Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk’ün ebediyete intikalinin 79. yıl dönümü nedeniyle düzenlenen anma töreninde yaptığı konuşmada, “Kurtuluş Savaşımız; askeriyle, idarecisiyle, din adamıyla, her kesimden halkıyla milletimizin topyekûn kıyamının adıdır. Böyle bir mücadeleye liderlik eden ismin, milletin gönlünde en kıymetli yere sahip olması kadar tabii bir şey yoktur” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen 10 Kasım Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anma törenine katılarak bir konuşma yaptı.
Konuşmasına vefatının 79. yıl dönümünde, Kurtuluş Savaşı’nın Başkomutanı, Cumhuriyetin bânisi, ilk Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle yâd ederek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazi Mustafa Kemal ile birlikte, ahirete irtihal etmiş tüm şehitlere minnettarlığını ifade etti.
“KURUCU LİDERİMİZİN İSMİ İSTİSMAR EDİLMİŞTİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de eskiden beri hep bir “Atatürk” ve “Atatürkçülük” tartışması yaşandığını vurgulayarak, “Özellikle tek parti CHP’si döneminde, tarihimizin bu önemli kurucu liderinin ismi öylesine istismar edilmiştir ki, milletimizin gönlündeki Atatürk ile sonradan kavramsallaştırılan Atatürkçülük arasında çok büyük bir fark ortaya çıkmıştır” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan milletin “Gazi”ye hürmetinin sonsuz olduğunu, “Mustafa”ya saygısında en küçük bir tereddüt olmadığını, “Kemal”le de en küçük bir sorunu bulunmadığını belirterek, “Milletimizin soyadı olarak kendisine verdiği ‘Atatürk’ konusunda da hiçbir sıkıntısı olmadığını biliyoruz” dedi. “Peki, buna rağmen, niçin böyle bir tartışma hep süregelmiştir?” sorusunu yönelten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun cevabının; darbecilerin, cuntacıların, vesayet odaklarının, ülkenin tarihine, milletin değerlerine düşmanlık eden kesimlerin kendilerini “Atatürkçülük” kılıfı altında gizlemeye çalışmış olmasında bulunduğunu sözlerine ekledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında bugün hâlâ Atatürk’ün mirasçısı olduğu iddiasındaki CHP’nin, Atatürk’le çok daha önceden zayıflamaya başlamış olan ilişkisinin 10 Kasım 1938’de tamamen kesildiğini belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Atatürk ebediyete irtihal ettikten sonra, o ana kadar Türk lirası üzerinde biliyorsunuz, Atatürk’ün resmi vardır. Ama Atatürk’ün irtihalinden sonra o resim paranın üzerinden kaldırılmış ve onun yerine İnönü’nün resmi konmuştur. Bunu yapan kim? İşte o zamanki CHP zihniyetinin ta kendisidir. Bugün Merkez Bankasındaki para serilerine baktığınız zaman bunu görürsünüz.”
“MİLLETİMİZ ANADOLU’NUN İŞGALİNİ TÜM KUTSALLARINA YÖNELİK BİR SALDIRI OLARAK GÖRDÜ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Kasım 1938 tarihinden sonraki CHP’nin, önce İsmet İnönü’nün, daha sonra da başına geçen diğer genel başkanlarının CHP’si hâline geldiğine işaret etti. Böyle bir partiyle Atatürk arasında ilişki kurmanın, Gazi’ye yönelik en büyük bühtan olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bilindiği gibi, Kurtuluş Savaşı’mız başladığında, ülkemizin dört bir yanında kurulan 130’a yakın Müdafaa-ı Hukuk Cemiyetinin yarıya yakınının başında müftüler veya imamlar bulunuyordu. Çünkü milletimiz Anadolu’nun işgalini, sadece topraklarına değil dinine, inancına, namusuna, tüm kutsallarına yönelik bir saldırı olarak görmüş ve bu refleksle mücadeleye başlamıştır. Bunun içindir ki, Kurtuluş Savaşı’mız, askeriyle, idarecisiyle, din adamıyla, her kesimden halkıyla milletimizin topyekûn kıyamının adıdır. Böyle bir mücadeleye liderlik eden ismin, milletin gönlünde en kıymetli yere sahip olması kadar tabii bir şey yoktur” şeklinde konuştu.
“GAZİ MUSTAFA KEMAL’İ İDEOLOJİK AMAÇLARININ MALZEMESİ YAPTILAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz yüzyılın o sıkıntılı döneminde her ülkenin kendine göre bir lider ortaya çıkardığını ve kurtuluşu onun öncülüğünde aradığını, fakat bu liderlerden pek azının, ülkesini arzu edilen zaferlerle tanıştırabildiğini istenen başarılara ulaştırabildiğini söyleyerek “Hiç şüphe yoktur ki Atatürk, işte bu liderlerden biridir” ifadelerine yer verdi.
“Burada sorun, bir zihniyetin, milletimizin istiklalinin sembolü olan Gazi Mustafa Kemal’i, kendi ideolojik amaçlarının malzemesi hâline dönüştürmeye çalışmış olmasıdır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu zihniyete gösterilen tepkinin Atatürk’e de yöneltilerek, zaman zaman yanlış ifadelerle, zaman zaman da yanlış anlaşılmalarla ortaya konduğu bir gerçektir” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan herkes gibi Atatürk’ün de eleştirilebilir olduğunu söyleyerek konuşmasının devamında şunları söyledi: “Yüce Allah dışında hiçbir güç layüsel değildir. Ancak, eleştirmek başkadır, hakkı teslim etmek başkadır. Bizim saygı sınırları içindeki eleştirilere diyecek bir sözümüz yoktur. Bununla birlikte, Atatürk’ün ailesini de hedef alacak şekilde ve hakaretamiz bir tarzda ortaya konan ifadeleri doğru bulmadığımızı da özellikle belirtmek istiyorum. Biz, Kurtuluş Savaşı’mızın Başkomutanı, Cumhuriyetimizin banisi olarak kendisinin hakkını milletimizin huzurunda teslim etmeyi bir görev olarak görüyoruz. ‘En büyük eserim’ dediği Cumhuriyetimize, en büyük hedef olarak gösterdiği muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma mirasına sahip çıkarak, aslında Atatürk’ü ve hatırasını, işte bu istismarcıların zulmünden de kurtarıyoruz, kurtarmak zorundayız.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan birilerinin, kendisinin Atatürk’e ‘Atatürk’ demesi dolayısıyla bir sürü senaryo yazdığını söyleyerek, “Cumhuriyetimizin kurucusunun adı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ise, bizim bunu böyle ifade etmemizden daha tabii ne olabilir?” şeklinde konuştu.
“CHP’NİN ATATÜRK’Ü MİLLETİMİZDEN KAÇIRMASINA RIZA GÖSTERMEYECEĞİZ”
Ülkenin ve milletin bu önemli değerini, darbecilerin, vesayetçilerin, ruhu faşist, söylemi Marksist marjinal çevrelerin tekeline bırakmayacaklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “CHP gibi ‘amorf’ bir partinin Atatürk’ü milletimizden kaçırmasına rıza göstermeyeceğiz. Hele hele Atatürk’ün özellikle bunların o zihinsel fetişizmine kurban edilmesine hiç rıza göstermeyeceğiz. Onu, Kurtuluş Savaşımızın Gazi’si, milletimizin Mustafa Kemal’i ve Cumhuriyetimizin Atatürk’ü olarak tüm yönleriyle kucaklayacağız. Bundan hiç kimsenin rahatsız olmaması, tam tersine ülkemizin bu olgunluğa ulaşmasından dolayı herkesin memnuniyet duyması lazımdır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin son yıllarda yaşamış olduğu tüm gelişmelerin, bir asır önce başımıza gelen hadiselerden bağımsız olmadığını, bölgemizle ve ülkemizle ilgili kanlı senaryoların, yenilenerek tekrar tedavüle sokulduğunu ifade etti.
“MİSAK-I MİLLÎ’YE YENİDEN SAHİP ÇIKMAK ZORUNDAYIZ”
Kurtuluş Savaşı’na başlarken ilan edilen Misak-ı Millîye dahi sahip çıkamadığımızı ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “İşte şimdi Suriye’de, Irak’taki gelişmelerde zaman zaman dikkat ederseniz bir şeyi dillendiriyorum, nedir o? ‘Biz Misak-ı Millîmize yeniden sahip çıkmak zorundayız’ diyorum. Bizim eğer Misak-ı Millî hudutlarımızdan taciz ediliyorsak, eğer o hudutlar içerisinden ülkemize saldırılar oluyorsa, burada buyurun devam edin deme lüksümüz yoktur. Gereği neyse, bunun gereğini gerektiği şekilde yapma zorunluluğumuz vardır. İşte Fırat Kalkanı Harekâtı budur. Şu anda İdlib’de yapılmakta olanlar budur. Açıklıyorum, Afrin’de yapılmakta olan da budur. Biz burada seyirci kalamayız, gereği neyse bunu yapmak zorundayız. Birilerinin 12 bin kilometre uzaklıktan gelmek suretiyle buralarda parselasyona girmesine başımızı sallama lüksümüz de yoktur. Neyse bunun hakkını vermek durumundayız. Orada olanlar bizim akrabalarımız, onların değil. Öyleyse akrabalarımızın hukukuna da sahip çıkma mecburiyetimiz var. Orada bizim soydaşlarımız var, onların da hukukuna sahip çıkma mükellefiyetimiz var. Her ne kadar içerideki bazı dost görünen düşmanlar bu işi yadırgıyorsa da, biz onlara rağmen bunu yapmak zorundayız.”
“BUGÜNKÜ TÜRKİYE, DÜNÜN TÜRKİYE’Sİ DEĞİL”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında Lozan Anlaşması’na da değinerek, “Razı olabileceğimizin en asgarisi olarak ilan ettiğimiz bu sınırların dahi gerisinde bir anlaşmayı, Lozan’da, şartlar gereği kabul etmek zorunda kaldık” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Lozan’ın, kazanımları yanında kayıpları da olan bir anlaşma olduğunu vurguladı ve Lozan’ın kayıplarını konuşmanın kazanımlarını, kazanımlarını konuşmanın da kayıplarını ortadan kaldırmayacağını söyleyerek, “Ekonomik ve siyasi boyutunu bir kenara bırakarak söylüyorum, ülkemizin bugün güney sınırlarında yaşadığı güvenlik sorunlarının en önemli sebebi, Misak-ı Millî’den verilen tavizlerdir. O tavizler verilmeseydi şu anda nerede olduğumuzu anlayın, hatırlayın. Dün bizi Misak-ı Millî’nin gerisine düşürenler, bugün Lozan’ı da bir kenara bırakıp Sevr’e doğru giden bir hesap içindeler. Ancak, göremedikleri bir şey var. Bugünkü Türkiye, dünün Türkiye’si değildir, bu böyle biline” şeklinde konuştu.
“MATRUŞKA GİBİ AÇTIKÇA İÇİNDEN YENİ FİGÜRLERİN ÇIKTIĞI BU DÜZENİ BOZACAĞIZ”
Gezi olayları gibi toplumsal kaos projelerini, 17-25 Aralık gibi sofistike darbe girişimlerini, bölücü örgütün çukur eylemleri gibi hain tuzakları, 15 Temmuz gibi ihanet girişimlerini boşa çıkarta çıkarta yollarına devam ettiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye ve Irak’ta, milyonlarca insanın kanının dökülmesi pahasına kurulan tezgâhların amacına ulaşmasını engellemek için de ellerinden geleni yaptıklarını belirtti.
Bu konuda, azımsanamayacak bir mesafe kat edildiğine inandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Oyun öylesine büyük, kullanılan malzemeler öylesine elverişli, bu uğurda seferber edilen kaynaklar o kadar zengin ki, işimiz gerçekten çok zor. Ama aslolan zoru başarabilmektir. Tıpkı bir matruşka gibi, açtıkça içinden sürekli yeni figürlerin çıktığı bu karmaşık düzeni, Allah’ın yardımı ve milletimizin desteğiyle, eninde sonunda bozacağız. Bundan hiç endişeniz olmasın. Bölgemizi ateşe ve acıya boğarak adeta dilim dilim bölenlerin, ülkemizi de aynı sürece dâhil etmek isteyenlerin heveslerini kursaklarında bırakacağız” şeklinde konuştu.
“YENİ SİSTEMLE İSTİKRARSIZLIK DÖNEMLERİNİ GERİDE BIRAKIYORUZ”
Demokrat görünümlü faşistlerin, hak-hukuk makyajlı tezgâhların, devletin tüm kurumlarına, toplumun tüm yapılarına yerleştirilen hainlerin ve sınır boyunca oluşturulmaya çalışılan terör kuşatmasının amacının ve aktörlerinin ifşa olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunca oyunu bozan Türkiye’nin önünde artık hamdolsun bambaşka imkânlar, bambaşka ufuklar vardır” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, önlerinde yeni bir imtihan daha bulunduğunu, bunun da 2019 seçimlerini kazasız belasız geçirmek olduğunu söyleyerek, “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminde bir reform ve reformla beraber Türkiye yeni bir sistem, yeni bir yönetim anlayışını ikame ediyor. Yeni sistemle, birlikte, ülkemizi geçmişte krizden krize sürükleyen istikrarsızlık dönemini, bir daha yaşanmamak üzere geride bırakıyoruz. Türkiye’nin, bu şekilde, çok daha güçlü, çok daha kararlı, çok daha süratli bir şekilde yoluna devam edeceğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.
“BU MİLLET ŞAHADETİ HER ŞEYİN ÜZERİNDE GÖRDÜ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu devlet öyle kolay kurulmadı, bugünlere de öyle kolay gelinmedi. İşte en son 15 Temmuz’da 250 şehit verdik değil mi? 2 bin 194 gazimiz var. Ama millet işte bu vatan toprakları için, devleti için taviz verdi mi? Vermedi. Bu millet şahadeti her şeyin üzerinde görmüştü, vatan sevgisi her şeyin üzerindeydi, onlar üzerine üzerine gittiler, 16 saatte işi bitirdiler.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının sonunda Cumhuriyetin tüm önemli tarihleri gibi, 10 Kasım’ları da artık bu anlayışla değerlendirmek gerektiğini; Atatürk’ü sadece “anmakla” kalmayıp, “anlamaya” da çalışmak gerektiğini vurgulayarak, “Bu duygularla, bir kez daha, vefatının 79. yıl dönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle, tazimle yâd ediyorum” şeklinde konuştu.