‘İnsan İçin Orman, Ekonomi için Orman’ buluşmasında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Darbeler, muhtıralar, bildiriler ve daha pek çok usulle, milletin seçtiği Meclis, Başbakan, Hükûmet devre dışı bırakıldı, yerine vesayet güçleri ikame edildi. 1960 darbesinde, milletin seçtiği Başbakanı ve Bakanları darağacına çıkartmadılar mı? Bugün hayır kampanyasını yürütenler, o gün de aynı şekilde bu darağacı kuranların arkasındaydılar ve buna sessiz kaldılar” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından, 21 Mart Dünya Ormancılık Günü münasebetiyle düzenlenen ‘İnsan İçin Orman, Ekonomi için Orman Buluşması’ programına katıldı. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ile Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç’ın da hazır bulunduğu programa, Türkiye’nin çeşitli illerinden, geçimini ormancılıktan sağlayan vatandaşlar da iştirak etti.
“NEVRUZ, İNSANLA TABİAT ARASINDAKİ KARŞILIKLI SAYGIYA DAYALI İLİŞKİNİN SEMBOLÜ”
Programda yaptığı konuşmasında, 21 Mart’ın; toprağın uyanışı ve baharın müjdecisi olarak kabul edilip kutlanan Nevruz günü olduğunu da hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Nevruz, insanla tabiat arasındaki karşılıklı saygıya, sevgiye, dayanışmaya dayalı ilişkinin sembolüdür. Bu kadar geniş bir coğrafyada, birbirlerine komşu kültürler arasında ortak bir değer olarak yaşaması, Nevruz’un isabetli bir kutlama günü olduğunu gösteriyor. Buradan, tüm vatandaşlarımızın, tüm soydaşlarımızın, tüm dostlarımızın, 21 Mart’ı özel bir gün olarak kabul eden herkesin Nevruz Bayramını tebrik ediyorum” dedi.
Programda orman konusunda altı ayrı gelişmenin olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunları; orman köylülerinin gelirini artırmak için 30 dekar civarındaki arazisini ceviz, badem gibi meyvelerle ağaçlandıran vatandaşlara 40 bin liraya kadar karşılıksız kaynak temini, 1,5 milyon yabani zeytininin aşılanarak ekonomiye kazandırılması, tıbbi ve aromatik bitkilerin üretim ve ticaretinin yaygınlaştırılarak vatandaşlara gelir sağlanması, 81 ilde tabiat turizmi seferberliğinin başlatılması, geçen yıl başlatılan ‘5 bin köye 5 bin gelir getirici orman’ projesi kapsamında kalan 2 bin 700 köyle ilgili çalışmanın 2019 sonuna kadar tamamlanması ve Afrika’da, Sahra Çölünün yayılışını durdurmak için kurulan Büyük Yeşil Duvar projesine destek olarak açıkladı.
“TÜRKİYE ORMAN VARLIĞINI 1,5 MİLYAR HEKTAR ARTTIRDI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin geçen 14 yılda, her alanda olduğu gibi orman konusunda da bir devrim gerçekleştirerek; dünya genelinde ormanların karasal alanlara oranı 1990’dan bu yana yüzde 31,8’den 30,8’e düşerken Türkiye’de 2002’den bu yana ormanlık alanın yüzde 12,5’ten 15,2’ye yükseldiğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bu süreç içinde orman varlığını 1,5 milyar hektar artırıp bu konuda dünyada ilk sıralarda yer aldığını söyledi.
Tabiatın, bize Allah’ın bir emaneti olduğunu ve tabiatı hoyratça yok etmenin, bu emanete hıyanet etmek olacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Büyüklerimiz, geçerli bir sebep olmadan, başta Fatih Sultan Mehmet olmak üzere, bir tek dalın kırılmasına, bir tek çiçeğin koparılmasına dahi razı olmazlardı. Önünde akıp giden derenin veya gürül gürül akan çeşmenin suyuyla abdest alırken dahi israf etmeme hassasiyetiyle hareket ederlerdi. Tabiattaki her canlının kendi hâlince Allah’ı zikrettiğine inanan bir anlayıştan, başka türlü bir hareket tarzı da beklenemez. Bizlerin de yeni nesilleri, çocuklarımızı, torunlarımızı aynı anlayışla yetiştirmemiz gerekiyor” diye konuştu.
“ŞEHİRLERİMİZİ İNSAN FITRATINA UYGUN YAPILARLA TANIŞTIRACAĞIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Türkiye’nin son asırlarda yaşadığı sıkıntılar, pek çok hassasiyet gibi, tabiatla ilişkimize de ciddi zararlar vermiştir. Buna rağmen, imkân ve fırsat olan her yerde, kadim kültürümüzün işaretleri kendini göstermiştir. Şehirlerimizin etrafı, yokluk içinde kendine sığınacak bir çatı arayan insanlarımızın yaptığı çirkin gecekondularla bezenirken dahi bu hassasiyet elden bırakılmamıştır. Her gecekondunun bahçesine, sığdığı kadar ağaç dikilerek, çevresi çiçeklerle bezenerek, bir farklılık ortaya konmaya çalışılmıştır. Açıkçası, o gecekonduların çoğu, bugün şehirlerimizi âdeta istila eden beton, çelik ve cam yığını binalardan daha kişilikli, daha şahsiyetli, daha özgündü. Şehirciliğimizdeki bu ara dönemi de kısa sürede geride bırakarak, insan fıtratına uygun yapılarla tanışacağımız günler inşallah yakındır. Ağaçların, ormanların, tabiatın, özellikle tabiatın o gülen yüzünün, tabii bir parçamız olarak hayatımıza yeniden gireceği günler inşallah yakındır. İnsanla tabiat arasındaki karşılıklı sevgiye, saygıya, faydaya dayalı o güçlü ilişkinin yeniden tesis edileceği günler inşallah yakındır.”
“CUMHURBAŞKANLIĞI VE BAŞBAKANLIK BİRLEŞTİRİLEREK HIZLI BİR YÜRÜTME OLUŞTURULUYOR”
Yasama yürütme ve yargı organları arasındaki ilişkilerin yeniden belirlendiği Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminin, 16 Nisan’da milletin takdirine sunulduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu değişimin özünde, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığın birleştirilerek, güçlü, etkin, hızlı ve sorumlu bir yürütmenin oluşturulması olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanları ve Başbakanlar arasındaki çekişme ve bunların seçimindeki krizler yüzünden geçmişte Türkiye’nin büyük bedeller ödediğini, koalisyonların sebep olduğu zayıf hükûmetler yüzünden, kendini millî iradenin, milletin üzerinde gören odakların ortaya çıktığını dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerinin devamında şunları ekledi: “Darbeler, muhtıralar, bildiriler ve daha pek çok usulle, milletin seçtiği Meclis, Başbakan, Hükûmet devre dışı bırakıldı, yerine vesayet güçleri ikame edildi. 1960 darbesinde, milletin seçtiği Başbakanı ve Bakanları darağacına çıkartmadılar mı? Bugün hayır kampanyasını yürütenler, o gün de aynı şekilde bu darağacı kuranların arkasındaydılar ve buna sessiz kaldılar. Konuşamazlar. Cesaretlerini sistemin zayıflığından alıyorlardı. Farklı yerlerden, egemen güçlerden de destek alıyorlardı. 1971 yılında Hükûmeti istifaya zorlayanların, 1980’de yeniden darbe yapanların, 1997’de bir kez daha Hükûmet devirenlerin gücü sistemin zayıflığından geliyordu. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerinin gerisindeki sebep de budur. Aynı şekilde, 2007 yılında bize Cumhurbaşkanı seçtirmek istemeyenlere bu cesareti, sistemdeki zafiyetlerin verdiği açıktır. 2013 yılından itibaren ülkemize yönelik tehditlere karşı verdiğimiz mücadeleyi, sistemin verdiği imkânlardan ziyade milletimizden aldığımız güçle yürüttük.”
“TÜRKİYE İSTİKRAR VE GÜVEN İKLİMİNİ KAYBETMESİN DİYE YÖNETİM SİSTEMİNİ DEĞİŞTİRİYORUZ”
17-25 Aralık darbe girişiminin, bölücü örgütünün çukur eylemlerinin, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında ortaya çıkan belirsizliğin ve 15 Temmuz darbe girişiminin hatırlanmasını isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, millete bu bedelleri ödetmeye kimsenin hakkı olmadığının altını çizdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle dedi: “İşte tüm bu yaşananlardan aldığımız dersle yönetim sistemimizi değiştiriyoruz. Türkiye artık zayıf hükûmetlerin pençesinde kıvranmasın diye, istikrar ve güven iklimini kaybetmesin diye yönetim sistemini değiştiriyoruz.”
“ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ METNİNİ OKUMAYA TENEZZÜL ETMEMİŞ KİŞİLER VAR”
16 Nisan’da oylanacak olan Anayasa değişikliğinin ne getirip ne götürdüğünün belli olduğuna; ancak bu Anayasa değişikliğine, Meclis’te kabul edilen metni dahi okumaya tenezzül etmemiş bir muhalefet anlayışıyla karşı çıkanların olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ana muhalefetin başındaki zat diyor ki, ‘Cumhurbaşkanı başka partiden, Başbakan başka partiden olursa kavga çıkar.’ Tamam işte, biz de böyle olmasın diye Cumhurbaşkanlığıyla Başbakanlığı birleştiriyoruz. Yapılan bu. Metni oku metni. Metni dahi okumamışsın. Arkasından gelenler de metni okumamışlar” diye ekledi.
Anayasa değişikliği ile ilgili söylenen yalan ve atılan iftiraları havsalasının almadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ana muhalefet liderinin önce ‘Meclis kapanacak’ dediğini, inanan olmayınca çıtayı biraz düşürüp ‘Cumhurbaşkanı belediyeleri, muhtarları kapatacak’ demeye başladığını, buna da inanan olmayınca çıtayı biraz daha düşürerek, ‘Cumhurbaşkanı tüm lokantaları kapatabilir’ dediğini hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “El insaf, yalanın da, palavranın da bir haddi, hududu olur. Bunun yalanlarının freni yok. Şimdi sıra ne zaman boyacılara, simitçilere, çekirdekçilere gelecek diye bekliyorum” şeklinde konuştu.
“YENİ SİSTEMDE ÜLKEYİ YÖNETECEK KİŞİYİ DOĞRUDAN MİLLETİMİZ SEÇİYOR”
“Biz Cumhurbaşkanlığı Sistemini, herhangi bir yeri kapatmak için değil, ülkenin ve milletin önünü açmak için getiriyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, kanunları çıkartabilen ve kanun tekliflerini verecek olan Meclis ile 18-25 yaş arası seçme ve seçilme hakkı kazanan gençliğin önünü açtıklarını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Demokrasinin önünü açıyoruz, çünkü yeni sistemde ülkeyi yönetecek kişiyi, hiçbir aracı olmadan doğrudan milletimiz seçiyor. Yani vekiller vasıtasıyla değil, asıllar vasıtasıyla, millet vasıtasıyla seçiyoruz. Her beş yılda bir yapılacak seçimlerde, Cumhurbaşkanı adayları ülke için geliştirdikleri projeleri, programları, vaatlerini ortaya koyacaklar, milletimizde bunlardan birini seçecek. Aynı gün Meclis seçimi de olacak. Böylece, ülke hükûmetiyle, meclisiyle 5 yıl boyunca istikrar ve güven içinde yoluna devam edecek. Milletimiz, yetkiyi kime verdiğini bildiği için hesabı da ondan soracak. Geçmişte olduğu gibi, öyle yüzde 15 oy alınarak başbakanlık koltuğuna kurulma, ondan sonra da ülkeyi krize sürükleme dönemleri bitiyor. Bu ülkede 25 günlük hükûmetler kuruldu. 25 günlük bir hükûmette istikrar olur mu? Güven olur mu? Ama şimdi iş değişti. Şimdi Cumhurbaşkanı, en az yüzde 50+1 oyla seçilecek. Bu demektir ki, Cumhurbaşkanlığı görevine gelecek kişi, en az 25-30 milyon arasında bir seçmenin desteğini almak zorundadır. Böyle bir Cumhurbaşkanının ülkesine, milletine yanlış yapma şansı olabilir mi? Böyle bir Cumhurbaşkanının öyle kafasına estiği gibi karar alma, açma-kapatma imkânı olabilir mi? Üstelik ortada Anayasa var, yasalar var, hepsinden önemlisi milletin murakabesi var.”
Vatandaşlardan muhalefetin hezeyanlarına kulak asmamasını isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz, Anayasa değişikliğiyle gelecek yeni sistemin ülkemizin ve milletimizin faydasına olduğuna inanmasak, böyle bir yola çıkar mıyız? Bugüne kadar bizim, ülkemize hizmet etmek, eser kazandırmak, milletimizin başını dik tutacak politikalar izlemek dışında bir niyetimizi, bir icraatımızı gören var mı?” ifadelerine yer verdi.
“TÜRKİYE’NİN YENİDEN DİRİLİŞİNE ŞAHİT OLMAK ONLARA ACI GELİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa ülkelerinin 16 Nisan halk oylamasına karşı tavırlarının Türkiye’deki muhalefetten daha sert, daha haşin, daha yaralayıcı olduğunu kaydederek, Türk bakanları ülkelerine sokmamak için her türlü diplomatik teamülü çiğnediklerine, 2 saatte olağanüstü hâl ilan edecek kadar her yola başvurduklarına dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tabii onlar da Türkiye’de yönetim sisteminin değişmesinin sonuçlarının gayet iyi farkındalar. Onlar iyi farkındalar da bizimkiler hâlâ farkında değil. Geçmişte hasta adam dedikleri bu ülkeyi bir türlü mezara gömüp başına taş dikemediler. Şimdi bu ülkenin yeniden dirilişine şahit olmak elbette onlara acı geliyor” ifadelerini kullandı.
Türk vatandaşlarının iş yerlerine astıkları Türkiye Cumhurbaşkanı posterlerini Rotterdam polisinin söküp attığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, buna karşılık Almanya ve Hollanda’da bu ülkelerin terör örgütü olarak kabul ettiği PKK’nın mensubu ve yandaşlarının örgüt elebaşının resimleriyle yaptıkları yürüyüş ve gösterilerin bu ülkelerin polisinin koruması altında yapıldığını hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Ne yaparsanız yapın, topunuz gelin, bu millet 16 Nisan’da gereğini sizlere gösterecektir. Yıllarca bize Avrupa Birliği kriterleri diyerek dayattıkları ne varsa şimdi hepsini kendileri ayaklar altına alıyorlar. Şu 16 Nisan bir bitsin, 16 Nisan bittikten sonra masaya oturacağız konuşacağız. Bu devran böyle yürümez. Gereği neyse Türkiye olarak da biz bunu yaparız. Hollanda’da yerlerde sürüklenen o benim Hüseyin Kurt kardeşimin hesabını soracağız. Yerlerde sürüklenenler sadece benim insanım değil aynı zamanda Avrupa Birliği’nin müktesebatıdır, Avrupa Birliği kriterleridir, bunun hesabını da onların vermesi lazım. O çok övündükleri değerlerdir. Avrupa ülkelerinin yüzlerindeki maske düştü, gerçek suratları ortaya çıktı. Benim oradaki vatandaşımı, soydaşımı, aynı zamanda senin de vatandaşın, ata-ite nasıl sen ezdirirsin, yedirirsin ya, böyle şey olabilir mi? Bunun insanlıkla ne alakası var, bu nerede görülmüş? Bunlar insanlıktan nasibini almamış, bunlarda insanlık yok, bunlarda vicdan yok, bunlarda merhamet yok.”
“ÜLKEMİZDE ÇEŞİTLİ SIFATLARLA AJANLIK YAPAN HİÇBİR AVRUPALIYA İZİN VERİLMEYECEK”
Bugünkü Avrupa’nın 2. Dünya Savaşı öncesinin ırkçı, faşist, zalim Avrupa’sı, Orta Çağın Türk ve İslam düşmanı Avrupa’sı olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Avrupalılar önce Suriye meselesinde, ardından 16 Nisan konusunda ortaya koydukları tavırla kendi maskelerini kendi elleriyle yırtmışlardır. Terör örgütlerinin hepsine kucak açan Avrupa ülkelerinin Diyanet İşleri Başkanlığımızın imamlarına, Millî Eğitim Bakanlığımızın öğretmenlerine tahammül edememeleri hep aynı karın ağrısının eseridir” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusu Avrupa ülkelerine hitaben, “Siz bize nasıl davranırsanız, bizden de aynı muameleyi görürsünüz. İster şahıs olsun, isterse kurum olsun, bundan sonra ülkemizde çeşitli sıfatlar altında ajanlık yapan hiçbir Avrupalıya izin verilmeyecektir” açıklamasını yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bundan sonra Avrupa Birliği üyelik süreci ve geri kabul anlaşması ile tehdit edilemeyeceğini vurguladı ve “Biz Çanakkale’de olduğu gibi yedi düvelin en modern ordularına boyun eğmemiş, 15 Temmuz’da olduğu gibi içimizdeki ihanet çetelerine meydanı bırakmamış bir milletiz” görüşlerine yer verdi.
“TÜRKİYE’Yİ KİŞİ BAŞI 25 BİN DOLARLIK ZENGİNLİĞE ULAŞTIRMADA KARARLIYIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Hele 16 Nisan’da şu Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemine bir geçelim, ondan sonra çok daha farklı bir Türkiye doğacak, bunu bilelim. Çünkü 2023 hedeflerimize ulaşmamızdan öylesine endişe ediyorlar ki bunun garantisi olarak gördükleri 16 Nisan halk oylamasında aleni taraf hâline geldiler. İşte bakıyorsunuz Alman milletvekilleri, avucunun içerisine ‘hayır’ yazmış, onunla dolaşıyor. Çıkıyorlar bakıyorsunuz meydanlarda kampanyalar yapıyorlar, yahu size ne? Korkunun ecele faydası yok. Türkiye’yi 2 trilyon dolar millî gelire, kişi başına 25 bin dolarlık zenginliğe ulaştırma konusunda kararlıyız. Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri hâline ihracatımızla, savunma sanayimizle, eğitim, sağlık, ulaştırma, enerji altyapımızla gümbür gümbür geliyoruz. İşte buyurun, Çanakkale Köprüsü, 18 Mart Çanakkale Köprüsü. Buyurun, biten bir ülkeye böyle bir kredi gelir mi? 10,5 milyar Türk Lirasıyla işte bu köprüyü yüzde 50’si Türk, yüzde 50’si Kore olmak üzere yapıyorlar. İnşallah 2023’e girmeden biz bu köprümüzün de açılışını yapacağız.”
Konuşmasının sonunda ‘tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet’ için referandumda evet demeye çağıran Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini, 16 Nisan’ın Türkiye’nin aydınlık yarınlarına vesile olması temennisiyle tamamladı.