.
Biz, bu dayatmaları reddetmek için varız.
Var olmaya da korkusuzca devam edeceğiz.
Türk milleti kahramandır.
Elazığ kahramandır.
Gakgoşlar kahramanlık demektir.
Tarih Çanakkale’ye kadar topyekûn kahramanlık yapmış millete hiç rast gelmemiştir.
Bu nedenle, Çanakkale, bizim için bir coğrafi bölgenin adından önce, her karış toprağına bir yiğidin uzandığı dünyanın en büyük şehitliğidir.
Çanakkale, binlerce yılda yoğrulmuş asil Türk milletinin, maddi ve manevi bütün güçleri ile gerçekleştirdiği bir var oluş savaşıdır.
Çanakkale, barutun inanç; çeliğin itaat; silahın millet; topun cesaret karşısındaki iflasının ilanıdır.
Elbette Türk milletine biçilen kefeni yırtmak için, canını Allah yolunda feda eden doğulusu batılısı, kuzeylisi güneylisi on binlerce kınalı şehidin muhteşem destanının adıdır Çanakkale.
Çanakkale şehitlerimiz başta olmak üzere, bütün aziz şehitlerimize, Elazığ’ın yetiştirdiği cesaret timsali Fethi Sekin’e Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
Onlara ve emanetlerine layık olmak gayretinde olduğumuzu da bu vesile ile ifade etmek istiyorum.
102. yıldönümünde olduğumuz bu ihtişamlı ve inanılmaz zafer, Türk milleti tarafından asla unutulmayacaktır.
Çanakkale bizlerin vicdanında, mukaddes bir hatıra ve nişan olarak sonsuza kadar yaşatılacaktır.
Elazığ’dan Türk milleti için hasmane duygular besleyenlere sesleniyorum, alayını uyarıyorum:
Sakın aldanmayın. Yanlış hesap yapmayın.
102 yıl önce cüret ve rezilliğinizin bedelini Çanakkale’de ödediniz.
15 Temmuz’da alçaklığınızın yanınıza bırakılmadığını gördünüz.
İşbirlikçilerinize bakarak Türk milletini çaresiz sanmayınız.
İşte Gakgoşlar! İşte Elazığ! İşte Milliyetçi Hareket Partisi! İşte büyük Türk milleti! Dimdik ayaktalar.
Türk ve Türkiye düşmanı ehl-i salibe diyorum ki, ayağını denk al, Elazığ’ı yenemezsin.
Bu milleti ebediyete kadar geçemezsin.
Yedi düvel ne yaparsa yapsın Türkiye’yi durduramaz.
Bin yıllık kardeşliği yıkamaz, kıramaz, kıramayacaktır.
Biliniz ki; ilk siper Çanakkale, son siper Milliyetçi Hareket’tir.
Şehitlerimiz, gazilerimiz, aziz ecdadımız emin olsun; iş başa düşerse bu vatanı, bu milleti, bu devleti son damla kanımıza kadar müdafaa ederiz.
Bu milletin sinesinden Yahya Çavuş da çıktı, Seyit Ali Onbaşı da, şartlar oluşursa aynıları yine çıkacaktır. Hepsi de buradadır.
Bu nedenle hiç kimse meydanı boş bulup zehir saçmasın.
Milliyetçiyim pozlarıyla düşman sevindirmesin, onun bunun eteğinin altına gizlenmesin.
Millet tektir, vatan tektir, devlet tektir, bayrak tektir, dil tektir.
Türkiye, millete mensubiyet şuuru taşıyan herkesindir.
Bu cennet ülke 16 Nisan’ın bereket ve birlik ruhuyla sonsuzluğun ufkuna ulaşacaktır.
Kendimize güveniyor, milletimize inanıyoruz.
Ayağımıza kurşun sıkmayacağız, papaza kızıp oruç bozmayacağız.
Ezik durmak yok, boyun bükmek yok, Çanakkale’yi unutmak, 15 Temmuz’u akıldan çıkarmak asla yok.
Biz kardeşiz, biz milletiz, biz hep birlikte Türk vatanı, Türk devletiyiz.
Önümüze bakacağız, el ele, omuz omuza, yürek yüreğe olacağız.
Milli varlık ve güvenliğimizi tehdit edenlere karşı aynı safta mücadele halindeyiz.
Konu vatansa, siyaset ikinci plandadır.
Konu bekaysa, geçmişi unutmadan, içi içe geçmiş sıkılı yumruklarla geleceğe bakmamız şarttır.
Bizim sevdamız Türkiye’dir, Türk-İslam’ın parlak geleceğidir.
Bizim sevgi ve bağlılığımız kökeni, mezhebi, yöresi ne olursa olsun tüm kardeşlerimize yetecektir.
Soruyorum sizlere;
16 Nisan’da devlet için cevabınız ne olacak?
Millet için kararınız ne olacak?
Türkiye için duruşunuz ne olacak?
Vallahi mi? Billahi mi?
Evetler gösteriyor ki, sizler bu coğrafyanın kınına sığmayan kılıcısınız.
Biliniz ki, sizler tarihin bağrına saplanan okun keskin ucusunuz.
Gakgoş kardeşim, üç kıtada hatıraların hala yaşıyor.
Bu toprakları vatan yapan Arap Baba’nın, Balak Gazi’nin anıları hala tütüyor.
Beyzade Hazretleri’nin, İmam Efendi’nin, Tayyar Baba’nın duaları hala okunuyor.
Başaramayacağın hiç bir şey yok.
Mazide yaptıkların şahidimizdir.
Yine yaparsın, yapmalısın ve yapacaksın. Ve 16 Nisan’da evet mührünü sandığa kuvvetle vurmalısın.
Çanakkale ruhundan ilham ve feyz alamamış gafillerin, milli duyguları körelmiş mihrakların, 15 Temmuz’un suç ortaklarının oyununu kökten bozma vakti gelmiştir.
Bu vakit 16 Nisan’dır.
Tıpkı Çanakkale’ye gemilerini yığan düşmanın terlediği gibi terleyen güruhu bir evetle devirme zamanı yaklaşmıştır.
Bu zaman 16 Nisan’dır
Sonuna kadar millet, sonsuza kadar devlet; 16 Nisan’da evet.
Kaynağımız millet, kudretimiz devlet; irademiz evet, yine evet, bir kez daha evet.
Hepinizi bir kez daha sevgi ve saygılarımla selamlıyor, Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum.
Yolunuz, bahtınız, alnınız açık olsun diyorum.
Türkiye için evet, istiklal için evet, istikbal için evet; Ne Mutlu Türküm diyene sözünü yaşatmak için evet, evet, evet.