Başbakan Binali Yıldırım, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nin (ÇOMÜ) Akademik Yılı Açılışı ile fahri doktora tevcih törenine katıldı.

Troia Kültür Merkezi’ndeki tören, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. ÇOMÜ öğretim üyelerinin türkü dinletisinin sunulduğu törende, ÇOMÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Süha Özden tarafından Başbakan Yıldırım’ın özgeçmişi ve ÇOMÜ Senatosu’nun fahri doktora tevcih kararı okundu.

Ardından ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Yücel Acer tarafından Başbakan Yıldırım’a biniş giydirildi.

Başbakan Yıldırım, yaptığı konuşmada, özgeçmişiyle ilgili iki yerde yanlış olduğunu belirterek, “Doğum tarihim 21 Aralık değil, 20 Aralık. Gerçi beni bir gün gençleştirdiniz. Fena bir şey değil. Bir eksik, beş torun. Artık çocukları geçtik, torunlara bakıyoruz. Onların bize ihtiyacı kalmadı, torunlar daha fazla ilgimi çekiyor. Her dede gibi ben de torunlarıma çok daha düşkün hale geldim.” diye konuştu.

Akademik yılın öğrencilere hayırlı olması dileğinde bulunan Yıldırım, Türkiye’nin bulunduğu bölgede çok önemli sınamalara tabi olduğunun altını çizdi. Hem içeride hem dışarıda çok dinamik bir yapı olduğunu vurgulayan Yıldırım, şöyle devam etti:

“Daha alçak darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçti. Az önce Rektör Hocamız da çok güzel ifade etti, maalesef güzel duygularımızı, milli duygularımızı, bayrak sevdamızı, ülke sevdamızı, dini duygularımızı, bütün değerlerimizi istismar eden, istiskal eden, kökleri dışarıda olan bir terör örgütü ile bu ülke yüzleşti. Üniversiteleri, yargı camiasını, kolluğu, askeri içeriden adeta bir mikrop gibi kuşatarak, ülkenin bağımsızlığına, demokrasisine, geleceğine kasteden alçak bir girişim içerisinde bulundu. Ama Türk milletinin, bu aziz milletin ‘Bağımsızlık benim karakterimdir.’ diye tanımladığı Gazi Mustafa Kemal’in düsturuyla o gün, milliyetçi, vatansever, bayrağını seven bütün unsurlarıyla askeriyle polisiyle savcısıyla hakimiyle medya mensubuyla ve her şeyden daha önemlisi, Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla meydanlara inen, her biri bir kahraman olan aziz milletin evlatlarıyla bu alçaklara gereken cevabı o gece verdik. O gece, o karanlık gece, halkın, Hakk’ın gücünün, tankın gücünü yendiği gecedir.”

Başbakan Yıldırım, 15 Temmuz gecesi, inanan, iman eden, ülkesi için gözünü kırpmadan canını vermeye hazır olan bir milletin neleri başaracağının tüm dünyaya gösterildiğini anlatarak, “Öyle ki bu işin arkasında olanlar, bu işi kurgulayanlar şaşkına döndü, nasıl bir tepki vereceğine uzun süre karar veremediler. Çünkü onlar çok emindi. Yıllardır yatırım yaptıkları, yetiştirdikleri bu alçaklar ordusu sonuç alacaktı, sonuç yüzde 100 başarılı olacaktı ama olmadı. Çünkü hesap edemedikleri şey, aziz Türk milletinin karakteriydi, bağımsızlık aşkıydı. Bu millet ‘Çanakkale geçilmez.’ derken de aynı ruha sahipti, 15 Temmuz’da ‘Bu bayrak inmez, bu ezan dinmez.’ diyerek aynı ruhu göstermiştir.”

“İSTİKLAL MÜCADELESİ ÇANAKKALE’DE BAŞLADI”

Başbakan Yıldırım, Çanakkale’nin her yönüyle örnek bir şehir olduğunu kaydetti. “Bağımsızlık”, “Destan”, “Düşman geçemez” denilince akla Çanakkale’nin geldiğini belirten Yıldırım, istiklal mücadelesinin bu topraklarda başladığını hatırlattı.

Çanakkale’de ortaya konulan o büyük direnç ve büyük savaş olmasaydı, bugün ülke olarak bu topraklarda hür ve bağımsız olarak belki de yaşanamayacağını dile getiren Yıldırım, “Bire on düşmana karşı gösterilen o kahramanlık, Koca Seyit’in 300 kiloluk mermiyi sırtında taşımada gösterdiği o iman, bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin hür ve bağımsız olarak dünyada ve bölgesinde bu konuma gelmesinin önünü açmıştır. İşte bu Çanakkale, geçmişi o büyük kahramanlık destanını yaşatan ve her yıl nesilden nesile aktaran önemli bir merkezimizdir.” ifadelerini kullandı.

Çanakkale’nin sadece Türk tarihi değil, medeniyetler tarihi bakımından da önemli bir yer olduğunun altını çizen Yıldırım, Troia’nın çok önemli bir kültür varlığı olduğunu kaydetti. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2018 yılını “Uluslararası Troia Yılı” ilan ettiğine değinen Yıldırım, şunları kaydetti:

“Önümüzdeki yıl Çanakkale, hem yurt içinden hem yurt dışından daha fazla ziyaretçinin uğrayacağı bir yer olacaktır. Tarihi yarım adaya bakın. Eski halini düşünün, şimdiki halini düşünün. O büyük zaferi, o büyük direnişi bizlere miras bırakan ecdadımızın şanına yakışır hale getirmek boynumuzun borcuydu. Bunu da yaptık. Zannediyorum her yıl 18 Mart’ta, 24-25 Nisan’da 3 milyon civarında ziyaretçi geliyor. Yurdun her köşesinden geliyor, Hakkari’den, Sinop’tan, Edirne’den, Van’dan geliyor. Niye geliyor? Çünkü bir kahramanlık destanının yazıldığı yerdir. Bu neyi kazandırdı bize? Bu bize milli duygularımızın yaşatılması, toprak bütünlüğümüzün vatanıyla milletiyle ülkesiyle bağımsız bir cumhuriyet olduğumuzun ve hiçbir yıkıcı akımın ve faaliyetin bizi bu prensipten, bu ilkelerimizden vazgeçiremeyeceğinin dünyaya açık ilanıdır. Ülke aidiyet duygusunun yaşatılmasıdır. Bu başarılmıştır. Bugün Türkiye, etrafı ateş çemberi olan bir ülke olmasına rağmen, istikrarla kararlılıkla 2023, Cumhuriyetimizin 100. yılına emin adımlarla ilerlemektedir. Yakın tarihimizde bu kadar önemi olan Çanakkale’nin, hak ettiği konuma gelmesi gerekirdi, buna ihtiyaç vardı.”

ÇANAKKALE’YE YAPILAN YATIRIMLAR

Başbakan Yıldırım, Ulaştırma Bakanı olduğu ilk günlerde Çanakkale’ye gelmek için zorlandığını da anlattı. O yıllarda kente hava ve deniz yolu ile taşımacılık yapılmadığını ifade eden Yıldırım, kara yollarının standartlarının da düşük olduğunun altını çizdi.

Kente kara yoluyla geldiklerini ve yolculuğun saatler sürdüğünü ifade eden Yıldırım, şöyle konuştu:

“İlk konuşmamda şöyle bir şey demiştim: ‘Çanakkale geçilmez.’ denmiş ama bu düşmana geçilmezdi, dost için denmemiş. Herhalde bunu yanlış anlamışlar. Çanakkale millet için geçilen bir yerdir. Millet her taraftan Çanakkale’ye gelmelidir, Çanakkale’deki tarihi destanı, buram buram bağımsızlık ruhunu yaşamalıdır. Bunun için harekete geçtik. Bizim için siyaset millete hizmettir. Millete hizmet etmeyen bir siyaset, olmaz olsun. Böyle bir siyaset bize lazım değil. Türkiye’ye de lazım değil. Onun için hemen yollar için seferberlik yaptık. Bütün yolları, Edirne’den Tekirdağ’a Çanakkale’ye, Çanakkale’den Ezine’ye oradan Küçükkuyu’ya Ayvalık, İzmir yoluna. Diğer yandan Çanakkale’den yine Eceabat, Biga ve Bandırma’ya, Bursa’ya doğru bölünmüş yol çalışmalarını başlattık. Şu anda Çanakkale’nin Marmara’ya, Ege’ye, bütün Anadolu’ya bağlantıları hemen hemen tamamladı. Ufak tefek detaylar var. Küçükkuyu’yu, tarihi sit vesaire vardı, geçemedik onu tünelle geçiyoruz Ezine’den sonra. Onlar da tamamlanacak.”

“İSTANBUL’A UÇUŞLAR BAŞLIYOR”

Kara ulaşımını bitirmenin yetmeyeceğini, hava ulaşımının da gerekli olduğunu belirten Başbakan Yıldırım, havaalanı ile ilgili sorunları çözdüklerini anlattı. Havaalanını uluslararası standarda getirdiklerini ve uçuşları başlattıklarını anlatan Yıldırım, 1 Kasım’dan itibaren İstanbul’a uçuşların başlayacağını bildirdi.

Çanakkale terminalinin de çok güzel olduğunu ve kente yakıştığını ifade eden Yıldırım, sadece hava yolları değil, deniz yollarıyla ilgili de yatırımlar yaptıklarına değindi. Göreve geldiklerinde Gökçeada ve Bozcaada’ya doğru dürüst sefer yapılamadığını dile getiren Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dedik ki ‘Biz artık Denizcilik İşletmelerini tasfiye ediyoruz.’, Çanakkale kısmını burada GESTAŞ adıyla özel idare, belediye ve şirket oluşturuldu, buraya verdik. Sonra buranın gemi ihtiyacı var. Gemi ihtiyacının karşılanması var. Buna destek olduk. Bu da yetmez kış var, deniz var, sıkıntılar var. Her havada sefer yapabilecek bir alt yapı olması lazım. Kışın az yolcu var yazın çok yolcu var. Dolayısıyla birbirini karşılamıyor. İlk defa o tarihlerde sadece Çanakkale deniz ulaşımına mahsus kanun çıkardık. Çanakkale’ye yönelik. Çanakkale bunu hakediyor. Ben şimdi bu vesileyle bütün bu hizmetlerde emeği geçenlere teşekkür etmek isterim. İbrahim Köşdere, Mehmet Daniş, Müjdat Kuşku, İsmail Kaşdemir, o dönemdeki bütün milletvekillerime. Büyük gayret gösterdiler. Şimdi Ayhan Gider, Grup Başkanvekilimiz Bülent Turan, bütün arkadaşlarıma huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Çok güzel hizmetler verdiler. Ayrıca belediye başkanımız, valilerimiz. Taş üstüne taş koyan herkesin başımız gözümüz üzerinde yeri var. Önemli olan budur. Kalıcı olanlar, yaptığınız işlerdir. ‘İnsan odur ki bu dünyada bıraka bir eser, eseri olmayanın yerinde yeller eser.’ Biz de ülkemiz için, milletimiz için eser bırakarak bugünlere geldik. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde 15 yılda bir Türkiye’yi üç Türkiye’ye çıkardık. Üç kat büyüttük.”

Yıldırım, Çanakkale 1915 Köprüsü’nün 2023’e gelmeden açılacağını belirterek, “Çanakkale sadece kendini temsil etmiyor. Çanakkale demek, Türkiye demek. Türkiye’nin göz bebeği. Hükümetlerimiz döneminde Çanakkale’ye yaptığımız yatırım 17 milyar lira.” diye konuştu.

Türkiye’nin aynı anda 3 terör örgütüyle mücadele eden tek ülke olduğunu, 15 Temmuz alçak darbe girişiminin arkasında FETÖ terör örgütünün olduğunu, bu örgütün 15 Temmuz’dan sonra artık tam anlamıyla açığa ve gerçek niyetlerinin ortaya çıktığını anlattı.

250 şehit, 2 bin 194 gazi olan, adeta bir savaş sonucu bağımsızlığın ve demokrasinin kazanıldığı bir sürecin arkasından hukuk içerisinde bu alçak örgütle mücadelenin tüm hızıyla devam ettiğini dile getiren Yıldırım, “Her ne kadar mahkemelerde tiyatro oynasalar da yargıyı yanıltmaya gayret etseler de terörist başının gönderdiği rüya tabirlerine göre rollerini oynasalar da hiç bir faydası yok. Hukukun içerisinde hak ettikleri en ağır cezayı mutlaka alacaklardır. Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak, gazilerimizin ahı yerini bulacak ve bunlar gerekli şekilde cezalandırılacak. Ben rektörümüzü tebrik ediyorum. Burası onların üslendiği önemli merkezlerden biriydi. Kararlı bir mücadele sonucu şimdi görüyorum ki burada bu mikrop temizlenme noktasına gelmiş.” diye konuştu.

Üniversitelerin bir ülkenin gelişmesi için vazgeçilmez kurumlar olduğunu, 3 katlı entegral, diferansiyel denklemlerin öğrenilebileceğini ancak bunları öğrenmenin tek başına bir işe yaramayacağını belirten Yıldırım, şöyle devam etti:

“Bunlardan çıkaracağınız sonuçlar önemlidir. Bir olaya bakışınızın açısı ne kadar çok genişlemişse, ne kadar çok muhakeme yeteneği kazanmışsanız, ne kadar sorunları analitik düşünebiliyorsanız… Eğer bu ve buna benzer FETÖ gibi bölücü terör örgütleri gibi, marjinal, Marksist, Leninist örgütler gibi bölücü yıkıcı faaliyetlerin etkisinde kalmıyorsanız, o zaman üniversite size hak ettiğiniz bilimi, bilgiyi veriyor demektir. Bir bakıyorsunuz hiçbir birikimi olmayan, diploması olmayan bir adamın etrafında üniversite okumuş, profesör olmuş adamlar fırıl fırıl dönüyor. Yarım bıraktığı ekmeği kapıp yemek için birbiriyle kavga ediyorlar. Tabağında bıraktığı yemek için birbirlerine giriyorlar. Akla ziyan bir iştir. Böyle bir şey olur mu değerli kardeşlerim. Allah akıl, fikir vermiş, Allah bize engin bir muhakeme kabiliyeti vermiş. Tabii inancımız var, inanacağız ama inancımızın istismar edilmesine, kullanılmasına, belirli kötü niyetli örgütlere değerlerimizi satmayacağız. Kafalarımızı kiraya vermeyeceğiz. Bizim sahip olduğumuz değerler bize yeter. Nedir o değerlerimiz? Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Bu bize yeter, başka bir şeye ihtiyacımız yok. Birliğimiz, beraberliğimiz, toprak bütünlüğümüz, kardeşliğimiz.”

KUZEY IRAK’TAKİ REFERANDUM

Yıldırım, Kuzey Irak’taki referanduma ilişkin de şu değerlendirmeleri yaptı:

“Kuzey Irak’ta bir referandum oldu. Efendim işte ‘orada Kürtlerin daha iyi şartlarda yaşamasına niye karşı çıkıyorsunuz?’ Kim vadediyor? Oradaki Kürtlerin daha iyi şartlarda yaşayacağını kim söylüyor? O referandumu bütün dünyaya inatla, Türkiye’nin ikazlarına inatla, Irak merkezi hükümetinin açıkça karşı çıkmasına, İran’ın, komşu ülkelerin karşı çıkmasına rağmen inatla yapmak isteyen, yapan bu yöneticilerin orada yaşayan Kürtleri, Arapları, Türkmenleri, Asurileri, Ezidileri, Keldanileri düşündüğünü mü zannediyorsunuz? Kendi ikbal hırsları için, kendi iktidarlarının devamı için milyonlarca insanı maceraya sürüklemede tereddüt etmediler. Asıl sorunlar bundan sonra başlıyor. Düşünün orada bağımsız, yapay bir devlet. Kuzey, güney, doğu kapalı, Suriye de kapalı. Ne yapacak, nerede nefes alacak? Çok kısa sürede o insanlar, en önce onların karşısına çıkacak. Tebaandaki ahaline bir şey yaparken kendini düşünmeyeceksin. Onların geleceğini düşüneceksin. Zaten bugüne kadar DEAŞ’tan, PKK’dan, çeşitli Irak’taki darbelerden, işgallerden her türlü ezayı cezayı çekmiş bu insanlar. Yetmedi mi? Şimdi bir bela da siz ihtiraslarınıza kurban giderek bunlara reva görüyorsunuz.”

Yıldırım, Kürt kardeşleriyle hiçbir problem olmadığını, Türkiye’de Kürdüyle, Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle, her mezhep ve meşrepten vatandaşla bir, beraber ve kardeş olunduğunu, 80 milyonun birlikte Türkiye olduğunu aktararak, aynı şekilde Irak’ta, Suriye’de yaşayan Kürt ve Türkmenler ile Arapların da dindaş ve komşu olduğunu dile getirdi.

Ayrılık ateşini yakanların, bölgedeki sorunların çözümü için değil, sorunların daha da büyümesi için en önemli yanlışı yapanlar olduğuna dikkati çeken Yıldırım, “Bizim derdimiz bunlar. Hiçbir şekilde orada yaşayan insanlara, sivillere bunun bedelini ödetmeyeceğiz. Alacağımız her türlü tedbir bu yanlışı yapanlara karşı olacak. Hiçbir zaman masum halka karşı bir tedbir bizim şanımıza da yakışmaz, geçmişimize de yakışmaz, geleceğimize de yakışmaz.” dedi.

“TÜRKİYE’YE DEĞEN OY KAYBEDİYOR”

Başbakan Yıldırım, Türkiye’nin ikinci büyük mücadelesinin bölücü terör örgütü PKK olduğunu, bugün yine şehitler verildiğini belirterek, şehitlere Allah’tan rahmet, gazilere ve yaralılara şifa diledi.

Yıldırım, “Şunu büyük bir rahatlıkla söylerim ki son iki yıldır yaptığımız mücadele sonucu terör örgütü belini doğrultamaz hale gelmiştir. Çok değil iki yıl önce bir yılda dağa götürdükleri genç sayısı 3 binin üzerindeydi. Şu anda bu sayı onun altında. Götüremiyorlar. Çünkü gençler gördüler, çıkmaz yolu da gördüler, geleceği de gördüler. Gelecek Türkiye’de, gelecek Türkiye Cumhuriyeti’nin 80 milyonuyla bir ve beraber olmasıdır. Bunu gördü.” diye konuştu.

Sadece güvenlik esaslı mücadelenin sürdürülmediğini, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve kalkınma mücadelesini de eş zamanlı olarak yaptıklarını dile getiren Binali Yıldırım, geçen yıllarda başlatılan hendek, çukur siyasetinin şehirleri işgal etme girişimi sonucu bir tahribat olduğunu belirtti.

Yıldırım, ilçeler, belli başlı illerin neredeyse yerle bir olduğunu, bunların hepsinin yeniden inşa edildiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Büyük bedellere mal oluyor. Olsun. Kim için yapıyoruz? İnsanımız, milletimiz, geleceğimiz için yapıyoruz. Onun için değerli gençler ayrılıkçı söylemlere asla itibar etmeyin. Bunu yapanlara da en şiddetli şekilde cevabınızı verin. Bölücü olsun, din istismarcısı olsun, mezhep istismarcısı olsun, kim olursa olsun. Bugün yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığının Avrupa’da ne kadar rağbet gördüğüne hep beraber şahit oluyoruz. Bu Avrupa’nın geleceğinin en büyük sorunudur, en büyük felaketidir. Yapılan seçimleri gördük, referandumda Avrupalıların ortaya koyduğu iki yüzlülüğü gördük. Ülkemiz hakkında ne kadar yıkıcı söylemler içinde olduklarını gördük. Bundan fayda sağladılar mı? Katiyen sağlamadılar. Hollanda denedi. Kaybetti. Almanya denedi kaybetti. Kim denerse kaybediyor. Türkiye’ye değen oy kaybediyor.”

Yıldırım, Avrupa Birliği’nden (AB) gelecek vizyonunu belirlemelerini istediklerini ifade etti.

“Nereye gitmek istiyorsunuz, kiminle gitmek istiyorsunuz? Türkiye mecbur değil size.” diyen Yıldırım, Türkiye’yi AB’ye dahil etmenin Avrupa’ya, Türkiye’den daha fazla faydasının olacağını söyledi.

Ortadoğu’nun kan gölüne döndüğünü, otorite boşluğunun oluştuğunu hatırlatan Yıldırım, “Binlerce yabancı savaşçı, terör unsuru… Eğer Türkiye burada onları durdurmasa Avrupa’da bugün hayat zehir olur, sokağa çıkamazlar. Bunu Avrupalılar da biliyor. Onun için Avrupa’nın tekrar başını öne eğip geleceğine karar vermesi lazım. Yola nasıl yürüyeceğine karar vermesi lazım. Ona göre biz her zaman Avrupa ile ilişkilerimizi geliştirmekten yanayız. Türkiye hem Avrupalıdır hem Asyalıdır. Coğrafi olarak da böyle, geçmiş olarak da böyle, geleceği olarak da böyle. İşte Çanakkale, İstanbul boğazları, Marmara denizini ayırıyor. Avrupa tarafımız da var Asya tarafımız da var.” diye konuştu.

Türkiye’nin Avrupa ile Asya arasında hem fiziki hem de medeniyet köprüleri kurduğunu kaydeden Yıldırım, “Türkiye medeniyetleri birbiriyle çatıştıran değil, barıştıran, birleştiren bir rol oynuyor. Bunu görmezden gelip, kısa vadeli ikbal hesaplarıyla ırkçı söylemlere, İslam düşmanlığı söylemlerine rağbet ederseniz sonunda pişman olursunuz, hüsrana uğrarsınız.” ifadelerini kullandı.

“ÖRTÜLÜ AMBARGO UYGULANIYOR”

Başbakan Yıldırım, Türkiye’nin zor bir bölgede olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Coğrafya kaderdir. Biz coğrafyamızı değiştiremeyiz ama ne yapabiliriz? Burada dimdik ayakta kalabilmek için yapacağımız şeyler var. Kendi kendimize yeterli hale gelmek… Sanayide, savunmada, caydırıcılıkta, eğitimde, sanatta, tarımda hayatın bütün alanlarında kendi kendimize yeterli hale geleceğiz. Güçlü olmanın, güçlü kalmanın yolu budur. Bugün bazı şeylere ihtiyacımız oluyor, hiçbir sebep yokken örtülü ambargo uygulanıyor. 1974’te bu açık ambargoydu şimdi örtülü uygulanıyor. Bu bize bir mesaj vermeli. Nedir mesaj? Muhtaç olmayacaksın. Kendi göbeğini kendin keseceksin. Allah’a şükür Türkiye bu yolda çok mesafe katetti. Bugün Türkiye, savunma sanayinde 5 milyar dolarlık bir cirodan 35 milyar dolarlık bir ciroya erişti. İHA’larını, caydırıcı silah ve mühimmatlarını, mekanize araçlarını yapabilir bir hale geldi. Daha da güzel olacak. Daha güzel şeyler yapacağız ama bütün bunlar, düşmanlık için değil, yayılmak için değil, herhangi bir tehdit, iç, dış tehdit olduğunda ‘Bir dakika kardeşim biz buradayız.’ demek için. Operasyonel kabiliyetiniz kadar başarınız vardır. O bakımdan Türkiye, bu kabiliyetini geliştirmek için her türlü adımı atmaya kararlıdır.”

ÇOMÜ’YE TEBRİK

Üniversitenin bugün 25. yılında 52 bin öğrenciye ulaştığını aktaran Yıldırım, şunları kaydetti:

“Bin 500 akademik personel, bin idari personel, 14 fakülte, onlarca meslek yüksekokulu, enstitülerden oluşan adeta büyük orta ölçekli bir şehir haline gelmiş. Üniversitenin bu hale gelmesinde herkesin emeği var. Başta kuruluşunda merhum Demirel ve merhum Erdal İnönü ve bütün görev yapan arkadaşları tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum. Değerli rektörümüz Yücel hocam gerçekten 2 yıl içerisinde müthiş bir çalışma içerisine girdi. Bir yandan üniversite içinde yuvalanan FETÖ mikroplarını temizlerken diğer yandan da üniversitenin gelişmesi ve akademik sıralamada daha ileri bir noktada yer alması için gayret gösterdi, bu gayretlerinden dolayı teşekkür ediyorum.”- “Yabancı öğrenci sayısı istediğimiz düzeyde değil”

AK Parti’nin göreve başladığında Türkiye’de 76 üniversite bulunduğunu bugünse bu rakamın 186’ya ulaştığını aktaran Yıldırım, bugün her ilde üniversite bulunduğunu ve bu konuda iyi bir noktaya ulaşıldığını söyledi.

Başbakan Binali Yıldırım Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:

“7 milyon 200 bin öğrencimiz var. Bazı ülkelerin nüfusları bunun altında. Belki en az 40-50 tane BM’ye üye ülke nüfusu Türkiye’deki üniversite nüfusundan küçük ama burada bir eksiklik görüyorum. Yabancı öğrenci sayısı istediğimiz düzeyde değil, 108 bin… Halbuki normal şartlarda bizim minimum 350 bin öğrencimiz olması lazım. Bundan sonraki çalışmalarda bu konuya biraz daha eğilmenizi istiyorum. Bu hem maddi katkıdır ama onun da ötesinde burada okuyan her öğrenci bu ülkenin vatandaşı gibi gittiği yerde ülkemizin gönüllü elçisidir. Bu çok önemli bir şey. Bu tecrübeyi yaşamış biri olarak söylüyorum. 2 sene İsveç’te kaldım. İsveç hakkında benim kafamda yer etmiş şeyler var. İşte bu bizim milyarlar harcayarak yapamayacağımız bir iştir. FETÖ bunu yaptı ama ihanet etti ama onlar bu duygularımızı kötüye kullandılar. Bayrağımızı istismar ettiler, Atatürk’ü istismar ettiler, değerlerimizi, dinimizi, kutsalımızı istismar ettiler. Şimdi omuz omuza, rükuda duran iki insan birbiri hakkında şüphe duyuyor. Yaptıkları en büyük kötülüktür bu. Acaba bu ne? Onun için bu değişik ülkelerden şu anda bin kadar öğrencimiz var, 62 ülkeden. Fena değil ama bu sayıyı minimum üniversite nüfusunun yüzde 5’i olmalı. Size bir hedef. 10 demiyorum. 2 bin 500 yeter. Bunun için gayret ederseniz ülke için de üniversite için de Çanakkale’miz için de güzel bir hizmet olur. Buraya gelen burayı gören herkes mutlaka gittikten sonra tekrar gelir. Çünkü, ‘Öğrencilikte bir şey anlamadım der bir daha gideyim bakayım Çanakkale’ye eski hatıralarımı tekrar yaşayayım.’ diye tekrar gelirler.”

Konuşmasında üniversite sınavları ve TEOG konusunda da açıklamalarda bulunan Yıldırım, mezun olanların sayısıyla üniversitelerin kontenjan miktarının aynı olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:

“2 milyon 400 bin öğrencimiz geçmiş yıllardan gelen ayrı tuttuğumuzda her mezun olan öğrenci iyi kötü bir yere giriyor. Demek ki kapasite arz talep sorunu ortadan kalkmış. Sorun ne? Geçmişten gelen birikim. Bunu bir kere bir şekilde halletmek gerekiyor. Şimdilik bunu bir kenara bırakırsak üniversiteye girişin sınav stresinin azaltılması lazım. Çünkü ihtiyaç yok. Olur da 10 milyon, 1 milyon alacaksın, millet birbirini kıracak. Yok böyle bir şey. Mezun olan sayısı da aynı üniversitelerin sunduğu kontenjan da aynı. Sorun nerede? Tabii herkes aynı yere gitmiyor, herkes Onsekiz Mart’a gitmek isterse o zaman sorun başlıyor. Onun da yolu bir sınava kaderi bağlamak yerine ta 4+4+4 bütün kademelerde öğrencinin kabiliyetine, yetkinliğine başarısına göre hazırlanması.”

Bunu şimdi ilk olarak TEOG’ta yapacaklarını belirten Yıldırım, şu bilgileri verdi:

“TEOG neden değişiyor? ‘Efendim, yaz boz tahtası yaptınız, sürekli değişiyor.’ Bilen de konuşuyor, bilmeyen de konuşuyor. TEOG falan değiştiği yok. TEOG bir sistem de değil. TEOG’un ne olduğunu bilmeden konuşuyor. Uzmanlar, koca koca unvanları var, konuşuyorlar. TEOG dediğiniz şey, 8. sınıfın ilk sömestre, ikinci sömestrdeki bir sınavının merkezi olarak yapılmasıdır. Ankara’dan sorular geliyor, bütün yurtta aynı anda yapılıyor ve o sınav belirleyici oluyor. Mezuniyetten sonra ortaokuldan liseye geçişte belirleyici oluyor. Üniversite sınavı gibi bir şey, ona dönüşüyor. Halbuki o değil. Yıl içi her sömestre üç yazılı var, ikinci sömestre üç yazılı var, bunlardan birer tanesi merkezi olarak yapılıyor, buna da TEOG deniliyor. Şimdi bunun öğrenciler üzerinde ve veliler üzerinde oluşturduğu bir gerilim var, bir stres var. Kaderini bir sınava öğrencinin bağlamayalım diyoruz.”

Öğrencilerin temel eğitimin 4 yılını ilkokul, 4 yılını ortaokul olarak okuduğunu anımsatan Yıldırım, “Öğrencinin liseye hazırlanması lazım. Spor lisesine mi, sanat lisesine mi, sosyal bilimlere mi, fen bilimlerine mi, imam hatibe mi, Anadolu lisesine mi gidecek? Nereye gidecekse ikinci 4 yılda şekillenmesi lazım. Yeni uygulama bunu getiriyor. Sınav kalkıyor. Her yılın yıl sonu başarı ortalaması alınıyor 5, 6, 7 ve 8… Bu bir veri. Ayrıca derslerdeki öğrencinin ilgisi ve kabiliyeti ne tarafa gidiyor? Matematik mi, Türkçe mi, sosyal bilimler mi, spor mu, sanat mı… Buralar izleniyor ve tespit ediliyor. Buna belirli bir oranda da katkı yapan yine 8. sınıfta sınav yapılıyor. O sınav nasıl oluyor? O sınavın soruları soru bankasından geliyor. Her okul, her sınıf kendine göre yapmıyor. Neden? Hormonlama ve şişirme olmasın. O sınavları, soru havuzundan, bankasından çekiyorlar her okul, her sınıf yapıyor. Okuma sistemini de onlar yapmıyor. Dışarıda yapılıyor.” diye konuştu.

TEOG’UN YERİNE GELECEK SİSTEM

Başbakan Yıldırım, elektronik sistemle sınavların okunduğunu belirterek, şöyle devam etti:

“Olay bu. Burada elde edilen sonuç 4 yılın sonucuyla birleştiriliyor. Bir mezuniyet ortaya çıkıyor. O mezuniyet puanına göre öğrenci istediği yere yerleşiyor. Böylece ‘Torpil oldu, o oldu, bu oldu, işte zayıf okuldaki öğretmen daha fazla not verdi.’ Şu okula yerleşmesi için ayrı kurs veriyor. Evde kurs veriyor. Çocuklar çocukluğunu yaşamaktan maalesef ona imkan tanınmıyor. Perişan oluyor. Stres. Sınava girecek her tarafı titriyor çocuğun. 6. sınıfa giden torunum var. Gittim, boynuma sarıldı. ‘Dede TEOG kalktı, ne güzel.’ dedi. ‘Kızım senin TEOG’la ne işin var?’ dedim. O bile TEOG stresine girmiş. Daha iki sene var. Yazık günah değil mi bu evlatlarımıza. Bırakalım istedikleri gibi sosyal faaliyetlerini de yapsınlar, derslerine de çalışsınlar. Hepsini bir araya getiriyoruz, bir sonuç elde ediyoruz. Onunla da zaten okullar kalitelerine göre bakacaklar. Yerleştirmesini yapacak. Bu konuda ana babayı strese sokan, mali sıkıntıya sokan bu anlamsız yarış. Dersleri öğrenmeyi bırakıyor öğrenci. Hababam TEOG nasıl kazanılacak? Tüyolar, ‘Şöyle yaparsan böyle yaparsan alırsın.’ Burada bir de sorular testti bayağı sınıfta yaptığı klasik sorular olacak. Açık uçlu sorular. Sosyal bilgiler ‘Şunu anlat’ matematik, ‘Şu problemi çöz.’ A, B, C şıkkı mı falan yok. Açık uçlu sorular sorulacak. Çalıştıysa, hazırlandıysa öğrenci zaten buna cevap verecek. Buradan alınacak sonuçlar da mezuniyette esas belirleyici notlar olacak.”

ÜNİVERSİTEYE GİRİŞ

Üniversitelerde de sınavların basitleştirileceği bilgisini veren Yıldırım, şunları anlattı:

“Buna benzer bir şey. Sınav olacak. Tek bir sınav. Bir müddet daha. Bu da esasında ortaokuldan liseden gelen başarıyla birleştirilerek bu sınav gerçekleştirilecek. Bu sınav tek başına belirleyici bir sınav olmayacak. Böylece öğrencilerimizin 12 yıllık birikimini bir iki saatlik heyecana sığdırarak onların geleceğini belirleyemeyiz. Karartamayız. O yüzden velilerimiz ve öğrencilerimiz rahat olsunlar. Bizim istediğimiz onların kabiliyetlerinin en uygun olduğu kendilerini geliştirmek için en fazla istedikleri alan nereyse oraya gitmeleridir. Üniversiteye girerken sınav vardı. Puan veriliyordu elimize, nereye gideceğin belli değil. Gece 11’de TRT’ye girerdi. Falanca üniversite şu arada kayıt yapıyor. Yarım saat. Sabah koştur koştur oraya. Onlar diyor ki ‘Kaçırdınız. Değişti. Kayıt yapamıyorsun. Senin puanın yüksek indirmişler. Bir alttakini al.’ Oradan bu tarafa, oradan öbür tarafa koştur. Bir türlü istediğin yere giremiyorsun. Elinde puanın olduğu halde giremiyorsun.”

Başbakan Binali Yıldırım, o günlerden bugünlere gelindiğini belirterek, daha iyisini de mutlaka başaracaklarını kaydetti.

Akademik yılın ülkeye, millete ve geleceğe hayırlı olması temennisinde bulunan Yıldırım, öğrencilere şöyle seslendi:

“Akademi dünyamızın değerli mensuplarına, hocalarına başarılar diliyorum. Öğrenci kardeşlerimize yeni akademik yılda başarılı bir çalışma diliyorum. Gençler bizim geleceğimiz. Şu anda nüfusumuzun yüzde 100’ü genç değil. Ama gelecekte yüzde 100’ü gençlerden oluşacak. Biz bu emaneti ve sorumluluğu sizlere devredeceğiz. Sizlere devrederken de gözümüz arkada kalsın istemiyoruz. O yüzden bu altın yıllarınızın bir saniyesini bile boş geçirmeyin. Üniversiteden sonra kendinizi geliştirmek için çok vaktiniz olmayacak. Hayata atılacaksınız. Hayatın zorluklarıyla boğuşacaksınız. Ben 45 yaşında lisan öğrenen biriyim. Ortaokulda, lisede, üniversitede, masterda aldım. Bitirdiğim zaman baktım ki bir şey bilmiyorum. 45 yaşında tekrar lisan öğrenmek mecburiyetinde kaldım. Siz öyle yapmayın. Bu yılları dil öğrenmek için bir fırsat bilin. Çünkü dil bilmek önemli. Ama dil tamam ama bir yabancı dil bilirseniz fark yaparsınız. Mukayeseli üstünlük sahibi olursunuz. Bunu sakın ihmal etmeyin. Bütün arkadaşlarınıza kucaklayıcı olun. Empati yapın. Ayrıştırıcı olmayın. Bu topraklar hepimize yeter. Zararlı fikirlerin kafanıza girmesine asla müsaade etmeyin. Bölücülük gelince reset atın kafaya.”

Yıldırım, öğrencilere bölücülüğe geçit vermemesini tavsiye ederken, zihindeki dosyaların sağlama alınması gerektiğini söyledi.

Sorunları torunlara bırakmamak için gece gündüz çalıştıklarını aktaran Yıldırım, bugün yaptıklarının bu olduğunu kaydetti.

Başbakan Binali Yıldırım, gençlere daha az sorun bırakmaya gayret ettiklerini dile getirerek, gençlerin de daha az sorunla daha çok iş yapma kabiliyetine sahip olmasını diledi.

Üniversitenin şahsına tevcih ettiği fahri doktora için senato üyelerine teşekkür eden Yıldırım, marifetin iltifata tabi olduğunu kaydetti.

NOTLAR

ÇOMÜdeki törene Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, eski Başbakanlardan Yıldırım Akbulut, AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, TBMM Anayasa Komisyon Başkanı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop, AK Parti Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, Çanakkale Valisi Orhan Tavlı, Çanakkele Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Çanakkale Emniyet Müdürü Celal Şen, İl Jandarma Komutanı Jandarma Kıdemli Albay Necmi İnce, Çanakkale Boğaz ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Mithat Kemal Algül,  AK Parti Çanakkale İl Başkanı Yeşim Karadağ ve Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir katıldı.

Konuşmasının ardından ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Yücel Acer, Başbakan Yıldırım’a çini tabak hediye etti.

Ardından Yıldırım senato üyeleriyle hatıra fotoğrafı çektirirken, bazılarıyla sohbet etti.

Başbakanlık otobüsüyle rektörlük binasına geçen Yıldırım, burada fidan dikim törenine katıldı.

Başbakan Binali Yıldırım fidan dikimi esnasında “Fidanı Çanakkale valimize emanet ettik.” dedi.

 

CEVAP VER