CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bir seçim yaparsınız parlamentoya gelirsiniz, belediye başkanı, muhtar olursunuz sonra bir daha seçim olur beğenmezse vatandaş koltuktan alır. Seçimle gelen seçimle gitmiyorsa, istifa ettiriliyorsa, istifa eden kişi kendi seçmenine hesap vermek zorundadır.” dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda, bu ülkenin insanlarıyla demokrasiyi güçlendireceklerini, Türkiye’yi çağdaş uygarlığa ulaştıracaklarını ve asla yollarından dönmeyeceklerini söyledi.
Dün iki ayrı olay yaşadıklarını hatırlatan Kılıçdaroğlu, Fransa’daki kundaklama olayında hayatını kaybeden Türklere Allah’tan rahmet dilerken, olayın mutlaka aydınlatılması gerektiğini söyledi.
Las Vegas’ta yaşanan saldırıya ilişkin de Kılıçdaroğlu, teröre karşı bütün ülkelerin ortak tavır sergilemesi gerektiğini belirtti. Kılıçdaroğlu, “Terör nerede kendini gösterirse göstersin karşı durmak zorundayız. Amerikalılara başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Umuyoruz dünya ve Türkiye terörden tümüyle kurtulmuş olur.” diye konuştu.
Parlamentonun yeni yasama yılına başladığını anımsatan Kılıçdaroğlu, kendisinin salondakileri 13 Temmuz 2015 tarihine götürmek istediğini söyledi.
Bu tarihte AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun koalisyon görüşmeleri için CHP’ye geldiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, Davutoğlu’na Türkiye’nin 5 temel sorunu olduğunu söylediğini aktardı.
Demokrasi, ekonomide, eğitimde, toplumsal barışta ve dış politikada ciddi sorunlar bulunduğunu Davutoğlu’na aktardığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, ilk olarak Davutoğlu’na “darbecilerin yaptığı hukuku, yasaları değiştirelim. Yüzde 10 seçim barajını kaldıralım” dediğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, “İlk yaşanan ciddi olay yüzde 49,5 oy alan Sayın Davutoğlu’nun bir saray darbesiyle gitmesi oldu. Düşünün bir partinin genel başkanı istifa etmek zorunda kalıyor. İkinci temel olay 15 Temmuz darbe girişimi. Hiçbir vatandaşımın unutmaması gereken tarihi vermem gerek. İki 15 Temmuz var. Biri, halkın 15 Temmuz’u diğeri sarayın 15 Temmuz’u.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin 20 Temmuz’da, tarihinde ilk kez bir sivil darbeyle karşı karşıya kaldığını savunan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Eskiden apoletler darbe yapardı, bu darbenin özelliği ise apoletsiz olması. 12 Eylül askeri darbesinde neler olduysa, daha fazlası bu dönemde gerçekleşti. Demokraside büyük bir geriye gidiş oldu. Bu dönemde yargı olağanüstü siyasallaştı.
Bu arada hapishaneler tıka basa doldu, damatlar dışarda, parası olanlar dışarda, bir de dayısı olanlar dışarda. Diğerleri tamamen içerde, milletvekilleri de içerde. Bizim bir milletvekilimiz var, onurlu bir milletvekilimiz var, Sayın Enis Berberoğlu. Onu buradan saygıyla selamlıyorum. Açıkça söylüyorum; Enis Berberoğlu’nun toplu iğne ucu kadar hiçbir suçu yok. Suç unsuru yok. Dosyasında da yok. Ama ömür boyu hapse mahkum edildi. Sonra iyi niyet dolayısıyla 25 yıl ağır cezaya mahkum edildi. Kararı veren hakim, hakim değil. Dava dosyasını hazırlayan savcı da savcı değil. İktidar partisinin hakim ve savcıları bu kararı aldı. Gün gelecek Enis Bey onuruyla dışarıya çıkacak, onu mahkum edenleri tarih unutmayacaktır.”
Anayasa Mahkemesi üyelerine de eleştirilerde bulunan Kemal Kılıçdaroğlu, daha önce verilen benzer kararlar bulunduğuna ve bir içtihat oluştuğuna dikkati çekti.
Kılıçdaroğlu, “Verilen kararın arkasında durmak içtihat yaratmaktır. Enis Berberoğlu olayında alt mahkeme, üst mahkemeye açıkça meydan okumuştur. Bu gücü siyasi otoriteden alıyor. Siyasi otoriteye karşı yargının sesini güçlendirecek yer ise Anayasa Mahkemesidir. Siz görevinizi yapmak zorundasınız.” diye konuştu.
Davutoğlu geldiği zaman demokrasiyi konuştuklarını bugün de konunun yine demokrasi olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, o günün koşullarının çok daha iyi olduğunu belirtti.
Bu arada bir de “gayrimeşru bir anayasa değişikliği” yaşandığını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“YSK içindeki bir grup çete, çünkü çete şu demektir; kanuna aykırı iş ve eylem yapmak üzere bir araya gelen kişiler. Yaptıkları iş kanuna ayrı mı? Aykırı. Açsınlar TDK’ya baksınlar, onlara çete deniyor. YSK içine yerleştirilen bir grup çeteyle gayrimeşru bir anayasa değişikliği geçti, bunu da kabul etmiyoruz. Her darbeci kendi darbe hukukunu hazırlamıştır. Bakın 60’a, 70’e, 80’e, kendi hukuklarını hazırlamışlardır. Bunlar da kendi hukuklarını hazırlıyorlar. Bu arada bir parantez açayım; seçimle gelenler seçimle gider. Demokrasilerde kural budur. Bir seçim yaparsınız parlamentoya gelirsiniz, belediye başkanı, muhtar olursunuz sonra bir daha seçim olur beğenmezse vatandaş koltuktan alır. Seçimle gelen seçimle gitmiyorsa, istifa ettiriliyorsa, istifa eden kişi kendi seçmenine hesap vermek zorundadır. Gerekçelerini halkına anlatmak zorundadır.”
Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın istifasını ve bazı belediye başkanları hakkında konuşulan istifa iddialarını hatırlatan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Topbaş’a sordular; ‘Yorulduğunuz için mi istifa ettiniz?’ ‘Hayır, yorulmadım’ dedi. Neden istifa ettiniz, ‘Beni adam yerine koymadılar.’ Şimdi ben Kadir Topbaş’a gayet iyi niyetle soruyorum, sizi kim adam yerine koymadı? Gayet basit bir soru. Sizi adam yerine koymayan kim? Ben buna isyan ediyorum, sen bunu sinene çekiyorsun. Bu olmaz. İstanbullulara hakarettir bu. Çık açıkça söyle ki ‘şu gerekçelerle ben istifa ettim.’ Bugün başka büyükşehir belediye başkanları için aynı şey konuşuluyor, istifa edecek mi etmeyecek mi? İstifa edenler suçludur. Bir daha söylüyorum; istifa edenler suçludur. Ama istifa etmeyip direnen, beni istifa ettiremezsiniz diyenlere hep saygı duyarım.
Neden istifa ediyorlar? İki nedeni olabilir. Bir; yolsuzluk vardır, mahkemenin önüne çıkmak istemiyor kendileri tehdit ve şantajla istifa ediyorlar, bir köşeye çekiliyorlar. İki; FETÖ örgütünün üyesidirler, ByLock kullanmışlardır, bu nedenle önlerine konmuştur, ‘onun için istifa edeceksiniz’, onlar da istifa ediyorlar. İstifa edenlerin yakasında iki tane rozet vardır, bir tarafında yolsuzluk, bir tarafında ByLock. Eğer istifa ediyorlarsa gerekçe budur. İstifa etmeleri bu olayı kapatmaya yeter mi? Bank Asya’nın önünden geçeni hapse atıyorsun, yolsuzluk yapanı, ByLock kullanana hiçbir şey yapmıyorsun. Suçu gizlemek ayrı bir suçtur. Sanıyorlar ki kurtulacağız. Günü gelecek hesabını verecekler olur mu? Garibanı atıyorsun içeriye bunları serbest bırakıyorsun. Direniyorlarsa ben anlarım ki bunların ne yolsuzluğu var ne de ByLock kullanmışlardır. ‘Gücümü Ankara halkından, İstanbul halkından aldım, Balıkesir halkından aldım, niye istifa edeyim.’ İstifaya zorlamak demokrasiye aykırıdır. Varsa bir şey çıkarırsınız mahkemeye. Çıkar mahkemede hesabını verir.”
Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerine yönelik soruşturmalara da tepki gösterdi.
“Sözcü Gazetesi’ni, sahibini, FETÖ örgütüyle bir göstermek aklı kaybetmek demektir.” diyen Kılıçdaroğlu, “Eğer Sözcü’nün yayın çizgisine müdahale edecekseniz, o yayın çizgisine önce ben sahip çıkacağım. Kuvayi Milliyeci deseniz, doğrudur. Demokrasiden yana deseniz doğrudur. Hırsızlıklara karşıdır, deseniz doğrudur. ’17-25’te niye bu yayınları yaptılar.’ Ben sormak istiyorum o sayın savcıya ayakkabı kutusu yalan mıydı? O bakanın kolundaki milyarlık saat yalan mıydı? 4 bakanın istifası yalan mıydı? Gerçekten anlamakta zorlanıyorum, yargıyı bu hale getirdi. Bir de ünvanında cumhuriyet savcısı yazıyor. Senin ne cumhuriyetle ilgin var ne de savcıyla. Sen oraya büyük harflerle ‘sarayın savcısı’ yazarsan sana saygı duyacağım.” açıklamasını yaptı.
Davutoğlu geldiğinde ikinci sorun alanı olarak “ülkenin ekonomisi bozluyor. Yapısal reformlara ihtiyaç var” dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, bugün gelinen noktada 100 gençten 27’sinin hem okula gitmediğini hem de çalışmadığını söyledi.
“Hani ekonomi uçuyordu?” sorusunu soran Kılıçdaroğlu, “Enflasyon almış başını gidiyor. Vatandaş borç batağında. Vatandaşın 382 milyar lira tüketici kredisi borcu var bankalara. Kredi kartı borcu 86 milyar lira. Toplam 469 milyar lira. 2002’ye göre 71 kat artmış. Emeklinin, memurun maaşı 71 kat arttı mı? Vatandaşın borcu niye artıyor? İcralık borçlar 2002’de 278 milyon liraydı, Eylül 2017’de rakam 18 milyara çıktı. Her iki vatandaştan birisi icralık, bu mudur ekonomi?” diye sordu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hükümetin devleti yönetme gücünü kaybettiğini ileri sürerek, “Bir rüzgara kapılmış yaprak gibi savrulup gidiyorlar. Freni patlamış kamyon gibi Türkiye yokuş aşağı gidiyor. Hükümetin dış, ekonomi, eğitim ve tarım politikaları yok.” dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubunda yaptığı konuşmada, hükümetin, devletin geçen yıl 451 milyar lirayı tahsil edemediğini, bunun 2017 bütçesinin yüzde 67’sine denk geldiğini söyledi.
Buna karşılık devletin de 848 milyar lira borcu bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Hem parayı alamıyor hem borcunu ödeyemiyor. Bu rakamlar yanlışsa söylesinler ama bu rakamlar doğruysa devlet iyi yönetilmiyor.” dedi.
Kılıçdaroğlu, birçok kez vergi affı kanunu çıkarıldığını ancak vatandaşın borcunu ödeyemediğini belirterek, “Toplanan paralar nereye gidiyor? İşçiye bakıyorum, toplu sözleşmeye bakıyorum enflasyonun altında, taşeronun işçisi asgari ücrete mahkum, emeklinin durumu da perişan, çiftçi ağlıyor. Bu paralar nereye gidiyor? FETÖ ne istediyse verdin, para, üniversite, rektör, vali, kaymakam, paşa istedi bunları verdin. Herkese her şeyi verdin, memura, çiftçiye, emekliye, işçiye sıra geldi, vermedin. Şimdi memur, çiftçi, emekli, işçinin sandıkta hesap sorma zamanıdır.” diye konuştu.
“Faizler çok yüksek, faize karşıyız.” denildiğini belirterek, bir akıl tutulması yaşandığını savunan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Faize karşıysan indir, hükümet değil misin? Bu da doğru değil. Tamamen faiz lobisine çalışan bir hükümet. 15 yılda sadece yabancılara, Londra’daki bir avuç faiz lobisine ödenen miktar 142 milyar dolar. Sonra da vatandaşa dönüp, ‘Biz de faizler çok yüksek’ diyeceksin. Faize karşıysan çıkar bir KHK faizi düşür. Madem her şeyi biliyorsun, her sorunu çözüyorsun, çıkar KHK ‘Faizleri sıfırladım’ de. Yapamaz. Çünkü faiz lobisinin has adamı. Sen faizi ve faizcileri destekliyorsun. Faizcilere CHP karşı.
Para nereye gidiyor? Para, yatlara, katlara, uçaklara, arabalara, bin yüz odalı saraya gidiyor. Sarayın sadece temizlik masrafları 2 milyon lira. Ne oluyor bu kadar israf? İsraf haram değil mi? Haramsa bu harama nasıl ortak oluyorsunuz? Bu ülkede insanlar açlıktan öldü. Bu yetmiyor 350 odalı yazlık saray yapılacak beyefendiye. Bütün vatandaşlara, özellikle AK Parti’li vatandaşlarıma sesleniyorum; elinizi vicdanınıza koyun, bin 100 odalı saray neyine yetmiyor? 350 odalı yazlıkta ne yapacaksın? Bu kadar israf Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde olmadı.”
Kılıçdaroğlu, paralar yetmediği için yeni vergi kanunları getirildiğini, burada da “iyi polis-kötü polis” oynandığını öne sürdü.
Önce Maliye Bakanı Naci Ağbal’a “MTV’de yüzde 40 artış yapacağız.” açıklaması yaptırıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, tepkiler üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın devreye girip, “Arkadaşlar bir daha görüşsünler.” dediğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, birisini parlatmak için bir tür “iyi polis- kötü polis oynatıldığını”, devletin böyle yönetilemeyeceğini belirtti.
Kılıçdaroğlu, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun 13 Temmuz 2015’te yaptıkları görüşmede, eğitimin bir sorun alanı olduğunu ifade ettiğini söyledi.
15 yılda görev yapan 6 milli eğitim bakanının, kendisine göre milli eğitim politikası belirlediğini öne süren Kılıçdaroğlu, “Biz ‘eğitim’ dedikçe onlar, ‘Vay imam hatiplere karşısınız’ dediler. İmam hatipleri kuran, açan parti biziz diyoruz. Yeteri kadar olsun, orada da çocuklarımız iyi okusun. Eğitimde çocuklarını denek olarak kullanan tek ülke Türkiye.” görüşünü savundu.
Kılıçdaroğlu, 2016-2017 döneminde yaklaşık 2 milyon çocuğun okula gidemediğini, 2002’de eğitim yatırımlarının oranı yüzde 17,18’ken, 2017’de bu oranın yüzde 8,51’e düştüğünü savundu.
Davutoğlu ile görüşmesinde bir diğer sorun alanı olarak toplumsal barışın dile getirdiğini, Türkiye’nin 30-35 yıldır terörden çok çektiğini, bu sorunun akılcı yollarla çözülmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, hükümetin 2002’de ülkeyi sıfır terörle devraldığını, bugün 3 terör örgütüyle mücadele edildiğini söyledi.
Süreç içinde PKK’nın daha da güçlendiğini, yeni bir terör örgütü olarak FETÖ’nün ortaya çıktığını, bir de DAEŞ’in olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, “AK Parti’li kardeşlerime soruyorum; üç terör örgütünü başımıza bela eden hükümetin adı ne?” dedi.
Davutoğlu ile 13 Temmuz’daki görüşmelerinde sorun alanlarından birinin dış politika olduğunu belirterek, “180 derece değişmesi lazım” dediğini anlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Komşularla sıfır sorun dediler, komşu kalmadı. Bugün Irak’ta yaşanan olayın ana sorumlusu, bu ülkenin dış politikasını belirleyenlerdir. Eğer Suriye’ye girilmeseydi, silah sokulmasaydı böyle bir tablo çıkmazdı. Kardeş kardeşe kırdırıldı, akan kanın sorumlusudur bunlar. Bunların yatacak yeri yok. Müslümanı Müslümana kırdırdılar ve Suriye’yi, Irak’ı parçaladılar. Irak’taki tablonun da sorumlusu bunlardır. ‘Merkezi Hükümet ile muhatap olacaksınız’ dedik. Karşınızda bir devlet, anayasası, bayrağı var. Siz devlet olarak meşru bir devletle muhatap olacaksınız, sorun varsa onunla çözeceksiniz. Bizi dinlemediler. O kadar uçtular ki 24 saatte gidip Emevi Camisi’nde namaz kılacaklardı. Dünya dengelerini bilmeden, kendisini dünyanın tek numaralı gücü olarak gördüğünüz zaman böyle bir tablonun altında ezilirsiniz. O kadar ezildik ki benim onuruma dokunuyor. Oradaki kabile şefleri bile Türkiye Cumhuriyeti devletine artık kafa tutuyorlar. Bunlar da esip gürlüyorlar, ‘Asarız, keseriz, şunu bunu yaparız’ diye. Hiçbir şey yapamazlar. Sonuçta Türkmenler, hem Suriye hem Irak’ta kaybetti. Türkiye, Türkiye’nin iş adamları kaybetti. Herkes kaybetti. İzlenen yanlış dış politikanın Türkiye’ye çıkardığı faturadır.”
Kılıçdaroğlu, grup toplantısında neden Davutoğlu ile görüşmesini anlattığını, “Türkiye’nin sorunlarını en iyi bilen partiyiz. Beş temel sorun var, bunları çözelim diyerek, çözümlerini de ilettik.” diyerek açıkladı.
Türkiye’de terörü 4 yılda çözemezse siyaseti bırakacağını iddia eden Kılıçdaroğlu, “15 yılda çözemediler. 4 yılda çözeceğim. Bu ülkenin bütün sorunlarını 4 yılda çözeceğim. Çünkü ben vatandaşın cebini düşünüyorum, kendi cebimi değil. Ben siyaseti köşeyi dönme aracı olarak kullanmıyorum, siyaseti halka hizmet, Hakk’a hizmet için kullanıyorum.” dedi.
Dış politikada hükümetten farklı söylemler geldiğini savunan Kılıçdaroğlu, “Bunlar devleti yönetme güçlerini kaybettiler. Bir rüzgara kapılmış yaprak gibi savrulup gidiyorlar. Freni patlamış kamyon gibi Türkiye yokuş aşağı gidiyor. Her şey bozulmuş vaziyette, devlet bir iç çürümeyle karşı karşıya. Çünkü liyakat yok. Lüften AK Parti’li kardeşlerimize sorun, karşılaştığınız zaman, ‘Bu hükümetin dış politikası, ekonomi politikası, eğitim politikası, tarım politikası nedir’ Emin olun size cevap veremeyecekler. Böyle bir politika yok. Niye yok. Eğer bir adam kandırılıyorsa, aldatılıyorsa o adamın politikası olamaz zaten.” diyerek sözlerini tamamladı.
Bu arada grup çıkışında Kılıçdaroğlu’na Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan bir randevu talebi gelip gelmediği soruldu. Kılıçdaroğlu, kendisine davet gelmediğini söyledi.